26 Kasım 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

26 Kasım 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

saamaz 26.10-987 TAN Gündelik Gazete BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN TAN'ın hedefi: Haberde, fi" kirde, her şeyde temiz, dü rüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmıya çalışmaktır. ——————— — | GÜNÜN MESELELERİ | Küçük Bir Misal Eminönü meydanı açılmak Üzere- dir. Belediye ciddi surette faaliyete geçmiştir, Meydana kalbedilecek 89- hada bulunan binaların istimlâkine başlanmak üzeredir. Bu münasebetle bu binalarda İş Yapan ticaret evleri belediyeye mü- racaat ederek o civarda büyük bir bi- na yapılmasını, bu binadaki iş yerle- rini şimdiden kiralamıva hazır olduk- larını bildirmişlerdir. Bu kiralar kar- Şılık tutularak böyle bir bina yapılır” #a, sarfedilecek paranm az bir 7 manda çıkarılabileceğini söylüyorlar. Bu küçük misal şunu gösteriyor ki, belediye şehrin birçok yerlerinde hiçbir fedakirlığı (O katlanmaksızm büyük imar işlerine girişebilir. Meselâ Halicin Iki tarafında bulu- nan ve şehrin en işlek, en büyük ti caret merkezi olan kığımları harap, perişan küçük küçük binalarin dolu- dur, Arsasmın metre murabbaz eli liradan fazla bir yerde üzerine bir 1 ki bin liralık bina kurmak bir israf-| tir, Dünyanın her yerinde pahâlr ar- salar üzerine yüksek binalar yapılır. Bu suretle havadan istifade edilir ve arsanm ucuza mal edilmesine çalsı- Lr. Belediye, Haliç sahillerindeki bu harap kulübecikleri istimlâk ederek yeni şehir plinma uygun şekilde bu- rada büytk haller, mağazalar, ticaret evleri yaptırabilir ve bunları kirala- mak veya satmak suretile bu masra- fını derhal çıkarabilir, Belediye böy- le bir iş için mruhtaç olduğu serma- yeyi de bulmakta güçlük çekmez zannederiz. Bu sayede. hiçbir feda- BUN şapılağan şehein on harap bİr Kısmi 1mar ermiş OrUE, Modern Çalışma Usulleri izmirde Tari Üzüm Kurumu, işçi. | lerin çalıştığı mahallerde iş esnasın- da radyo ve gramofonla müzik çal- dırmak usulünü tecrübe etmiş, gör- müş ki, müzikle işçiler daha munta- zam, daha neşeli ve daha iyi çalışı: yorlar. Tetkik etmişler, bu sayede iş randmanmın yüzde dokuz nisbe- tnde arttığmı görmüşler. Bu misal, bize modern çalışma u- sulleri ile, eski babayani çalışma w- #ulleri arasındaki farkı göstermek Mibarile dikkate şayandır. Bizde bir kısım iş yerleri pis, ka-| ranlık, çalışma şartları iptidai ve kötüdür. Bu şartlar içinde çalışan İş- çinin randmanı şüphesiz az olur, Nİ- tekim büyük sanayi memleketlerinde İşçinin çalışma şartlarma ve çalışma yerlerine azami ehemmiyet verilir. Fabrika ve atölyelerin temiz, hava- dar, sıhhi olmasına itina olunur. Isçi- lerin meşe ve intizam içinde çalışma- larma ehemmiyet verilir. Bizde iş sahipleri bunun kendi menfaatleri iktizası olduğunu müd- rik olmadıkları için ne iş şartlarına, e de iş yerlerine ehemmiyet. verir. ler, Onun için bizde İşçinin çalışma #aati fazla, fakat randmanı azdır. . Kavganın Faydası TAN ve Cumhuriyet arasndaki kavganm bugünlük tahakkuk eden İlk faydası şu olmuştur: Okuyucu ar- tik küfüre tahammül edemiyor. Eskiden davayı kazanmak için kü- Tür en kuvvetli silâh olabilirdi. Fa- Kat bugün artık okuyucu, küfrü o- kuyamıyor, Hele gazete sütunların. küfre cevaz vermiyor. Kaç kişi! den, gazeteyi aldığı halde küfür sa-| Yuran sütunlara göz atamadığını i-. Bittim, Şimdilik gazeteler arasmdaki kav- Sanın ortaya koyduğu müspet haki. katlerden biri budur. Ve gazeteci namma bunu sevinçle kaydetmek M. Zekeriya Ebu Saıdin Macerası # Ibanlıların sekizinci Hü. İ icümdarı Olcayto Ha- nm hayatından ümit kesilmiş- ti. Devlet erkânı, Veliahdi ve Horasan Umumi Valisi Ebü Saide haber uçurdular, onu Sultaniyeye çağırdılar. Taa- müle göre, hep Horasan vali- leri Hülâgü tahtına oturduk. ları için Olcayto Han da he- nüz on bir yaşmı bitiren oğlu Ebü Saidi Horasan Umumi Valiliğine tayin etmişti. Ata- beyi Sevinç Horasanı idare ediyordu. 1817 yılının ılık bir nisan sabahi, karalar giyen devlet erkânı Ebu Sa idi Sultaniye önlerinde atlarından inmek ve serpuşlarnı koltuklara slmâk suretile selâmladılar. Ebu Saidin hükümet merkezindeki ilk işi - eski Şaman an'anesine göre- babasının istirahati ruhu için hal- ka aş dağıtmak oldu. Bundan #on- ra büyük kurultay toplandı. Ebu Sait Than seçüdi. Kurultay üyeleri yeni hilkümdarı bürklerini çıkara- rak, kuşaklarmı enselerine atarak resak ÇATORIUE ear yi Sevinç birer ellerinden tutarak Ebu Saldi altın tahta oturttular, başmdan aşağı zembiller dolusu ine ve kıymetli taşlar serptiler. Heniiz İ 12 yaşmı yaşayan bir çocuk Hora. sandan Akdenize kadar uzanan ge- niş smırlı bir ülkenin tacidarı ol. muştu. Soldos oruğunun reisi Emir Çoban da Saltanat Nsibi seçildi, Devlet işlerini idare ediyordu. Bbu Sait sarayın muhteşem bahçesinde ki havuzlarda alt ağlarla balık av lamasını, devlet erkânmın çocukla. rile oynamasını pek severdi. Oyun arkadaşları arasında Emir iri kara gözlü, pembe yanaklı kız£ Bağdat ta vardı, sltanat Nalbi Çoban yurdun dört köşesinde çıkan İsyan- ları bastırıyor, dış düşmanların te- cavüzlerini kırıyor, yalm kılıç bir sınırdan öbürüne koğuyordu. Çoba- nm bu muvaffaluyetleri sareydaki ve hânedan arasmdaki nüfuzunu artırdı. Ebu Saldin hemşiresi Sa- tıbeyle evlendi. Pek muhtesem bir düğün yapıldı. Bu evlenmenin Emir Çobana verdiği neşe oğlu Anadolu umumi valisi Timurtaşm baş kal dırmasile bozuldu. Çoban bir ordu ile oğlunun üstüne yürüdü. Onu e- sir etti, Sultaniyeye getirdi. Çoba- nın büytik hizmeti oğlunu kendisi- ne bağışlattı. Timurtaş affedildi. Tekrar Anadolu umumi valiliğine gönderildi. Çobanm kızı Bağdat, Jihan Ülke- sinin bir yıldızı idi, Onun dillere destan olmuştu. Ebü Saitten sonra Celairliler Bey liğini kuran Şeyh Hüseyin Gürgenm oğlu Hasân Büyük te ülkenin en yar kışıklı ve genç bir kumandanı idi. İl- han kadınları onun güzelliğini garkı larında terenntim ederlerdi. Yüksek aile kızları arasmda genç kuman- dana gönül verenler pek çoktu. Sul- taniyenin iki güze) genci nişanlan- mışlardı, Bu haber yurdun bir ba- #ımdan öbür başma kadar bir 98- vinç dalgası halinde çalkandı. Par- lak bir düğün yapıldı. Bağdat ha- tunla Hasan Büyük evlendiler. Mu hitin gıptasını, hasedini toplıyan mesut bir yuva kurdular. bu Sait bliyümüş, savaşlar- da ve başkaldırmaları ya- tıştırmada bulunmıya başlamıştı. YAZANI. İbrahim “Hakkı Konyalı * Gürcistan topraklarındaki bir isya nı bastırırken gösterdiği liyakat ve muvaffakiyet ona (Bahadır Han) Ünvanını verdirmişti. Ebu Sait Bahadır Han 21 yaşı nın en ihtiraslı ve ateşli bir çağını yaşıyordu. Gönlüne düşen bir kıvıl- cım onü yakmıya başladı, Eniştesi. nin kızı, Hasan Büyüğün karter, kendisinin küçüklük arkadaşı Bağ dat hatunu seviyordu. Bağdat Ha- tun da çılgın bir aşkla kocasma bağlı idi, Mogollardaki bir türe hü. kümdara sevdüğ herhangi bir ka- dınt derhal kocasından boşatarak alma hakkını veriyordu. Ebu Sait Bahadır Han, kendisini terbiye &- den, Hanedanı için canla başla ça- lışan, Tihanlılarım yurdunu parça» lanmaktan kurtaran, genç hüküm. dara yekpare bir vatan temin eden Çobana ve onun damadına karşı cs- ki ananenin kendisine verdiği bu hakkı kullanmıya cesaret edemi- yordu. Aşkiyle uzun bir mücadele- ye girişti, Fakat gönlüne yenildi, Adamlarından birisini Çobana gön derdi ve Bağdadı istedi. Çoban me- But bir yuvayı ve belki de kendisi nin ve ailesinin mevkiini yıkacak o lan bu yildrim haber karşısmda SUR sarsar ve Meni OĞVAbINI go derdi: — Bu katiyen olamaz. Gözden İ- rak olmak hasta gönüller için en $i fa verici bir ilâçtır. Hükümdar pa- yitahttan biraz uzaklaşsın. Biraz Bağdatta otursunlar, Ebu Sait Çobanı kıramadı. Sevgi lisinin adımı taşıyan Bağdada git. Çoban da damadile kızmı Karâbir ğa gönderdi. oban Bağdatta hükümdara kizmt unutturmak için bü- tin zevk ve eğlence kapılarını açti, avlar tertip etti, Bağdad sevgisi hükümdarın kalbini bir kurt gibi kemiriyordu, Nihayet yatağa dü- sürdü. Bundan sonra saray mahfe- linde Çobana karşı bir hürmetsiz- TAN TARİHTEN SAYFALAR Basdat Hat "Yunus Nadi İ mıya başladı, Vezir Sa Yi bi haberlere hükümdarı Çoban aleyhine tahrik ediyordu. Çobanın oğlu Dimeşk hocanın da sarayda miihim bir memuriyeti var dı. Çoban cüretkârane telâkki edi- len bir karar verdi: Çıkan bir isya- nı baştırmak için Horasana gitmek bahenesile Bağdattan Sultaniyeye döndü. Vezir Saymı da beraber al- dı, Dimeşk Hoca sarayda pek mü- him bir mevki tuttu, Ebu Saidin nüfuzunu $tfıra indirmişti. Fesat ve haset makineleri irledi. Düşmanları bir,intrika ile Dimeşk hocanm ba- şını kestirdiler. Ebu Sait bundan istifade etti. İçini kavuran #teşi söndilirmek için Çobanın da vücu- dünü kaldırmak istedi ve nihayet hir gfin Harasında boğazların Ço- banın başparmağı hilkümdara ge- tirildi. Çobanın oğullarmdan Timur taş Anadolu, Mahmut Gürcistan, Hasan da Horasan umumi valisi idi. Bunlar müşterek bir isyanla E- bu Saldi devirmek istiyorlardı. Ba balarının yanlış hareketi onları da ürküttü. Timurtaş sığındığı Mistr- de öldürüldü. Diğerleri de fena âki betlere uğradılar, Bağdadın aşkı koca bir impera- torluğu çöküntüye doğru götürü- yordu. Büyük aşk yurdu temelin- den sarsmıştı, Bu sırada Çobanın damadı Hasan Büyükle kızı Bağdat Karabağdan Sultaniyeye döndüler. Şahı Hasan Büyüğe gönder- bu Sait Kadıutkuzat Mübarek Efkârı Umumiyede Bıraktığı Akisler tunus Nadinin malim yazıları, bir sok mubitlerde nefret uyandı” #örnâmeleri okumaktan, şüphesiz bütün vatandaşlar müştekidir, Okuyucularımızın telefonla, mektupla ve telgrafla yaptıkları sayısız oüraci” atlar karşısındayız. Bu okuyucular «Yü us Nadi> nin küfürbaslığı derin bir tessür ve nefret duydukları ma bildiriyorlar, Bu galiz ve iğrenç yar lar karşısında diğer refiklerimiz de ha- Tekete göçmek mecburiyetini duymuş” lardır, «Nadi» nin yazıları, efkârı we” miye tarafından olduğu gibi, Tür miz taralından da takbih ediliyor. Nite- kim «Haber» gazetesi, «Nadi nin sal- yalı yazıları karşısında dünkü sayısıda «Efkâr umumiyeye açık mektup» bâğ- lıklı bir yazı neşretmekte, bunda bu adas bum derebeylik hastalığının nihayet bil- masını İstiyerek bilhassa şöyle demek” tedir «Nadi, 336 ner mali yılmdanberi ken- Gisinde zaman zaman ârazı görülen bU hastalıktan kurtulmanın bir yolunu bul malıdır. Kemalist ideolojinin taşrifatında kendisi gibi, on bininciler arasnda an- «ak yeri bulunabilecek bir vatandaş mü- temadiyen: — Ben! ben! ben? Deyi durursa, efkiri ümumiyeye ni. hayet gma gelip: yz — Eh.. İllallah senden! Diye bir nüraya muhatap olmâs ga yet tabildir, 9 » . i H aber garetesi, bundan sonra, Yunus Nadiye dilini iyice âyar etmesini tavsiye etmekte, Nadinin Londrada, An. kara, murahhas heyeti arasında bulun. duğu zamanlarda, Malta mevkuflarını kurtardığı İdölasınm da doğru olamıya. cağını ileri sürdükten sonra, yanları ili, ve ediyor: «Velev bir kalem hatası ile de olsa «Malta mevkuflarını ben kurtardım» di. yebilen Yunus Nadinin, yarm bundan daha başka mevzularda ve Iddialarda bu. Hanabileceği de hatıra gelebilir. Nadinin «Cumhuriyet» i bir gazete. dir, Bu «Cemhuriyet» in hudatları de Kemalist Gimhuriyetin hudatları bi. ribirine karıştırımamalıdır. Efkâr: umumiyede, Üzerinde saylav. bk #fatmı taşıyan ve Cumkuriyet bag. maharriri olan Yunas Nadinin, bir meş- lekdaşma ağıza alımmıyacık kelimeler sarfetmiş bulunması kendisinin de hoş görmiyeceği bir kansatin doğmasma se- di. Bağdağı tekrar istedi. Hasan Büyük baş kaygusile bu teklifi ka- bul etti. Bağdat hıçkırıklar için- de kocasının kollarından âlındi ve saraya getirildi. Gebe olup olmadı- ğını tetkik için üç ay bekletildi ve kırk gün kırk gece süren bir dü- günle Ebu Saide verildi. Hasan Bü yük bu feragati ve fedakârlığı kar şısında sarayda mühim bir vazife- ye tayin edildi, Bağdat Hatun Ebu Saidin kalbine kuruldu, hükümdar onun büyük aşkınm gölgesinde silin mişti, Bağdat herşey idi. Onun aç- tığı astık, kestiği kestikti. O baba sının ve kardeşlerinin intikamını almayı kuruyordu, Fakat onun nü fuzu saray erkânmdan birçokları- nı gücendirmişti, Bağdat hâlâ sev- diği eski kocasına da sarayda bü- yük bir nüfuz payı ayırmişti. Hö- san Büyük sarayda bu kadar bü- yük bir nüfuz sahibi olmanın ne ka dar tehlikeli olduğunu pek çabuk anladı. Hasutlar etrafyhı sardılar, hükümdara gammazladılar: — Bağdat Hatun eski kocasile gizlier buluşuyor dediler. Bağdat Hasan Büyüğü çılgınca seviyordu. Saray, mücevherlerle süslü muhte sem taç gözünde değildi. Ebu Sai- din kolları ona iğneli bir beşik ol- muştu. Ebu Sajdi kendisinden 0- Zutmak için herşeyi yaptı. Ve ni- hayet onu bir gün zehirli bir men- dille öldürdü. Ebu Sait Bahadır Han 32 yaşmda çılgın aşkının kur ban: olurken Ilhanlılar yurdu İpliği Kopmuş bir tesbih gibi dağılrerdi. . Küfürlerinin bebiyet vermektedir. Yani sacaba Yu- nuz Nadi, bu şekilde bareketi teşrii ma» suniyetine (o güvenerek mİ yapıyor?» gibi bir kanaat.» «Haber gazetesi, makalesinin bir ye- rinde de Nadinin dünkü yazısına işaret ederek: «— Nadinin bugünkü yazısı efkâri &- mamiyede müspet bir intiba barakma. muştır, Bu eski ve çok kullanılmış, hi. yide ve idealizmden mahrum, profetyo- nel gazeteci tabiyesi, bugünkü münev- ver Türk camiası karşmında «Bismillâk? derken iflâsa mahktimdur.» Demektedir. Makalede, Nadinin bazan cüretinin, Kemalist imanı tam olan va» tandaşları kızdıracak dereceyi bulduğu da ilâve olunmaktadır. FİKİR KAVGASI Bacon'a, on sekizinci asır ensiklope- distlerden 19 uncu asrın müspet ilimlerine kadar, bütün felsefe tari- hi fikrin izahını yapmıştır. Fikir & zah edilmiye başlındığı günden bu- güne kadar fikirle kavgası yanyana yürür. Bu fikir kavgasınm, temiz müdafileri, davayı ilim olarak yürü. tenleri olduğu gibi, bunu bir menfast kılıcı olarak kullananlar da tarihte yer almıştır. Bütün bu tarih içinde kğkti eemiyette olan fikirler amma insanların çarmihe gerlldiğini, Sok- rat gibi zehirlendiğini, Galila gibi a- sıldığını görürüz, Olenler muhakkak ki, bir fikir namına ölmüş, fakat ik me silâh çekenler muhakkak ki, ik- tısadi, siyasi şahsi menfaatlerini yü- rütmek için fikri, fikirle beraber sa hibini yok etmiye çalışmışlardır. ! Asırların seyri içinde Sokratın uz- viyetinden bir katre, Galilanın etin- den, gemiğinden bir zerre kalmadı. Fakat ileri sürdükleri fikirlerin üze- rine kuleler gibi yeni fikirler, yeni ilimler, kuruldu. Fikrin be müazzam kavgasını, kafatasına, fikri güden a damın etine, kemiğine bağlamak, fik- ri çürütmek için çerçevesini çürüt. mek, iptidai devirlerin münakaşa şekli idi. Medeni memleketlerde fikir münakaşası artık sahıs meselesi de- gil, içinde birçok şartlar ve sebepler saklıyan, birer memleket meselesidir. Muhtelif fikirlerin müdafileri karşı karşıya, biribirlerinin fikirlerini çü rütmek çin mücadele meydanına ilmi silâhlar, vesikalar, İstatistiklerle gı karlar. Küfürlerle değil, Küfürün ve- sika olduğu hiçbir kitapta yazmaz. Yeni bir dünya harbinin arifesin- de, bütlin Avrupa, Amerika, Asya cemiyetlerinin büylik Iktısadi, siyasi, içtimai milcadeleler içinde kıvrandı- ğı, fikir kaygalarmın keskinleştiği bir devirde bizim matbuatumız da bir imtihan geçirdi, Kanunun verdiği bü. tün #iklir hürriyeti müsaadesi içinde, matbuat bu davaları bir ilim olarak güdecek devre gelmediğini gösterdi, Fikro değil, fikrin sahibine bin bir tezvirat ile hücuma geçildi. Fakai bü tün bu imtihan Türk cemiyetinin o seviyeye gelmediğini ispat etmez. Matbuatı idare eden bazı adamların fikir kavgasını olgun bir terbiye, si- yasi, içtimni bir rüşt ile idare ede- mediklerini gösterir, Eğer bu memlekette de fikirlerin fikirlerin olgunlaşması, inkiyafını, ileri fikirlerin İrticaa galebesini, in kılâpçı fkirlerin yaşamasını istiyor. sak, medeni bir matbunta, her türlü menfaatten uzak, yalnız halkın men. faati için çalışan bir matbuata ka. yuşmamızı dilemeliyiz. Yoksa ileri fi- kir, yüksek kültür, medeni müma kaşa, fikir kavgası, bu boğucu hava, bu sisli ve bulanık gürültü içinde in- münasebetile karilerimden bir çok mektuplar aldım. Gösterdikleri te. vecelihe teşekkür ederim. Diyorlar ki: “Müteessir olma, biz seni tâ Re- simli Aydanberi tanırız. Çıkardığn sürülerle kitabı, mecmuayı, ansiklo. pedileri ışık alarak okuduk.,, Ortada müteessir olacak bir şey görmüyorum. Ben her memleketini seven adam gibi, hareket ettim, Bu yüzden beni tahkir etmişler, ne çi kar? Yalan, iftira, tezvir, benim ge- refimden ve şahsiyetimden hiçbir sey götürmez. SZ. . ünkü «Son Telgraf» gazetesi de «Bor | mm mak ayıp değil ya. serlevhasile Nadinin dünkü yazısındaki bir noktaya işaret ederek, Nadinin izahat vermesini İstermektedir. Son Telgraf müteakiben şü satırları yazmaktadır: «— Bilmemek ayıp değildir. Fakat, öğrenmemek en büyük ayıptır! Derler, Biz de bu sözden cesaret ala- rak Cumhuriyet gazetesinin başmuhar. tiri 46 senelik gazeteci, 36 senelik me- bus ve 36 bin defa fazilet nümünesi yik- tek iş ve politika üstadı saym Bay Ya- mus Nadiden bir noktayı öğrenmek ve tenevvür etmek mecburiyetini duyduk. Cüretimizi cehlimize tif | buyurarak bil ailetsinler. Baştan sora kadar ne- #ahet, edebiyat, sanat ve yüksek pole. mil örneği ifade eden beliğ ve özel bir makalesinde Ahmet Emin Yalmana Bay Yunus şöyle buyuruyorlar; 4— Senin gibilerin pek çoğunu mat etmeğe yalnız benim kalemim kâfidir. Unutmayın ki, benim kalemimden sonra koca Türk milletinin öz kuvveti en bü. yük husümetleri yakıp yıkmaya dzima hazır ve kadirdir.» İşte idrakimiz bu noktada şaşaladı ver — Türk milletinin öz kuvveti Yanuş Nadinin kaleminden sonra mı gelir, yok. sa Yunus Nadi mi © kuvvetten sonraya kalır? A Bay Nadi kendi payma bir —. Yazıcılık önderliği mi tasav. var buyuruyorlar da bi si vi biz bunun gafili. Diye tereddide düştük. Lütfen Bay Yunus bu noktayı kendilerine has üste, dane tarzı edalarile izah buyurur, ne de, mek İstediklerini anlatırlar mı? Maksat, sırf tenevvlir ve bilmediğimi zi öğrenmekten ibaret. O kadar, ©

Bu sayıdan diğer sayfalar: