23 Ocak 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

23 Ocak 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 2.1.9038 TAN Gündelik Gazete lime TTAN'n hedefi; Haberde, fikirde, her şeyde temiz, dürüst, sanimi olmak, karin gazetesi olnuya çalışmaktır. ği ABONE BEDELİ Türkiye 1400 Kr, 1 Sene 10 » 6 Ay 0» SAy 10 » Ay 300 » Mületlerarası posta itthadına dahil ol #iyan memleketler için 30, 16, 9, 3,5 lira dir, Abone bedeli pesindir! Adres değiş #irmek 25 kuruştur, Cevap için mektep Mara 10 kuruştuk pul İlâvesi lâzımdır. İoxex MESELELERİ e Eski Harflerle Basılan Gazeteler IYazan: M. Zekeriya) Yeni harflerin kabulündenberi ön Yıl geçti. Eski nesil, yeni nesil artık yeni harflerle basılmış eserlerden başka birşey okumuyor. Böyle oldu- Zu halde memleketin bazı tarafla- rında eski harflerle basılan bazı ga- Zetelerin satıldığını haber alıyoruz. Bize bu haberi Aydın bayiimiz veriyor. Beyrut ve Şamda memle- ketten kovulmuş © yüzelliliklerden bazıları eski harflerle Türkçe gaze- teler çıkarıyorlar. Bu gazeteler na- sılsa hududumuzdan İçeri giriyor ve satılıyormuş. Hattâ bayiimiz «Şam ve Beyruttan gelen eski harfle Sılmış gazeteler satışının günden gü- ne arttığından ve Türkiyede çıkan gazetelerin * satışını o durdurduğun- dan» şikâyet ediyor. Bu gazeteler memlekete nasıl gi- Tiyor, açıktan açığa nasıl satılıyor? Bu akıl alır iş değildir amma, hü- kümetin ehemmiyetle dikkatini çek- meyi bir vazife bildik. * Sovyet Rusyada Casus Hastalığı Bütün milletler bir tarâftan silâh. lanırken, bir taraflan da gizli casus teşkilâtını kuvvetlendirmiye, muh- temel düşmanları hakkında yakın- dan malümat almıya, ve onların içinde bozgunluklar vücude getir. miye çalışıyorlar. Bu hummalı faaliyet, zaman za- man bazı memleketleri casuslara ve casus faaliyetlerine karşı uyanık bulunmaya sevkediyor. Bu uyanıklık bazan bir hastalık halini alıyor. Bir zamanlar Japonyayı böyle bir has- talık istilâ etmişti, Japonyada bulu- nan ber Amerikalı ve İngilizden şüphe ediliyor, her vesile ile bunlar tevkif olunuyordu. Bir Iki senedenberi de bu . hasta- lık Sovyet Rusyada hüküm sürmek- tedir. Sovyet Rusyanın kanaatine göre memleket dahilinde bulunan her ecnebi şüpheli bir adamdır. Hu- duttan geçen yabancı yolcuların Yüzde doksanı casustur. Bunlar or duya, hükümete, fırkaya kadar 86 kulmuşlardır. Memleketin kurucu faaliyetini sekteye uğratan bunlar- dır. Sosyalist kurumunu kurtarmak için hükümet bunlara karşı şiddetli bir temizlik mücadelesi açtı. Birçok kimseler asıldı, öldürüldü, hapis ve- ya nefyedildi, Nihayet bu hastalığın bir ayılmâ devri geldi. O vakit bu işte pek İleri gidildiği, birçok kimselerin iftiraya ve cürnela kurban gittikleri anlaşıl- dı, Ve iki üç akşam evvel Moskova radyosu yeni bir karar ilân etti. İf tiraya uğrıyan, işinden alınarak Şu- raya buraya nefyedilen parti âzası- nın tekrar işleri başlarına getirile- ceği bildirildi. Bu uyanmada yeni toplanan genç Sovyet parlâmentosunun rolü oldu. Parlâmentoda bir kısım âza yapılan bazı haksızlıklar üzerine hükümetin dikkatini çekti, Tetkikat yapmak Yürumu duyuldu. Ve kısabir tet kik. hakikaten birçok yanlışlıklar ya- pıldığını, ve bu yüzden partinin s8- dık âzasından birçoğunun gadre uğ- radığını meydana çıkardı. İşte şimdi bükümet bu hatayı tamir etmiye, ve dahilde bir istikrar yaratnıya calışıyor, Ecnebi 2800 Kr, 1500 » 809 TAN : Mısırda yenilik ile ananecilik mücadele halindedir. : Bu hal, kadınların kapan- ması meselesinde de ikiliğe sebebiyet veren bir âmil olmuştur. Yeni Kraliçe, düğün merasiminde peçeyi attığına ve Mısırın bütün münevver kadınlığı peçeyi kaldırmak lehinde bulunduğuna göre, ilerisi için vaziyet ne olacaktır? Yeni Mısır Kraliçesi Mısır Kadınlığı Için Örnektir isır Kralı Birinci Faruk ile Kraliçe Feridenin düğünü oşi ender görülür bir tarzda kut- lanmış bulunuyor. Feride ismi, genç Kraliçeye, Kral Faruk tarafından verilmiş tir. Kral Farukun babası Kral Fu- at «F» harfiyle başlıyan isimleri uğurlu saydığı için bütün çocukla- rın “F” harfile başlıyan isimler vermiştir. Genç Kral da babasının bu telâkkisine hürmet göstererek genç Kraliçeye F harfile başlıyan Feride isenini seçmiştir. Kral Faruk ile Kraliçe Feride nin evlenmeleri hâdisesi bir bakım dan çok mühim bir tarih! hâdisedir. Belki de Fıravunların devrinden- beri, hiçbir Mısır hükümdarı, bu şekilde evlenmemiştir. Bu hüküm darların çoğu, kimsenin haberi ol- madan, sarayında yetişen ve saray hizmetlerine, teşrifatına vâkıf bir veya birkaç kadınla gizlice evle nirler ve efkârı umumiye kimlerin kraliçelik ettiğini bilmez, bilmiye de lüzum görmezdi. Kral Faruk, bu ananeye son ver miş bulunuyor. Kraliçe Feride, tam bir Avrupaf terbiye görmüş, birçok seyahatler yapmış, her yerde tam hürriyeti- ne ve tam hukukuna sahip mede- ni bir insan gibi gezip dolaşmış mü nevver bir gençtir. Buna rağmen Kraliçe, Mısırın eski âdetlerine u- yarak bir dereceye kadar kapan- mak mecburiyetinde kalmıştır. yes kadınların kapanmadı meselesi Mısırın içtimat ha- yatında ikiliğe sebebiyet vermek- tedir. Çünkü Mısırın bütün münev ver genç kadınlığı peçeyi atmak le- hindedir. Bunların hepsi de yazın memleket haricinde en Avrupa! ve en medeni bir hayat yaşarlar. Fakat merhleketlerine döndükleri zaman yalnız hususi muhitleri içinde ay- ni hayatı sürerler ve umum! ha- yatta göreneğe uymak mecburiye- tinde kalırlar, Nitekim son düğün merasimin- den önce hazırlanan programda Kraliçenin billürdan bir arabaya binerek evinden saraya gitmesi ve halk tarafından selâmlanması “ka- rarlaştırılmış olduğu halde, bu mecburiyet yüzünden program tâ- dil olunmuş ve Kraliçe saraya ka- pal bir arabada gitmiş, ve akid merasiminde de hazır bulunma mış, hattâ nikâh vesikasım bile imzalamamış, bütün bu vazifeleri onun namına babası yapmıştır, Mısırda yenilik ile ananecilik mücadele halindedir. Arada ana- neciler başlarını (kaldırırlar ve —— nız dahilde değil, hariçte de Sovyet- İlerin dostlarım rencide edecek hâ- diselere sebebiyet verdi. İngilizler bu yüzden bir türlü Sovyetlete karşı müsamahakâr bir siyasete taraftar olmadılar, Fratisız matbuatı Sovyet- ler sleyhihde neşriyata başladı. Bu fena tesirlerin Sovyet — Fransız it. tifakına bile tesir etmesinden kor. kulabilir, * Amerikaya Gitmek İstiyenlere Nevyorkta School of Social Work mektebinde tahsil etmek üzere şim- diye kadar müracaat edenlerin çoğu aradığımız şartları haiz değillerdir. Bu sebeple bu müracaatların çoğunu isaf mümkün olamamıştır. Zaman da geçmiş bulunduğu için şimden sonra müracaat edilmemesini, ve kendilerine kabul edilmedkileri hak- kında ayrıca cevap verilmiyenlerin bunu bir cevap olarak kabul etmele-| , Maamafih bu casus hastalığı yal-| rini rica ederim. vaziyete hâkim görünürler. Fakat çök geçmeden bunun tam zıddı ile karşılaşmak mümkündür. Yeni Mısır Kraliçesinin kapalı gezmesi veya Kralın bütün hayatı- na karışması, merasim ve kabul. lerde hazır bulunması, OKraln yanında taht üzerinde mevki al ması da bu iki zıt cereyanın vazi- yetine bağlıdır. Yoksa genç Kraliçe hakikaten en ileri ve en modern terbiye; mış, İngiliz mekteplerinin en seğinde çalışan kızlar gibi çalış miş, tehis ve basketbol oynamıya, kışları İsviçrede spor yapmıya, o- tomobil sürmiye alışmış, münev- ver ve medeni insanların her temiz ve yüksek ihtiyacını tatmış bir gençtir. F akat anlaşılan bugünkü şart- lar içinde genç Kraliçe, Kra içelik vazifelerini zeveinden ayrı olarak yapacak, zevci erkeklere mahsus bir ziyafetin başında bu- lunduğu sırada, o da ayrı bir dai- rede kadınlarla meşgul olacaktır. Kral Farukun validesi Kraliçe Nazlı da ayni mecburiyetlere tâbi olarak yaşamıştı. O da evlendikten sonra hareme çekilmek ıztırarında kalmıştı. Kral Fuat te, kadın hür- riyeti taraftarı idi, fakat ananenin ve ananecilerin kuvvet ve nüfu- zunu tanıdığı için ihtiyatlı davran mak mecburiyetini hissetmişti, Yüksek tahsil ve yüksek şahsi- yet sahibi olan Kraliçe Nazlı, ge- çen yaz Kral Faruk ile birlikte Avrupada yaptığı seyahatlerde a- çık gezmiş ve Kral Fuadın ölümün den sonrs yirmi sene süren harem hayatından ayrılarak peçe koymak âdetini de mühim tâdillere uğrat- muşta, Gerek Kral Farıkun, g& rek Kraliçe Feridenin daha çök fazla İlerleme taraftarı olduk- ları şüphe götürmez. Bilhassa genç Kralın, en temiz hürriyet havası içinde büyüyen ve yetişen refika- sının yeniden harem hayatına gir- mesinin ne acı bir mecbufiyet teş- kil edeceğini herkesten fazla tak- dir ettiği muhakkaktır. MUVAFFAK Xx, | Yeni Kraliçenin en yeni resimlerinden biri K ral Faruk 1836 da İngiltere- de bulunduğu sırada Krali- çe Feride de İngilterede bulunu- yordu. İkisi de biribirlerine yakın yerlerde ikamet ediyorlar ve her. gün birlikte gezip dolaşıyorlardı. Daha sonra ikisi de birlikte bütün İngiltereyi, Fransayı ve İsviçreyi dolaşmışlar, ikisi birlikte kış spor. larma iştirak etmişlerdi, Kraliçe bundan bâşka çok iyi *OLMANI Nefse İtimadın Büyük Rolü Bundan bir müddet evvel bir bekâr arkadaşım evlendi. Kırk yaşlarında vardı. Karısı ona dans dersi almasını tavsiye etti. Çünkü kadın gençti. Balolara, çaylara gitmek istiyordu. Kocası dans bil- mezse buralara gitmenin zevki ol- mıyacaktı, Arkadaşım başından geçeni şöy- le anlatıyor! . «Bir dans hocasına gittim. Ba- na 20 sene evvel öğrendiğim dan- sın zararı dokunncağını söyledi. Hiçbirşey bilmiyor ve dansı ta- mamen yeniden öğreniyormuşüum gibi hareket etmemi tavsiye etti. Onun bu sözleri benim cesaretimi kırdı. Vazgeçtim. «İkinci bir dans hocası tuttum. Bu adam, benim fevkalâde iyi dans edebileceğimi, az zamanda öğreneceğimi temin etti. Eskiden öğrenip te unuttuğum hareketle rin de yardımı dokumacağını söy- ledi. Beni teşvik etmek için elin- den geleni yaptı. Kusurlarıma göz yumdu. Ben iyi dansedemiyeceği- mi biliyordum. Fakat hocanın «öz- leri bana kuvvet verdi. Hakikaten az zamanda dansı öğrendim. Şim- di mükemmel dansediyorum. Bu küçük fıkradan alınacak ders şudur: e Bir çocuğa, bir adama, yahut bir memurunuza aptal olduğunu, hiç- bir işe yaramadığını, her yaptığı işi fena yaptığını, beceremediğini söylerseniz, o adamın cesareti kı- nlır, Şevki kaçar. Yavaş yavaş kendi kabiliyetsizliğine kendi de inanır ve hakikaten zaman İle hiç- bir işe yaramaz bir adam olur. Fakat bunun aksi tekniği kulla- mımız. Muhatabımızı daima teşci &- decek bir dille konuşunuz. Onun kabiliyetine inandığınızı başkala- rının da bilmesini temine çalışmız. Bu teknik o adamda nefsine iti- mat uyandıracaktır. Teşebbüsle- rinde kuvvet verecektir. Hevesini artıracak, ve onu muvaffakiyete sürükliyecektir. İnsanlar evvelâ (o başkalarının kendileri hakkindaki telâkkileri ve telkinleri altında kalmaktan kurtulamazlar. Memurlarınızdan iyi iş almak İstiyorsanız, onlara emniyet ve itimat gösteriniz. Be- ceriksizlikleri üzerinde değil, mu- valfakıyetleri , üzerinde durunuz ve onları dalma teşei ediniz. En beceriksiz zannettiğiniz a- dam size ummadığınız işler yapa- bilir, * Psikoloğ N SIRRI" tahsil görmüştür. 1936 da bir fel sefe kursunu takip etmiştir. Bu bakımdan gerek Kral, gerek Kraliçenin tam mânaşile Avrupai bir hayatı tercih ettikleri şüphe götürmez. ri Fakat, domin söylediğimiz gibi, Mısırda Yenilik ve ananesilik çar- pışma halindedir. Bu çarpışmayı hâd bir safhaya götüren diğer bir âmil, siyasi vaziyettir, Siyasi vaziyet #on zamanlarda çok bozulmuştur. Çünkü esas kanun üzerinde açı. Tan münakaşa Misirda iki siyasi cephe vücude getirmiştir. Bunla rın biri Kral taraftarı, diğeri Vefd taraftarı, daha doğrusu Veldin temsil ettiği esas kanunu koruma davasının taraftarıdır. Bu siyasi mücadelenin'ateşli bir safhaya girdiği sırada içtimai bir mücadelenin kapısını açmak alâ- kadar taraflarca hoş görülmüyor ve bu yüzden her iki taraf içtimal mücadeleyi ve içlimaf reform me- selesini daha ileriye bırakmayı tercih ediyor. sırda İçtimai reform davası, İdersiz kalmış bir davadır. Bu davanın alıp yürümesi ve esas İı bir cephe teşkil etmesi için Kral Faruk ve Kraliçe Feridenin bu işe önyak olmaları kâfidir. Fakat Kra lin şimdilik bu işten çekineceği muhakkak sayılıyor. Fakat bü çe- kinmenin âmili yalnız siyasi deği dir. Mısırda ananeciliğin en kuv- vetli kaynağı sayılan Camlülezher rektörü, Kralın hocası olduğu için,” Krah eski âdetlerden ayrılmamak için ikna ettiği söyleniyor. Bununla beraber. mesele, Kral Farukun elindedir. Kral Faruk Mi #r kadınlarının medeni seviyede yaşamaları için karar verir ve Kra Hiçe Feride bu yolda örnek teşkil e- derse Masır bir içtima! reforma kavuşmuş olur. Üstad M. Turhan Tan Alman Değerbilirliği. (Yazan: Aka Gündüz) Frenkçe «Temps» gazetesinin ede- bi icmaller yapan muharriri - Levan- ten soysuzlardan aldığı sakat malü- matı zil edinerek - edebiyatımızla ve kalemlerimizle alay ededursun. Ötede; tanınmış bir Cermen muhar riri, tanınmış bir Türk muharririnin eserini samimi bir takdir heyecanı ve değerbilirliği ile almancaya çevi- riyor. Ve bu eseri; bugünün tanınmış AL man gazetesi olan Frankfurter Zay« tung, sayfalarına memnuniyetle ge- giriyor. Şuna târiz, buna alkış dağıtmıyo- rum. Sadece, değerbilirlikle densizli- ği teraziye koyuyorum. Altta kalan kocunsun. Merkantil ruhla şövalye ruhu tar- tacak pratik bir terazi bulsaydım, on- ları da tartardım. Gelelim mevzuumuzun özüne: M. Turhan Tan imzasının kafa tar tısı ile kalem tartısını öğrendikse öğ- rendik. Bilmiyen kalmadı. Değerbilir Cermen münevverleri demişler ki: Bugünkü Türkiyenin her tarafında, her sahasında olduğu gibi kalem sahasında da bir parlak kay- naşma var. Bunu İyice hissediyoruz, görüyoruz, fakat öz tadına heniz va- ramadık. Çünkü türkçeyi maalesef bilmiyoruz. İyi bilenimiz kimlerse çıksınlar, bize güzel tercümelerile bü nefis, bu heyecan dolu tadı tattırsın- lar, Bugünlük en son olarak Doktor Herbert Metzig çıkiyor. Doktor Herbert Metzig, değerli bir Doğuloji mütehassısıdır. Türkçeyi de, Türk edebiyatını da öteki Doğu dik eri gibi iyi bilir. Onun bir de alman- ca (Komal Atatürk) adında eseri da- ha vardır ki, henüz türkçeye çevril- memiştir. Bu eser, yabancı dillerde Türkiye hakkında yazılan yüzlerce eserin en iyilerinden biridir. İşte bu salihiyet; ikinel iş olarak M. Turhan Tanın (Hürrem Sultan) a“ dındaki şaheserini almancayn tereti- me ediyor, Bunu da'en birinci plân- daki gazetelerden Frankfurter Zay» tung neşredecek. Bilmem bunu kıskananlar buluna- sak mı? Bulunmiyacak diyemeyiz. Çünkü insan, beşer; bazı altışar, ba zı şaşar, Tabiidir ki, içimizde dışımız- da bu işe hırslanacaklar açık veya ka- palı şekilde sırtaracaklar bulunacak» tır. Amma bu sırtarışlar, elle tutulur hakikati değiştiremiyeceklerdir. Sanatimiz, tarihimiz, edebiyatımız. başka dillere tercüme edilemiyecek kadar düşkün değildir, hattâ pek ve pek çoklarından pek çok üstündür. Hele tarihimiz, hele tarihimiz. Ona düşkün diyenin kendi ruhu düşkün, içi kin ve garazla bitkin ve ölgün- dür. Amerikalılar, Besim Atalayın bir ilmi eserini takdirlerle tercüme etti- ler. o Finlandiyalılar Folklorümüzü tercüme ettiler. Ğ Ruslar, yeni edebiyatımızın yeni eserlerinden seçip terciime ediyorlar. İsveçlilerin Hi seçkin muharriri Ba yan Ş. Esmerle, Bayan Selma bir Türk romanı tercüme ediyorlar, bit- mek üzeredir. Almanlar, dalma ve her vakit ter- cüme ediyorlar. Fakat frenkçe (Temips); soystz le- antenler ve kozmopolitlere uyarak başına palyaço külühi takmış, alay 6- diyor. Birinci açı fark budur. İkinci acı fark ta kendi dil bilenlerimizin ken- di eserlerimizi bildikleri dile çevir- medikleridir. En acısı da bu değil mi? Bir Viyanah Alman daha var ki -ne yazık, şimdi adını hatırlamadım - «traflı bir Tğirk edebiyatı antolojisi için iki yıldanberi çalışmaktadır. Geçen yıllar, burada bulunan e di- limizi güzel bilen bir Japon profesö- rü birçok edebi parçalarımızı tereü- me etti, Bugünkü İtalyanın, bugünkü Türk edebiyatı hakkında tetkikler yaptığı- nı biliyorum. Bizi herkes bilmek, okumak ve set mek istiyor. Ve bizi yalnız mayası bo uk kozmopolitimizle, Temps icmal- cisi inkâr ediyor, Azizim Turhan Tan! İlmi, edebiyatı, tekniği, ve tarihi (Lütfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: