3 Ekim 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

3 Ekim 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 ISTANBULDAN PiREYE m İ » ————, : : mu Yazan: Mahmut BALER” Kürekler Oktay. Biz de Mütemadiyen Dayanıyorduk. Böylece Sahili Bulduk. — 1g Bot açığa doğru derhal sü - ratle yollanmağa başladı. İş kü- reklere dayanmıştı. Sulu bir mi safir çocuğu teklifsizliğile mü - temadiyen arkamıza binen bu müz'iç dalgaların arasında açık denize yollanmamız fecaatini gö zümün önüne getirince kürekle- | re bir yapışıp asıldım ki, ağaç -| tan yere düşen at kestaneleri gi bi gözlerimin bir anda kabu - ğundan dışarı fırladığını hisset- tım, Kürekler çatırdayordu. Biz mütemadiyen dayanıyor- duk. Sandalı yerinde tutmağa muvaffak olduk. Hüseyin gözü- ne.dolan suları so) elile silerek bir iki Girit küfürü savurduktan sonra kayışa yapışıp kuvvetle | bir daha asıldı. Bu sefer motör işledi. Selâmet! Sahile doğru yollanmağa başladık. Sırtımız - dân inen sularla bot dolmak üze re iken sahile kavuştuk. Uzak - tan yardıma gelen bir adamcağı zni himmetile dördümüz bir olup botu karaya çektik, Silindik, ku runduk, Muşamba çuvaldan el - biselerimizi çıkarıp giyindik. Necmiyi yine botu beklemeğe ve sularını temizlemeğe memur ederek Hüseyinle beraber ada - nın yoluna düzüldük. Şehire girebilmek üçin bir | miktar sahilden biraz da bahçe | aralarından geçerek yarım saat Jik bir mesafeyi yürümek mecbu | tiyeti vardı. Hüseyin bir gün evvel bu yol- dan geçtiği için kimseye sormaâ- dan gidebiliyorduk. Şehrin içi- ne girdiğimiz zaman adanm bir havuz gibi emin limanı görün « dü. Tabi gayri ihtiyari içimi çektim. Rıhtım kenarına geldiğimiz zaman beyaz bahriye kasketli bir adam sokularak Hüseyinin elini sıktı. Bana da kendini ta - nıttı. Bu, adanın liman klavuz kaptanı imiş. Bir gün evvel Hü- seyinle tanışmışlar. Adamm tercümana ihtiyaç göstermeden mutlak benimle konuşmak iste- | «diği anlaşılıyordu. Yalnız rum - cadan başka bir lisan konuşmu- yordu. Ben de rumcayı çok fa - sih konuştuğum için! cümlenin dörtte üçünü işarete bağlıyor- dum. Maamafih herif işareti li- sahdan iyi söküyordu. “Bu hava daha ne kadar esecek?,, demek için, havayı göstererek adamm yüzüne kuvvetle üflüyordum. Herif, anladığını bildiren bir memnuniyetle başmı nefesim- den çekmeden cevap veriyordu. Ben de herifin cevaplarını Hü- seyin vasıtasile transit alıyor - dum. Klavuzla iyice anlaşmıştık. Bu adaya millet bahçesine girer gibi sellemehüsselâim (çıktığı - mızdan “evvelâ bir polise gide- rek kendimizi gösterip haber ver mek doğru olmaz mı?,, dedim. Jpar açık denizde — Bu kotra ile adayı fethede- cek değilsiniz ya. Siz spor seya- hati yapan gençlersiniz. Fırtı - naya tutuldunuz, geldiniz. Bu - na hiç lüzum yoktür. İstedik'e- riniz ne ise söyleyin, yardım e- delim. dedi. Doğrusu adalıların misafir- perverliğine hiç diyecek yoktu- Evvelâ telgrafhaneye gittik. Tel grafçı lâtin hurufatile telgrafı yine almadı. Yazılar epeyce u- zun olduğu için rumcaya tahvil edilse karmakarışık bir şey ola- caktı, Bunun için telgraftan vaz- geçtik. Sonra liman dairesine | giderek liman reisile görüştük. Bu meltemlerin bu mevsimde ekseriyetle ok sert estiğini, fa- kat dışarda Trüzgârin “kalkmak üzere olduğunu, ve birkaç saat sonra buradan rahatça hareket edebileceğimizi bize söyledi, Re isin yanından memnun ayrıl- dım. Sonra klavuz ve Hüseyin be- raberimde olduğu halde gemi - deki eksikleri almak üzere çar- şıya çıktık. Evvelâ alacağımız kumanyayı kotraya nakletmek için motörlü bir yelkenli kirala- mak lâzımdı. Klavuzun delâleti- le bu temin edildi. Yalnız yel - kenlinin kaptanı, gemisi boş ol- duğundan, dışardaki havaya mu kavemet edebilmesi için içine safra dolduracağnı söyliyerek İ bizden üç, üç buçuk saat kadar izin istedi. O vakte kadar da ha- | vanın daha kırılacağını düşüne- rek kabul ettik. Gemiye safra dölarken biz de alışveriş ede- cektik. Kaptandan ayrılarak sebze, et, su, ve dağda hava değirme - nile imal edilmekte olan buz fab rikasından buz temin ettik. Bu işler görüldükten sonra, bıraktı- ğımız yerden Necmiyi alarak botla kotraya dönmesi için, Hü- seyini geldiğimiz yola döndür- düm. Ben de klavuzla beraber denizden kotraya gitmek üzere yelkenliye atladım. Yelkenli mo törünü işletip yelkenlerini aça - rak limandan dışarı çıktığı za - man rüzgârın bir hayli kesildi. ini ve çıldıran denizin de biraz aklını başına topladığını sevinç- le gördüm. * Kotraya . sokulduğumuz za- man arkadaşların hepsini gü- verteye birikerek telâşla beni bekler bir halde buldum. — Yahu, nerede kaldın? Ha- vaya baksana, iki saat burada beyhude bekledik, diye ayrı ay- rı indişect feryat etmeğe başla- dılar, Buzun çok uzaktan geldi. gini, yelkenlinin de safra alma- dan kalkamadığını, getirdiğim yiyecekleri kotraya naklederken anlatmağa başladım. Aktarma işi bir makine süratile çabucak görüldü. Her ihtimale karşı yel- kenlideki mevcut içecek suları da fazlaca bahşiş vermek sureti- le kotramıza aldık. Süratle ha- reket hazırlığına geçtik. lArkası var) Bozcaadeve vaklaşıyoruz. Istanbul ithalât Gümrüğü Mü- dürlüğünden: Müdürlüğümüzce olbaptaki keşif defterleri muci- bince 26-9-935 demünakasa veithâlât kanununun 46 ıncı maddesinin A fıkrasına tevfikan pazarlıkla yap- tırılacağı ilân edilen 330 lira bedel keşifli muhtelif boy- da dosya dolabı için yevmi mezkürda muayyen saatta müracaat vaki olmadığından münakasa günü 7? Birinci teşrin 935 Pazartesi gününe tehir edilmiştir, Taliblerin vesaik ve teminat akçasını ha 15 de İstanbul İthalât Güm: alma Komisyonuna müracaatları ilân olunur. (6124) İ şında tedavi edilse çok defa iyi edile- AN SAGLIK ÖGÜTLERİ Boşanmıya Sebep Olur mu? Rahmetli hocamız derslerinde an- latırdı. Bir gün muayenehanesine bir büyük hanım gelir: — Aman evlâdım, der, senden bu- na mutlaka bir çare isterim. Bizim oğlana güç halle iyi bir kız buldum. Meğer ağzı aliiyoramiş, oğlan onu boşamağa kalkıy: Bereket versin ki, şimdi boşanmak kocaların keyfile olmuyor. Hâkimle- rin de ağız kokusunu ayırmağa bir sebep tutup ( tutmadıklarını bilmiyo- rum ama, her balde karı koca ara- sında soğukluğa sebep olacağında şüphe yoktur. Ağız kokusu türlü türlü sebepler» den gelir. likin, sabahları birçok kim- selerin nefesi acı acı kokar. Midesi bozuk olanlarda, inkıbaz çekenlerde, bayanların muayyen günlerinde bu koku daha ağırca olur. Bunları, bir diş suyu ile gargara yaparak g mek kolay olur. Ağzın içinde bir hat talık olursa o vakit kokuyu geçirme! daha güçtür. En iyisi bir zâman kim- seye pek yakınlaşmamak olur, Dişler bozuk, çürük olunca yine ağızda az çok bir koku peyda olur. Boğaz ağrılarında, bele bademcikler şiştiği vakit koku epeyce ağırdır. Ateşli hastalıklarda insan burnun- dan güç nefes aldığı yahut hiç alama- dığı için ağzı kokar. Eski zaman he- kimleri ateşli hastalıkları teşhis etmek için her hastalığın kendisine mabsus bir kokusu ile ayirt ederlerdi. Şimdi- ki hekimlerin ellerinde teşhis için da- ba kesin çareler olduğu gibi ateşli hastaların ağızlarını temiz yıkattıkla- rı için artık ateşli hastalıklarda o es- ki teşhis vasrtasna baş vurulmaz. Fa- kat şeker hastalığı olanlarda aseton kokusu tehlikeyi haber verir. Sarmısak, taze soğan yenildiği va- kit ağız kokusu da önemli bir şeydir. Yalnız pek te uzun sürmemesi insa- na teselli verir. Ağız kokusunu geçirmek için, ta- biidir ki, ona sebep olan hastalığı iyi etmek lâzımdır. Hangisinde olursa olsun dişleri fırçayla temizlemek, ağ- zın içinde ceviz yapraklarının kayna» miş suyu ile gargara. etmek Kokuyu €peyce azaltır. Fakat burunda özen denilen hasta- Wktaki kokuyu geçirmek haylice güç- tür. Bunun can sıkacak bir tarafı şu- dur: Mastalığa, tutuların kendisi hiç koku alamadığı! için kendi halinden haberi olmaz ve kendisinin yanından kaçıldığı vakit bunu kendisine bir ha- karet sayar. Bunun yine can sıkacak bir taraft da, en ziyade genç kızlarda olmasıdır. Güzel, endamlı bir kız için ozen neka- dar can sıkacak şeydir! Buna tutulacak kızların daha ço- cukluklarında burunlarından yeşilim- trak, irinli bir su gelir. Bu su fens kokulu olmadığı için yıllarca keme miyet. veri Şansa sec yözleşir ve iyi.edilmesi pek güç olur. Halbuki çocuğun o hafif burun hastalığı bâ- bilir, Onun için, kız çocuklarınızın — oğ- lan çocuklarınızın da — burnundan yeşilimtrak su aktığını görürseniz — sonradan karı koca arasında 8ö- gukluğa sebep olmaması için — he- men hekime baktırmalısınız. Lokman Hekim Dr. İHSAN SAMİ İ Bakteriyoloji Laboratuarı |! Umumi kan tablilâtı, frengi moktai nazarından (Wasserman ve Kahn teamülleri) kan kürey- vatı sayılması. Tifo ve ısıtma hastalıkları teşhisi, idrar, bal gam, cerahat, kazurat ve su tah- lilâtı, Ültra mikroskopi, hususi aşılar istihzarı. Kanda üre,'şeker, Klorür, Kollesterin miktarlarının , Divanyolu No.113. Tel.20981 Istanbul Acentalığı Liman Han, Telefon: 22925, | Izmir sürat yolu SAKARYA vapuru her hafta PERŞEMBE günleri saat 16'da İstanbuldan İZMIRE ve PAZAR günleri de EN İstanbula kalkar Mersin yolu İNÖNÜ vapuru 6 Birinci teşrin PAZAR günü saat 10 da MERSİNE kadar Trabzon yolu SADIKZADE vapuru 5 Bi. | İ| sinci teşrin CUMARTESİ saat 20 de HOPAYA kadar, l ——— ———— | 3 Bir Evli Kadını Şüpheye Düşü- ren Muammalı Bir Ziyaret Kızıltopraktan Meli imzasile aldığı» miz mektupta bir genç kadın muam- malı bir kadın ziyareti hakkında bi- zim fikrimizi soruyor: :e İşinden erken çıktığını bildi- im için kocamın geç gelmesi şimdiye kadar beni hiç şüphelendirmemişti. Onun tarafından bende şüphe uyan- dıracak hiçbir harekete rastlamamış- tım. Yalnız bundan birkaç gün evvel gündüz evimize genç bir Etmeni kı- 7 gelmiş ve beni görmek istemişti, Hali hiçbir şüphe uyandırmıyan, yal- nız telâşlı ve endişeli olduğu anlaşı- lan bu kız bana kocamla kaç senedir evli olduğumu, geçen sene ayrılıp ây- rılmadığımı sordu, Dört senedir evli olduğumu, hiçbir zaman ayrılmadığı» mı, onunla hiçbir zaman kavga etme- diğimizi söyledim ve bunları neden sorduğunu anlamak isteyince bu kız ağlar gibi oldu. Sonra bana bir se- nedenberi kocamın metresi bulundu. ğunu anlattı. Bu kıza inanmak lâzım- gelirse geçen sene bir lokantada çali- Şırken kocam onu âyartmış, Beyoğlu- nun en büyük hanlarından birinde bir katta oda tutmuş. O zamandanberi haftada üç dört akşam geç vakite ka- dar bu kızın yanma gider gelirmiş. Bütün masrafını" görüyor, ayda ona yetmiş rada cep harçlığı veriyor- muş. Bü kız bena Sözlerine ımanmaz- sam bahsettiği apartmanda gidip tah- kik edebileceğimi söyliyerek benim gibi kendisinin de aldatılmış olduğu- 'nu ilâve etti. Çünkü zevcim ona da evli olduğunu gizlemiş ve bu kız bir senedenberi bir bekârla münasebette bulunduğunu, hattâ bir ge onunla n sonunda tahkik etmek, hem beni ikaz ederek kendisini Aldatan adamdan intikam almak istemiş. Ben bunları öğrenin- ce birdenbire bir sinir buhranına-*«* tuldum ve kızın-mamemin yevelme kar- sr. büsür Kinimle intikam almağa ye- min ettim. Sonra kıza da merak et- memesini, bir iki ay içinde kocamdan ayrılacağımı söyledim. Akşam üstü zevcime bu bahsi nasıl açtığımı tah- min edersiniz. Fakat ondan alayla mukabele gördüm. Hepsini inkâr et- ti ve benim bir muzibin oyununa ma- ruz kaldığım: söyledi : “İstersen yarın şu sana söyledikleri apartmana bera- ber gidelim. İstersen sen yalnız git ve sor” dedi. İnanmadım. Beyoğluna, memleket kadar büyük bir apartmana gittik. Kızım söylediği numarayı pek iyi hatırlamadığım için şöpheli oldu- ğum birçok numaraları sorduk, ara- g | dık. Ne kocamı tanıyorlardı, ne de öyle bir Ermeni kızını... On gündenberi şüphe içindeyim. Bu kız yalan mı söylüyordu? Ne mak» satla geldi? Bunları nasıl öğrenebili- rim?” Kocanızın geç geldiği geceler geç vakite kadar işinin başında bulunup bulunmadığını tahkik ederek... Bu da çalıştığı yerde yoksa, civa» tındaki telefonları öğrenip birine te lefon etmek ve kocanızı telefona ça- gırmak'a çok kolay temin edilir. Er- meni kızmın yalan söyleyip söylemen diği böylece anlaşılır, Yalan söyledi- ği ortaya çıkınca buna neden lüzum gördüğünü merak etmeyiniz. Kadın- ların bir erkeğe karşı derin bir kin ve intikam hissi duymaları için bir dakika bile aldatılmış olmaları, yahut kendi kendilerine kurdukları hayalde J inkisara uğramaları kâfidir. * Bir kızın ilik aşır Kordondan A. Daim izasile: Daha on altı yaşında, aşk hayatıma yeni girmiş bir genç kızın ilk sevdiği adamı unutması mümkün müdür? Bi- raz daha izah edeyim: “Bir yıl önce orta bir ailenin sade, fakat kibar tavırlı, güzelce bir kızı ile #evişmiştik. Bu kızım yanımda, başr- nı omuzuma dayıyarak ağladığını bi- le gördüm. Benden ayrılırsa öleceği» ni sanıyordu. Fakat İstanbula tahsile heldip geldikten sonra onu büsbütün değişmiş buldum. Bugün benimle ko- nuşmaktan bile çekiniyor. Bir yıl içihde bir kız ilk aşkını unutabilir b kızların ilk aşkları ve ilk sevgililerini unutmaları mümkün ol- masa her kadının hayatında bir defa | sevdiğini kabul etmek icap ederdi ki, İ bunun aksi sabittir. Bir aşkın bir yıl içinde unutulması imkânma gelince bu da sevgilinin uzun zaman görül- memesi yahut başka birinin sevilme» sile-deti iz zaman içinde bile kabil- dir, e Bir Türk kızı ile bir Musevi genci? H. B. işaretile bir mektup aldık, Bu mektubu yazan kadın mı, erkek midir bilmiyoruz. Mektup şu: “Evli bir Türk kızı ile yine evli bir Musevi sevişiyorlar. İki tarafın aile- si de, iki tarafm eşleri de bu aşkı his liyor. Onlar eşlerinden ayrılmak ve evlenmek istiyorlar. İki tarafın ailesi de bu izdivaca şiddetle muhaliftir, Böyle bir izdivaç mümkün müdür?” Kanun engel değildir. Fakat böyle iki evlinin eşlerinden ayrılıp bütün ailelerinin muhalefetine karşı evlen- meleri iyi bir netice verip vermiye. ceğini soruyorsanız bunu bilmeyiz. “ VERDA ,, sabunu, yalnız bü- yük lüks bir sabun değil, zamanda hakiki bir güzellik ted. biridir. Fazla miktarda köpüre- rek mesamatın derinliklerine nü- fuz eder ve bütün gayrisaf mad. delerden kurtarır. Cildin siyah benlerini ve kır- “ VERDA ,, sabunu, fevka- lâde modern bir fabrika tarafın. dan imal ve istihzar edildiği ci- hetle cins ve kıymeti garantilidir TURAN-ssirkeci-Nurhan Türk Hava Kurumu Piyango Direktörlüğünden: 10,000 aded takvim bastırılacak ve açık arttırma ile 7-10-935 pazartesi saat 15 de münakasası yapılacak- dır. İstekli olanlar şartnamesini Direktörlük Muhasebe- sinde her gün görebilirler. (6119).

Bu sayıdan diğer sayfalar: