5 Ekim 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

5 Ekim 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

amm 10 T A N 5.10-935 —<— Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler Habeş Ordusunun Asker Ve Cephane Vaziyeti Arazinin coğrafyası şimalden üç ve cenuptan üç kolla taarruza müsaittir Habeşistandaki harekâtı ilk dört ay içinde bitirmek gerektir. Bundan sonra iklim harekâta gayri müsaittir Miroir du Monde'dan: Geçen 11 nisanda, o Adisababada, Habeş meclisinin fevkalâde bir top- lantısında İm girator Haile Selassie, Habeş milletinin bütün mümessille- sine hitap ederek, yaklaşan mühim günleri tebarüz ettirdikten sonra, bil- bassa şunları söylemişti: “Birlik ve muhabbet, herhangi bir siperden da- ha emin müdafaa vasıtalarıdır. Çün- kü düşman bu kalenin sağlamlığı kar- şısında bütün kuvvetlerinin kırılaca- ğını bilirse, hiçbir şeye cesaret ede- mez.,, İmparator Haile Selassie şimdi bu kuvvete güveniyor. Manevi bakımdan meseleyi bu şe- kilde gözönüne aldıktan sonra, İşin bir de maddi cihetini, yani memleke- tn coğrafi ve tabii vaziyetini düşün- mek icap eder. Ortada bir İtalyan ordusu.var, fa- kat Habeş ordusu denilen bir şey yok! Son günlere kadar Eritre ve So- mali hudutlarına yığılan İtalyan kıt- aları en modern silâblarla teçhiz edil- miş bulunuyorlardı. İtiraf etmeli ki, bu kıt'alardaki her neferde de saldı- rış günü için hamleli bir bekleyiş vardı. Habeş kuvvetlerinin ne olduğunu | Aşağı yukarı kimse tahmin edeme, “Bir Habeş ordusu yoktur, dedi ten sonra, artık o kuvvetlerin tahmi- nine geçmek de abes olur. Cihadı mu- kaddese koşan bir alay insan toplan- tısı ve karşılarında da her türlü ve- saitle mücehhez her türlü tabiye sis- temlerini bilir bir ordu tasavvur edi- BiZ. Gerçi netaşinin tabur, bölük, süva- ri bölüğü halinde dört bine yakn muntazam askeri var. Birkaç aydan- beri, vazifesi sadece törenlerde gö- rünmekten ibaret kalan bu askerlere atış talimleri öğretilmeğe başlanmış» tu, Bu atış talimlerinin başında da Belçikalı zabitler vardı. Bizim bir alay bile diyemiyeceği- miz bu birkaç bin kişi muhtemel bir muhârebenin mukadderatını Habeşis- tan İehine halledebilir mi? Ferman- Yarın tatbik: ve memleketin muhtelif mıntakalarında asayişin ve inzıbatın tutumu için bu birkaç bin kişinin bile kâli gelmediği anlaşılmıştı. Bunu bi- | len Necaşi bazı muharipler topladı, bunlara topraklar verdi. Fakat bir şartla: Asayişi temin vazifesinden başka, ne zaman cenge çağrılırsa, he- men koşup gelmek şartile.. Aşiret reis emirleri altın de, icabı halinde, ki kabilelerden asker Söylendiğine göre, bütün bu dev- sirmelerden yedi kolordu teşkil edili- yörmuş. Bu kolordulara kimler ku- manda edecekler? Daha birkaç ay evvel, İsveç zabit- lerinin idaresi altındaki mektepten yeni yetişmiş 200 genç zabit! Telgraflara bakılırsa, Necaşi, düş- mana karşı bir milyondan fazla as ker çıkacabilecektir, Fakat bunu bir milyona yakın kabul edersek, ortası Bı bulmuş oluruz. Böyle bir ordunun izgesini Habeş hükümeti düşünmiyebilir. Çünkü on- lar bu zengin toprülarım kendiliğin- .. No. 18 HINÇ EDGAR WALLACE tektife benzemiyor, Niçin Chiches- ter'den bir tarafa gitmiyor? Acaba... “Acaba bana karşı bir hissi var da onun için mi?,, diye düşünecek oldu. Fakat bu hissinden de kendi utandı Müthiş bir cani peşinde dolaşan ada- mın, bir genç kıza yakın bulunmak için vakitlerini nasıl kaybedebileceği- ne ihtimal vermiyordu. Yahut ta “Boğaz Kesen,, denilen bu katil aca- ichester civarında bir yerlerde mi bulunuyordu Ev sahibinin sesini duyunca, hul- yasından silkindi: — Matmazel, sizi Mister Foss gör- mek istiyor. Hemen yatağından "gü: — Nerede? Birkaç zamandanberi wimlileşen ev sahibi: MZ Salona aldım, dedi. Galiba küçük ekstranın yıldız pa- esine terfi ettiği kasabada şayi ol- Muştu. Adele salona girdiği zaman Foss'u atladı, kapıyı daha s€- den bol bol yetiştirdiği buğday, mr- sır ve meyvelerile, hatta otlarile ka- rınlarını doyurmalarnı bilirler. Dâha sonra hangi mıntakaya var- salar, karınlarını doyurmak için iste- dikleri kadar koyun, saire bulabilirler. . Son alınan haberlere bakılırsa, Ha- beş kıt'alarının iki milyon kadar fi- şeği vardır. Bu da uzun ve dâyanıklı bir savaş için kâfi mühimmat sayıla- maz. Daha sonra Habeşistanda, ulus- lar kurumundaki delegesinin söyledi- ği gibi harp mühimmatı imal eden herhangi bir fabrika da yoktur. Tayyarelerine gelince: Habeşista- inek, dana ve nın on bir adet tayyaresi vardır: Dördü 2$ tipi Potez, üçü Foker, bi. ri Farman, Te ikisi mektep tayyaresi.. Ancak Potez tüyyareleri bombar- dıman vazifesini ifa edebilirler, Öte- kiler istikşaflarda o kullanrlabilirler. Görülüyor ki, Habeş kuvvetleri mal- zemesi, cepnanesi ve sairesi itibarile istilâ eden düşmana 17 şi hiç vazi- yetindedir. Fakat Haveşliler o buhu bildikleri içindir ki, kendilerini taar- ruzda değil, müdafaada kurtarmak istiyorlar. Necaşinin dediği gibi: “Birlik ve muhabbet, siperden daha kuvvetlidir.,, >. pencerenin kenarında ayakta buldu. Sabık edebi direktör şen bir tavırla: — Bonjur Adele, dedi. — Bonjur Mister Foss, bizden ay- rılacağınızı işittim, çok müteessir ol- dum. Foss omuzlarını silkti: * — Orada faaliyet sahası benim için pek dardı, dedi. İbtiyar adam Brixan'ın genç kıza penceredeki mahut işaretten bahse- dip etmediğini düşünüyordu, fakat bahsetmemiş olduğunu anladı. — Adele, dedi, siz Gregory'yi red- detmekle hata ediyorsunuz. Genç kızın birden değişen yüzünün ifadesinden de tehlikeli bir yola sap- niş olduğunu anladı: — Kendinizi melek yerine koyup da bulutlar arasında dolaşmakta, bul ya peşinde koşmakta mana yok. Biz- İer, bu toprağın insanlarıyız. Nihayet Gregory'nin sizi beğenmiş olmasında da bir fevkalâdelik yok. Sanki bun- da ne fenalık görüyorsünüz? Yüz lerce genç kız, erkeklerin sofra da- vetlerini pek âlâ kabul ederek gidi- yorlar. Gregory benim dostumdur, bu âkşam mühim biriş için kendisini görmeğe gideceğim. Benimle beraber gelir misiniz? Genç kız başını salladı: Bunda belki bir fenalık olmıya- bilir, fakat 'ben kendi hesabıma hiç bir zevkli tarafını da görmüyorum. Habeşistanın her yerinde impara- torun bu hitabına içten ve heyecanlı cevaplar gelmiştir. Yani cihadı mu- kaddes! Habeşliler cesur ve kendi araların- da boyuna cenkleştikleri için, harbe alışık, kendi memleketlerinin dağa, taşına aleşık insanlardır. Tahammül. leri o kadar müsaittir ki, karmakarı- şık, ormanlık, dağlık, iniş, yokuş ara- zide günde elli, altmış kilometre yü- rüyebilirler. Habeşlilerin “Manevi birlik,, kuv- vetine, tabiat da bütün unsurları ile müdafaa kuvvetlerini ilâve etmiştir. 4000 - 4600 metrelik tepelerde, ora- lara hiç alışık olmıyan bir Avrupalı nekadar mücehhez olsa da, gene bü- tün atılışına rağmen bayli zorluklar çeker. Taarruza geçenler bu şerait altın- da kendi vaziyetlerini elbette ki 4» sap etmişlerdir. İşviyan erkânıharbi- yesi, girebileceği ve girilmesi lâzim- gelen yerleri daha evvelden noktası noktasına tayin etmiştir. Arazinin coğrafyası, taarruza ge- çen kuvvetlerin şimalden üç, cenup- tan da üç kolla ilerlemelerine müsait vaziyettedir. İtalyan kıt'alarının bü havalide te- sadüf edecekleri başlıca zorluk. kıt'a. ların iaşelerini temin etmektir. Habe- — Çok zengin adamdır. çok barlı adamdır, size çok faydası doku- | nur, Genç kiz tetkrar başı salladı — Ben ancak kendi kendimd/ kendi faaliyetimden fayda bekliyo- rum. Zengin bir adamın himayesine ihtiyacım yok. Eğer san'atımda mu- vaffak olamazsam, demek ki ben bir hiçmişim, boynumu büker, taliime fazı olurum. Foss gene bırakmıyordu: — Canım, dedi, bu adam sizi çık seviyor. Eğer Stella bunu bilse, kıskançlığından sizi öldürür. — Stella mı? Fakat niçin? Stella onu tanıyor mu? — Evet. Bunu çok kimseler bil mez. Bir zamanlar Gregory onun için her şeyi feda #tmeğe hazırdı .Stella da zeki davrandı, Şimdi dünya kadar parası, bir müze dolduracak mücev- heratı var, Ama siz gene bu söyledik- lerimden kimseye bir şey bahsetme- yiniz. Hele Gregory öğrenirse, bana dehşetli kızar. Bu adam şeytanın bi- ridir, — Hem şeytandır diyorsunuz, hem de beni onunla görüştürmek istiyor. sunuz. Sonra da Stellanın mücevher- lerini gözlerimde ışıldatmak istiyor» sunuz. — Bunda fena bir şey yok canım. Sizde her şeyi nekadar ters düşünü- vorsunuz. şistanm orta yaylismda iklim temiz da, hazirandan eylüle kadar hemen hiç durmaksızın bardaktan boşanır. casına yağmurlar yakar. Bu sebepten harekâta ilkteşrinin ilk günlerinden evvel başlanamazdı. İkinci kânunda da yağmurlar, daha hafif olsa dâ, tekrar başlar, Netice şudur ki, Habe- sistanda askert harekât İlkteşrinle ikincikânun arasında, yani dört ay tirmek lâzrmdir. dan aşağı, çöl topraklari- na gelince, buraları Sahrayıkebir kâ- dar sıcaktır, Gündüz ortalık âdeta tu- tuşur, fakat geceleyin insani soğuk- tan titrer. Demek ki coğrafi bakımlardan da Habeşistana giren İtalyan kıt'aları bir hayli taharımül imtihanları geçi- receklerdir. Karşı taraftaki Habeşler ise iklimin bütün cüvelerine alışık in- sanlardir. O hâlde muharebenin şek- li gözönünde şöyle tecessüm' ediyor: Ya İtalyan ordusu bütün tankları, mitralyozları, otomobilleri, zırhlı ve- saiti, uzun menzilli topları, bombar- dıman tayyareleri ve sairesi ile hep birden harekete geçerek, ortalığı ce- henneme çevirir ve karşısındaki mü- dafaa kuvveti bu cehennem içinde boğulup kalmca aman diler, yahut yerini yurdunu iyi bilen hasım bütün bu hücum veşaitinden korkmadığı ve dağlara sığındığı takdirde, iş bir çete muharebesine döner. Öyle görünü- yor ki Habeş dağlarının eteklerinde daha ziyade çete muharebesi bekle. nebilir. Bu çetelerin az yiyecekle ve az vasıtayla uzun müddet dayanabi- leceklerini de hesaba katmak gerek- tir, İtalyanlara gelince, bunları hepsi Avrupalıdır, birdenbire sıcağın, yağ* murun, sıtmanın ve belki de susuzlu- ğun içine gireceklerdir. İaşelerinin güçlüğü de ayrı bir meseledir. İtalyan erkânıbarbiyesi bunu dür şünmemiş değildir. Bunu düşündüğü içindir ki, evveldenberi bududa ka dar kolaylaştırmak için me lâzımsa yapmıştır. Fakat müşküldt başlamaktadır. Şüphesiz ki, İtalyan tayyarel hüduttan ötede | (Genç kız cevap vermedi, sadece gi- dip kapıyı açtı. Foss fazla şey söylemeden çıktı İçinden de şöyle düşünüyordu: da bulurum, yazı makinesile yazılmış bir kâğıt | Parçası vardı. Bu vesika yüzlerce | bin lira getirecek kuvvette idi, ARKA PLANDA BİRİSİ Longval evine muvazi yolda küçük bir gezintiye çıkmıştı. Her #amanki gibi, üzerinde uzun ipek bir robdöşamır, boynunda kırmızı ih, “dişlerinin srasna toprak piposunu çekiştir.» duruyor- du. Kendisine b.kan, yemeğini yapan hizmetçi kadına hayırlı geceler te- menni ettikten sonra, gezinirken bir ayak sesi işitti. Dönüp baktığı za- man komşusu Gregory'nin sevimsiz yüzünü tanıdı, — Bonsuar Longval, sizinle biraz hususi görüşebilir miyim? — Elbette Sir Gregory, içeriye teş- rif etmez misiniz? Komşusunu uzun salonuna aldı ve iki mum yaktı. Sir Gregory etrafına bakındı ve ortalığın harap halini gö- rerek vözünü eksitti ve mütedildir. Malömdur ki buralar- | ısrarın fayda vermiye aZini anladı, başka bir — En nihayet ben başka vasıtalar Yeleğinin cebinde “Boğazkesen,,in giden dar bir eşarp vardı. Kafasında da bir kü- atkıştırdığı RADEK'IN BIR YAZISI Ve Kayseri Habeşistan Kayseriden İzvestiya'dan: Kayseri Kombinasının açılma: töreni münasebetile Moskova ve Türkistan gazetelerinde çok önem- li makaleler yazılmaktadır. Bunlar- da Sovyetler Birliği Endüstri Asba- kanı Piyatakof şalgıdmın Türk ulu. su tarafından samimane kabul edil. mesi ve Kayseri Kombinasmm Türk - Sovyet dostluğunun bir temel taşı li olduğu işaret edil- mektedir. Karl Radek Habeşistan ve Kayseri başlığı altında yazdığı bir betkede Habeşistanm şimdiki durumunu Tür- kiyenin İstiklâl Savaşından evvelki İ durumu ile karşılaştırarak diyor ki: Afrikada 50 senedenberi süren Habe- şistan: (yani Afrikanın tek müstakil İ devletini) müstemlekeleştirme hare- keti ile Türkiyenin 300 yıl süren müstemlekeleştirilmesi arasında | bir mukayese yapmak mümkündür. Tür- | kiyenin tali müstemleke durumu! İdan yeni bir istiklâl çağma kanli savaşla ulaşması onun ayni zamanda atsrulusal bir iş birliğine katılmasını da temin etmiştir. Vakıâ okuyucular kültür ve teknikçe | gelişme yolunda büyük adımlarla ilerliyen Türkiye .Cümhuriyeti ile yarı vahşi ve belki de yarın Avrupanm bir müstemlekesi olmağa namzet bir Habeşistan Kral. kığını mukayese etmemi cür'etli bula- caklardır. Fakat eğer biraz geriye bakarsak daha yirmi beş sene evvel Türk ulusunun da her tareftan Av- Tupanın İstismarcı kurtlarile sarsılmış olduğunu ve ulusun bunların istisma- rından korunmak için çarpışmağa ça- lıştığını görürüz. Yabancıların Tür- kiye kanunlarına tâbi olmamaları (ya- hi kapitülâsyonlar) | sultanlar hükü- meti tarafından tanılıyordu. Türk topraklarında Avrupa İstismarcıları demiryollarile. bankalârla, tröstlerle, ülkemin sabi servetlerini emin dürü- yorlardı. “ Hatta Alman sermayesi Türkiyeyi ekonomik bakımdan kendi- sinin tam bir sömürgesi gibi tanıyor- du. Diğer taraftan eski Rusya, In- giltere ve Fransa Türk topraklarınm parçalanması proje'erini asırlardanbe- ri hazırlamakta idiler. Çar Rusyası Türkiyedeki hıristiyanları kurtarmak ve İngiltere Mısır ile Hindistan yolu- nu Türk topraklarından bağlamak amacında idi, Dünya savaşında İse tamamen ya- ralanmış olan Türkiye 'daha on beş yıl önce adeta ölüm halinde yatarken 1 Şeyi temin etmek denemezse de, bü- na hayli yardım edebileceklerdir. Lâkin tayyarelerin iniş ve çıkış yer- leri olmadığı ve kıtalar ilerledikçe bu iniş ve çıkış yerlerini bulmak da- ha müşkül olacağı için, iaşe bakı- yyarelerden deo kadar beklenemez, Bu vaziyette girişilen savaşın ne- kâdar sürece N kestirilemez, Ya yıl dirim gibi baştan inen yakıcı ve yıkı- Si bir şey olacaktır veyahut da uzun çarpışmalara vesile verilecektir. Bu savaşta İtalyanlar için en önemli şey, Habeşleri bastırmak kadar, askerlere yiyecek yetiştirmek ve onların sıh- hatlerini korumak olacaktır. İhtiyar ev sahibi, kendisine bir| bir görünüş RADEK mucize şeklinde bir erkinlik savaşma £ girişti. Köle olmak istemiyen Anado: | lu köylülerinin çıplak göğüsle yaptık» $ ları çarpışmanın sonu Türk ulusunun zaferiyle bitti. Bu kanl; savaşta Türk ulusuna yars dım elini uzatan yegâne devlet Sov« yetler Birliği oldu. Bu savaşm 80- nunda Türkiye kayıtsız ve şattaz ser- © best ve bütün haklara sahip*bir dev» let olarak kalkındı. Avrupanın altı büyük kapitalist devleti son otuz beş yıl içinde (1876- 1914) kendi müstemlekelerini 40 milyon murabba kilometreden 8! milyon omurabba © kilometreye ve müstemleke nüfusunu da 273 milyon dan 523 milyona çıkardılar. Daha taksim edilmiyen ve müstemleke har dır. Fakat savaştan sonraki 17 sene içinde müstemlekelerde' isyanlar baş» göstermesi, bunlatın. bir gin eld. çıkmasi” ihtimalimi “gösterdiğinden © şimdi Avrupa müstemlekelere sermâ» ye göndermemekte ve oraları tabii ik- tisat sistemi altında daha ziyade bi“ rer bam madde kaynağı olarak kuls lanmaktadır. Meselâ İngiliz profe- sörlerinden Sili diyor ki: “Müstemle- ke halklarının kültür seviyesi, Italyan ulüsunun geçen on dokuzuncu asrın son rub'undaki seviyesine eriştikten sonra müstemlekeler ana vatanlar- dan ayrılacak ve bu ayrılışa hiçbir kuvvet karşı duramıyacaktır. Bu halkların çoğu da kendi istiklâllerini kendi kuvvetlerile kan ve atep içinde ibsal ödeceklerdir. Bu mücadele ise artık başlamıştır... Bundan dolayı İtalya, Alman ve Jae) pon siyasetçileri şimdiden bu korku yu sezmekte ve müstemleke işlerinin! yeniden gözden geçirilmelerini iste“ mektedirler. Fakat bu müstemlekeles ti yeniden taksim meselesi yeni bif dünya savaşına ve yeni buhranlara se bep elabilir.,, Makalenin sonunda Kari Râdek di yor ki: “Habeşistan Avrupa kapitar | lizminin yeni bir kurban namzedi Kayseri Kombinası ise kendi güçleri” le istiklâl kazanan uluslar arasındaki dostluğun ve iş birliğinin bir abidesi” dir.,, bebi, eski şeylerden hoşlandığı koltuk uzattığı zaman bile, oturmak | içindir ,Belki acaip bir gustodur ami! için evvelâ tereddüt geçirdi. Long- val kemali nezaketle sordu; — Ziyaretinizin sebebini öğrenebi- lir miyim efecya? — Geçen gün bir aktörler trupu gelmiş öyle mi? Longval başını iğdi. — Akla gelmiyecek bir masal an- lattılar. Güya benim maymunum evi» nize girmek istemişmiş, Longval hayretle: — Bir maymun? dedi, maymun- dan bahsedildiğini ilk defa işitiyo- | malar; Tur, Öteki şüpheli göpiei baktı: — Sahi mi? dedi, hiç maymundan bahsedildiğini işitmediniz mi? — Size yalan söyliyecek değilim ya a efendim! Beni yalancı yerine koyacak adamın bu evde işi yoktur. Gregory: — Pek âlâ, pek âlâ, kızmaymız dostum, ben zaten sizi bunun için görmeğe gelmiş değildim. Siz dok- torsunuz, öyle değil mi? Longval şaşırır gibi oldu: ,— Evet, gençliğimde doktorluk yaptım. — Ve.. fakirsiniz. Gregoty"etrafı- na bakındı, bahsederim ki sizde mete» lik bile yok. — Yanlışınız var, bilâkin ben çok zenginim. Evimi tamir ettirmevisimin ne yapayım? Siz benim doktorluk yaptığımı nereden biliyorsunuz? © İ — Hişmetçilerimden biri söyledi Bir rençberin kırılan bacağımı yerini getirmişsiniz. İ — Seneler var ki Tia dökverieğiğ bıraktım. Hatta tecssifim ya... Hekimlik asil Asil bir sl lektir. — Etendim, bendehanede bir ge kız var, gök hasta... Civardaki d torların rine burunlarını sok” yen Lütfen bea için benimle beta) Gelirdim ama, dedi, korkar# kız mu? çizmeli iz gibi bir gey Le vakit teşrif edersiniz. / — Beraber delim, Salondan çıktı, sırtına bir geçirmiş olduğu halde geldi. pi Gregory, bu eski devirlerden ma pardösüye bakarak gülümsedi” — Niğin bu kadar modası geçi? elbiseler giyiyorsunuz? — Onların hepsi benim içim YEK dir. Şimdiki elbiselerin sevilerst bir tarafları yoktur. Yeni A

Bu sayıdan diğer sayfalar: