18 Eylül 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

18 Eylül 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e 10 onarma a a TAN GÜZEL SAN'ATLAR HAŞiIM V Haşim ile Namık, biribirinden he- men hemen hiç ayrılmıyan iki dost- tular.Biribirini çok seven, biribirinin çok nazını çeken iki sadık arkadaş tılar. Haşim öldü. Namık ta. İki ölüm arasında büyük bir za- man ve mesafe yoktur, Onların dostlukları, biribirlerinin san'at kudretlerine kuvvetli bir inanç la bağlanmış sağlam bir temele da- yanırdı. Namığın resimlerine Haşim, Haşimin yazılarına Namık bayılırdı. HAŞIM Hususi havatlarında Haşim, bir şa- ir hassasiyetile belki biraz fazla si- nirli, fazla asabi davranmasına rağ- men Namık, ölçülü ve tartılı manti- ği ile dalma onu teşkin etmiştir. San'at konuşmaları haricinde ara“ larında ekseriya genelik ve lik münakaşaları yapılır biraz titiz, ötekisi biraz emi hase ne de olsa tatiıva Onların espr sohbetlerine doyum olmazdı. Bütün münakaşalarından biribirlerine olan muhabbet ve hürmetleri gayet iyi anlaşılan bu iki dost bugün toprak altında buluştular, Her ikisine Allah rahmet eylesin. . Henüz, gözyâslarımız kurumadığı halde onların müşterek ve tatlı ha- tıralarından bahsedetek teselli bul mak istedik. Namık İsmailin otomo- bilini ve kotrasır ederek Haşi- min: — Devlet gibi adam. Kuvayi ber- tiye ve bahriyesi var. Dediği onları hatırlamak istiyenlerin biribirlerine anlattıkları tat: bir hikâyedir. Biz burada Haşim ile Namık ara- sında cereyan etmiş eğlenceli bir san'at hatırasmdan bahsedeceğiz. Ahmet Haşim bir vakitler resim tenkidi yapar, Namık İsmail de ya- # yazardı. Haşim yazılarında tablo- lar çizerdi. Na: tan başa şiirdi. Gerek yevmi gazete- lerde, gerekse haftalık mecmualarda Namek İsmailin edebiyatçıları kıskan dıracâk kadar güzel yazıları çıkmış» tr, 339 senesi Galatasaray (sergisi hakkında Ahmet Haşimin bir tenki- di vardır. Haşim ressam Nevzat Ha- mımın bir portresi hakkında bez kusurlar serdeder ve şayet bu ku- surlar düzelirme resmin güzel olaca- ve eder. Namık İsmail Haşime hak verir İ Ressamlar hakkında n yazıları ise baş- | wstaki tenkidinin gayet No. 132. E NAMIK yerinde olduğunu ve kendisinin cid- den resimden anladığın: ilâve eder. Bir başka gün sergiye geldiği za- man Haşimi kolundan tutarak mev- zuubahs tablonun önüne götürür ve der ki: — /rkadaşlar hepimiz ittifak'a senin tenkidi muvafık gördük ve resmi duvardan indirerek tablonun sahibine senin söylediklerini nazarı dikkate alarak tashih ettirdik. Bak bakalım, şimdi nasıl olmuş? Haşim de: — Hah işte gördünüz mü, şimdi olmuş, der, Halbuki resme. dokunulmamış bi- le, Bu hâdiseyi Namık İsmail Akşam güzetesinde yazdığı bir hikâyenin esinde zikrederek resim tenkidi in, münekkidin resim yesine sahip olması İâzimgeldi- ini söylemişti, Bunun üzerine Ahmet Haşim Ak. sinin 15 Kânunusani 1339 üshasmda “Resim karşısmda sülküt,, serlevhalı bir yazı ile Namık İsmaile cevap vermişti. Hatıramızı canlandırmak için Ah- Ha: bu yazısından bazı sâ- r okuy: Resim karşısında süküt “Bizde resim yetiştirmek usulü, hakkında geçenlerde yazdığımız bir fıkraya aziz san'atkâr Namık İsmail Bey, perşembe günkü Akşamda inti- şar eden makalesine ilâve ettiği ha- şiye ile cevap veriyor. Namık İsmail Bey, ressamlar hakkında yazı yaz- manın bazı muharrirler için eğlence- li bir spor haline geldiğini söylü yâz yazmak, iddia ounduğu gibi, bazıları için bir sporsa, bu sporun bilâsebep arzu © lunmıyacak derecede tehlikeli bir eğ- I uğunu itiraf etmeli. Hassa- a NAMIK siyeti müfrit, alıngan bir âlem orta sında, yanlış anlaşılmaksızın, hüsnü- niyeti konuşturmanın, ne müşkül bir iş oduğuna bu satırların sahibi her- kesten daha iyi vâkıftır.., Vamık İsmail Beyin resimden ve rcasamdan patavatşızca bahseden muharririn, muharrir olmak srfa! bu işten pek de fazla bir şey anla- madığını İhsas için cevabında tiği masumane fılerayı biz de eğlen- Iduk. Filbakika son resim ser- KIRMIZI VE SiYAH kıvranan, yabut kıvrandığını san- rmak istiyen kadın Masıl bu kadın olabilirdi? Zaten o aşk atılmaları da, doğru olamıyâcak kadar aşırı değil miydi? i | Ertesi gün, daha ertesi gün Mat. hilde yine o soğuk muamelesine de. | vam etti; Jullene bakmıyor, onun mevewdiyetini bile (farketmez gibi gözüküyordu. Endişeden içine ateş| düşmüş gibi olan Julien şimdi, ilk kalbinde başka hiçbir duyguyâ Yer bırakmıyan © zafer sevincinden çok uzakta idi. “Acaba diyordu, yine fa- zilet, iffet damarı mı tuttu?,, Fakat #azilet, iffet gibi kelimeler, o azamet- li Mathilde'e herhalde biraz yavan gözükecek şeylerdi. Julien kendi kendine: “Hayatın alelâde hallerinde dine inandığı yok, | i ancak sınıfının men- yaradığı İçin sever. İ kadınlık hassasiyeti öyle tamiri imkânsiz bir ha- İ an olümaz mı? ik âşıkı, kendisi oldu. guru sanıyordu. Büzan da'dönüp featleri sirt STENDMHAL meli ki, diyordu, hiç bir tav. kten, sadelikten, şefkat ben onu hiç bu kadar gururlu görrsedim, sanırsın ki tahtin- dan inen bir kraliçe, Aceba beni pek mi hor görüyor? Benim adsız bir âi- leden olduğumu, yalnız bumu hatırı- na getirip benim için ettiği fedak lığa pişman olması da ona yakışmı- yatak şey değil, n, kitaplardan itiraf e rında tabi ten eser yok ve WVerriöres- alarmıdan edindiği bu pe- hükümlerden bir türlü kurtula- mıyan Julien, aşıkmı bahtiyar ettik- ten orra artık kendi ğını bile düşünmiyecek müşfik bir sevgili huk yası kuradursün, unuruna doku- nulmuş olan o Mathilde ona diş bili- yordu. İki aydan beri içsıkıntısı çekmedi ği için artık içsıkıntısından korkusu kalmamıştı; böyleçe Julien, hiç far- kına varmadan, onun gözündeki en büyük üstünlüğünü kaybetmişti. Mademoiselle de La Mole, © sinirli in da min koydum! diyordu izli gezinerek: “Kendi- la bir adamın hükmü alti Jülien'in namu- İ Ben Van Gok'u güzel san'atlar mektebinin kütüpha- nesindeki bir mecmuada keşfettiğim | zaman sevincimden ne yapacağımı şa- ve kaptığım gibi İ hocamıza koşmuştum ve öna — Hocam bak, ışık, gölgesiz sim yapmanın sırrımı bulanlar var. gisinde teşhir edilen levhalar içinde bir hanım imzasını taşıyan portrenin şayanı hayret derecede zayıf buldu- Rumuz bazı aksamı hakkında serdet- tiğimiz basit tenkidatın nazarı itiba- ra ahnarak, bir müddet seyra levha- nm o yolda tashih edildiğini gör müştük. Sonraları, levhaya hiçbir e lin dokunmadığı iddia olunmak sw fi görülen bir müharririn huşu- netini, çocukça bir saffetle tehzil e- dilmek istenilmişti.., “Bu türlü ithamattan korunmak için bundan böyle her kusurlu telâk- ki olunan levha o bakkında mütalea beyan etmeden evvel muteber şuhut huzurunda levhanın. fotoğrafını s)- dırmak ve alınan fotoğrafın bi retini, resmi bir kasada hıfzettirn gibi gülünç bir ihtiyata riay başka bize ne tavsiye edilebil “Resimden anlayışın o münhasıran ressama mahsus bir imtiyaz olmadı- gın: hatırlattıktan “sonra güzelliği yaratmakta İrıçasndan geri kalmı hi n,, lev m iddiasını çürütmek bir buhurdan gibi, ha- yatın mahzun #imasma doğru, ber safhasından ayrı bir rayihanın renk- li dumanı intişar eden kendi ruhu- nun feyizli tenevvülünü zikr ile iktifa ederiz.,, üzere, sihir! Ahmet Haşim İşte gazete sütunlarına kadar geç miş hararetli ve iddialı münakaşada bile bu kadar nazfk ve terbiyeli, bu | kadar in a bu İki bi il yle severdi, Her ikisinin aziz hatıralarını taziz edi suna diyecek yok ama ben onun unu- runu kirâcak olursam, aramızda ge- çeni söyliyerek benden öc alır,, AÂs- rımiz Öyletine “uğursuz bir asır ki doğru yolu kaybedenler bile içsikm- tısından kurtulamıyor. - Julien, Mat- hilde'in ilk sevdiği adamdı; hayatta ilk defa olarak sevmek en kuru ruh- İ lu insanlara bile birtakım tatir bur. yalar verir ama Mathilde yine de en acı düşüncelerle kıvranıyordu. “O beni artık iyiden iyiye hükmü altına aldı; onun ziddma gidecek bir şey yaparsam beni en elemli ce- zalara çarpmasından & korkabilirim. Yalnız bu düşünce, mademoliselle La Mole'un Julien'e hakaret etme: ne yeterdi. Önun yaratılışındaki baş meziyet, cesur olması idi. Bütün ha- yatını bir baht oyununa bağlar gibi hareket etmek ona bir heyecan verir ve ruhunu, dalma tazelenen 6 içer kıntısından kurtarabilirdi; başka hiç bir şeyden bu kadar zevk duymasına imkân yoktu. Üçüncü gün oldu; mademoiselle de La Mole bakmamakta ısrar ed yordu, Julien artık dayanamadı ve yemekten sonra onun arkasını bırak- madı, bilardo salonuna girdi. Mat. hilde'in bunu hiç istemediği pek bel M idi. Öfkesini herkese farkettirme- meğe de ehemmiyet verdiği yoktu. — Benim üzerimde pek haklar kazandığınızı mr sanıyorsu- nuz da sizinle konuşmak istemediği- İYükule-le Van Gok'u Anlatıyor ilk defa Pekin'de | demi Bize yalnız klâsiklerden ve bitip tükenmek bilmiyen ışık gölge oyunla- rından bahseden hotâmız zeki ve muh terem.bir adamdı. Benim bu keştimi küstahça bulmadı. Yalnız sessizce ye- den kalktı ve bana o zamana ka- hiç görmediğim bir Senin ecdadın ışık gölge ver» di. Tamamile çizgiye ve düz “p renklere inhisar eden bu çalışma tar- 1: Çin'de kemal devrine erdi. Buna mukabil garpta resim tamamile ışık gölge üzerinde şaheserler veriyordu. Bizim şimdi her şeyden evvel işık göl- ge üzerinde uğraşmamız ve onu eski Çin.san'atinin mükemmieliyetine eriş- Hocam beni Van Gok'ta çarpan şe- yin çak delice bir fırça ve t ya oyunundan başka bir şey olmadığı. nı iddia etti. Onun resimlerini bir yo- ğurt kallığile kapayan boyayı kazır» sak geriye çok bir şey kalmıyacağimı il şeytan gibi çarpmıştı. bana onun hayati hakkında hiç malümat vermemiş, ben onun bundan yirmi beş ötüz sene evvel hatırı sayılır bir sefa. ve buhran içerisinde can v den habersiz Parise gittiğin zaman onun atelyesinde çalışacağıma her ne pahasına olursa olsun karar vermiş- tim, Seve seve onun fırçalarını yıka. yacak, atelyesini süpürecektim! Fakât Pariste onun çoktan öldüğünü öğre ninçe anam ölmüş kadar sarsılmış ve boya ps kardeşinden dilenen Van Gok'un hayatı boyunca ne söpü- sülecek bir atelyesi, ne de benim #pe rek yıkamak istediğim çifte çifte fır- çaları olduğunu duyunca içim yanmış» &. Ressamlar içinde onun kadar bedbaht ve kimsesizine rastlamadı Bedbahtlığın onda meka, gini resim yi masına hedi; köyün jandar ettiği resmin zavallı jandarmanın bayatma mal oluşunu o- küduğum zaman anladım, tüylerim ür- perdi. Ömründe bir tek resim satamı- mi başa kaka belli ettiğim Kalde yine yi bırakmıyorsunuz?.... Bilmiş ki, monsicur, hiç kimsenin bu kadar ileri varmanina tahammül et- medim. Bu iki âşığın biribiri ile konuşma- İ sı gayetle tuhaf farkına varmadan, en şiddeti! Julien d ir şeydi; ikisi de, biribirine karşı kin hisleri duyuyorlsrdı. Metbilde de öyle sabırlı insanlar değildi; bundan başka her ikisi de, karşısındakini incitmeden düşündüklerini açıkça süylemeğe alı- şıktı. Bunun içindir ki arası çok geç- medi, artık ölüp ölesiye dargın ol- | dukların: biribirlerine bildirdiler. Ju- i — Ağzımdan bir söz bile kaçırmı» yacağıma size yemin ederim, dedi hatta böyle birdenbire bir değişikli ğin size söt getirmesinden korkma- sam, sizinle hiç konuşamıyacağıma yemin ederdim. Saygt ile selâmlayıp çekildi. Kendisine bir vazife bildiği bu işi yaparker muyordu; mademoiselle de La Mole a iyice gönü kında değildi dolaba kapatıldığı zaman hiç şüphe- siz onu sevmiyordu. Pakat onunla böyle ölüp ölesiye dargın kalmak görünce bütün k çabucak değişiverdi. Hafızası zalimlik edip o gecenin, gerçekte pek heyecansız geçirdiği o leri i sürdü. Fakat Van Gok beni bir| doğrusu hiç bir esef duy- | vermiş olduğunun far- | Üç gün önce, mahun | kırmızı-sarma kâğıt Gri yaldızlı kâğıt Sarı Jelâtin kâğıt gıt yaldızlı bobin yukarıda nev'i ve mıktarı yi vazım ve Mubayaat müracaatları. (5424). Tı hane. ân VE bug zelerinin pa; gün ken poze eden köy jandar- masına para yerine. bir resim verir. Jandarmacağız bu resmi arkada; dan birisine beş ranga satar ve bu pa» rayla şarap içer. Ö kadar çok içer ki yolda düşer ve kafasını parçalar! Bu | hikâyeden bir parça sonra da kesile- cek kulağından başka bir şeysi olmı- yan Van Gok kendisini ölüme kadar rükliyen bir sinir buhranından son- ra kulağını kökünden kesip köyün dil. berlerinden birisine gönderir. Kanlı | kulağı taşıyan zarfın üstüne de şu sa- tırları yazar; “Sevgili dosta kendim- gen ufacık bir hatıra.” Bu hikâyenin | "bir masal olmadığını, onun kesik ku- lağımı saran sargılarla yaptığı hariku- örtresinden öğrendim, Çok sev- Ceyanne'ne - kendisine Van Gok'tan bahseden bir arkadaşma: — Bırak şu deliyil.. dediği için kızıyor ve Degâs'ya onu a dar sert nasihatler verdi, yorum. çin içerli- Her zaman bir çocuk, içli ve hırçın bir çocuk olan Van Gok primitifleri delicesine sever ve onlardan çok sev- diği bir san'atkârm ismi geçince £ çocuk gibi ağlarmış. Her zaman ağ: gecenin en küçük, değersiz anlarını bile birer birer canlandırmağa baş- Tadi. Biribirlerile bir “daha barışmama- casına darıldıklarmı söylediklerinin ertesi günü Julian yece odasında, mademoiselle de La Mole'u sevdiği- ni kendi Kendine itirafa mecbur ulun- ca, az kaldı çıldıracaktı. Bunu keşfettikten sonra gönlünde son derece elemli çarpışmalar baş- ladı: bütün bisleri altüst olmuştu Sekiz gün geçti geçmedi, M.de | Croisencis'ya kala (tutmak şöyle dursun, hüngür hüngür ağlıyarak | onu kucaklıyacağı geliyordu. Böyle acıya katlanmak zarureti ile sağduyusu (akli selim) biraz uyandı, Languedoc'a gitmeğe karar verdi, sandığını hazırlayıp posta ara- basında yer tutmağa Çıktı. decek olan arabada, büyük bir tesa- düf eseri olarak, bir kişilik yer bu- lunduğunu öğrenince bayılır gibi ol- du. O yeri tuttu ve yola çıkacağını marguis'ye bildirmek Üzere konağa döndü. M. de La Mole evde değildi. Jul en, yarı diri, yarı ölü bir halde, tap-odasına girip onu beklemeğe karar verdi. Orada mademolselle de za Mole ile karşılaşınca ne hale 'gir- ir 10 Töp7 X 100 eb'adında 500 Adet 28 Milimetrelik kâ- 18-9.935 | İnhisarlar Umum Müdürlüğünden: 350 Top 7 X 100 eb'adında ) ) 2-10-935 Çarşamba ) Saat 14 de ) 5000 Adet 96 X 100 eb'adında ) ) 3-10-935 Perşemhe ) saat 14 de ) İdaremiz ihtiyacı için şartname ve nümüncleri veçhile lı malzeme pazarlıkla sa- tım alınacaktır, Vermek isteyenlerin pazarlığa iştirâk etmek üzere hizalarında gösterilen gün ve saatte yüzde 7,5 teminat paralariyle Kabataşda Levazım ve müba- yaat Şubesindeki alım komisyonuna müracaatları, (5536) İdaremiz ihtiyacı için şartnamesi mucibince 1000 lit- re bir litrelik ve 250 litre yarım litrelik Alkol apsulü pazarlıkla satm almacakdır. 26-9-935 tarihine müsadif perşembe yüzde 7,5 güvenme paralariyle birlikde Kabataşda Le- Şubesindeki Alım Komisyonuna Vermek. isteyenlerin günü saatlilde EVKAF MUDIRIYETI ILANLARI | 1 — Şişli, Meşrutiyet, Ebekız 5. 26-28 No.lr Valde apartımanının 5 No, lı dairesi. 2 — Çenberlitaş, Mollafenari, Mahmudiye C. 7 Ne 3 — Heybeliada, Büyük Manastır'da 70 No. lı hane. 4 — Kadıköy, Caferağa, Cami altında 18 No.lı dükkân 5— Kasımpaşa, Camiikebir, Kayık iskelesi 55 No.lr ahır. Yukarda yazılı mahaller 936 senesi Mayıs denlü pazarlıkla kiraya verileceğinden istekliler 19 Ey- lül 1935 Perşembe günü saat 15 e denlü Evkaf Müdi- riyetinde Varidat kalemine gelmeleri. (5650) Istanbul Milli Emlâk Müdürlüğünden: Hocapaşada: Hobiyar maallesinin Aşir Efendi sokağında eski 7 ve 7 mükerrer ve y ve mağâzayı müştemil eski Selânik Bankası binasının 180-1280 payı yedi bin otuz iki lira muhammen bedel ile ve ihale bedeli- nin yarısı peşin ve yarısı bir sene sonra ödenmek şartile 15-10 935 salı günü saat 14 de kadar pazarlıkla satılacaktır. İsteklile- rin 90 de yedi buçuk pey akçelerile haftanın salı ve cuma günleri idarede müteşekkil satış komisyonuna müracaatları (M.) (5657) bitimine kütüphanesi 30, 32, 34 sayılı bodrum ihdöt boya parâsr almağa mah- küm olan Vah Gok'un cebinde yüz parelik bir kart alacak parası olmadı. Bugün resimleridin üzerinde milyon- lar dönüyor, Gelecek mektuplarımdan birinde sana yine Van Gok'tan ve o- nun son zamanlarda Roden müzesinde Jatacak ka- |/ Ertesi gün Toulowse'a hareket e- | söylerken |, Mathilde, Julten'i görünce hemen bir şirretlik tavrı takındı; bunu far- ördüğüm resimlerinden bahsedece » gim, Bedri RAHMİ rana Ee ad KAN Klişe Atölyesi Renkli, tire, ototipi her türlü klişe yapıl Ucuzluk, çabukluk, iyi, temiz ve güzel iş DOKTOR ; Rusçuklu Hakkı Üzel Galatasarayda Kanzuk eczahanesi karşısında Sahne sokağında 3 mu- maral: apartımanda | numara. ketmemek, imkânsızdı. Zaten kederinden ns yaptığını bil- miyen ve hiç beklemediği bir zaman- da onunla karşılaşınca büsbütün şa- şırmıs olan Julien dayanamadı, en şefkatli ve ta gönlünden, geldiği bir eda ile — Demek beni artık sevmiyorsus nuz? dedi. Mathilde kendi kendine karşı hırs sından ağlıyarak? Kendimi rasgele bir adama ver» ğim için kendimden iğreniyorum, dedi. Julien: — Rasgele bir adam mı? diye ba gırdı ve kitap-odasında bir antika dike seklanan, zamandan kalma bir eski kılınca saldırdı, Mademoiselle de La Mole'a sör son haddine vardığını sandığı elemi, onun utançtan ağladı ğınr görünce yüz kat daha artmıştı. Onu öldürebilse dünyanın en bak yar insanı olacaktı. Jullen kılıncı köhne kınından ok dukça zahmetle çekerken, böyle yep* yeni bir heyecanla karşılaştığı için sevinen Mathilde, ona doğru salma- rak yürüdü; gözyaşları dinivermişti. Julien'in o anda aklına marguis de La Mole geldi; irkilip içinden: “Ba- na bunca iyilik eden adamın kızın lArkası vari N. ATAÇ yanılıp hayra yormak

Bu sayıdan diğer sayfalar: