May 2, 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

May 2, 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 — Galatasaray - Beşiktaş maçından bir görünüş. 2 — Dünkü güreşlere iştirak eden pehlivanlar birarada DÜNKÜ GÜRESLER Tekirdağlı, Rakibi Negrini M ağlüp Etti ( YAZAN: EŞREF ŞEFİK ) Dün Taksim stadı yine kalabalıktı. Başpehlivanlarımızla boy ölçüşmiye gelen ecnebi güreşçileri görmek me rakının halkı hayli sardığı, müsaba- kalardan evvelki heyecandan belli 0- luyordu. Amerikalı Şerman ile tutuşan Ka- ra Ali kırk beş dakikada hasmının sırtını yere getirmiye muvaffak ola- madı. Doğrusunu söylemek lâzımsa, dün Kara Aliye çıkan Amerikalı, Hü- seyinin yendiği İsveçliden daha us- ta ve daha genç bir güreşçi idi. Ka- ra Aliden yirmi kilo eksik olmasına rağmen ilk on beş dakikayı ekseriya taarruzda geçirdi. Üstte, altta çalış- maları mükemmeldi. En tehlikeli o- yunları inanılmıyacak bir süratle kar | gılaması da birinci sınıf güreşçiliğini isbat edecek kadar yüksekti, Hacı- yatmaz gibi, yere düşmesile ayağa fırlaması bir olan Amerikalının cüs- sesi on kilo daha ağır olsaydı, bizim pehlivanları epey terletecek bir ra- kip olarak karşımıza dikilebilirdi. Tekirdağlı Hüseyinin tutuştuğu İs- veçli de başpehlivandan okkaca ha- fifti. Dayanılmaz kuvvetine bir de kilo farkını bindiren Tekirdağlı ol- dukça geçkin İsveçliyi ilk dakikada yere serdi. Hakem heyeti o ilk tuşun üç saniye devam ettiğini kabul et- mediğinden, tekrar tutuştular. İkinci seferinde on sekiz dakikada rakibini ezerek haklıyan Tekirdağlı pazısının hakkı ile bir galibiyet kazanmış ol- du. Kara Ali - Şerman karşılaşması İlk güreşi Bursalı Ömerle Edirneli Süleyman yaptılar, Bursalı kazandı. İkinci güreşte Adapazarlı Servet, A- rabacı Mehmedi yendi. Üçüncü güreşte Kara Ali ile A: merikalı Şerman çıktılar. Daha bida- yette, pehlivanlar seyircilere takdim kayıyor, tehlikeli saniyeleri büyük bir sükünetle atlatıyordu. Güreşin ilk on beş dakikası bu min valde geçti. İkinci on beş dakikada Ali bir par- ça yoruldu. İdmenının tam kıvamın- da olmadığı hissediliyordu. Maama- fih, büyük bir gayretle bu ikinci on beş dakikanın sonlarına doğru açıl dı. Biribiri üstüne hamleler yapar- ken ikinci devre bitti. Üçüncü on beş dakikada iki peh- Ivan da eski süratlerini muhafaza e- demiyecek kadar nefeslendiler. Fa- kat güreş yine heyeti umumiyesi iti- barile çabuk denecek derecede hare- ketli idi, Son düdük çalındığı vakit, iki rakipten birinin Sirteyene, müişti. Bu suretle berabere kaldılar. Tekirdağlı - Negrin güreşi Bu güreş Kara Alininki gibi on be- edilmişti, İsveçli başpehlivanın diri- liği karşısında çok geçkin bir güreş- çi hissini veriyordu. Kiloca Ameri- kalıdan bir parça ağır olan İsveçlinin ilk hamlelerde maksadı ve kullan- mak istediği güreş tabiyesi belli ol- du. Müdafaa ile vakit geçirerek ye- nilmekten kurtuluşu cana minnet bir Tiyordu. ii Fakat, Hüseyin işini çabuk bi- tirmek üzere gayet emin hamlelere başladı ve üçüncü dakikada ayaktan toparlıyarak İsveçliyi yere vurdu. Üs tüne çullanarak sırtını yere getirdi. Minder hakemi, üç saniye geçtiği- ne hükmederek düdüğünü çaldı. Hü- seyin de oyununu gevşetti ve rakibi- ni altından bıraktı, Tam o sırada ha- kem heyeti minder hakemini çağıra- rak, üç saniye geçmediğini, güreşe | < tekrar başlamak lâzım olduğunu bil- dirdi. Hakem babayiğitçe bu kararı kabul ederek tekrar başladı. Birinci on beş dakikayı hep kaçak | ve müdafaada güreşerek geçiren İs- edilirken, Amerikalının bizimkiler -'veçli istirahatte çok yorgun görünü- den on santim daha kısa ve on beş kilo daha hafif olduğunu farketmiş- tik. Nitekim kilolar ilân edilirken a- radaki sıklet farkının on sekiz kilo kadar Kara Alinin lehine olduğunu anladık. Amerikalı vâkıa ufarak, hat yordu. İkinci devrenin üçüncü dakikasın- da Hüseyin İsveçliyi eze eze, bağırta bağırta bacak burgusile yavaş yavaş şer dakikalık üç devre üstüne tertip! ki e i * yendiği İsveçli Negrin Tekirdağlının 18 dakikada elma. piigiiem il 3 li Dün Kollejde Yapı'an. Müsabakalar Dün sabah saat dokuz buçukta Be- bekte Kolej sahasında İstanbul At- letizm Bayrami seçme müsabakaları yapıldı. Bu müsabakalara hersene ol duğu gibi (250) den fazla atlet işti- rak etti. Gelecek hafta yapılacak final mü- sabakâlara şu atletler seçildi: 100 Metre: Nazmi, Kâzım, İrfan, Baloğlu, Sivan. 200 Metre: İrfan, Mehmet, Baloğ- lu, Kâmran. 400 Metre: Galip. 800 Metre: Recep, Ahmet, Meh- he Besim, Lâzar, Suat. Eli, Psoma i, Kâzım, Hakkı, Bürhan. 1500 Metre: Recep, İbrahim, Mu. zaffer, Plimiridis, Artan, Manisa, Necmi Hilmi, Hakkı, Nuri, Cezmi. 110 Metre Manialı: Yavru, Vasfi, | Hrisafopulos, Nazmi. Gülle Atma: Şerif, Çubukyan, Un gara, Sabahattin, Yalçın, Sokrat, İr- fan, Veysi. i Disk Atma: Ongan, Baleis, Yorgi- yadis, Sabahattin. Yavru, Sava. Cemal, Zare, Firuzan, çevirdi. İ Cirit Atma: Melih, Şerif, Karaca, tâ çok ufarak kalıyordu. Fakat göz- lerindeki mâna, vücudünün tenasü- bünü çok tetik bir insan olduğunu u- zaktan belli ediyordu. Güreş başlar başlamaz, Kara Ali, tek paçadalmak istedi. Amerikalı sa- niyesinde karşı koyarak fırladı. On- dan sonra Amerikalı kendinden ağır hasmının kilo farkını güreş tarzile yedirebilmek üzere ekseri vücudünü ve taşıtacak şekilde bir güreş aç- Müsabakaların sonunda, güreşle -| rin intikam karşılaşmalarım Bursada ve Ankarada yapacakları ilân olun- du. Dün güreşmiyen Mülâyim pehli- vanın Bursaya ve Ankaraya gideceği söyleniyor. Balcı, Stepan, Hırtatos. ünkü Müsabakaların “Her hamlede, rakibinin ber teşeb- Neticeleri büsünde fevkalâde çevik hareketler-| (İstanbul bisiklet ajanlığı tarafın- le hemen mukabele ediyordu. Islak|dan tertip edilen seri bisiklet yarış- bir sabun kalıbı gibi elden avuçtan!larının altıncısı Mecidiyeköyü ile Yüksek Atlama: Polyos, Arar, Lo- renzo, Hrisofolupos, Egel, dis, Uzun Atlama: zat, Sivan, Kerimoğlu, Saris. rif, Halit, Pelitax, Saris. Sırık Atlama: nir, Halit, Şerif. Kefeliköy arasında yapıldı. 75 kilometrelik bu yarışı Süleyma- niye klübünden Haralâmbo 2 saat 3 dakikada katederek birinci, Süleyma niyeden Agop ikinci, Fenerbahçeden Haygazar üçüncü oldular. Azmani- Atala, Stepan, Nev Üç Adım Atlama: Arar, Polyos, A- Haydar, Sudi, Mü. Futbol: Galatasaray Dün Beşiktaşı 2 - 1 Mağlübetti Altı Klüp Muhteliti de Güneşe 2-0 Galip Geldi Dün Milli Küme maçlarına Şeref Stadında devam edildi. Ve Güneş ile altı klüp muhteliti, Beşiktaş ile Gala tasaray karşılaştılar, Dört bini aşan bir seyirci önünde yapılan bu maç- larda sahaya B takımı kadrosundan aldığı oyuncularla çıkan Güneşliler muhtelite 2 — O mağlüp oldular. Te- miz bir oyun çıkaran Galatasaraylı” lar ise Beşiktaşa 2 — 1 galip geldi- ler, Günün ilk maçı saat 14,30 da Gü- neş ile Muhtelit arasında yapıldı. Güneş takımı, Cihat, Reşat, Faruk Rıza, Ömer, Balihatti, Mürat, Me- ih ve Rebiiden mahrum olarak bulu nuyord. Oyuna Muhtelitin hücumiyle baş- landı. İlk dakikada Güneş aleyhine BUUEBAABA LA KASAS ADASA LEAD DERA EADLEEEADA SAA SANA TREE DORSE EREL EBALISA A2) Mera» ikkatimi uzun 0.5 ri manyatizmaya hasretmiş bulunuyorum. Manyatizmaya ait, eski yeni ne varsa hepsini tetkik ettim. Gizli ilimlerin mukaddes diyarı olan Hindistanda, bilhassa Bena- res'te öyle fakirler gördüm ki, rhü- zikhol sahnelerinde gösterdikleri hünerlerle herkese parmak isırttı- lar. Allahâbatta bir fakirin elini uzatır uzatmaz, bir elektrik lâm- basını söndürdüğünü ve birinin de kendini bir imeir ağacına ayakların dan bağlıyarak beş altı ay asılı kaldığnı seyrettim. B ir akşam, Kalkütada yerle- şen Kolonel Repington i- simli bir İngiliz arkadaşım beni davet etmişti. Kolonel, otuz sehe- dir Hindistanda bulunduğu için Hindistanın her tarafını cebinin içi gibi biliyordu. Bengali, Madras, Gürkali, Ordu Hisanlarının hepsine vâkıftı ve Metapşişik hâdiselerin beni ne kadar alâkadar ett Yiyordu. O akşam Kolonelin dostu Harold Watnus'un şehir civarında- ki villâsına gittik. Bu zat eski müstemleke nazır- larından biri idi. Bize bir (oş gel- diniz) viskisi ikram'ettikten sonra, salonda küçük bir vitrin içinde bu lunan kiymetli kolleksiyonlarını gösterdi; Biraz sonra mevzu istediğimiz ta favül oldu. Fakat bundan istifade e- iki tarafın bozuk oynadıkları gözü- küyordu. Zevksiz bir şekilde devam eden oyunun ilk devresi 0 — 0 bera- bere neticelendi. İkinci devreye Muhtelit takımda ufak bir değişiklik yaparak çıktı. Ke- mal santrhafa geçmiş Hayri sağ hafa alınmıştı. Oyun başlamasiyle beraber hücu- ma geçen Güneşliler 3 üncü dakika- da bir penaltı kazandılarsa da Nec- det yavaş bir vuruşla kalecinin elle- rine attı. Vaziyetin tehlikeye girdi- ğini gören muhtelit oyuncuları bü- tün enerjileriin sarfederek oynamı- ya ve oyun üzerinde bir hâkimiyet kurmiya muvaffak oldular. Oyun, 2 — 0 Güneşin mağlübiyetiyle niha- yetlendi. Galatasaray - Beşiktaş : Günün ikinci ve mühim macı Be- şiktaş ile Galatasaray arasında ya pıldı. Dört buçukta evvelâ Galatasa- ray biraz sonra Beşiktaşlılar sahada ründüler. Günlerdenberi #por mehafilinde büyük bir dedikodu halinde devam eden ve klüplerinden istifa ettikle- rine dair deveran eden şayialara rağ men Beşiktaşlıların tam kadrolarile sahada ünmeleri taraftarlar ara- sında büyük bir sevinç uyandırmış» tı. Takımlar dizildikleri zaman Be- şiktaşın tam kadrosuyle ve şu şekil- jde oynadığını gördük. Mehmet Ali — Hüsnü, Nuri — Ri- fat, Feyzi, Faruk — Hayati, Muzaf- fer, Hakkı, Şeref, Eşref. Buna mukabil cezası biten Lütfi- yi ve çoktanberi sahada görmediği- miz Şefiki kadrosuna alan Galatasa- raylılar şu şekilde dizildiler. Sacit, Lütfi, Salim, Musa, Musta- fa, Suavi — Necdet, Şefik, Mehmet, Haşim, Bülent. Adnan Bonk'un hakemliği altında başlanan oyunda ilk akın Beşiktaş- kilde başlıyan oyunun ilk üç dakika (Devam: 10 uncuda) lılar tarafından yapıldı. Seri bir şe- sında her iki kale muhtelif varatalar atlattılar. Hakkının yarma teşebbüs- leri Salim tarafından durduruluyor, rafa geldi; evsahibi: — zena ans en Karamana Sena retli bir delisiyim, dedi, o kadar ki bu iş için ders'alarak kendimi ta- mamen buna verdim. — İpnotizma dersleri mi?, — Evet, bu işte salâhiyetli bir Hintli hoca tuttum. Meşhur profe- sör Krişnasvamı tanır misiniz?, — Hayır. Kolonel: — Ben de tanımıyorum, dedi ve viski bardağından birkaç yudum al dı ve sözüne devam etti: — İtiraf ederim ki golf oyunun- da topu on sekizinci deliğe yolla- mayı, ihtiyar Matmazellerle masa döndürmeye tercih ederim. Mister Watnus'a, çalışmalarının neticesini bize gösterirse memnun olacağımızı anlattık. iraz sonra, Mister Watnus- un meşhur profesörü kapı- da göründü. Gizli ilimlerin bu meş hur âlimi kırk yaşlarında görünen yakışıklı bir Hintli idi. Siyah göz- leri, parlak saçları, kuvvetli adale- leri ile ingilizceyi gayet iyi konu- şan bir Hintli. Profesörle konuşurken, kendisi. ni büyük bir #lâkayla dinliyor. dum. O şöyle anlatıyordu: — Dünyada herkes manyatizma kuvvetine malik bulunuyor, O Ba- zılarımız, buna ehemmiyet verme- diğimiz için istidatsız gözüküyo- ruz. Hepimiz, kuvvetli bir iradey le, azimle ve biraz gayret sarfede- rek birçok süjeler üzerinde tesir yapabiliriz. Meselâ siz, Kolonel sa hip, siz, şimdi kullanılmıyan bir radyo: merkezi gibisiniz. Muattal bıraktığınız bu merkez, mevceleri- ni lâzım gelen istikamette gönde- remiyor, Çünkü siz bu kuvveti İs- tismar etmek istemiyorsunuz. — Bırakınız Krişmasvaml, diye kolonel gülerek cevap verdi, öm- rümde hiç kimseyi tesirim altında tutmak merakına düşmedim. Ka- rım beni bir maden mühendisile aldattığı vakit onu bile teshir ede memiş olduğumu anlamıştım. Şim di siz bunu bırakınız da talebeni- zin imtihanına geçiniz. İKİ GÜNLÜK HİKÂYE MANYATİZMA GARA Hintli gülümsiyerek eğildi. — Hakkınız var kolonel sal Talebemle iftihar ediyorum. İs dadı ihmal edilecek gibi değild Öte taraftan Mister Watnus, rübeye başlamak için sabırsu; gösteriyordu. — Evvelâ ipnotizmadaki kat yetimi göstermeliyim. — Evet amma, bunun için öüjeye ihtiyacımız var. Hintli bize doğru döndü! — Baylar, ruhiyat mektebi bir talebesini beraber getirdim bu vazifeyi memnuniyetle ka edecektir. Mister Watnüs, siz hususta bir mahzur görüyor mı nuz? Ben Hintlinin bu teklifinde" aykırılık bulamadım. Ruhiyat ç sörünün hüsnü niyetinden şüp ye hakkımız yoktu. Fakat Kolo atıldı. — Buna ne lüzum var can Watnus hizmetçilerinizden bir çağırsanıza.. Evsahibi (olmaz) der gibi baş salladı: — Bunu düşünmemiş değil Fakat bu adamlar senelerdenbi benim muhitimde yaşadıkları göre esasen tesirim altında bul makta olmalarından sakınırım. rimce tecrübenin esaslı olabi için bir yabalıci Törumelir. Kolonel: in önüne erer Kaktak “PEEERRİP “Yağıramayız diye etti, Kısa bir süküttan sonra profe Krişnasvam ayağa kalkti; — Baylar, bir fikrim var. Mö Watnus, Grie Esterw oteline te fon etsinler. Kapıcı buraya bir mobil göndersin, otomobilin şe ründen istifade ederizb. On rul lik bir bahşiş neyi mümkün maz ki.” Hintli profesörün teklifi kemmeldi. Ve on dakika sonr tomobil gelmişti. oför Hintli ile Avrupalı 4 Ş sında melez tiplerden bil di. Açıkgöz birine benziyordu. Krişnasvam kendisine Bengal: sanile meseleyi anlattı. Şoför nenleri dinledikten sonra: — Emirlerinizin hepsini kı ediyorum. dedi... Yalnız bir şal Bahşişimi peşin isterim. Uyu tan sonra unutmam ihtimali dır. İstek yerinde idi M, Watun före on rüpi verdi ve tecrübe ladı... Evsahibi süjeyi alçak bir sa ye üstüne oturtmuştu, Kendi daha yüksekçe sandalyeye otu Kolone! sağda ben solde yı miş bulunuyorduk. Profesör aşvam sanki bu tecrübe ile h âkası yokmuş gibi salonun pe relerinden birinin önünde da bakıyordu. Ortalıkta hâkim olan sükün: yecan verici bir mahiyet alir Mösyö Watnus manyetik tem rına başlamış, süjesine dik vel vetli nazarlarla bakıyordu. Bu hal on dakika devam Ben Mösyö Watnusun manyat cılığından ve onun biraz evve hedilen kuvvetinden şüphele ye başlamıştım. başını: — Göreceksiniz. bu aptalle şey yapamıyacaklar der gibi za ile sallıyan kolonele bak dum. (Sonu Ya

Bu sayıdan diğer sayfalar: