11 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

11 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN " m tefrikasi » 19, *138 numaralıdır. Pek gizli- dir. Malümaten yalnız zatı âli- lerinin şahsrına ve, emin bir yol- la gönderilmek üzere, Meksika daki Alman sefirine. Çok gizli A Sürrel ? Yazan: Aziz Hüdayi Akdemir Şifreli Telgraf : “No. 11.1 Numaralıya Ek. Çok Gizlidir, Bizzat Açılacaktır.,, liyordu. Eckhart 26 Şubat kar- şılığında ittifak konuşmasının başladığını bildiriyordu Bu sıralarda bir taraftan da Arerika Cümhurreisi Wilson, olan 1 numaralı 'telgraf bizzat | barış için araya gireceğini Al- tarafınızdan açılacaktır. 1917 şubatından itibaren kayıt ve şar- ta tâbi olmamak üzere denizal- tı muharebesi ilân edeceğiz. Bu- na rağmen Amerikayı bitaraf. lıkta tutmağa çalışacağız. Fa- kat buna muvaffak olamazsak Meksikaya aşağıdaki şartlara göre bir ittifak teklif etmek tiyoruz: Harbin idaresinde el birliği, barışın yapılmasında el birliği, büyük miktarda para yardımı ve tarafımızdan, evvel- ce Meksikanın Texas'da, Yeni Meksikada ve Arizona'da J:ay- bettiği yerlerin tekrar Meksika- ya verilmesinin temini, Bu işin ufak tefek noktaları hakkında uyuşmak size brrakılmıştır. Yu- karıki teklifleri Amerika ile harp başlar başlamaz Meksika sefirine pek gizli olarak tebliğ edersiniz. Japonyaya da işi an- latması ve onları da bu işe sok- man sefirine bildiriyor, Beth- mann » Helveg de sefir vasıtasi- le Wilson'a teşekkür ediyordu. Amerikanın ne vaziyet ala. Cağını Avrupa bir türlü anlıya- mamıştı. Fakat Belçikanın zor- ması cihetini de anlatırsınız. Biz « de ayni zamanda teşebbüslere geçeceğiz, Meksika sefirine Tüt- fen bildiriniz ki nihayetsiz de- izaltı muharebesi — dolayısiy İngilterenin birkaç ay içinde bizden batrış dileyeceğini çok umuüyoruz. Bu telgrafr aldığını- zı bildiriniz. Zimmermann Bu süretle açılan telgraf 'Amerikanımn Londra sefiri tara- fından 12 Mart 1917 de Vasine. tona bildirildi. Kayıtsız denizaltı mu!ıarchg- si 1 Şubatta başlamıştı. Ameri- ka Birleşik Hükümetleri 3 Şu - batta Almanya ile münasebet - | lerini kesmiş olmakla beraber | bitaraf kalmışlardı. Bu ilk telgraftan üç hafta sonra elimize şu ikinci telgraf geçti: — Bu sırada Alman se- firi Bernsdorff pasaportunu al- mıştı. Telgraf Meksikadaki Al- man Sefiri Eckhart'a çekiliyor- du —. “Telgraf: No. 11, 1 numara- lıya ek. Çok gizlidir. Bizzat açı- lacaktır. Berlin 5 Şubat 1917. “Gizliliğin Birleşik Amerika Hükümetlerince ele geçirilme- mesi şartile sizden Meksika se- firile şimdiden ittifak mesele - sine girişmenizi rica ederim. | makta idi. | rt batırılmakta idi. Wilson “si - sefir de şimdiden Japonyaya bu | gizli telgrafı o kadar işe yara- maz. Siz Amerikadan geçen bü- tün Alman şifrelerini gönderi- niz. Londra şifrecileri bunları | açacak ve tercümeleri kablo ile bildirilecekti Gelecek şifreleri Amerika se- | faret başkâtibi Edvard Bell biz- zat açacaktı. Öyle yapıldı ve Amerika'dan gelen telgraflar açılınca İngilizlerin verdiği ter- İ cümeye tamaen uyduğu 3 ahi llürlel aü Alman istihbaratını aldatan pudra kutusu la işgali, Luzitaniya vapurunun | batırılması dolayısile Amerika- It kadın ve çocukların boğulma- sı, Edith Cavell'in kurşuna di- zilmesi, Sussex vapurunun tor- pillenmesi, —Yüzbaşı Fryatt'ın idamı ve daha birçok hadiseler Amarilralılamı vresl smaanne aa Bundan Wiikon'ün Kasıi bir'düz Tum alacağı biraz anlaşılma- batta denizaltı harbinden ötürü Amerikadan hiçbir vapur denize açılamadı. 27 Şubatta Laconia vapuru torpillendi ve iki Amerikalı kadın boğuldu. Artık birçok Amerika vapurla- lâhlı bitaraflık” ilân etmişti. Amerika harbe girmiş gibiydi, fakat Wilson barışın bozulma- ması için henüz bütün elinden gelenleri yapmadığına kani idi, Amerika taşacak kerteye gel- miş bir bardağa benziyordu. | Bir damla su bardağı taşıracak- tt İşte bu damla da Zimmer . mann'ın telgrafları oldu. Ame- rikayı harbe girmekteki kaygu ve üzüntüden “Conscientious Fotograf makinesi götüren bir güvercin meseleyi biraz açabilir. Ameri- kanın mukabelesinden korkarak sefir bu teklifleri reddedecek olursa sulhten sonra bir korun- ma ittifakı işini de görüşebilir- siniz. Yeter ki Meksika Japon- yayı bizler hesabına ittifaka da- hil etsin. Aldığınızı bildiriniz. 4 Zimmermann" ! © Şubatta yine Zimmermann acele bir telgrafla Eeckhart'tan Meksika-ile hemen ittifak yap- Mmasını ve Japonya hakkındaki objector” kurtardı. — Alman şifresi nasıl açıldı? Wilson'unen güvendiği adamlardan Miralay House da meseleyi bildiğinden çektiği bir telgrafta: “Umarım ki, diyordu, Alman telgrafını yarın neşredersiniz. Ülke ve bu- dun üzerinde derin bir tesir ya- pacaktır.” Martın birinde Sefir Page, tekliflerin kabul ettirilmesini di | Wilson'a cevap yerdi, “Alman rüldü. Almanlar pek karışık olan şifrelerinin açılmasına imkân olmadığı kanaatinde idiler. Ön- | ların bu kanaati de işe yarıyor- du. 1 Martta Almanların Mekgi- Ya Çaliştiktürr Amerikaca Yayı İmca bir şaşkınlık hâsıl oldu. Herkes başka b düşünüyor du. “İngiliz aslanını kızdıryor- ar” deniyor, bazı gazeteler, “Pinpon Albion yine iki yüzlü oyuna başlıyor” diyorlardı. Fakat Wilson'un — imzasile vesikalar neşredildi ve bütün vesikaların neşri Amerika men- faatlerine uygun düşeceği ayan meclisine de bildirildi. Zimmermann da bu vesikala- rım doğru olduğunu itiraf etti. Amaca ayrılmıştı. Amerika harbe girmişti, - 6 Nisan 1917 » Amerikalılar şifreyi açan İngi- lizleri kimseye söylemediler ve müttefik devletlere dahi bildir. mediler, 1917 Eylülünde Koölonel House'in Billinger'e yazdığı mektubunda şu satırlar vardı: “Harp uzasınca sizin yaptığınız hizmet kadar yüce bir hizmet yapan kimse çıkmamıştır.” Alman kodu İngilizlerin eline nasıl geçti Büyük Harbin birçok gizlilik- leri var ki, şimdiye Ladar alana çılzarılmamış, kasaların ve ka - faların içinde saklı <almıştır. Bunlardan iki tanesi en değer- li ve en meraklılarıdır ki, biri yükardanberi anlattığımız Al- man kodu, öteki de Lord Kiç. ner'i Rusyaya götüren geminin Almanlar tarafından batırılma- sıdır. Birincisini İngilizler, ikincisini de Almanlar büyük bir Öözenle saklar aktadırlar. Kod hakkındaki okuduklarımı anlatayım. - Ökuyucularım bel- ki bir son uca varır, b - fikir edi- nirler. Belli olan bir şey varsa o da bu trlisımın anahtarının Amiral Halle'de olduğudur. Reginald | Halle o kurunda İngiliz deniz | işlerinin istihbarat başkanı idi Kendisi çok zeki, çok usta, çok anlayışlı bir adam olduğundan hem “hüsusi daire" denilen yer de en gizli istihbarat işlerini çeviriyor, hem de ele geçen ya- '. | Sular idaresi, A N KENDİ KENDİiMiZE ÇA'IIYORUZ’ Komisyon!l.. Size bugün, bir komisyon hi- kâyesi anlatacağım. Komisyon diyince birçoklarımızın hatırına içinden çıkılamıyan işlerin ha - vale edildiği komisyonlar gelir. Burada sözünü ettiğim komis yon, bu komisyon değildir. Ka- zanç yüzdesi olarak her hangi bir hizmet | komisyonv]an bahsedeceğim. Geçen ğün bir yerde oturu « | yordum. Haber verdiler: — Terkos tahsildarı geldi! Biraz sonra bay tahsildar, kar | sımızdaydı: dedi, (550) ku - nız var! sahibi, cevap verdi: — Peki.., Siz usulen ihbariye. yi brrakmız, Bir hafta sonra ge- lir parayı alırsınız! Tahsildar, ihbar kâğıdını bı. raktı gitti. Fakat ertesi günü, tesadüf bu ya, gene ben oraday- ra istemeğe geldiğini söyledi. Ev sahibi: — Nasıl olur, dedi, ihbar kâ- gidmı daha dün bıraktmız! Tahsildar; hafif bir tehdit işa reti verdi: — Paârayı vermezseniz, bana göre hava hoş... Kırmızı kâğıdı bırakırım! — Kırmızı kâğıt nedir? -— Bu kâğıdı verdikten sonra bir daha ben gelmem. Parayr siz kendiniz, merkeze gider, yatırır. sınız, - Ev sahibinin o günkü bütçe - sinde su parasına yer olmadığı anlaşılıyordu: diyeye geçmezden önce, — ihbar kâğıdını bıraktıktan bir hafta sonra parayı alırlardı. Müşteri- lere, hazırlanmaları için bir haf- ta mühelt verilmesi âdet olmuş- tu., ğ Tahsildar bu haklı itirazı din- iamük e furturuş girar T Sebepsiz kuş bile uçmadığını bildiğim için, el altmdan küçük bir soruşturma yaptım. Meğerse, işin içinde bir ko - misyon meselesi varmış. Tahsildar, ilk ihbar kâğıdını bıraktığı gün müşteriden parayı alırsa, kendisine Sular idaresi, tahsil ettiği para üzerinden bir komisyon verirmiş. Tahsildarın müşteriyi sıkıştırması, bu ko - misyonu kaçırmamak içinmiş. | Kırmızı kâğıdı bıraktıktan son- ra, müşterinin borcunu Beyoğ - lutdaki — Sular idaresine kadar götürmeğe mecbur olduğunu tahsildar biliyor. Bildiği için de | ağır basıyor. Şimdi kısaca sorsak: — Bir ticaret küurümu — olan alacağını nasıl oluyor da, bugün tahakkuk etti. rip yarın almak istiyor? Ve hele nasıl oluyor da tahsildarlarının aylığını müşterilerinin - sırtın - dan çıkarmağa kalkışryor? Salâhaddin Güngör Gümrükten çıka- rılamıyan kahve Altmış yaşında Ahmet oğlu Hasan adında Bulgaristanlı bir Türk okuyucumuzun mektubun dan: “Ruscuktan elli beş çuval kahve getirdim. Ben orada iken bakkallık ederdim. Fakat bura- ya gelip malımı getirdikten son ra bir türlü çıkaramıyorum. Ki- me baş vurdumsa bir yolunu gösteren olmadı. Acaba İskân idaresi olsun benim bu işimi dü- zeltemez mi?,, bancı kodları açıyor ve açmağa çalışıyordu. İngilizler bu hu- susta hiçbir şey söylemiyorlar- sa da Amerikan Sefiri Page aşa ğgıya bir örneğini aldığımız mek- tubuna bakılırsa Alman kodu nu da ele geçiren ve açan bu amiral olmuştur. Page'in Ame- rika Cümhurreisi Wilson'a yaz- dığı mektup: — |Arkası var| karşılığı alınan bir | Böyle idi. ken geldi. Ve şaşılacak şey, pa- | Bize bir şikâyet mektubu gö: Ayağınzın gird. i ve burun rinizi incittiği: Postahanen gösteren resimleri koyuyoruz. IŞehirde gördüğ etmeyiniz bize bildiriniz.| — İyi ama, dedi, Terkos bele- P#Fsyle Oldu lermiş olan Bayan $S. D. ye: tü yere yuvarlanıp ötenizi be- bildirmiştiniz. Şikâyetinizi yazdık. Yeni P. deki o çirkin manzara düzeldi. Sizin için kötü bir hatıra olan bu deliğin eski halile şimdiki kapatılmış şeklini z bozuklukları ve şikâyetlerinizi ihmal ersiniz? Beyoğlu Adliye Dairesi Güneşli bir günde İstiklâl | teşem, geniş fakat çakıldak caddesinden geçiyorsunuz. Gözleriniz yolun civelek ışığı- na alışmıştır, Göz bebekleri- niz cömertçe yüzünüze fışkı- ran güneş sağnağını süze süze almak için büzülmüştür. Bir « denbire bir karanlık avluya giriyorsunuz... Dibi görünm yor, tavanı görünmüyor ve yeri görünmüyor. Yalnız bir- k“Ş_, metre ilerde titreyen iki —Ğ Tmtsız Un avrertim * Tayate ta yürüyüşü gibi karanlığa doğru atılıyorsunuz. Bu ışık- cıklara yaklaşınca bunların kar şılıklı oturmuş, iki gezgin dak tilonun önünde yanan fitilli | lâmbalar olduğunu, ve dakti - loların önlerinde çapaçul ma- kinenin düğmelerini parmak - laya parmaklaya ona bir kaç satır yazdırmaya çalıştıkları- nı güçlükle seçebiliyorsunuz... Öndan sonra sola dönünce korkuünç ve engin bir kara boş- luk daha... Biliyorsunuz ki o- rada bir merdiven olacak! A- ma nerede, ne zaman başlar?. Ellerinizi açıp bu zifiri boşlü. ğu, boşuna yoklaya yoklaya yürürken kunduranızın burnu bir çıkıntıya değiyor, gözünü- zün göremediğini ayağınızla anlıyorsunuz; merdiven önü- nüzdedir... Ve bir hırsız kadar usuletle merdiveni çıkmıya ça- lışıyorsunuz. Tepenizde bir sa- rı kıvilecim nüyor. Batıya yakın bir yıldız. gibi. Bu bir ampuldür. Hayatta muvaffak olamamış bir ampuldür. Çün. kü aydıxıîutamıyor. Gözleriniz karanlığa alıtşıkça sahanlık - ları somakiden yapılmış, muh- tutmuş pis bir mermer merdi- ven çıktığınızı görüyorsunuz Öndan sonrasını anlatmıya lü- zum yok... Kısaca yaptığımır bu taslak Beyoğlr adliye bi nasına riren herkesin gördü ğü ves - göremediği şeylerdir. Bu b a belki bugür. 100 b lira ede. Yeri, yapılışı, içinin İ i, eşi bulunamıya - Şatesirelesi V T Mari, anlarda us- talar elinden çıkmış tabloları som ceviz kapıları... Bulunu şeyler değildir. Lâkin ne çare- ki adliye binasr olamaz; geçici halkın ayağı altına bırakıla maz. Bırakılınca şimdiki- gibi olur. Orası bir güzel vali konağı bir güzel belediye merasim da iresi (Avrupada belediye bi nasından ayrı böyle merasim daireleri vardır) bir güzel ku- lüp, ya bir Halkevi olur... Hat tâ yıkılırsa yerine güzel bir ti yatro yapılır.. Ama ne ola maz? diye araştırırsalar başta adliye gelir.. Satsalar; hem bina, hem halk ve hem adliye bugünkü karanlık ve acıklı vaziyetter kurtulur, Alıman para ile de modern bir adliye binası yapı lr. Belki merdivenleri som mermer, — tavanları yaldızlı kartonpiyer olmaz ama şüphe siz daha temiz, daha aydınlık ve hele adalet mefhumunun vekarmaşdaha yakışır bir şe olur sanırız, Siz ne dersiniz? OLİiN En büyük sergilerde 18 diploma 48 madal- ya kazanmıştır. Böyle güzel dişler yalnız RADYOLİN kullananların dişleridir. Diş tabipleri diyor kl: “Dişlerin ve ağzın sıhhati sa bah ve akşam günde 2 defa dişleri temizlemekle kabil- dir. 11-3.995 —| &

Bu sayıdan diğer sayfalar: