15 Eylül 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

15 Eylül 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9-035 ANKARA STADYOMUNDA Altmış Metre Yükseklikte Paraşüt Kulesi Yaptırılıyor. İSE lÖzel o aytarımız bildiriyor) Ankara, 14 Inşaatı ikmal edilmek üzere olan Ankara stadyomunda bir pâ- Taşüt kulesi yapılması Türk Hava Kurumunca kararlaştırılmış - tır, Kulenin yüksekliği 60 metro olacaktır. Bu kuleden sıhhi mu- ayeneden sonra istiyenler paraşütle atlıyabileceklerdir. Bütün Talebe Liselere Alınacak Ankara, 14 (Ozel aytarımız bildiriyor) — Liselere ve orta mek teplere talebe tehacümü olan yerlerde kayıt ve kabul için müra- cCaat eden bütün talebenin alınması kararlaşmış ve lâzım gelen mahallere Kültür Bakanlığınca tebliğat yapılmıştır. Talebe kalabalığı olan yerlerde, talebenin yerleştirilmesini ko laylaştırmak üzere Ankarada bulunan müfettişlerden bir kısmı bugün bu mahallere gönderilmişlerdir. Müfettişler Adana, Trab- zon ve İzmire gideceklerdir. Ankarada talebenin yerleştirilmesi ile doğrudan doğruya bakanlık meşgul olacaktır. İstanbulda ise bu işle bizzat Bakan Saffet Arıkan meşgul olmaktadır. Diğer taraftan bakanlık liselere kayıt ve kabul olunacaklar İçin tesbit edilen miiracaat müddetini bir hafta daha uzatmıştır. Kültür Bakanı Saffet Arıkan pazartesi günü şehrimize dön - müş bulunacaktır, Evkafın Yedi Milyon Borcu "Ankara, 14 (Ozel aytarımız bildiriyor) — Evkaf genel direk - törlüğü hazırladığı bir kanun lâyihasile, hazineden alaçağı olan yedi milyon küsur bin liranın hazineye vergi ve sair suretlerle birikmiş bulunan ayni miktardaki borcu ile takas yapılmasını is- temektedir. . Finans Bakanlığı vaziyeti tetkik etmektedi Festival Şenlikleri Dün ile Başladı İstanbul festivaline dün Büyükadada başlanmıştır. Fes- tivala iştirak edecek Yugoslav gru- pu da dün sabah şehrimize gelmiş, İestival komitesi üyeleri ve diğer #evat misafirleri karşılamışlardır. Bütün gruplar dün Galatasaray Bsesi binasında son oyun provaları. R: yapmışlardır. Öğleden sonra Bü- yükadaya geçen hey akşama lusal elbiselerile serbest ge- puşlar, akşam yemeğinden bulunmak üzere Yat- klübe gitmişlerdir. ,, Festivalin ilk balosu, saat 22 de bay Muhittin Ustündağın bir söy- levile açılmıştır: Şarbayın bu söylevinde, Batı ülke. İerine eşit olarak İstanbul için de her #ene böyle bir festival hazı Nr ve bunun ilk olduğunu, dost ve komşu milletler ara bağın da ayni zamanda daha ziyade kuvvet bulacağına emin olduğunu söy İemiş ve baloda hazır bulunanları se- Yimlamışı Festival şenliklerine iştirak eden komşu devletler gençlerinden iki grup y &rupiar alfabe sırasile ulusal “dâhs- İarını oynamağa başlamışlardır. Her Krupun dansı ayrı avrı şiddetle al ışlanmış ve bir çokları da ikişer ü $er defa tekrar edilmiştir. Yat Klüpteki balo tahminin fev- i başlıyacaktır. Tören bi- danslara başlanacak, o- Yunlar saat 19,30 a kadar beg saat <A inde, çok muhteşem olmuş, davet- liler tulmaz bir sonbahar gecesi Yaşamışlardır. Bugün Gruplar ulusal oyunların bu- Bün Büyükadada Lünaparak mey- danında halka göstereceklerdir. Saat 14,30 da başta bando olduğu halde Yat Klüp bahçesinden ket edilecek, Splendid oteli önü: den geçilerek Lüna parkta toplanı- Saktır, grup meydanda kendisine Ayrılan yeri aldıktan sonra bayrak devam edecektir. Gruplar, akşam yemeğini yedik- ten sonra saat 21 de Yat Klüp bah- gesinde tekrar topalnacaklardır. Bu- rada ateş oyunları yapılacaktır. Bu oyunlar için özel tertibat alın. miştir. Ateş oyunları esnasında Yat kulüp bahçesinde ve adanın iskele civarında meşaleler yakılarak gece eğlenceleri yapılacak ve bu, geç vak- te kadar sürecektir, Gruplar, yarın İstanbula inerek öğleden sonra Taksim cumhuriyet âbidesine çelenkler koyacaklardır. TA | Köy Çocuğu Okutturulacak mız bildiriyor) Ankara, 14 Kültür Bakanlığı, köy okulları prog ramlarını tanzim ile meşguldür. Ba. arda bulunurken bu bakankzlardan aldığı mütalealardan da istifad Bakanlık hazırlıklarını bilhassa parti programınm köy okulları hakkındaki mıştır. Esasen köyünden ve toprağından ayrılmayan ve ekonomik siyasamız bakımından ayrılmaması icap eden köylü çocuğu ilk okuldan a kendini yaşatacak işlere sarıl- | dığından, aradan birkaç sene geçtik- ten sönra beş senelik emeğinden ken- dinde ancak biraz okuma yazma ve biraz da hesap melekesi kaldığı gö- | rülmektedir. Bu sebeplerden dolayı köy çocuğunun hayatta karşılaşacağı çeşitli işlerde maltimatının yükselme- sine ihtiyaç görülmüş ve köy okulu programları şu esaslar dahilinde ha- sırlanmaya başlanmıştır : 1 — Okuma yazma, lüzumu ka- dar hesap, hendese, köylü çocuğun kafasını hurafelerden kurtaracak de- recede genel tabiat bilgisi, 2 — Kuvvetli ve köklü ulusal eği- | tin 3 — Türk devleti, devletin şekli ve dayandığı esaslar; Kamâlizm ve öğ- | retleri hakkında sağlam, temelli fikir- ler, 4 — Türk vatandaşının ödevleri ve hakları, bele ekonomik alanda öğ” renmesi gerekli bilgeler. Dört çeşit okul İlk tedrisat komisyonu toplantıla- rına devam etmektedir. Komisyon köy okulların dört çeşit olması kararma varmıştır. çağında olan köy çocukları okutturu- lacaktır, İkincisinde (biribirine yz ile cek ve bu okullar pansiyoj caktır. Üşüme KİR, sus olacak ve bunlar bu okullardı sait zamanlarında senede İ ku Istidat müsait görülen köy çocukları için de azı mıntakalarda okullar açılacak, | ve bunların daha çok okuyabilmeleri temin edilecektir. Bu çeşit okul bilhassa Ege mmtakasında açılması düşünülmektedir. 3 Dakika, 755 Kuruş! (Özel aytarımız. bildiriyor) Ankara, 14 İstanbul Telefon şebekesinin dev- let eli ile işletilmesine başlandıktan sonra, İstanbul abonelerinden bazıla- rt alâkalı makamlara müracaat ederek kendilerinin de Ankara otomatik te- lefon kanunu ve buna ek olarak çıkan kanunlarla tesbit edilmiş mükâleme ücretlerinden ve hükümlerinden isti- fade ettirilmelerini istemişlerdir. Bu hususta Posta, Telgraf ve Telefon idaresinde salâhiyetti bir zatla görüş- tüm, Dedi ki: “.— istanbul telefonu Bakanlar he- yetinden geçen bir kararnameye İsti- | naden, devlet tarafından işletilmeğe başlanmıştır. Şebekenin satın alınma mukavelesi kamutay tarafından tas - dik edilmedikçe, devlet telefonları hakkında tatbik edilen hükümlerin şimdiden Istanbula da tatbikt doğru olamaz, Istanbul telefonunun teslim işi ancak bir buçuk ay sonra tamâm- | lanmış bulunacaktır. İdaremiz İstan» bul telefon idaresinin teşkilât, kadro ve bütçesini tesbit eden bir kanun projesi hazırlamaya başlamıştır. Pro- je bu ay sonundan evvel Bakanlar He yetine verilecektir.,, Bunlardan birinde tahsil | N Srvas, Türk ihtilâlinin bir toplan- tısma bağrında yer vermek taliine ulaştığı günün on altıncı yılını, yani bizim bir ulus bayramı manasına yük» seltmemek gafletinde devam ettiği. miz günün on altıncı yıldönümi yine kendi kendine ve yapayalnız kut- eee ee 5 yekridir Ki MÖrta Asya Türk Imparator emrile talân edildikten ve yıkıldıktan sonra o güne kadar i ler yaratarak yaşamış olan medeniyet göş edip gitmiş ve bir daha bir me- deniyetin bu diyarda konuklaması, İ “Gök Medrese” nin “Şifahiye”nin, “Çifte Minareler” in etrafını ması ancak Cümhuriyet Türkiyesinin zorlaması ile kabil olabilmiştir. Bunun içindir ki, Sıvas bu rejimi hazırlıyan başlangıç çalışmalarınm, ilk adımların hatırasını her yıl bir yel öncekinden daha büyük bir coşkun» lukla bayramlamaktadır. Zira gelen her yıl geçen her yıldan daha büyük bir vuzuhla Sıvaslıya kendisi için ne üstün bir yarın kurulmakta olduğunu anlatmaktadır, Hem ne büyük bir is rarla.., Osmanlı Imparatorluğunun devrin. de Sıvas yoksulluğun, çoraklığın, ba- kımsızlığın sembolü olmuştu. “Gö- ründü Sivasın bağları” demek kel bir sırtı, kuraklıktan çatlamış verimsiz bir ovayı, bir mezartaşı ormanı için- de tek damla yeşilden mahrum iki uyuz serviyi, çorba kâseleri ile kahve içen tembellerin tekkelerini ve gaz sandıklarından yapılmış çarsı salaşla- rı arasından bavalanan karasinek bulutların hatırlatırdı. Zaman ile Sıvas, ot bitmez toprak» larla çevrili bir ağaçsız şehir halini almıştı. Yanıbaşından ve hatta içine den koskoca Kızılırmağın geçtiği bu Sivasta lâhanadan ve turuptan başka bir Şey yetişmez ve yetiştirilmez ol muştu. Bu bir hayli garipti! Ve taliin bu şehri Timura kazandırdığı gün, Yıldı- yımin © meşhur iç sızısını bu hale ba- kârak anlamak mümkün olamıyordu. İnhitat devri valilerinin uzun yıl. lar, utanmadan sırmalı üniformalarla dolaştıkları © tozlu, çamurlu, çirkefli sokaklarla yıkılma devri imparator- Diğer taraftan öğrendiğime göre İstanbul telefon mükâlemesinin kaça indirilebileceği ayrıca tetkik edilmek- tedir. Bugün on kuruştan fazlâ olan üç dakikalık bir mükâlemenin yedi bu çük kuruşa indirilmesine imkân hâsel olacağına ihtimal verenler vardır. —— Ankara biriki saat elektriksiz kaldı Ankara, 14 (Özel aytarımız bildiri. yor) — Bugün şehrimizde iki defa elektrik kesilmiştir. Arızanın yeni yol yapıldığı muntakalardaki kablo- lardan ileri geldiği anlaşılmıştır. Geç vakit başgösteren ikinci ârıza yüzün- den şehrin bir kısmı birkaç saat karan lıkta kalmıştır. İuğunun otsuz, ekinsiz ve ağaçsız bi- raktığı kırlar için isi Yıldırım o meş- bur ıstırabını tarihe sokmuş bulunu- yördu? «Hayır... Oğlu Ertuğrul'un öldürül- düğü gün İmparator Yıldırım, tunç gövdeli delikanlılarla dolu bir bayın- dır diyarın düşmanı eline geçmiş bu- lunmasına ağlamıştı Kim iddla edebilir ki Gök Medrese gibi bir şaheser çorak bir toprak yığı nı üstünde dolaşan insanların san'a- tinden doğmuştur? Gölgenin, dal sal. Janışmın, yaprak hışırtısının ve engin yeşilliklerin zevkini tatmamış bir in- san topluluğu içinden böyle şah eserlerin fışkırdığını tarih kaydetmi- yor. Arap, tab'ındaki ince zevki an- tak Vaditilkebir nehrinin etrafındaki ovalarda yeşillik, ağaç ve gölgeye ka- i Sıvasta bir şaheser: “Gök Medrese”, BiR DÜŞÜNCE | Beş buçuk asır medeniyete hasret çeken şehir:“Sivas,,| Yazan : Nizamattin NAZİF KP #FFI | REN is YANLIŞLIKLAR Doğrusu artık okuyucularımızın mektuplarından kadın mi, erkek mi İ olduğunu anlamak güçleşti. Ben dil öğrenirken arapça gibi, fransızca gi bi lisanlarda kelimelerin dişili erkek- li oluşuna pek içerlerdim. Buna ne İlüzum var? diye kendi kendime söy- vuştuğu gün aksettirebilmiştir. En- dülüs, Badiyetülarap veya Sahrayı Kebir çoraklığının eseri değildir. Işte Mekke, işte Medine, işte Ciddi Bin bir gecenin Bağdadı Şattüla; bin iki kıyısından sonsuzluklara yayı” n o minare boylu hut sagda di Anüs, nasl varıyor, bilme |) Selçuk Türkleri Anadoluda belirmiş ler devrinde Kızılırmak boy miş ovasile ve Sultan Ha, kan bir kervanı Srvasa uğratarak bu- üzerinden Malatyaya Ilgaz ormanlarile boy ölçüşebilirlerdi. Ne Selçuklar, ne Ti- hanlılar, ne de onların mirasından Sr- vası pay alan Erdanalar ve hele Kadı Bürhanettin bir tarihin imparatorluk Türkiyesine devredildiği anda en ulak bir serzenişe muhatap edilebilir bir halde buluhmuyorlardı. Biz Sivasa girdiğimiz gün bir refah bütün şart- ları ve vesikalarile gözümüze vurmuş» tu ve aşınmaz kayalariz bu toprakla. ra kök salmış bir medeniyet bulmuş- tuk orada, Bir Türk saldırışının dinçliğini ve bir genişlemenin, yayılmanın hızını ifade eden Timur istilâsı bu diyarın bir daha belini doğrultamamış olma- | sna sebep gösterilemez, Harp, harp- tir, Insan öldürülmesinin bile mübah sayıldığı bir şahlanışta yıkılan taş, ki- teç ve horasan yığınlarının hesabr mı sorulur? Büyük sergüzeştinden inine dönen Timur ana yurduna bir sulh içinde yaşayışm bütün güzelliklerini sunmak için yaratıcı zekâsında istiş- mar etmedik hangi kudreti bırak- maştır? bırakmamış olan Tiran tab'ındaki Orta Devir medeniyetine bizi hâlâ hayran etmek için ayakta durâfi bir vesika değil midir? Acaba kasırgalar, fırtınalar geçtik- ten ve dünyanın dört bir tarafına ak- mak, sarkmak sırası kendilerine gek dikten sonra Yıldırımın torunları ne- den Sivasa eski bayındırlığını geri vermek istememişlerdir? Bu bir ha. zin maccradır ki, Anadolunun her ta- şında buna benzer bir sorunun bısı almak hakkı vardır. Halbuki yarısı inkılâbı kösteklemek istiyen bir iç siyasa kavgası: içinde ve dörtte biri bütün bir dün li sullaştıran bir ekonomiğ buhran de geçmiş olan nin bilânçosu, baştanbaşa bir dirilme. Yi, bir bayındırlaşmayı, bir refaha doğru İlerleme hızını ifade etmekte: dir. Bu bir destandır Ki bir kolnnu Karadenize, bir kolunu Türkiyenin merkezine ulaştırmış bulunan ve daha Şimdiden “Ulaş” ta düdük öttüren bir kolu ile de yarın Erzuruma varması beklenen Sıvas her yıl dört eylülü bu- nun ahenginden aldığı tempo İle coş kunlaşarak kutlulamakta yerden gi kadar haklıdır. ayı yo İ Diyeceksiniz ki bunu isi maların gölge Semerkant Sıvasta taş üstünde taş || lenirdim. Şimdi görüyorum ki; türk- çe kelimelerde bu ayrılığın olmayışı, İ mektup yazanların hangi “cins” ten oldukları öğrenmeme mâni oluyor. lerden an- lamak kabildir. Hayır! Yeni soyadı çıktı çıkalı o yol da kapandı. Meselâ: İ|Okuyucularınızdan T. Sülker) im- zahı mektup yazanın erkek mi, kadın mi olduğunu nereden anlıyabiliriz? Bunu anlıyamayınca cevaplarda bir acemilik kokusu oluyor. Zira, biz er- keğe erkekçe, kadına kadınca hitap etmeğe alışmışız. Bir yanlışlık yapa" rız diye içimiz titriyor. Hangi cins bir okuyucuya sit oldu» ğunu kestiremediğim bu çeşit mek- tuplardan birisi şimdi masamın üstün- & ) Bu bayan veya bay şehrin sokak- larında ve ilânlarında görülen dil yan- lışlarından sinirlenmektedir. Hemen yazayım ki; şehirliler dai- ma köylülerden ve kasabalılardan da- ha sinirlidirler. Çünkü şehirde şimdi size sayamıyacağım kadar çok “sinir- lendirici şeyler” vardır. Onlardan bi- risi de bu dil yanlışlarıdır: Bu sinirli okuyucum (bayan veya bay. Burası daima meçhul!) bana s0- Tuyor ve çıkışıyor “Her şeyi görür veya görür gibi görünürsün de neden bu yanlışlara bakmıyorsun?” Doğrusu yerinde bir sorgu. Yazdığı misaller arasında, sinema ilânları, tramvaylardaki yeni (genel sayım) kartonları, bazı veresiyecile- rin reklâmları var. Lâkin en kıyağı Gülhane bahçesindeki “Utumobil ve motusıklet geçemez” yazısı. Eğer de- diği gibi gerçekten otomobil ve mo. tosiklet bu imlâda yazıldise yazıklar böyle kazık gibi yanlı $ı görememişim. Lâkin görsem ne kimse ile kanlı bıçaklı olmıyan Nas- rettin Hoca, silâhlar toplandığı za- man kendi yatağanını vermemiş ve bir gün gizlice pazarda satmağa gö- İ türmüş.. Yolda. Timmrun adamları rast « Nekadar. sakladise de Hocühün nie sezmüşlür ve sraştth. mışlar. Yatağan meydana çıkmış. He- men yakalayıp Timurun merkez ku» mandanma mı, polis müdürüne mi, götürmüşer.. Ve palaspandıras Hoca- Yı huzura çıkarmışlar. ISiz bu hikâyeyi bilirsiniz ya! Zi- yanı yok, bir kere daha dinleyin!) He» rif sormuş : — Nedir bu bre molla? — Kalemtraş ağa, — Bu nice kalemiraştır. böyle ? Bununla ne yaparsın. — Kalem açarım, yazılarımda yan- başlık olursa kazırım. — Bununla yanlış kazılır mu bre nabekâr?., — Ağam öyle yanlışlar var ki; bu bile ufak geliyor... diye işi tatlıya bağlamış. Bizim halimiz de böyle. Oyle yan- ir gazetenin sü'unları ve bir yazıcının kalemi onları düzel meğe yetmiyor. Onun için benden paso! B. FELEK (20 ilkteşrin 1935 Pazar günü Sayım memur sayım kont rol, memürları, bu işle 5 mi orunlar, yarlar, sayıma yurtdaşlar ve tda Oturan ya- bancılar bir tek ödevle yükümlü- dürler ; NE BİR EKSİK.NE BİR FAZLA yanam GİRME YAPEŞ Türk Ulusunun sayısını doğru çikarmak Başvekâlet | İstatistik Umum Müdürlüğü | doğup dolu fikir gtesinin bayram Bugün Sıvasa bir medeniyet ulaştı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: