22 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

22 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kapitalizm, Sosyalizm, Etatizm! Sermaye itibari bir varlıktır. İtibardan düştüğü gün varlığı kalmaz, Bir zamanlar rublec, mark, kurunun başma gelmişti: Portföylerden atılmış, okkalık kâğıt, duvarlık astar olmuştu. Sosyalizm, kapitalin - bu iti- bari mevkini gözönüne alarak- onun kazanç hakkını kabul et- miyor, Kazanç çalışanındır. İş- çi çalışır, sermaye yer, kapita - lizm, başkasının sırtından geçin mektir, diyor. Kapitalizm, kazancın fazlası n amele alır. Yalrız amelenin kazancı masrafa girdiğinden kârda gözükmez, diyor. Bir ta- kım da hesaplar gösteriyorlar. Bu yolda Fransada eskiden üstünkörü, Birleşik Amerikada genel savaştan sonra esaslı tet- kikler yapıldı. “National bureat ©f economic research,, ın idare - sinde iktisatçılar, profesörler hattâ bunların muarızleri sos - yalist, federasyon mümessili bu- lunan heyet iki koldan bu esası araştırmışlar. Bu iki kolun aldı ğt neticedeki aykırılık 96 2 - 3 ü geçmemiş. Bu tahmini hesap- ların doğruluğuna da ne sosya - list, ne de federasyon mümessi - li itiraz etmemiş : Gelirin paylaşmasında 96 70 amele, 9o 30 da işin yüksek ida recileri ile sermaye alıyormuş. Kapitalizm, bu 9, 30 kazanç da işçiye verilse, sosyalizmin ta varladığı rafah acunda doğmaz. İlk sene için'amele ancak 976 30 bir fazlalık duyar. Hem sosya - lizm gelirin paylaşmasında ser- mayeye bir şey vermese de yük- sek idarecilere bu 95 30 dan bir şey vermiyecek mi? Şimdi bile vermiyor mu?. Buna karşı teşebbüslerin do- ğürduğu ve her sene tasarruftan açılan işler me olacak? Diyoe. o Herkesin, bilhassa çalışanın bolluk ile yaşaması sosyalizmin bir ülküsüdür. Dünyada mev - cut sermaye Âdem oğullarına siyanen taksim olunsa, herkese sermayedar rahatlığı temin edil miş olmaz. Bu teknik bir haki- kattir. Kabul edilmesi lâzımdır. | Bunun avamca bir hikâyesi de vardır. Bu masal Karneciye mi, | Rokfellere mi izafe olunur, pek hatırlayamıyorum, mevzu şu - dur: Bir milyonere fakirin biri gel miş. Senin milyonların var. Ben d_e mMeteliksizim. Bu dünyada se nin kadar benim de hakkım var. Milyonlarından hakkımı iste - rim; demiş, Milyoner, bu hakkı kabul et - miş. Dünyada bir buçuk milyar insan var, benim de “X,, Milyo- num var. Bu milyonlarımdan se nin hissene “X,, sent düşer, al; demiş. Bu verilen, alıman para - bir servet değil - bir sadaka mikda rını da şüphesiz aşmamıştır. e Bugün Birleşik Amerikada ya pilan etüd de milli iradın ancak “04 14,, ünü yılda “BO00,, dolar dan fazla geliri olanlar teşkil edi yorlarmış. Yukarıki tetkik ile bu 96 14 karşılaştırılınca: 7o 30 bir kazancı yüzde on dörtlük bir kafile aldığı meydana çıkar. İş te kapitalizmin yarattığı denk - sizlik buradadır. Kapitalizmin kuvveti - itibari varlığının yarattığı - organizas yondadır. Kazançları da - kapi talin değil - işin doğurduğu mu- hakkaktır; amma organize bir iş!.. Kapitalizmin son hesapları tekniktir; bir şey denemez. Beri yandan da sosyalizmin soysal ve piskolojik hakkı da teslim olunmalıdır: Babadan kalma bir servetle | oğul seyahatte, barda, içki sof - | rasında ömrünü yıpratırken bir | hemcinsi de toprak kazar, yük taşır, kızgm demir döğer. Ara- larındaki bu farkı da doğuran ayrı, ayrı adamlara “baba,, de - meleridir. Birini varlık mahve - diyor; ötekini de yoksulluk! Benim gönlüme etatizmin a- macı bu iki Adem oğlunu da kurtarmaktır. Ulusal devletçi - lik - kapitalizm olamaz, fakat - hakkı gören ve gözeten bir or - ganizasyon olmalıdır. Sadrettin ENVER — Fransız bankası Paris, 21 A.A, — Fransız ban kasmın 12 haziran tarihli hafta lık bilânçosu, para durumunda önemli bir yeğrim - selâh - gös termektedir. Altın mevcudu gI göre altın nisbeti yüzde 73,54 den yüzde 74,27 ye yükselmiş - tir. İstanbul Asliye mahkemesi (3) cü Hukuk dairesinden: Pangalti Harnam 49 No. da mukim Kamilo Delkontenin Kurtuluşta U - sulcuoğlu apartmanında mukim Milli Mari aleyhine 935 - 284 dosya No. sile ikame eylediği boşanma davasın- dan dolayı mübaşir meşruhatından ikamltgâhının meçhul — olduğu an- laşılan müddeialeyha ilüânen icra kı- lman tebligata rağmen tebellüğü icap eden evrakı tebellüğ edip cevap lüyı- hası vermediğinden sepkeden talcbe binaen hakkında gıyap kararı verile- rek tebliğ makamına kaim olmak üze te giyap kararı mahkemeye divanha- nesine talik kılınmış olduğundan 17- 9-935 taribine müsadif salı günü sa- at 14 te mahkemeye gelmediği veya vekil göndermediği takdirde vakıala- rr kabul ve ikrar açlile bir daha mah- kemeye kabul olunmıyacağı ilân olu- hur. (12587) İsviçre kuronu BORSA 21 Haziran CUMA PARALAR Dolar 124, 20 Fransız Prangi 166— 20 Liret 202.— 20 Belçika Frangı — B0— 20 Drahmi 2i 20 İsviçre fr, Florin 20 Çek Kuron Avustarya şilin ark Zloti Pengo Siz— Bi— 20 Ley 20 Dinar Yen Hsveç Kuron Altın Mecidiye Banknot Kapanış Tansız Frangt İngiliz lirası Dolar Liret Belga Drahmi İsviçre Frangı Leva Florin Çekoslovak kuronu Avusturya Pezeta Mark Zloti Penga 1203 B1y25 6,79.47.50 Dinar Yen Çernovets ESHAM Iş Bankası Mü- .- . H Anadolu ©4 60 ” ©» 1o0 Şirketihayriye Tramvay Bomonti - Nektar Terkos Reji Aslan çimento Merker Bankas Osmanlı Bankası Telefon İrtihat değirmencilik T.A.Ş. Şark Değirmenleri Şark İSTİKRAZLAR 'Türk Borca T Kupon Kesik — 2830 » ”- 2635 W e a y SSSİD. 9450 TAHYİLA TI 1025 Rıhtim Kupon Kesik Anadolu 1 ve If 4430 « Tl Kupon Kesik — 45 Anazdolu mümessil 5265 Ruzvelt teklifinin Borsada akisleri Nevyork, 21.A.A. — Ruzvelt tara- fından büyük servetlerde büyük ge- Hirler ve büyük miraslar hakkında ha- zırlanıp köngreye verilen yeni vergi programı Nevyork borsa çevenle: de büyük bir heyecan uyandırmışdır. Başlıca değerler — birden üç puan kadar düşmüylerdir. Sermayeler, vergiye tabi olmıyan, devlet ve şefbaylık tahvilâtina ya- tırılmaktadır. Borsada, duyuş burpro- jelerden yana değildir. Finansal çe- venler bu projelerin işleri durduraca- ğ ve finansal kalkınmaya zarar ve- | receği fikrindedirler. İitalyan - Habeş Durum ASKERLİK iki Taraf Orduları Habeş ordusu 1930 dan evvel modern mâna da Habeşistanda bir ordu mev - cut değildi. 1896 da İtalyan or - dusunu mahv ve perişan eden - ler muhtelif kabile başkanları - nın emri altındaki başı bozuk kitlelerdi. Şimdiki İmparator da ha veliahtlıği sırasında Avrupa da gezerek mödern bir ordunun vücudüne kani olmuş ve, 1930 senesinde Belçikadan getirtilen askeri heyetle bu işe başlanmış tt. 1934 senesinde mevcudü art- tırılan bu heyet evvelâ Adisa- babada imparatorun muhafız kıtasını teşkil etmek üzere mun tazam bir alay vücude getirdi. Buna makinalı tüfek, çabuk ateş li toplar gibi en yeni teçhizatı öğretti, sonra bu alay mevcudu | genişletilerek bugün takriben 15000 mevcutlu bir tümen (fır - ka) şekline soktu. Bu kuvvetin en büyük faydası ise dahili is- yanlarda görüldü ve imparato - run nüfuzunu bütün memlekete yayacak hale geldi. Belçika jandarması şeklinde bir de jandarma teşkilâtı vücude getirerek memleketi tam inzihat altına almak hususundaki teşeb büslerin boşa gittiğini haber al- makla beraber Belçika heyetinin şimdi de kabile reisleri emrinde ki kıtalarm tensikile uğraştıkla rı bilinmektedir. 1934 senesinde ve İtalya ile vaziyet gerginleşince malzeme ve silâh tedarikine büyük ehem- miyet verildi ve bu senenin he- men bütün bütçesi Avrupadan' silâh mübayaasına tahsis olun - du. Japonlar da bu meyanda Fransız Somalisi vasıtasile içeri hayli silâh soktular. Hudutlara yakın cepğnne ve mühimmat de ir tülenk cephane fabrikası kuruldu, 1935 kânunusanisinde Belçi - ka ıslah komisyonundan başka 5 İsveç zabiti de hizmete alına- rak muallim tayin olundu. Ve halen de Avrupa ve Amerika - dan sübay, komutay tedarikile meşgüul olunmaktadır Habeşliler ne kadar asker çıkarabilir ? Habeş milletinin nüfusu 7 « 10 milyon arasında tahmin o - luntnaktadır. Nüfusun ekseriye- ti kabile halinde yaşamasına ve bir harp halinde eli silâh tutabi leceklerin kâmilen savaşa iştirak edebileceğine göre çıkarılabile - cek küvvet 1,5 hattâ 2 milyon olarak hesap edilebilmektedir. Fakat muntazam teşkilâtı ve he le moödern silâhları olmayan ka labalığın büyük bir kıymeti ol - madığından çıkaracağı askerden ziyade silâhlandırabileceği ordu mikdarını gözönünde bulundur- mak daha muvafık olur. Muhte- Adisahabada imparatorun hassa muzikası | Bir İsviçreli mütehassıs tarafından kurulmuştur, mütehassıs beyaz ceketli olarak görülüyor | lif membalara nazaran Habeşli Terin muhtelif modelde 500 - 600 bin tüfekleri 250 makinalı tü - fekleri, 180 topları, 5 zırhlı oto- mobil 5 - 6 tayyareleri bulundu- ğu analşılmaktadır. Geri hizmet ve diğer teşkilât da nazarı itibara alınmak şarti- le ve muntazam bir ordu kur - mak imkânı hâsıl olursa Habeş Hilerin bir milyonluk bir orduyu silâhlandırabilmeleri hesap edi- lebilir. Habeşlilerin zayıf ve kuvvetli tarafları Hapeşlilerin en zaif tarafları şimdiye kadar muntazam ve di siplinli bir ordu kuramamaların dan ibarettir.. Yegâne munta - zam ordu imparatorun Adisa- babadaki muhafız - kıtalarıdır. Bunun haricinde her kabile rei- sinin eli ve emri altında 10 - 15 bin kişilik Milis kuvvetler var - dır. Bizim anladığımız mânada ve şerait altında bunların büyük bir hizmet görmeleri hattâ mun tazam harp yapmaları çok şüphe srdn nn ö ada aa aç tan gibi yolsuz, medeni teşkilâ- tı, muntazam menzil hizmetleri olamayan o ülkede bunların mü temadiyen düşman yan ve geri lerinde faaliyette bulunarak, da ğitıcı bir meydan muharebesine girmiyerek savaşa devam etme leri de düşmanı yıpratmak iti - barile faydalı olabilir. Buna mukabil Habeşlilerin en kuvvetli tarafı iklimin ve arazi- nin kendilerine müsait olduğu kadar düşmanlarına gayri mü - sait —olmasındadır. Ormanlı, dağlık, büyük şehir ve kasabalar dan âri, toplu ordu kitleleri göre miyecek olan bu savaşta İtalyan ların tayyareye üstünlükleri hiç bir fayda temin edemez, Orman lara veya çalılıklar altına gizle necek aşiretler halkımı ve hattâ ordu parçalarını bulup tesir yap mak çok güçtür.O halde modern savaşın en birinci silâhı olan “tayyarenin pek mahdut kalacaktır. Ağır topçu, hattâ çok yerde sahra topçusu İtalyan ordusunu takip edemiyecektir. O halde İtalyanlar yalnız makinalı - tü - fenk ve dağ toplarile bu yaban cısı bulundukları memlekette ve alışamadıkları şerait — altında harp edeceklerdir ki, hiç de ko- lay olmayacaktır. Susuzluk ve yolsuzluk muntazam orduları bu sahada kasıp kavuracaktır. Bizzat İtalyanlar da bu müş - külleri çok iyi takdir ettikleri ve hattâ tecrübelerile çok iyi bil dikleri için doğu Afrikasındaki müstemlekelerine askerden da « ha ziyade işçi ve fen adamları göndermektedirler. Habeş imparatoru zannedildi ği gibi büyük bir enerji sahibi çıkar. Harp ve memleketi müda faa zarureti fırsatından istifade ederek ve şimdiye kadar topla - dığı mütehassısların yardımımna dayanarak bir dereceye kadar muntazam, disiplinli bir ordu kurmağa muvaffak olursa İtal- yanların bu sahada karşılacak « lart müşküller bütün bütün ar - tar e aettt ehttimyacakları bir îekil de alabilir. Bunlara karşı talyanların düşündüklerini ve şimdiye kadar aldıkları tedbir« leri de ileride göreceğiz. | İki Habeş cengâveri milit burada göreceği iş | yanında söylemiş, ha gidip M. Nalenod'ya anlatmış. İ çç M. de Rönal, eşi emsali görül- memiş bir yumrukla masayı da, evi de zıngır zıngır tiırııeyek: — Vay hayın! dedi, #enin ge- tirdiğin imzasız mektupla _Va- lenod'nun mektublarının kâğıdı bir. Madame de Rönal içinden: “Hele şükür!” dedi; kocasının keşfettiği bu alçaklığı aklına sığdıramıyı gibi bir tavur takındı ve bir tek kelime bile söylemeğe dili varmadan gidip salonun ta dibindeki sedire otur- du. Artık davayı kazanmıştı; M. de Rönal'i, imzasız mektubu yazdığını sandığı adamla gidip kavgadan vazgeçirmek için hay- l zorluk çekti, — Elinizde kâfi deliller ol- madan gidip M, Valenod ile KIRMIZI VE SiYAH. STENDHAL kavganın ne Büyük bir acemilik olacağını görmüyor musunuz? Sizi kıskanıyorlarsa kabahat kimde, monsieur? kendi diraye- tinizde, ehliyetinizde: şehri çok iyi idare ettiniz, güzel güzel bi- nalar yaptırdınız, ben de size ol- dukça iyi bir drahoma ile gel- dim, halamdan da haylı miras kalacak, bu mirası gözlerinde pek büyütüyorlar ama neysce... Kısacası Verriğres'in bugün en önemli adamı sizsiniz. M. de Rönal gülümsiyerek: — — Soyumun da asil olduğunu unutuyorsunuz, dedi. Madame de Rönal hemen: — Siz taşranın en ileri gele_n asilzadelerinden birisiniz, dedi; kral serbest olup da asalete hakkını verebilse, hiç şüphesiz sizi senatoya alırdı. Böyle yük- sek bir mevkiiniz varken siz bir de kalkıp, halkin diline mi düş- A mek istiyorsunuz? “M. Valenod'ya #mzasız mek- tubundan Bahsetmek, bir de Rö- nal'in belki ihtiyatsızlık göste- rip evine aldığı bu küçük soy- dan adamım, o de Renal'in unu- runa dokunabildiğini bütün Verriğres hatta bütün Besan- gon'a, bütün ile ilan etmek ol- maz mı? Elinize geçen bu mek- tublar benim M. Valenod'nun aşkına mukabele ettiğimi ispat etse bile siz beni öldürmelisiniz, bunda yerden göğe kadar haklı olursunuz, fakat yine ona kızma ğa tenezzül etmemelisiniz. Bir düşünün, kendilerinden kat kat üstün olduğunuzu gören bütün komşularımız,öz almak için bir bahane arrıyor;1816 da bazı kim selerin ele geçirilmesine hizmet ettiniz. Hani şu evinin damında bir köşeye sığınan adam... M. de Rönal, böyle bir hatı. ranın gönlünde tazelediği yara- nın acısı ile: — Görüyorum ki, dedi, siz beni incitmekten çekinmiyorsu- nuz, sevmiyorsunuz da; o iş bile beni senatoya üye edemedi. — Madame de Rönal gülümsiye- rek: Doğrusu, dostum, dedi, ben sizden daha zengin — olacağım, on iki yıldır da sizin hayat ar- kadaşınızım, bütün bunlar düşü- nülünce n işlerinize, hele bu günkü gibi bir işimize-benim de karışmağa hakkım olduğunu in- kâr edemezsiniz. Pek de gizlenememiş bir kır: gınlıkla ilâve etti: — Siz, o Julien dediğiniz monsicur'yü bana tercili ediyor- sanız, ben gidip bir kış halamla oturmağza hazırım. Bu sözü ustalıkla söyledi. Ne- zahete bürünmek istiyen bir me- tanet, bir kararından dönmez- lik hali vardı; bu hal M. de Rö- nal'i de razı etti. Doğrusu M. de Rönal, taşradan âdet olduğu üzere, daha uzun uzun sözler söyledi, sabahtan beri ileri sür- düğü iddiaları birer birer tekrar etti; karısı, onun - sesinde hala öfke olduğunu anlıyor, söylen- mesine ses çıkarmıyordu. İki saat süren bu faydasız geveze- lik, bütün bir gece öfke buhranı geçirmiş olan adamcağızın taka- tini tüketti. M. Valenod'ya, Ju- hen'e, hatta Elisa'ya nasıl mu- amele edeceğini kararlaştırdı. Bu uzun münakaşa esnasında madame de Rönal, tam on iki yıldır kocası olan bu adamın pek gerçek Üüzüntüsüne acıyıp bir iki kere ona muhabbet duya- cak gibi oldu. Ama hakikiğ ih- tiraslar, başkalarını da düşün- mek nedir bilmez. Zaten her an madame de Rönal kocasının, bir gün önce imzasız bir mektub aldığmı itiraf etmesini bekliyor- du; bunu elde edemedi.. Mada- me de Rânal'in içine emniyet gelmesi için, hayatının emni- yette oluğunu bilmesi için, ken- di hakkında kocasına ne gibi fi- kirler aşılandığını öğrenmesi lâzımdı; kaderi, kısmeti onun elinde idi. Çünkü taşra şehirle- rinde kocalar halkın düşüncesi- ni daima kendilerinden yana çe- virebilirler. Şikâyete kalkışsan bir koca gerçi gülünç olur, fakat gülünclük de Fransa'da günden güne önemini kaybedip tehlike- li olmaktan çıkıyor; karısı ise, kocasından para alamayınca, günde on beş meteliğe çalışan bir işçi kadın haline düşer; bir işçi haline düşer dedik ama din, namus işlerine bağlı olanlar onu evlerine almağa pek razı olmaz. Bir saray odalığı, ne yapıp yapıp padişaha gönül verebilir; padişahin mutlak bir sultant vardır ve zavallı odalığın,bir ta kım küçük kurnazlıklarla onun elinden kurtulabilmek umudu yoktur. Padişahın intikamı deh- şetli ve kanlı olür ama onda yi- ne askerce, merdce bir hal var dır: bir hançer bütün işi bitirir. XVX uncu asırda ise bir kocâa karısını herkesin hakareti, ha- fiflemesi ile, onu bütün salon- lardan koğdurarak öldürür. Madame de Rönal odasıma döndüğü vakit içinde tehlike hissi bütün canlılığı ile uyandı; odasını darma dağın görmek be” ti i. O güzelim çekmecele- rinin kilitleri kırrlmıştı; zemilt , (Arkası var). .N, ATAÇ k.

Bu sayıdan diğer sayfalar: