1 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

1 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—1 6.-935 mbükü Çiçekleri. — Yediveren karanfiline e - fendi! — Koklamağa — kıyamazsın böyle gülü! — Ya, sen ne verdindi? — Mozaikler, ortancalar, kü- peler... Hüsnü Yusuflar...Beğen beğen al... Kokla, kokla seç.. — Ispartanın gül — bahçeleri burada... Babam!... Mısır çarşısı arkasındaki - çi- çek pazarı hıncahınç... Tam ye“ rinde olarak omuz omuzu sök - müyor. Üç dört sokak aşırı yer- den kokusu gelen çiçeklerin içi- he girince insan, — âdeta sarhoş oluyor. Bu öyle bir çiçek sar - hoşluğu ki — tutulanları âdeta kendinden geçiriyor. Hepsi bir arada görülemiyecek ne kadar Çiçek varsa, bu pazarda el ele, | &göğüs göğse, yan yana, baş ba- şa yatıyorlar. Karanfillerin ya- | — üında sakız çiçekleri... Ateş ren- &i kadife güllerinin kolları ara- sında demet demet ortancalar... Bir yasmen dalı, bir frenk asma- sıyla karşı karşıya... Bir menek- Şe gülü, bir hercai menekşenin ayakları dibine serili... Mini mi- | Ni bir sümbül, bir gece safasının kucağında sabah keyfi yapıyor Renk renk yapraklardan, bur- Cu burcu kokular fışkırıyor. Bir kahkaha ciçeği, anacına babaor- Ha küsmüş çiçeğine, bakıp bakıp | — dilini çıkarır gibi işaretler yapı- Yor. İki yediveren gülü; çok-ço- Cuklu analar gıbı Biter yana se- lr:m iş, yorgunluk dmlendın)or- | Demet demet, saksı saksı, te- neke teneke çiçekler... Kimi sar- Maşık olup sarılmış, kimi der - top olup vermiş kendini... Kimi tomurcuk olmuş, açılayım, der, kimi filizlenmiş, uzanayım der. Her biri, kendi âleminde ve ken- di sevdasında... Boy boy, renk Tenk, koku koku çiçekt... Bizim foto Hilmi, hangi biri- hin resmini — çıkaracağmı bir * türlü kestiremiyor Elindeki objektifle çiçeklere tepeden baktı, yandan baktı, Sağdan soldan baktı, hepsini bir den yan ateşine aldı, Çat, çut... ayuna resim çekiyor. Bana kimsenin aldırış ettiği Yoktu. — Fotoğrafçıyı görünce hepsi etrafımızı aldı; arada bir konucrr:ıl:ır oluyor: — Kim bunlar be?.. — Ziraattan teftiş gelmişler. — Çeksin bizim de resmimizi rken, birisi farkına varmış, #traftakilere habter verdi: — Gazeteci bunlar!.. Zetesini Artık y y — Yaz bizi de... Üsküdar Ah- e, Karanfil bahçesi 18 nu- Bir ihtiyar çiçekçi soluya so- | — luya geldi: — En eskisi benim bunların... Soso diye yaz... Sen misin — Soso'yu yazan? epsi birer birer haykırmağa şladılar: — Yaz, Davutpaşada çiçekçi şısında Taka Mihal, — Yaz, Kasımpaşada, Büyük Diyalede Geş Raszele birine sordum: — Bu güllerin Mmi> — Benim ya... İstanbulda en birinci gülleri ben yetiştiririm! Elimle bir gülü işaret ederek: ,— Bu gülün adı nedir? de - dim, Baktı, baktı, sonra: a.. — Yaz, Balatta, Ermeni kili- Besi kar: hepsi senin | — Gül işte, dedı_ birinci — Bu birinci gülün adı yok mu? — Adını ne bileceğim (efen - di).. Her yetiştirdiğimiz gülün admı mı belliyeceğiz? saymış, tamam 3078 türlü gül varmış! Birisi atıldı : — Çık, çık!.. dar çık!.. — Atma be!... — Bana inanmadınızsa git, bilenlere sor! — Bilenler var mı sanki? Zi- raat memurları da gelip bizden soruyorlar... Derken aralarında bir bilgiç- || lik imtihanı başladı: — Kaç türlü hercai menekşe var, bil bakalım?., — 240 bin... — Çık, çık... Bir milyona ka- dar yolu var... O sırada, yolculardan bi çekçilerle aramıza girmişti; kıs | ' kıs gülerek bana döndü: | — Bunlar hüdayinâbit bahçı- vandır ba Anadan babadan gördüğü gibi gider... Yetiştirdi- ği çiçeklerin ne cinsini bilir, ne cibilletini... Gül mü, gül. Menek şe mi menekşe... Ondan ötesini anlamaz. Tohum getirtir, tohu- mu büyütüp fidan yapar, sakeı- lara yerleştirip satar,.. lâzım adı, sanı... Çiçekçiler, yolcunun bu,söz - lerini doğruladılar : — Tanrının bildiğini kuldan ne saklayalım?.. bahçıvanız ama, on tane çiçek adından başka bilmeyiz!., * Bahçıvanlara sordum: — Bu mevsimde en çok hangi çiçek gidiyor? Kaşlarını çattılar: — Eh... biraz gül, biraz da ortanca satıyoruz. Geri kalanı - na kulak asma!., Çiçekler de ma lüm ya, mevsim mevsim... Ma - yıs ayı gü! ayıdır. Bundan sonra karanfiller başlar... Ah, ©o ka - ranfillerin — güzelliği... İnsan bakmağa kıyamaz, bakmağa... Bizim işimiz senenin bir iki ayı içindedir. Yılda on ay, esneriz, iki ay, biraz alış veriş edip pa- ra yüzü görmek için... Bunu söyledikten sonra, ka - yıptan işaret almış gibi, bir a- | ğızdan haykırışmağa başlamış - lardı: — Hay yediverenlerim hay... Gözünü sevdiğim yediverenle - ü Bir müşteri, ağır ağır sokul - ü: — Bu gülleri kaça veriyorsu- nuz? — e göre... sinden istiyorsun? — Şu penbe güllerden 1 —Saksısına ver 3 lira... — Amma yaptın ha... — Ver iki lira, öyleyse... — Pahalı, pahalı,.. — Bir lita da vermez misin? Vur tut pazarlıktan — sonra, saksısı ile birlikte o canım gülü |! 80 kurusa sattı. Çiçeklere — bakıp gecen çok. Koklayan da cok ama, alıcı vok, Sen hangi- |! Bir çicekçi, ayrılırken, bana | K dert yarı icek pazarının ka'ahalığı. n de alıs verişimiz vohin- ! Halbuki hensi gel g İsin yoksa, al güllerini, menek- şelerini karşına, içini cek dur!.. Sonra gene bir ağızdan hep birlikte bağırmağa başladılar: — Yediveren gülüne gel efen- di!.. — Mozaikler, ortancalar, kü- peler... Hüsnü Yusuf, beğen be- CARŞI PAZAR C“ıçek Pazarında Dolaştım! Karanfillerin Yanında Sakız Ateş Renkli Kadi- fe Güllerinin Kolları Arasında Demet Demet Ortancalar ... Erbabı || (600) bine ka - j Nesine Bunca yıllık || / ———x | Çiçek merakı | ;Azalıyorl | İstanbulun eski çiçek me- | İraklıları gün geçtikçe azalı- | |yor. Bir zamanlar, çiçek ye- | ştirmek; en tabii ihtiyaçlar | |arasında gelirdi. Hemrnen her ! 'kesin evinde küçük, büyük bi- l İrer bahçe bulunurdu. Bu bah- |selerde gülünden, menekşe- | sinden, sardunyasına, gece sa- | İfasına kadar, çiçeklerin her || 'çeşıdı yeuşurıhrdı En fakir | |Haileler bile, çiçeğe karşı sev - | îgılcnnı gösterirlerdi. Bahçesi | olmayan evlerde; mini mini * İçiçek saksıları bahçe vazifesi- | İni görürdü. Ev halkı, güneş doğunca, 'hemen saksıların başıma ge- İçer, çiçek kokuları arasında İkahvaltılarını derlerdi. Yaşlı bir takım kadınlar İvardı ki, bütün sevgilerini çi- | |çeklere vermişlerdi. Güller, | (karanfiller, ıtırlar, ortancalar, * İmenekşelerle donanmış bal - | |konlarda, gece toplantıları İyapılırdı. Bu yaşlı kadınlar, bir araya | "elır gelmez hemen çiçek üze- | İrine sohbetler başlardı: İ | — Benim kadi'e gülüne bir aşı yaptım, görme hemşire.. "Hep böyle katmer katmer aç- | |tıt — Hercai menekşelenn ye- | İşile çalar bir rengini elde et- | |miş bizimki... Bakmağa kıya- İmazsın!. | — Yediveren güllerime ya- zık oldu bu yıl... Basra çarp- ış, hepsi bozuldu! | — Benimkiler de öyle ol İmuştu. Göztaşı ile kükürt ıîrplîm. Bir şeycikleri kalma. | | | — Sen benim yeni açan sar- ? dunyalarımı görmedin galiba! ! Ürm Sakız gülü ister misin? j | — Sebboylarıma , di y e- , İcek yoktur hani!.. — Leylâklarım, bilmem ne- | 'lcn. bu yıl hiç koku vermiyor! | |Ve daha böyle çiçek üstüne | jae lâflar edilirdi. İ | Çiçek merakımın azalmasın- |da başlıca amil, eski geniş | ;bahçeli evlerin ortadan kalk- İmasıdır. İçine girdiğimiz Japartıman hayatmımda çiçeğe İjyer venlemıyor Tarhları ara- İsına lâvanta çiçeği doşenmış, İ bin bir kokulu eski konak | bahçeleri, ancak rüyada görü- | lebiliyor şimdi... Nadi: bir gi |fidant getirmek için, binlerce | | lirayı gözden çıkaran bahçe | |meraklıları, çi ç e ğ e ancak jGülhane Parkında, Taksi bahçesinde rastlıyabiliyorlar. Çiçekçilerden biri bize dert * ıyandı j Üa Görmüyor musunuz, haf- | İjtada bir gün toplandığımız | |halde, hepimiz sinek avlıyo - | |jruz. Şu çiçek pazarında her- | birimizin 100 - 200 liralık sa- | İtış yaptığımız olurdu. Şimdi, | işler kesatlaştı. Herkes, bo- İ (|Baz kavgısmda' Karan- nı koklamakla karın doymu - yor ki... ' Sonra bir şey daha var: Bi- | zim - müşterilerimizin — çoğu, | fileri gelen memurlar, ha li jvakti yerinde kimselerdi, — | | Bunların yüzde sekseni An- | | |karaya, şuraya buraya dağıl- || |dılar. Bize, kala kala bir çiğ- nern sakız parasına, iki saksı | |gül almağa gelen açıkgöz ve ' vyaalı müşteriler kaldı. | Böyle muştcn hiç solmasın ı |jdaha iyi... ' saemeeem n eai ——— ğgen al... Kokla kokla seç... Ve yolcular, akın akın, kimi bir gül goncasmı uzaktan kok - layarak, kim' bir ıtır yaprağını burnuna götürerek, hepsi de iç- lerini çeke çeke geçip gidiyor - lar. RÖPORTAJCI TAN || kadar yetiştirilen Beğen, heğen de Beğendiğini al! ÇiÇEK BAHÇELERİ Çiçekçilerin Son yıllarda İstanbulun şehir | köy bahçelerinde - biribirinden dışı bahçelerinde gerçekten gü- zel ve cinsleri itibarile şimdiye | güzel güller yetiştirilmektedir. En fazla yetiştirilen güller, ren- çiçeklerden | gi penbe ve kokusu kuvvetli o - Bir Dileği Var Çiçek pazarının — kurulduğu İş Bankası arkasımdaki sokağın çok daha nefis gül, menekşe ve | lan aşı gülleridir. Kızıl güllerin | her metresi için belediye çiçek- diğer çiçekler yetiştirilmekte - de cinsleri git gide iyileşmekte- dir. Senede 5 - 6 bin gül ve bir | dir. milyondan fazla muhtelif çiçek | fidanları yetiştiren bahçıvanlar vardır. Bilhassa ortancaların cinsleri Şehir haricindeki bahçelerde, SO - 60 - 100 cins gül, bir © ka - dar cins karanfi| vetiştiren usta bahçıvanlar vardır, çilerden, mevkiün şerefine gö - re 10 - 25 kurüş — arasında bir vergi almaktadır. Çiçekçiler, işlerin kesatlığını ileri sürerek — bu paranın biraz daha indirilmesini — istiyorlar, Ne yazık ki, bakan var, koklayan var, çoğaltılmıştır. Eskiden İstan - | bulda ortancalar iki üç beş cinsi geçmezdi. Şimdi ise, hem cins - leri çoğaltılmış, hem de nelfaset. leri artmıştır. Nefis güller yetiştiren bahçe- ler de günden güne çoğalmak - tadır. Topkapı, Edirnekapı, Yedi - kule, Üsküdar, Kasımpaşa, Ar- navutköy, Boyacıköy, Çengel - Bu çiçeklerin mühim bir kıs- mı, pazartesi — günleri kurulan çiçek pazarma getirilir, Bir kıs- mı da, hususi satıcılar tarafın- dan şehir içinde satılır. En fazla çiçek sarfiyatı, Be - yoğlundadır. Bir takım ayak sa- tıcıları, bunları civardaki çiçek tarlalarından ucuz fiyata alarak Galatasarayla Taksim arasında- ki cadde üstünde, dolaştırırlar, alan yok! Bunlar diyorlar ki: — Bir tek çiçek, bir tek fidan yarım kilo çiçek tohumu satma- dan pazarı dağıttığımız günler oluyor. Son yıllarda bizimkisi, âdeta “dostlar alış verişte gör « sün!,, gibi bir şey oldu. Belediye isc var yok dinlemiyor. Paraste nı alıyor. Seyyar çiçekçiler, biz- den daha fazla kazanıyorlar. Bahçıvan anlatıyor: Eski çiçek meraklıları kalmadı !

Bu sayıdan diğer sayfalar: