28 Mart 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

28 Mart 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bi N Ri Bilmiy da en Bir Kasaba: liği Arazi Çok Sarp Olduğu Için Nakliyat Hayvanla Yapılıyor Bahçe, (TAN) — Çukurovanın en , yeşil, en şirin ve suyu en bol yeri olan kasabamıza imar faaliyeti beş yıl kadar evvel başlamıştır. Küçük taştan ve kerpiçten kulübeler arasın- da yeni ve zarif binaların yükselme- ye başladığı: görülüyor. Bu yıl bir belediye binası ve bir de C. H. Par- tisi, memurlar gazinosu ve İokanta- sı yapılmıştır. Yollar düzeltilmiş, yaya kaldırım- ların beton olarak yapılmasına baş- lanmıştır. Bu sene park ta yapıla - caktır. Şimdiden istimlâk bitirilmiş- tir. Mezbaha inşasi hazırlıkları iler- lemiştir, Kaymakamlık, Haruniye nahiye - sinde ve Karacaören köyünde beş sı nıflı birer mektep, Borkaşlı köyün - de de bir mektep yaptırmıştır. Ha- sanbeyli köyünde mektep inşası de - vam ediyor, Haruniyede 30 talebelik yea binası kurulmuştur. Bahçede ve köy lerinde tahsil çağındaki çocukların SINDIRGIDA : Sındırgıya Elektrik Veriliyor Sındırgı, (TAN) — Kasabamızın en güzel yerinde yeni bir jandarma bölük kumandanlığı dairesi yapılmak tadır. Yakında ikmal edilecektir. Belediye eski binasını yıktırarak mo- dern bir bina yaptıracaktır. Elektrik tesisatt'işi dört aydır münakâsaya konulmuş, fakat talip çıkmadığından işe “bâşlanamamıştır. Pazarlık suretile buralı bir mühendi- niz Meh met Varoğlu yakında İstanbula gide- çektir, se vermek için belediye reisi: Burada havalar iyileşmiştir. Fa - kot kömürün kilosu dört, beş kuruş- tan ve odunun bir merkep yükü 40 » 60 kuruştan aşağı İnmemiştir. Ka- gabamız civarı ormanlık olduğu hal- de mahrukatın pahalılığı halka tesir | etmektedir. Tütün ekicileri tarafından, müba- yant sırasında tüccara kolaylık olsun | diye burada yeni yazıhaneler yaptı” Tılmağa başlanmıştır. — Beni affet, Yıldız; her şeyi gık olmüş!., Bu, yüzde yetmiş beşi mektebe devam e- diyor. Köylerde muntazam köy odaları açılmış, köy kanununa göre kaza ile köyler arası yolları inşaatına kız ve- rilmiştir. Iki yılda böylece 35 kilo- metre yol yaptırılmıştır. Damızlık hayvanlar getirtilmesi ve aşım durakları yapılması kararlaştı- rılmış, her köyde birer ecza dolabı vücüde getirilmesine başlanmıştır. Bahçenin köyleri çok ( dağınıktır. Bunlardan küçüklerinin birleştiril. mesi imkânı aranılmaktadır. Bahçeyi de üç kilometre uzaktaki istasyona doğru tedricen genişlet - İmek tasavvurları vardır. Bahçenin en büyük hususiyetlerin den biri, ne merkezde, ne de köyle- rinde bir tek araba olmamasıdır. Bü | tün nakliyat, hayvan sırtında yapıl- maktadır. Bunun sebebi, arazinin çok ârızali olması ve araba işlemesi" ne elverişli bulunmamasıdır. Eg DÜZCE: Düzcede Içecek Iyi Su Yok! Düzce, (TAN) — Çoktanberi Düz- ceyi görmemiş olanlar, kasabami: göze çarpun imar hareketlerile karsi- | laşmaktadırlar. Evvelce etrafı tahta parçalarile edip ve âdeta bir mezbele e bulunan hükümet konağının önü; ali Atatürk anıtı- nı da ihtiva eden, havuzlu bir bahçe haline getirilmiş bulunmaktadır. Istanbul yolu üzerindeki mezarlık kaldırılmış, yerine havuzlu bir park ve çocuk bahçesi yapılmıştır. | Kasabaya çok yakın olan mezarlık iç kilometre uzağa kaldırılmış ve et- rafına tahta parmaklık çevrilmiştir. Istanbul caddesine muntazam taşlar döşenmiştir. 80 bin nüfusu havi olan Düzcenin sıhhat işlerini hükümet tabibi ve iki sıhhiye memuru görmektedir. 500 e yakın firengili muntazaman - tedavi olunuyor, hattâ ameliyat ta yapıl yor. Düzcede içilecek su yoktur. Üzer- leri açık lâğımlara pek yakın kuyu- ların kireçli suları içiliyor. Su mese- KE İ Yeni yapılan Sındırgı Halkevi binası iyi çalışmalara sahne oluyor. Halkevi reisliğine Mehmet Şinasi Ağnoğlu seçilmiştir. AKHİSARDA: Yeni Plânın Tatbikatı İlerliyor Akhisar, (TAN) — Şehir plânınn tatbik sahasına girişi üzerinden he- nüz bir yıl geçmiş olmasına rağmen yeni açılan meydanlar; yapılan bi- nalar Aksiharin güzelliğini artırmış) tir, Mütehassısına plân yaptırılan park genişletilmiştir, e Cümhuriyet meydanının tesviyesi yaptırılmıştır. Meydanın etrafında yeni bir parti ve Halkevi, hsva kurumu şubesi, belediye dairesi, şehir oteli ve gazi- no yaptırılacaktır. Bu hususta şim- diden faaliyete geçilmiş, eski halkevi ve parti binaları yıktırılmış, yapı- cak belediye binasının yeri İstim-| lâk edilerek inşaat başlanmıştır. Yeni belediye binası plânı için a- hazırlıklarına çılan müsabakaya altı mühendiz ve| mimarımız iştirak etmiştir. Jüri he- yeti, mimar Namık Barbaros oğlu. nun projesini beğenmiştir. Hava kurumu şube binasının plân- ları ikmal edilmiş, tasdik için Anka- raya gönderilmiştir. İş ve Ziraat Bankaları burada bi- rer şube binası © yaptıracaklardır. Tütüncüler bankası yaptıracağı yeni binanın plânlarını hazırlamıştır. Otuz bin nüfuslu Akbisarı mo- dern bir hale sokacak olan bu çalış- malar, müreffeh Akhisar halkının alâka ve yardımları sayesinde kısa bir zamanda büyük semereler vere- cektir. rettir. 3 Düzcenin metli varidat mem- baları olan tütün ve fındık piyasala- rı ve alelümum iktisadi vaziyet dur- lesinin süratle halli, sıhhi bir zaru - gun görünmektedir. İGEMLİKTE Köylülere Konferanslar Veriliyor Gemlik, (TAN) — Halkevi köycü- | Vik kolu azası, on kilometre uzakta- ki büyük Kumla köyünü ziyaret et- mişlerdir. Uç genç köy meydanında halka inkılâp, kıyafet ve zirast mev- zuları etrafında izahatta bulunmuş- İlardır. Bu esnada köyün genç bayan- larından Bahriye: - Yaşasın Cümhuriyet, bundan | sonra manto giyeceğim, diye haykır- iş ve giydiği köy işi feraceyi parça- lamıştır. Böycülük kolu - bayanları bütün köy evlerini dolaşmışlar, kadınlara temizlik ve sağlık öğütleri vermiş - lerdir. Doktor ve sıhhiye memuru ile ebe hastaları ve üç lohusayı tedavi etmişlerdir. # Gemlik, (TAN) — Aslen Trab- zonlu olan baytar Etem Açıksöz kalp sektesinden vefat etmiştir. Son sene- lerde Karacabey harası arıcılık mü- tehassıslığını yapan merhum, bay - tör ve baytar müfettişi olarak bu lunduğu - Edirne, Samsun, Afyo Sandıklı, Karacabey, Mudanya ve Gemlik gibi yerlerde fenni arıcılığın tamimine çalışmış, yanında taşıdı - ğn arıları üzerinde meccanen tatbi- kat yaptırarak bu yolda çok hizmet etmiştir. * Gemlik, (TAN) — Çocuk Esir- geme kurumu, 167 fakir ve öksüz ço- cuğa elbise, ayakkabı ve diğer leva-| zım tezvi etmiştir. 4 Gemlik (TAN) — Halkın ve mekteplilerin iştirakile yapılan top- rak ve ağaç bayramı mükemmel ol- muştur. Gemlik içindeki bütün yol- ların iki tarafına ve civar yollara çeşitli ağaçlar dikilmiş, iki genç mu- "alim nutuklar söyletnişlerdir, anladım; sana ya- arasına karıştığın muhit seni anla- )s..asasessae kü: Çün GRİPİN Bütün ağrılara, hastalık başlangıçlarma karşı tesiri yüzde yüz olan ve hiç zararsız en kuvvetli müsekkindir. çi İPİN Nezle, soğuk algınlığı, grip rahatsızlıklarında, baş, diş, mafsal romatizma, âsap ve adale ağrılarında icabında gün- de 3 kaşe kullanabilirsiniz. BİLECİKTE; Bir Nevi Tarikat Âyini Yapıyorlarmış Bilecik, (TAN) — Elli beş sene ev- vel gelmiş olan Rumeli muhacirlerin- den mürekkep. ve buraya civar bir köy halkından hemen. hepsinin Zi: yafet şeklinde toplantılar yaparak kaçak şarap içtikleri ve bü toplantı” larda bir nevi tarikat âyini yapıldığı iddia edilmiş, suçlu görülen bazı kim seler adliyeye verilmiştir. Tahkikat devam ediyor. — o ULUBURLUDA : Uluburlular General Kâzım Dirik'e Müteşekkir İ Uluburlu, (TAN) — Trakya umu- İmi müfettişi General Kâzım Dirik, ye şil kasabamızın dörtte üçünü teşkil eden bahçelere dikilmek üzere aşi- h ve muhtelif beş yüz meyva fidanı hediye etmiştir. Bu fidanlar halka parasız dağıtılmış ve herkes tarafın- BURSADA : Bursa Seyyahlara Tanıtılacak Bursa, (TAN) — Günden güne tuz ristik değeri artan Bursa şehrini ge- lecek seyyahlara tanıtabilmek ve i- çinde taşıdığı #ayısız güzellikleri yâ- kından gösterebilmek için Bütsatım güzel ve pratik bir rehberi yapılacak tır, Bursa turing klüp şubesi tarafın- dan hazırlanacak olan bu rehber kü- çük mikyasta olacak, Bursanm kısa bir tarihçesile başlıyacak, seyyahla- ra yarıyacak ikamet kolaylıkları gös- terildikten sorira tarihten kalan gü - zel parçalar; sıcak su yerleri resim- lerle gösterilecektir. Eserin biran önce çıkması için bu işten anlıyan bir heyet çalışmakta" dır. dan bahçesine dikilmiştir. Bundan dolayı Uluburlular, General Kâzım Diriğe teşekkür etmektedirler. tanseverlik, zarif, kibar bir salon erkeği olabil mek hususiyetleri hep birarada yaşıyordu. F yamazdı; sen o muhitle, o İnsanlarla kaynaşamaz- dın; hayatını baştan kurarken çok çocukluk etmiş sin, Yıldız. Seneler, bütün bir gençliği bir avuç su gibi kây- natıp mavi bir buğu halinde yele veren seneler göz- lerimin önünde sıralandı... Bir elektrik düğmesine dokunulmuş gibi, hayatımın her safhası baştanbaşa muhayyilemde aydınlandı... Bir anda kayıtsızlıktan silkindim; tâ ciğerlerime kadar uzanan bir isyan burgusuyla içerim acıdı: — Hakkın var, Fahir ağabey, dedim; gençtim, tec- rübesizdim; ondan evvelki hayatımda böyle insan- lar görmemiştim; böyle hikâyeler bile İşitmemiş- tim..Temiz ve masumdum. Ailemizde hep mert, sö- zünde durur; kadına değer verir erkekler vardı... Sonra, yıllarca mektepte kaldım, hiçbir erkekle yakından dost olmadım; içim memleketle ve senin acınla dolu idi. Hasan karşıma çıkınca bana bu acı- ları unutturur, Beni anlar sanmıştım; aldanmışım!.. Fahir ağabeyle barıştık; yine eskisi gibi sık sık beni görmiye geldi... Fahir ağabey yazı yazmaya başlamıştı; sık sık A- nadoluya giderek memleketi görüp geziyor; gazele- lere kâh makale, kâh hikâye yazıyordu... Kısa bir zamanda adını tanıtmıştı; Fahir ağabeyin yazıları da kendisi kadar kudretliydi.. Gazeteler onu psyla- şamıyorlardı... O, her memleket gezisine çıkışta, ü- züleceğim yerde seviniyordum; dahâ neler yazacak, diye... Fahir ağabeyin yazılarını okumak, onun fikir- Teri, Bayaileri, üslübile karşılaşmak; baharla, yazla, güzle, kışla; volkanla, kasırgayla, dalgayla, çiçekle, müzikle, hülya ile, hakikatle karşılaşmak demekti... Fahir ağabey yazılarında bütün hususiyetleri, bütün kudretleri, bütün zevklerile bir kâinat yaşatıyordu; tıpkı kendisi gibi... Hasan da sik sık minnie e bazı aylar- d miş b iş adamı yordu DONUYORUM YAZAN: ŞÜKÜFE NİHAL — sonra nihayet kendini bulmuştu... Para kazanan, rahat yaşıyan, kafa yoracak şeylerle çok uğraşmı- ir iş adamı... Anadolunun bazı yerlerin- de de ticarethaneler açtığını, bunun için oralarda çok kaldığını söylüyordu... Para kazanmak derdile malül olmadığım için Ha- sanın kazancı beni alâkadar edemezdi... Mavi bir su kıyısında, arkasını yeşil yamaçlara dayamış, içinde bütün eşyası, bir kaç kitapla bir sedirden ibaret o- lan bir taş kulübe de bana yeterdi... Elverir ki o kulübenin benim kalbime ses veren bir ruhu olsun... * — Bana çok acıdın muydı, Yıldız? — Ço..k Fahir ağabey; gözlerimde yıldızlarile, gü- neşlerile bütün kâinat çöktü. Yeryüzünün hiçbir hailesi bundan büyük olamazdı... Hiçbir Insan kal- bi bundan daha tesellisiz bir acı ile çarpamazdı.. Sonra insanlardan kırılıp iğrendikçe sen gözlerimde daha çok büyüdün; daha ideâl bir insan oldun.. Yok- İuğunu o zaman daha acı duyardım.. Ya, sen? Fahir ağabey, Yıldızı hiç düşündün mü? Fahir ağabey yarı kısık bir sesle: — Çocuk! dedi... Sonra bir şeyler daha söylemek ister gibi dudaklarını arslayıp; pişman olarak sus- tu, Fahir oğabey bana ait bir şeyler daha söylesin, diye gözlerinin içine baktım, o, inat etti; söyleme nızdık. Akşam yemeğinden sonra çamlara çıktık, kı- yılara indik; büyük tura giden yollara saptı. Yıldızlarla dolu bir geceydi; küçük lâcivert koy- larda sarı yakutlar tutuşuyordu. Fahir Ağabeyle yan- yana, kol kola farkında olmadan durduk, farkında ol- madan yürüdük; bazı bir yamaca arkamizı vererek lâcivert bir fon içinde silinen ufuklara baktık; bir saate yakın bir zaman geçti, hiçbir şey konuşme- dık. Kayalar, kıyılar, koylar, yıldızlar, netti, lâcivert gölgeler o kadar eşsiz, o kadar ürperten bir güzel- liğe bürünmüştü ki, bu güzellik karşısında sonsuz bir tapınışla susuyorduk; yerde en ufacık bir çi tırı yap için yürüyorduk; âdeta kayıyor, uçuyordu. Yol uzadıkça uzadı; güzellik büyüdükçe büyü- dü; gece ve dekor vahşileştikçe güzelleşti; güzel- leştikçe vahşileşti... Bu ürpertici gecenin içinde yalnız Fahir ağabeyin kalbi derinden gelen bir ses- İe uğulduyordu... Yolun en güzel yerinde bir yamacın eteğine 0- turduk. Çanakkaledeki top güllelerinin sesinden ağırlaşması; süngü, kurşun an içinde duygu- larını kaybetmesi; uzun esirlik yıllarında yıpranıp sönmesi lâzım gelen bu büyük varlık, bir yıldızlı ge- ce karşısında on sekiz yaşındaki Fahir ağabeyin Mİ ağabeyden önce bir de bu tipten erkek olarak ba- bamı tanımıştım; sonrakiler? Tek yüzlü bir, mukav- va... Birer can sıkıntısı,, Boğucu birer budala.. iğ- renç bir sevgi... Ne bileyim, hepsi birer eksik ademi, Hepsini birer kalbura koyup sallasam üstte birşey kalmıyacak Başımı kaldırdım, Fâhir ağabeyin yüzüne bak- tım; o, düşünmüş, çarpışmış bir kafadan nişan ve- ren tunç alnındaki çizgilerle; sol şakağını oyan kur. şun yarasile bu yeşil gölgeli, altın ışıkhı tepeye di- kilmiş bir kahraman heykeli gibi!.. Fırtınalı bir ha- yatın ve kırk yılın yıprandırması lâzım gelen bu yüz“ de hâlâ yirmi beş yaşın kuvveti, iradesi gizli. Bü- yük siyah gözlerinde, tutuşan ışık bütün yıldızları gölgeliyecek kadar alevli. Nekadar mağrur, nokadar mesudum; hayatta benden daha yakın, benden daha çok anlaştığı ol- mıyan bir Fahir ağabeyim ver... Otuzu geçen olgun kadın yaşımla ben bâlâ on yaşında gibi onun dizle- rine oturmak; o günlerdeki gibi çocuklaşarak onun» Ja birlikte haykırıp şarkı söylemek; hoplayıp sp- Jamak istiyorum. Geçenler bir rüya.. Ben dünyüya yeni gözlerini açmış bir çocuk.. Bir yamacın kenarına oturduk; daldık, dük, Fahir ağabeyin sol tarafında hâlâ bu ilâhi ge- coyi besteler gibi ağır, vakur bir ses çarpıyor. Susuyoruz... Duygu ve heyecan yükselince bun- lar artık kelimelerle anlatılamaz... Işte bu ulu gü- zellik içinde kâinat ta sessiz... Bu sükünda büyük bir ahenk, büyük bir musiki var... Dalgalar, yıldız” lar, gölgeler, kayalar ve biz hep birden bu musiki” nin vecdi içinde dönüyoruz; dönüyoruz... Kaç yon asırdanberi boşluklarda biribirinin etrafında dönen küreler, yıldızlar, güneşler bu geceki kada” ilâhi bir ahenkle dönmemiştir... Külnatın bu aher gine biz de karışlık; biz de bundan sonra sonsuz 6 galeri yeereeiyi iri di ri arkamızda Here ai

Bu sayıdan diğer sayfalar: