29 Ekim 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

29 Ekim 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29-10.935 amc aminin EREM AA UM EASA KANA OASA ADO BORAK DO AEE AT DEYADA SAA A SANAN AŞAN STRADIVARIUS (Kemanlar Çalarken) Musikili bir film bir şaheser Bir san'at harikası V di NCA ETOYN b SANMA YALİN U #Oynıyan: GUSTAV FROEHLICHİ No. Yazan: Ziya ŞAKIR z pek yakında Ş i da 3 Çok Genç Yaşta Evlenmenin Sı ŞUMER sinemasi a r Kara Mustafa Huzura Çıkarken Bir Tolari Kİ Sağlık bakımından zatatmı bir ta-| az bir zaman acı gelecektir. 14 ya. Kellesi Koltuğunda Titriyordu BEREN , “ rafa bırakınız; fakat medeni kanu» | şında bir kız ve 19 yaşında bir er. ( nun neşrinden evvel çok genç yaşta, | Kek sevişmiş değil, biribirlerine kar. hattâ sevişerek evlenmiş, fekadar | şı bir heves duymuşlardır; bu heves sok çift tanıyoruz, ki yaşları kemale | çabuk geçmiş; beş on sene evliliğin, gelince, biraz olgunlaşınca biribirine | çoluk çocuğa karışmanın sürprizleri tahammül edemiyecek kadar soğu-| içinde başka bir avunma yolu ara» Bugün TURK Sinemasında Türkçe Sözlü HŞi ATLAR REKS Eu Bu programa ilâveten: VİLLİ FR'TZ — LILIAN HARVEY KA- TE DE NAGY — HANS ALBERT — PAUL HORBİGER ilh. Ufa Padişahın, elinin tersile Kafese vurması; divanın bozulmasına işaret- ti. O anda diğer vezirlerle ağalar, yerlerinden kalkıp dışarı çıkârak yus raya buraya dağılıvermişlerdi. Kub- bealtında yapayalnız kalan sadrazam, bir müddet davet beklemişti. Çünkü; divanlardan sonra, sadrazamın buzu- ra davet olunması, eski bir âdetti, Bu davet gecikince, Mustafa Paşa kendiliğinden içeri girip padişahla görüşmek istemişti. Fakat içeri gön- derdiği habe: — Saadetlâ efendimiz, pek celâl Widirler. Haremden çıkmak istemez- ler, Diye menfi cevap gelmişti. | İşte 0 zaman; Sadrazam Mustafa Paşanın ayakları, artık buz gibi soğuk suya ermişti. Ve güç hal ile: — Atımı Diyebilmiğti. Orta Kapının önüne çekilen ata binmiş, sür'atle konağına gitmişti Koca sadrazam; şu anda son de rcce meyus ve muztaripti. Adeta, et» yafını kuşatan felâketin korkusunu bissetmişti. Hiç şüphesiz ki, son za- manlarda yaptığı taşkınlık ve şemarık- lklara kalbinde bir pişmanlık uyanı- vermişti, Fakat henüz bütün ümitleri tüken- #Memişti... Ya servetinden büyük bir kısmını padişaha göndermek veyahut wüfuzlu saray kadınlarından birine il. eylemek suretile bir manevra çe- virerek padişahın teveccühünü tekrar ele geçirebileceğini zannetmekte ve derin derin düşünmekte idi, Bu sırada saraydan — enderun ha- demelerinden Bayram Ağa taraleı- dan — sadrazama gizlice bir mek- tup gönderilei; İDevletlim!.. Keseler kaziyyesi du- yuldu, Var, başıma çare gör.) Denilmekte; bu sözlerle de, yeni- çerileri isyana sevketmek için el al- tundan gönderilen altın dolu keseler ima edilmek istenilmişti. Bu mektubu alan Karı Mustafa Paşanın aklı, başından gitmişti. Ar- tık saraya gidip, padişahın ayakları: na kapanarak onu kandıramktan bâş- ka çare kalmadığına hükmetmişti. Ve bu hükmü veren sadrazam, derhal oturduğu sedirin üstündeki hücrede duran kıymettar bir (Kuranıkerim) i koynuna yerleştirmiş, sür'atle saraya gitmişti, Bu sırada Padişah İbrahim, Kara Mustafa Paşa hakkındaki son kara- rını da vermek üzere idi Karşısında oturan Cinci Hoca ile, ayakta divan duran Silâhtar Yusul Paşaya: — Ya; ben şimdi lalamı katletsem, acap kullarım (1) bana incinirler mi?, Demişti. Artık padişahın Sadrazam hakkım « daki düşüncesini bu dereceye kadar getiren Cinci Hoca ile Yusuf Paşa: — Hâşü Padişahım. Belki cümlesi bezederler.. Ve dinü devleti ol kâfir Arnavuttan kurtardığın için sana dua eylerler. Cevabını vermişlerdi. Bu sırada, Akağalar kapısından ha- ber gelmiş; — Sadrazam paşa hazretleri, saa » detlâ efendimizin mübarek ayakları - na yüz ve gözlerini sürmek isterler, Be ferman buyurulur?.. Diye, istizan edilmişti. O anda, ar- &k gözlerini kan bürüyen Ibrahim. — Salsınlar. Buraya gelsin. Diye irade etmişti, Kara Mustafa Paşa, büyük ümitler le kapıdan geçmiş; bir tarafında kapı başı, diğer tarafında da Bostancıbaşı olduğu halde doğruca has odaya gele» rek İbrahimin huzuruna girmiş; yere kapanıp dizleri üstünde sürüne sürü- ne giderek padişahın ayaklarına sa « rılmak istemişti, Fakat o zaman Pa - dişah İbrahimin öfke ile büsbütün pü rüzlenen cızırtili sesi, yükselmiş; — Lala! Burası, babanın evi midir Xi, davetsiz gelirsün. Kalk, Çık... Demişti Mustafa Paşa, sanki has odanın du- | varları ve tavanları anda üstüne İ yıkılmış gibi, bu kelimelerin ağırlığı İ altında ezilmiş ve sersemlemişti. Ar- tık hayatının ince bir kıla bağlı oldu- ğunu hissetmişti. Son, en son bir ça- reye başvurmak; yalvarmak ve yaki makla tatlı canını kurtarmayı aklın.» dan geçirmiş. Hüngür hüngür ağlıya tâk koynundan küranskerimi çıkar - mış; başının üstüne kaldırmış: — Devletlü Padişahım!.. Bu kulu na iftira ediyorlar. Bencileyin sadık bir kulunu, sen efendimden âyırmak istiyorlar. Şevketmaabı mübin üzeri- ne birden bine kadar yemin ederim., Karılarımın cümlesi, birden doküza kadar şartolsun ki, işittiklerinin cüm- lesi yalandır. Hele Yeniçeriler kaziy- ; üliyen bühtandır. Diye bağırmıştı. Fakat Padişahı, artık bir sinir buh- ranı sarmıştı, Yine o cızırtılı sesi; tıp ks, canı yanan vahşi bir hayvan yav» rusunun sesi gibi Çinili duvarlarda aksetmiye başlamıştı * — Ya, sen talim eylemedin ise; kul larım çorba yemekten “niçin “imtina ederler. Ve beyinleri; maz makulesi Mustafa Paşa, can korkusile k: yan dudaklarını güçlükle kıpırdatarak cevap vermişti: Padişahım!.. Anların tuğyanı, şimdi olmuş değildir. Bu ocak, böyle kurula gelmiştir. Ben, bu anadek, bin türlü tedbir ile onları zaptederdim. Ammâ; bundan artık, buna da kadir değilim. — Hep yalan söylersin. Onları bü hale sen getirdin. Kullarım, benden razi ve boşnuttur. Amma onlara sen fit verirsin, — Hişâ.. Sümme hâşâ, Padişa- bım... Bu Kelâimikadim, bana garim olsun.. Padişahımın bunca nimeti göz lerime, dizlerime dursun ki, artık zap ta kadir değilim * — İmdi, ver mührümü,. Ben, zap- teder adam bulurum. Padişah son sözü d Sadrazamın su ratma haykırdıktan #wonra, yüzünü Bostancıbaşıya çevirdi: — Al şunu... Erini verdi. Yerinden sıçrıyarak süratle odayı terketti, Harem dairesi. ne doğru ilerledi. Bostancıbaşı, Padişahın (al şunu..) demesini, (Mührü al...) mânasına an- lamış; ağır ağır Mustafa Paşaya yak- laşarak: — Ver mührüşerifi, Sultanım Diye elini uzatmıştı. Mustafa Paşa, hayatını kurtardığı için geniş bir ne- fes almış; koynundan çıkardığı altın örme keseyi öpüp başıma koyduktan sonra; Bostancıbaşının açık avcuna bırakmış; kapıdan dışarı can atara (Akağalar kapısı) na doğru koşmiya başlamıştı. Fühakika şu anda canını kurtar - mıştı. Fakat ne derecede bir kin ve gayiz karşısında bulunduğunu da, Padişahın sözlerinden anlamıştı. E- ğer başma bir çare görmezse, hiç şüp hesiz ki, bir felâkete uğrıyacaktı. Şu | halde en bir miktar hazineyi | — Ver elini gurbet diyarı... Diyip, memleketten memlekete ka- gıp kurtulmaktı Yolda bunu tasarlıyan Mustafa Pa şa, konağa gelir gelmez; — Bre, tez kapıları kapaym. Cüm- leniz silâhlanm. Diye adamlarına emir vermişti. Fa» kat Mustafa Paşariın adam'arı ve w- şakları bir araya toplanmışlar; ara « larında yaptıkları bir müzakereden sonra; Arkası var (1) Yeniçeriler. muşlardır. Bunun biricik sebebi da | ba vücutları, kafaları, hisleri daha | evlenmeye hazır olmadan evlenmele- | ridir. İ Edirneden Rec. Mi. bize yazdığı | uzun bir mektupta on beş yıl önce nası ateş içinde bir sevgi ile çıldır. dığı genç kızı aldığını anlatıyor: “.. Daha mektepten yeni çıkmış, hayata bile atılmamıştım. Uzak ak- rabamdan biri beni evine götürdü. Bu evde İ4 yaşında bir kız vardı. Benden beş yaş küçüktü, Nasıl oldu pek hatırlamıyorum. tarafın. den bana gösterilen temayüle lâkayt kalamadım. Delicesine seviştik. Ak- rabam olan zat da bu sevgiyi mem- iyetle karşıladı.Birkaç günün için landık. Gene bu adamcağız dı gibi baktı, Yoksa ben bir buçuk sene daha hiçbir iş sahibi olamamıştım. Bir büçuk sene sonra bir çocuğum,'dört sene sonra da başka bir çocuğum dünyaya geldi, O zaman mes'ut muydum? bilmiyorum. Fakat ilk günlerin harareti yakıniı. ğın verdiği - başka bir hârarete ve sevgiye dönmüştü. İkimiz de çöcuk- larımız için çıldırıyorduk. Sekiz, on sene çocuk muhabbeti bizi biribiri. mize bağladı. Fakat-benim bu çıldır rasıya sevmiş olduğum kadma rabıtam nikâh bağından ibaret kal. dığı gibi onun da beni sevmediğini hissediyordum ki, nihayet onun s9 ğuması bana karşı ibanetiyle de or. taya çıktı. Ben çocuklara ve on beş senelik maziye hürmet ederek kendi- mi bu aileye feda etmişken zevcem başka birisini sevdi. Sevdiğini ben- den gizliyemedi de. Her şey ortaya çıkınca itiraf etti. Şimdi ayrılmak. iyor, Hakikatte ben de o- orum. Fakat çocuklarımı zı, evimizi nasıl bırakırım; arada yalnız. ocağın yıkılması mevzuubahs olsa ehemmiyeti yok. Fakat çocuk» Jar ne olur? Bana canızı bildi. Tir misiniz?,, yo yi Suslinize- bakılırsa: sizce bu ocağı muhafaza etmek, çocukları ve anne- lerini sizden ayırmamak imkân hâlâ vardır. Varsa ocağınızm yıkılmama- & hayırlıdır. Yoksa o zaman çotuk- ları muhafaza etmeniz ve onların terbiyesile meşgul olmanız imkânını arayınız. Kanun sekiz on yaşındaki çocukları babasına da birakır. Siz de onu sevmediğinize göre ondan ayrılmak — bu vaziyette — size pek FAYDALI BUGÜNKÜ PROGRAM İSTANBUL 18; Dans musikini Cplâk). 19: Bayan Halide konuşuyor. 19.30: Ege exz. Fehmi Ege ve arkadaşları 20: İstanbal komser vatuvarı nelesil sazlar profesörleri kon- seri: (Onslat Kentet) George Ernst: Flöt Josef Kobhnger: Obua. Cemil Cevdet: Klarinet. Erich Kühn: Façot. Rudolf Bidler: Kerno. 2030: Radyo caz ve (an- go grupları. 2: Stüdyo orkestrası. 213: Son haberler - Borsalar, 21.50; Plâk nej- riyatı, PÜKREŞ - Duyumlar © Konserin - Konserin sü- a 2015: Piyano. Pik. 2115: Sörler, 21.30: Senfonik Duyular. ser. 2230: Duyumlar. 22.45: Konserin süreği. 23.15; Röle konser. 23.45: Yaban. cılara duyumlar, BUDAPEŞTE 18: Piyano konseri, 18.35: Çikolata fab- rikasından reportaj. 19.20: Piyano - ke- man sonatları. 20.19: Konferans, 2040: Piyano ve taragnto konseri. 2i: Skeç. 2250: Du ır. 25.15: Car, 23.50: Or- kestra konseri, MOSKOVA 18.30: Borodin'in "Prens İgor. operası. 722 - 24: Yabancı dillerle yayımla ve sai saati, 19: Ders. 19: Fikir. mamışlar, fakat o da geçince vaktin. den evvel evlenmenin fena bir darbe. İ si kendini göstermiştir. . İçki düşkünü bir nişanlı Kumkapıdan Zehra imzasile: “Fakir bir ailenin kızıyım. İşime gidip gelirken karşıma genç ve ki- bar birisi çıktı, Konuştuk , bir ay sonra beni alacağını söyledi ve ken- disi anneme gelip beni istemiş. Ak- $am eve gittiğim zaman annem darı. larak bana anlattığı zaman ben ko- nuştuğumuzü İnkâr ettim ve her gün peşime takıldığını söyledim. İki gün sonra tekrar gelmiş. Annemden söz almış ve bir gün beni ve annemi a- hp kendi evlerine götürdü. Methum bir beyin oğlu imiş. Onlar da çok zengin değiller ama hal ve vakitleri yerinde olduğu anlaşılıyordu. Bizi kendi annesine tanıttı .Bir hafta son- ra nişanlandık. Hâli da nişanlıyı Fakat sonra beni gezdirinek i yerlere gitmedim. Yalnız bir Te sinemaya gittik. Bu seralarda bir arkadağı ile tanıştırdı. Bu gerç on- dan gizli bana onun dehşetli sarhoş bir delikanlı olduğunu, gece gündüz içtiğini, annerdiin bundan kurtar. mak için onu evlendirmek İstediğini söyledi. Ben fena oldum. Bir iki de fa da onun bize yarı sarhoş geldiği. ni hatırladım. Şimdi nikâhimiz için hazırlanıyor. Fakat ben tereddüt edi. yorum. Sarkoş bir adamla evlenmek mi betvaht ötmez mir, Evvelâ bu haberin doğru olup ol- madığını araştırınız. Size arkadaşı nın arkasından bu haberi yetiştiren gencin acaba fena bir maksadı yok mu? Küçük bir araştırma ile öğre- nirsiniz. Zaten nişan hiçbir taahhüt demek değildir. Pek tereddüt ediyor. sanız geri dönebilirsiniz. Burgnla beraber evlendikten sonra içki, ku- mar, bohemlik gibi fena itiyatlardan kurtulanlar nekadar çoktur. BILGILER BAE İİ | SİNEMALAR TİYATROLAR İT ERTUĞRUL SADİ Bu vaa 20 15 te ve Matine 15 te ÜÇÜZLER. Vodvil 4 perde. Cuma akşa- mı: BABA, Her tarafa tramvay. Telef 22121. * ŞEHIR TIYATROSUNDA 20 İikteşrin Salı günü akamı saat 20 de Tohum, Yazan: Necip Fazıl Kışaküirek, 30 İlkteşrin çarşarıba akşamı saat 20 de Toham. Yazan Necip Fazl Kısakürek 3 Tikteşrin perşembe günü akşamı 20 de. Tohum. Yazan Necip Fazıl Kısakü- rek. i İlinciteşrin cina günü akşamı sa- at 29 de Tohum. Yazan Necip Fazıl K sakürek. ? İkinciteşrin cumartesi günü gündür saat 15 te Ço,uklara, 2 İkinciteş- rin ewmartesi günü akşamı saat 20 de Saz Caz operet. Yazan Muzik Cemal Reşit. 3 eyri gün» düz sant 10 da çocuklara. 3 İkinciteşrin Pazar gündüz sast 1$ te Saz, Caz operet Yazan Ekrem Reşit. Müzik Cemal Reşit, 3 İkincileşrin pazar akşamı saat 20 de Saz Çat operet, Yazan Ekrem Reşit, Mu- sik Cemal Reşit, TEPEBAŞI BELEDİYE GARDENBAR Kışlık salona açıldı. alakart ve tabldot yemekler ehven fat lar. Pazar günleri 1730 da çaylı varyete, çay komple 75 kuruş. *. Franseız Tiyatrosunda SÜREYYA OPERETİ Her akşam müzik, dans, varyete numaraları, Kabare nefis yıldızlarile çevrilen PRENSES EGLENİYOR muhteşem müzik film Ayrıca Foks Habeş harp cephesi sahneleri. Yunanistandâ son vak'alar ARAMAMA TEMA evzuunun güzelliği ,, Fazla hareketi ve romanın ehemm'yeti $ itibarile bir sinema şaheseri teşkil eden M ALEXANDRE DUMAS'ın meşhur romanı Monte Kristo Fransızca sözlü film Bu hafta SARAY sinemasında Emsalsiz bir muvaffakıyet kazanmakda ve en mükemmel film olarak tanınmaktadır ANKARADA YAPILAN BUYÜK MİTNGLER ve SOYLEVLER İPEK w MELEK Sinemalarında Programa ilâveten gösterilecektir. # İstanbul'un tanıdığı en büyük sinema muraffakiy: MARTHA EGGERTH ve JEAN KiEPURA tarafından oynanan SEVGiNiIN SESİ emsalsiz filmi kazanmaktadır MELEK sinemasi aldm iL İLLA LİLA BiLDİRİKLER T. İC. 1 İstanbul Bölgesi Baş Cümhuriyetimizin on ikinci yık dönümü münasebetiyle bütün bir leşik klüplerimize ve bütün spor“ cu gençlerimize tebriklerimizi sü“ | narız, T.1 C. Uistanbul Bölgesi kanlığından: Taksim stadyomu idaresi bölge ile yasa mucibince gereken muks” velenameyi yaptıdığından evvelce kaldırılan müttefiklik sıfatının ge ri verilmiş olduğu bildirilir. — MARMARA İİ Baş Eski Osmanlı İmparatorluğunun tak« sime uğramış DÜYUNU UMUMİ" YE MECLİSİ Paris, 23 Birinciteşrin 1939 Osmanlı Borçları 25 İkinciteşrin 1929 tarihinde t€“ diyeye vazedilmiş olan eski Osmani” tahvillere ald kuponların (Mütedi“ hilleri mümessil bonoların 1 numari” İı kuponu hariç kalmak şartile) İkinciteşrim 1935 tarihinde mürurü zamana uğrayacağı alâkadar olanl#” ra hatırlatılır. Hamiller, işbu tarihten evvel, mu telif piyasalardaki tediye * mükellef müesseselere mezkür ponları ibraza davet ollınurlar, ARA ARAAAABAAA AAA AAAAa ğü İlâveten: WALT DİSNEY'in Zhakiki bir MİKE MAVS filmi ZHolivudda bir müsamere, sine Zmanm en büyük artistleri Greta ır. 1950: Ekonomi, 20: Du yamlar. 20.10: Ulusal se: 2030: Bir fabrikadan reportaj. 21: Katmik konser, 22.30: Haftalık duyum icmal, 23: Duyum- lar. 23.10: Şarkılar. hafif havalar, 23.50: Şerapam. karşılık. 24: Sözler, 2415: NÖBETÇİ ECZANELER Bu gece nöbetçi ecenneler şunlardır! Sirkecide Beşir Kemal — Cağaloğlun- da Abdülkadir — Küçükpazarda Cemil— Lâlelide Sıtkı — Sarâçtamebaşında İbra” Halil — Şehremininde Nazım — Samatyada Teofilos — Aksarayda Z. Nu- fi — Fenerde Emilyadiı Karagüm- rükte Arif — Kurtuluşta Necdet Ekrem — Taksimde Kanruk — Büyükadada Şi- sasi Rıra — Heybelide Yusuf — Eyüpte Hikmet eczaneleri, Bügün matine 16 ve süvare 20,30 da. BAY - BAYAN büyük öperet Gişe gündüz açıktır. Telefon 41819. Yazanlar: Mahmut Yesari — Necdet Rüştü, Besteleyenler: Sezai ve Sey- dettin Asaf, © Sarayı Monte Kristo 8 Alkazar: 17 No. lu Polis otomebili © Şık; Son günahım — Kokaraça . ye Define adası Kork Hayatlar, OMeleki Sevginin g« © Türk: Vahşi atlar kralı (Reks) © Sumer; Büyük İhtilâl © Elhamra : Yürüyüş — Saadet şarkı. © Yıldır: Roberia © Milli: Her sey senin için .Ü r Hâle: Karımı ben öldürdüm, Makineli adam, AAA AAA AAA iTTiHADI MiLLi Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriz- Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon : 4.4887. 7602 ERDURAN BOYALARA NADASA DAA DAMA NANA ERAS EASA SANA TALA YASAN "““

Bu sayıdan diğer sayfalar: