7 Haziran 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

7 Haziran 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ma 8 (EKO PIYASA VAZİYETİ Yeni sene buğdayı üzerine muameleler Ticaret borsasında yeni sene buğ- dayı üzerine muameleler başlamış- tir. Bu yüzden, buğday fiatlarında düşkünlük haş göstermiştir. Borsa- nın son bülteninde yumuşak buğday ftatı 6,59 sert buğday fiatı da 5,94 kuruşa kadar düşmüştür. Halbuki geçen hafta sert buğdaylarm fiatı 6 buçuk kuruştu. Koza mahsulü Bu sene Bursa ve diğer koza is- tihsal eden mıntakalarda koza mah- sulü de boldur. Adapazarında ilk koza mahsulü piyasaya çıkarılmış - tır. Flat 96 kuruşla 100 kuruş ara -| sındadır. Fiatların daha ziyade yük- seleceği ümit edilmektedir. Cıva ihracatı Son zamanlarda Ozak şârk ve merkezi Avrupadan cıvalarımıza talepler artmaktadır. Geçen hafta içinde İzmirden Japonyaya 900 kilo cıva ihraç edilmiştir. Bundan başka Nankinden de cıva İstenmiştir. Ta- leplere karşı, mevcut istihsal ancak kifayet etmektedir. Yakında Konya- da bulunan cıva madeni, Etibank ta rafından işletilecek olursa, istihsa - lâtımız daha ziyade artacaktır. Kahve fiatleri Kahve piyasasmdaki tereddüt de- vam etmektedir. Brezilya kahve şir- ketinin mukavelesini tecdit edeceği- ne dair çıkan haberler henüz teey- yüt etmemiştir. Bu tereddüt devre- sinde kahve fiatları yükselmektedir. Son flat 110 kuruştur. Brezilyadan kahve ithalâtı için kontenjana 3 milyon kahve konmuştur. Bu kahve yi kimin getireceği henüz kat'i ola- rek arlaşılamamıştır. Brezilya Tür. kiyeden kahve mukabilinde 150 bin ton maden kömürü alacaktır. Belediye Şefkat Sandığı hesapları Belediye şefkat sandığı tarafın-| dan yapılan bir hesaba göre, Nisan ayı içinde altn,, gümüş, ve kıymet- li taşlar mukabilinde 3238 liralık para verilmiştir. Halı üzerine de 172 liralık müteferrik eşya muka » bilinde de 676 liralık tediye edilmiş” tir. Ayni ay içinde şefkat sandığına alt, gümlş ve kıymetli taşlar ve- renler, bu mallarmı geri alarak san- dığa 2633 lira vermişlerdir. Nisan ayı içinde mezat yerinde, altın ve gümüş ve kıymetli taşlar ü zerine 12 bin 270 Jiralık satış olmuş- tur. Ayni ay içinde satılan halıların kıymeti de 5 bin 85 liradır. Mütefer- Tik eşyanın satış kıymeti de 71 bin 660 liradan ibarettir. Kilo itibariyle mezat yerinde satılan eşyanın yekü- nu 89 bin 306 liraya baliğ olmakta» dır. o. 45 Âdemle Havva Bürhan CAMID NON Balıkçılığın ıslahı meselesi karşısında nele Bundan birkaç gün evvel, Iktisat vekâleti tarafından balıkçılık ıslahi için bir proje yapıldığından bahset- miştik. Bu yazımızda, bugünkü şera it altımda balıkçıların krediye muh- taç oldukları, bu yüzden küçük ba - lıkçıların bazı kabzımalların tahak- kilmü altında kaldğını izah etmiştik. Balkhanede bulunan birkaç kabzıma! dan imzalarile aldığımız bir mektup ta, balık kubamallığı şu suretle ta- rif ve izah edilmektedir. Memlekette balıkçılığı tahakkümü altında bulunduran bir müessese yok tur, bilâkis kabzımallar balıkçı ve balıkçıları dalma himayesinde bulun- duran ve balıkçıların vekili resmi ve umumisi olup her türlü ihtiyacını te minden çekinmeyen bir vekilidir. Kabzımallar vekili bulunduğu ne kü- çük ve ne de büyük balıkçıları ez- mek şöyle dursun bilâkis, kendileri ne muaveneti maddiye ve maneviye- de bulunarak mesleğinde kalkınma- sma ve tutuhmasma yardım etmiş- tir. Bugünkü ilerlemiş sayıt sahasın- daki inkişaf etmiş balıkçılık vaziye- tine salk, kabzımallardır. Balık kab- malı tahayyül edildiği gibi balıkçı- | dan faiz almak, balık kabzımalları- nm balıkçı zimmetinden bilâ kaydı | Ni şart, rehinsiz ve senetsiz kalmış ve kalmakta olan bir hayli parası mev- cut olduğu halde, buna karşılık ola- rak hiçbir menfaat aramamıştır, kab srmalın balıkçıdan aldığı hak sıfır sayrt ederek balıkhane resmi müza- yedesinge satılmak Üzere gönderece- EE İ GATMAN PARALAR Sterlin 1 Delar 20 Pransız fre. 20 Belçika trangp 20 Denhmi 20 İsviçre fr, Banknot Çekler Paris üzerine İngiliz üzerine Dola İsveç kuronu İspanya pereta Apartmana yerleşmek için aldı ğım eşyayı sattım. yo renkli, gül olduğu gibi götürmeğe karar ver- Nihayet bir ay sonra işe başla - İdim. mak lâzım. Son imtihanlar o zama- na kadar bitmiş olacak. Diplomanı &lır, işe başlıyabilirsin! Bilmem neden, bu teklifin başinı ve sonunu hiç düşünmeden başımı eğiverdim: — Kabul ediyorum! Direktör izahat veriyordu: — Şirket bir Belçika - İngiliz şir- ketidir. Sudanda ve Nil havzasında maden işletmek İmtiyazını almıştır. Asıl direktör iş sahasmda o buluna- caktır. Sen daha ziyade İskenderi yedeki merkezde büro İşlerine ba - kacaksın. Bunları dinlemiyordum bile? Belçikadan bıkmıştım artık. Hele | bu sıkıcı şehirde obunaltyordum. Gezmek, hava ve hayat değiştirmek #stiyordum. İtiyat denilen kürek ce- zası bana ağır geliyordu. Onun için, bu Misir seyahati tam zamanında imdadıma yetişti. Artık duramaz, oturamaz olmuş- Bu gül yuvasını bozmağa elim varmıyor. Onu mukaddes bir ema- net gibi daima taşıyacağım. # Bu Mısır işi için babama yazdığım mektuba kısa bir cevap geldi. Ceva- bı “Merâl” yazıyor. Annem öldükten sonra babam amcamın kızını, dama- dile beraber yanına aldi. Zaten Me- relin kocası da İstanbulda bir ban- kada çalıştığı için bu onların da işi- ne gelmiş. Babam artık mektup da yazamıyor. “Meral” e yazdırdığı mektupta Mı str işine memnun olmakla beraber oraya gitmezden önce mutlaka İs- tanbula gelip kendisini görmemi İs- tiyor. İstanbulu ben de özledim. Fakat o- raya Hayalsiz gitmek gururuma do- kunuyor. Bu ayrılık orada henüz duyulmadı. Hayal ve babası kibarca hareket ediyorlar. Birşey yokmuş gibi davranıyorlar. Bende birşey tum. yazmıyorum. Fakat ilk ayrılış haf- . Kabzımallar küçük balıkçıların r düşünüyorlar ği balıklardan balıkçının İnzimamı reyi ve muvafakatile yüzde nisbetin de bir komisyon olup bü komisyon dan raada hiçbir nam sltmda para alınamaz, bususile balıkçınm sayıt ettiği balık, esas itibarile hükümet kanalile satıldığı cihetle balıkçının menfaatine el uzatılamıyacağı bedi- hidir, Nisan ayında Hayvan borsasında yapılan muameleler Hayvan borsası tarafmdan yapt- lan bir istatistiğe göre, Nisan ayı i- sinde borsada, 1080 öktüz, 116 inek, 71 dana, 18 boğa, 171 manda, 178 malak 5680 (Karaman cinsinden) 8608 (Dağlıç cinsinden) 344 te (Kr- vırcık) cinsinden koyun muamele görmüştür. Nisan ayı içinde satılan kuzu miktarı da 39 bin 645 tanedir. Ayni ay zarfında 45 oğlsk nevin- den keçi üzerine muamele yapılmış- tır. Borse tarafından yapılan bir he - Karaman koyununun yr içindeki vasati fiatı 47 kuruştur. Dağlıç koyunumun 53 ku ruş, kıvırcık koyununun da fiatı 59 kuruştur. Bunlar perakende fiatlar. dır. Toptan fistlara gelince, borsa - da Karaman koyununun kilosu 38 kuruşa, dağlıç koyununun 40 ku- ruşa, kıvrık koyununun kilosu dâ 43 kuruşa kadar satılmıştır. CUMARTESİ —eu 'Esham İş Bankası Mu a : & , Hamiline Anadolu * 60 ».: #100 Şirkethayriye Bomonti Nektar Terkos Aslan Çimente Merkez Bankası Osmanlı Bankası Sark Merker Rezsne İstikrazlar Türk Borcu 1 tahvilleri a 85.50 ” Mısır 1886 « 1509 7 ım Tahvilât Rühtem Anadolu 1 ve TE . nr Anadolu Mümessil 92— 10,50 Fotoğraf Fotoğraflarınızı bize gönderiniz, karakte- rinizi size söyliyelim! Mütereddit, endişeli, bir mizaca #ahiptir. İkinci derecede kalmayi ter cih eder, Başka- ları tarafından gösterilen işlerde muvaffak olur. Çalışkandır, De“ Tunİ've muztarip bir hayatı vardır Başından felâket ler geçmiştir ve onların tesiri al- tmda yaşar. Hu. susi hayatımda et rafındakilere bü- Salâhaddin Kâmil: yük. bir şefakat gösterir. Lâkin ekseriya onun bu ha- reketi anlaşılmaz, suiistimal edilir: Bu yüzden kendi kendinin içine çe- kilmiş, yaşar. * Muhitinin Jâkaydisi içinde yetiş- miş ve kendisine gaye edindiği şeye varmak için si - lik bir hayata ra zı olmuş, mahvi- yet sahibi, karar larında azimli bir karakter, ken disinden ziyade, hattâ kendisini ihmal edecek ka- dar başkalarını düşünür, Zaman zaman ruht buh- ranlar © geçirir, Bunlardan yıp - © Fevzi Yücel Israk kurtulur, Haddi zatmda me yus bir tiptir. Fakat çok iyi bir is- tikbale namzettir. # Hassas bir karakter. Etrafındaki bütün hâdiselerin sebeplerini mâne- vi bir saika bağ lar, Güzel sanat- lara o temayülü vardır. Buna rağ men azimkârdır Bu resmin sahih: çalıstığı takdirde kuvvetli - eserler verebilir. Yalnız barı hissi tema- yüller onun ru - hunda büyfük iz Ter bırakmakta - MAN dr ve bu vüzden bayatında büyük bir değişiklik ola- caktır. * Hayatta muayyen ve esaslı pren- #ipleri vardır. Bunların haricine çık mak istemez, Bu prensiplerin dar hudutları içinde | kendine çizmiş ol duğu yolda yü - rür. Zekâsmdan ziyade sebatın - dan dolayı mu - vaffak olacaktır, Iyi kalplidir. Fa- kat tahrik edildi il zamanlar şid- detli olabilir. Ar kadaşlarına kar. « cok sadıktır. o Turan Tunç ranmış, fakat ekseriya muzaffer o- | Başka bir kadını seviyormuş İzmirden Şaziye imzasile: “35 yaşındayım. On senedenberi evliyim. Beş çocuğum var. Kocam buranın zenginlerinden saytlır. Ben - den on yaş büyüktür. Halimiz vakti- miz iyi, her sene Avrupaya gider, © rada üğpdört ay gezeriz. Bu seneye kadar fevkaldde mes'ut yaşıyorduk. Fakat bundan beş ay evvei kocam yalnız seyahate çıktı. Benim de git- memi istedi, fakat büyük oğlum va- hatsızlanmıştı. Onu bırakamazdım. Keşke gideydim!.. Dönüşte kocam peşine bir Alman karısı takımış, bi- raya getirdi. Benim hiçbir şeyden haberim yoktu. Çak geçmeden öğ - rendim, Kadına ev tutmuş, elmas - lar otomobiller... Hergün görüşüyor- Tarmış. Kadını gördüm. Uzun boylu, yaşlıca, sarı bir kadın. Beynimden vurulmuşa döndüm, Kocama sor - dum. Ö da bana itiraf etti, Berlinde bu kadın: tanımış, derhal sevmiş, dayanamamış, peşine ,takmış, Be- »imle ayrılmak katiyyen istemiyor» bu akrabamın tazyiki beni nihayet sevdiğim kadınla ayırmağa © azçok muvaffak oldu. Zira ben başka biri- siyle hiç görüşmeden, onunla anlaş- madan, güzeldir çok iyidir; diye kan- dırıldım ve nihayet resmi nikâh ile başımı bağladılar. Fakat bidayette onlara şayet güzel değilar bir aile fa ciasına sebep olursunuz, dedim."Ha- yr güzeldir , iyidir, dediler Fakat bir de nikâh olurken ne göre- yim, yaşı otuz, gayet çirkin. O andan itibaren kalbim soğudu, gönlüm ka- rar. Daha doğrusu bir buçuk ay o- Huyor bir türlü bu kadını sevemiyo- rum ve sevmiyorum. Hattâ midem bulanıyor, Hep gözüm altı sene evvel kurtardığım o zavallının hayali gözü mün önünden gitmiyor ve bir türlü andan ayrılamıyorum. Onu başkası» nin kolları arasında görmek istemiyo rum, Çünkü pek fazla vicdanen muz tarim. Benim de ona karşı yapmış olduğum bu çirkin hatayı kendisine muş, çünkü beni de seviyormuş. Ya- | bir türlü açamıyorum. Zira o da beni ai sizin. bileceğiniz, ne yapacağımı bir vasiyetteyim. Ayrılsam, uma yazık, o Ayrdmasam, böyle iskandal şeklini almış olan bir vaziyete nasıl tahammül edeyim? çılgınca seviyor ve kendisine karşı bir kast yapacuğından korkuyorum. Bu yeni evlendiğim ile de bir türlü | anlaşamıyorum. Kat'iyen kalbim sev Holim feci, Ne yapayım? Bir de | miyor, Retmen kendisile ayrılmak iş sisdea akıl sormak istedim,” Vaziyetinizin pek müşkül olduğu- nu itiraf mecburiyetindeyiz, Kocanı- zim bu ani değişmesinebiz de şaştık, “kat, esin ayrılmamalıı - niz. Beş tane çocuğunuz var, Onla- rı nasil bırakıp gidebilirsiniz? Son- radan, izzeti nefis meselesine gelin- ce. Büyüklüğü siz gösteriniz. Hiç tarzı hareketinizi bozmayınız. Emin olunuz ki pek yakın bir istikbalde kocanız size dönecektir, hem de piş- man, “fişan ve utancından ne ya- pacağını bilmiyecek bir vaziyette. Soğukkanlılığnızı o kaybetmeyiniz. Sonunda. y'*e siz kârlı olacaksınız. * Bir çıkmaz Pangaltı Kurtuluştan Mecnun im sasile: Halim pek Jena, Gezdiğim yeri o- turduğum yeri bilmiyorum ve hattâ bir buçuje aydanberi yemek ve içmek ten keşildim. Her dakika ve her sani: ye bu başıma gelen afeti nasıl halle: İ deceğimi bilemiyorum. Lütfen bana bir fikir veriniz ve hattâ beni bu düş müş olduğum feldketten kurtaracak bir doktar tavsiye etmenizi son de- İ rece rica ederim. Efendim. Bendeniz 35 yaşında bir adamım) mesleğim ter ziliktir. Bundan altı sene evvel olduk ça yüksek bir aileye mensup yirmi yaşında genç bir kadınla tanıştım. Vaziyeti bana açıkça anlattı. Büyük Dir felâket geçirmiş. Onun bu haline acıdım. Onu o günkü felâketten kur- tardım. O günden bugüne kadar ni- kdhaız olarak yaşadım. Çünkü onu çok seviyorum. Fakat bundan iki sene evvel memleketimden ailem ta- rafından birisi geldi, Bu sevdiğim ke dınla beni ayırmak istedi. Reddettim, tubn cevap vermeyişi beni o kadar küstürdü ki artık bu meseleyi taze- lemeye elim ve dilim varmıyor. Istanbula gelmem için babamm gösterdiği israra da hak veriyorum. Geçen tatildenberi gitmedim. İki yıl oluyor. Herhalde gitmek lâzım. Fakat bu nu İstanbula doğrudan doğruya git- mekten ziyade bir uğrayış şeklinde yapmak daha doğru olacak. Bu plânı bir gecede hazırladım. İngilterede bir hafta kaldıktan sonra Almanya, Lehistan, Romanya tarikile İstanbula... Tarifeleri tetkik ettim. Köstence - İskenderiye posta- # İstanbulda sekiz saat kalıyor. İş- te İstanbulda bu kâdar bulunmam kâfi. Hayal için doğrudan doğruya Marsilyadan İskenderiyeye geçti de mek te kolaylaşacak! * Altı büyük sandığa yerleştirdiğim pembe gül takımı istediğim zaman göndermeleri için bir depoya ema - Bet bıraktım. Üç yıldır içinde yaşadığım bu si- kıcı Belçika şehrinden ayrılıyorum. Buradaki hatıralarım içinde pek he- yecanlıları var, Makat ayrılırken hiç- İ bir acı duymadım. ini kaybetti. Muhakkak ki annesinin yanına gitmişti. Fakat 0- nu aramak arzusu duymâdım. Bu şen, sevimli kız Hayalden önce haya- tıma karman kadınlar gibi iz bırak- İ madan silindi. Bu kategori kadınlar vak'aların, tesadüflerin önümüze çı- kardıkları gelip geçici mahlüklar.. Renkleri, cazibeleri ve cinsi kıymet- leri ile “ömrümüzün bir mevsimini yaşatıyorlar. Sonra tabiatin doğan, yaşıyan ve kuruyup giden kır, dağ, bahçe yemişleri gibi yerlerini yeni mevsimin yeni mahsullerine birakı- yorlar, * Iki büyük valiz ve bir el çantam- la Londraya ayak bastığım zaman içime derin bir acı çöktü. Kendimi bu kalabalık şehirde Yap yalnız buldum. Bildiğim birkaç kelime ingilizceyi bile söylemek imkânı yok. Bu keli- meler ağzımdan öyle bir şekilde çı kıyor ki dinliyenlerin burnu havaya kâlkıyor ve başları yeni talime başlamış acemi nefer gibi çarpılı - yor. Anlamıyorum. Ve anlatamıyorum. Aldığım otel adresini şoföre an- latabilmek için on dakika uğraştım. ireksiyona sığmak için boyunu! iki kat eden kart İngiliz şoför be- nim İngiliz şivesine uydurmağa ça- liyarak söylediğim: — Savvey Otel! Kelimelerini dişlerinin arasmda bir yağlı tütün gibi çiğniyerek: — Yes! Sevvey Oöotel! Dedi ve kapıyı açtı. Almanyada tanıdığım İngiliz ka - dınina bir sürpriz yapmak niyetile geldiğim bu memlekette o kadar ya bancı olmuştum ki, daha şimdiden geri dönmeğe niyetleniyordum. Çök şükür otelde meramımı anla- tabilecek bir garson buldular. Şifndi buradan Mançestere gitmek te bir mesele! Eski mektep arkadaşlarından Sâ- di'nin Londra Elçiliği üçüncü kâ - tipliğine tayin edildiğini hatırlıyor. dum. Fakat iki yıldır haber aldığım Yok, İlk işim onu sormak oldu. Garsone telefonla elçiliği buldur- dum. Ve konuştum. Ne garip tesadüf, Karşıma Sadi çıkmaz mı? Böyle zamanlarda du- ulan sevinçlerin ölçüsü olamaz. Te- lefonda Sadi'nin sesini işitince çıl - gma döndüm. Ne zamandanberi di- limin unuttuğu türkçe Ile adeta ba- ırıyordum. tiyorum. Bunu kendisine söylemek ia tiyorum. Bu düşüncemden dolayı ça ışamır “m. Meonun bir vaziyette sokaklarda dolusıyorum. Ne yapaca Zena şaşırdım 7-“Tdım. Lütfen bende se bir J” ; verebilir misiniz? Siz, kendi hatanizı- o-**'ni çeki. yorsunuz. Al: sene evel kurtardığı » ni. ve bukadar zern beraber yağa» dığ (okadınla evlenecek idiniz. Bu- nu yapmadınız, ve başınıza bugünkü felâket geldi. Bize öyle geliyor ki, si- zin için yapılacak sey, evvelâ soğuk kanlılığınızı iktisap etmektir. Sonra altı senedir sev niz kadına müras caat ediniz, ona, arma, rinizi söyleyiniz, bir müddet bekleme sini tavsiye ediniz. Daha sonra da si- zl bu vaziyete sokan akrabanıza mü- racaat ederek bu işi nasil v--* ise öylece halle” “ni isteyiniz. Şayet mi imızı iyi karşılamazsa, Pir xere daha viedanmıza dan» sizene diyorsa öylece hareket edersi niz Eğer bu cevabımız sizi tatmin et- mezse, bu si“v»'m muharrir “e şi- fah © Srüşmek üzere her gün öğle- den sonra m-'“samıza gelebilirsiniz, » Çekingen bir âşık Kadıköy Mühürdarda Süheyl im. zasile: ei amdi, bir aydır karşımıza bir geldi, Bilmem kendisine karşı kalbim de bir tuhaf hin duydum. Kendisinin benimle konuşmak için hazır olduğu- nu bakışlarından ve hwrrketlerinden anlıyorcm. Fakat ben cesaret edemi. yorum endisine bir mektup yazdım» sa da oesaretsizliğimin neticesi ola rak veremedim. Ne yapayım? Mektubu kendisine vermek iyi bir hareket değil, Bir tanıdık vasıtasile kendinizi takdim ettiriniz. On beş dakika sonra Sadi ile kar. şi karşıya idim, Istanbulda zengin bir ailenin ço » cuğu olan Sadi zaten İyi ingilizce bi- lirdi. Iki yıl içinde az çok Londra- yı bellemiş. Ona kavuşunca buraya geldiğim için duyduğum İlk neda - met hislerini unuttum. Ferahlamış- tım, Sadi yakışıklı, bekâr bir gençti, Mektebin futbol takımında ikimiz de forvet olarak çalışıyorduk. Onun bu merakı burada bir kat daha hiz- lanmış. Vakıâ kendi oynamıyor a- ma burada eksik olmıyan mühim maçları da kaçırmıyor. Lâkırdıyı döndürüp dolaştırıp kral kupası maçlarma, lik karsılaşmalarma ge- tiriyor. Aston Villa'nın o yı) defansı zayıfmış. Arsrulusal yeni bir santr- for almış; Çenesini tuttum! — Maçları'birak. Büraya gol yap- mağa geldim ama statlarda değil Londrada birkaç gün kalıp Mançes- tere geçeceğim. Benimle gelebilir misin? — Nekadar kalacaksın? — Orasını bilmem. Belki bir gin belki bir hafta, (Arkası wer)

Bu sayıdan diğer sayfalar: