2 Mayıs 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

2 Mayıs 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BURSADA : Merinosçuluk IyiRandıman Veriyor Bursa, (TAN) — Vilâyetimiz için-; de Merinosçuluk günden güne inki- Şaf etmektedir. Hükümet te bu işte çalışanları teşvik ve himaye için her yıl Merinos yetiştirenler arasında birkaç mükâfat usulü kabul etmiştir: En çok Merinos yetiştirenler, en iyi! Merinos elde edenler, çok kuzu bü- yütenler derece derece mükâfstlar al maktadır. Bu hafta içinde Merinos yetiştirme müfettişliği bir Merinos kesim sergi si hazırlamış, Bursa mezbahasında bu serginin neticeleri büyük bir a- Jâka ile görülmüştür. Kesilen Meri- nos kuzuları diğer kuzularla kıyas kabul etmez derecede randıman ver mektedir. Bursa bölgesinde yirmi istasyon da Merinos tohumlaması yapılmak- tadır. Bu istasyonlarda 75 bin kadar koyun tohumlanacaktır. Önümüzde- ki yılda Bursa çevresinde; tabii şe- kilde aşılanan 11 bin Merinosla be- raber mevcut 85 binden fazla ola- caktır, —— AKSARAYDA : Çocuklara Yardım Konya Aksarayı (TAN) — J. ku- mandanının eşi Bayan Melâhat, ec- zacı Vasıfın eşi Bayan Naciye ve Şo förler Birliği Reisi B, S. Ali çocuk esirgeme kurumuna değerli teberrü lerde bulunmuşlardır. Bunlarla ge- lecek yıl mektepler açılırken fakir çocuklara, elbise ayakkabı alınacak ve bunların iaşesi temin edilecektir. Halkevi Başkanı Zihni Lokman Çocuk Haftası kunnu söylüyor. HENDEKTE : Yeni Nışanlanan Bir Delikanlıyı Tarlrda Vurdular Hendek (TAN) — Şeyh k kanlı bir vakk olmuştur. 20 yaşların da Ahmet Pamuk, annesile beraber tütün fidanlığında çalışırken, küçük kardeşi Hamdinin, Hayri oğlu zi ve kayinbiraderi tarafından dövül düğünü görmüştür. Ahmet Pamuk, kardeşini kurtarmıya koşmuş, bu es nada atılan bir kurşun, Hamdinin bileğini sıyırıp geçmiştir. Niyazi, Ah met Pamuğu da üç el ateş etmiştir. Şukuğından, sağ budunden ve sol memesinin biraz aşağısından yarala nan Ahmet Pamuk Adapazarı hasta hanesine yatırılmıştır. Vziyeti ağır- dır. Yeni nişanlı olması, teessürü ârt- tırmıştır. Niyazi tevkif edilmiştir. münasebetiyle nut- İZMİRDE : Üvey Kızına Göz Koyan Fena Adam İzmir, (TAN) — Tepecikte bir & dam karısını ve üvey kızını yarala- miş, kaçmıştır. İddiaya nazaran hâdi senin tafsilâtı şudur: 50 yaşlarında Fuat, eşi ve dul olan üvey kızı Z& liha, bir odada otüruyor ve yatıyor- larmış, Fust, geçen gece uyurken ü- vey kızına fena maksatla yaklaşmak istemiş, bu yüzden karısile araların da kavga çıkmıştır. Kadın, kocasına haber vermeden kızile beraber iki o- Janlıyan Fuat, jiletle karısını ve üvey İkizini yaralamıştır. Kaçan Fuat ara» | nılmaktadır. | Kızını Sokakta “ dalı başka bir ev kiralamıştır. Bunu | 2-5. 1930 g a, Gİ AYDINDA : Köy Bekcisini Oldüren Ahmet Mahküm Oldu Aydın (TAN) — İki yıl evvel ger mencik nahiyesinin Sesigirtke köyü bekçisi Arift öldüren Bulvadinli Ah met 14 sene 8 ay ağır hapse mah-| küm olmuştur. Bozdağın Çakaldere| köyünde, Memişin Mehmedin evin- de Muğlalı Fato oynatılırken, kendi- sini palaska ile dövdüğü ve bıçakla arkasından yaraladığı için Durmuşu öldüren Mehmedin muhakemesi de bitmiştir. Mehmet, 3 yıl hapse mah- küm edilmiştir. Köylüye Temsil Verildi Aydın, (TAN) — Halkevi temsil, ar ve köycülük şubeleri müştereken bir köycülük gecesi tertip etmişler. dir. Yakın köylerden çağırılan hal-| ka “kavga sonu” piyesi oynanmış ve | bir konser verilmiştir. Aydın (TAN) — Orta Anadolu zel zele folâketzedeleri için her tarafta yardım hazırlıkları vardır. İlk ola- rak, parti merkezi Cumaocağı azan topladıkları laneyi Kızılaya teslim et mişlerdir, ©. ORDUDA : kaşelerini Bir Plâj Yapılması Düşünülüyor Ordu, (TAN) — Köy yollarının tanzimi faaliyeti devam ediyor. Kilo metrelerce temiz ve esaslı yollar ya pılmaktadır. Vali Baran, at sırtında köy köy dolaşmak suretile bu faali yetin hızını arttırmaktadır. Şehrimizin yegâne gezinti yeri o- lan Keçiköye giden şose yeniden ta- mir edilerek mükemmel bir hale ko nulmuştur. 3 kilometre ouzaktaki| Kumbaşı mevkiinde, yolun deniz dal galarından muhafâzası için büyük Kendine beyhude yere eziyet ediyor NEVROZİN varken ıstırap çekilir mi? Baş, diş ağrıları ve üşütmekten mütevellit bütün ağrı, sızı, sancılarla nezleye, romatizmaya karşı NEVROZİN İcabında günde 3 kaşe alınabilir. İSMİNE DİKKAT. Taklitlerinden Sakınmız. UYKUSUZLUKLARDA Umumi bir rağbet kazanmış olan NERVİN tatlı bir uyku temin eder. SINİR AĞRILARI . ASABİ ÖKSÜRÜKLER e. BAŞ DÖNMESİ . BAYGINLIK . ÇARPINTI . SİNİRDEN ileri gelen bütün RAHATSIZLIKLARI EY! EDER . Ne nebati. ne kimyevi zehirli hiç bir madde yoktur. | BK EE Zİ Dr. HAFIZ CEMAL Dahiliye Mütehassısı Pazardan maada saat (1430 dan 18) e kadar. Salı, Cumartesi (9,30 dan 12) ye kadar fıkaraya meccanen Divanyolu No. 104 Telefon: 21044 - 22398 ve aliniz Sahibi ve- umumi neşriyatı idare gi eden: Ahmet Emin YALMAN. Geze tecilik ve Neşriyat Türk Limitet Şir» keti. Basıldığı ver TAN Matbaası “ Nafıa Vekâletinden : 1 — Eksiltmiye konulan iş: İğdir ovası sulama tesisatına ait mehaz | tertibatı 580 metrelik tünel ve 1200 metrelik kanal inşaatı, keşif be- deli 560,000 liradır. 2 — Eksiltme 23 mayıs 1938 tarihine rastlıyan pazartesi gi 15 te Nafıa Vekâleti Sular umum müdürlüğü su eksiltme odasında kapalı zarf usulile yapılacaktır. 3 — İstekliler, seksiltme şartnamesi, mukavele projesi, bayındırlık iü saat mu komis Bu gazetede aptallık hımbıllığa varmış, mantıksız if- tiralar sıraya dizilmiş, öyle mütereddi, mânasız bir şiir yer almıştı ki, çocuklara, manzum mantıksızlık halinde “Emevilerin aydan indiklerini,, söylemiye kadar varıyorlardı.Bu alçaklıklara kederleniyorduk. İspanyol kanı, bu müteselsil cinayetlerle, bir eğlen- ce gibi akıtılıyor, bu kandan alınan kuvvetle, bir za- limin ahlâki esasları boğmasından başka birşey ol- mıyan bu kuvvetle heder ediliyordu. Cinayet üzerine bir adalet efsanesi kurmak istiyorlardı. Yaptıkları iş zulmün kanallarını genişletmekti, fakat bunun içe- risine kendileri düşecek, döktükleri kan denizi içinde boğulacaklardır. Bu sırada bulunduğumuz yerden bir iki mil ötede, Gueipo de Hano sendikalara bağlı binlerle ameleyi greve teşebbüs ithamiyle kütle halinde öldürdü. Bunlar arasında gözyaşları içinde merhamet dile. nen kadınlar da vardı. Cordoba, Seville ve Girna- dada, yüzlerce kadını, gözleri önünde kocalarını öl- dürdükten sonra, aç çıplak çocukları eteklerine sa- rılıp ağlarken öldürdüler, Sonra, Çulepo, sarhoş se- siyle radyoda nizami, aileyi, ahlâkı temsil ettiğini söylemekten utanmıyordu. Biz kadın arkadaşımızı Adamuzda biraktık. O hâ- Yâ mubafaza ettiği kristal parlaklığı ile ağladı, yal vardı, Fakat memleketin bundan ötesi selâmet değil- di. Düşmanın ihtiyat taburları faaliyette idi. Münfe- rit bücumlar yapıyorlardı. Bir gün evvel meydana gelen bir hâdise şehir milislerinden birinin hayatına mal olmuştu. Bu zavallı büyük yolun üstünde nöbet beklerken, karşıda bir zeytin ağacının arkasında kirk beş yaşlarında bir adam göründü. Ağaca kuvvetle sarılmış, kıvranıyordu. Bu adam, kendi kilisesinin papazı olduğu halde sivil kıyafette olduğu için, nö- betçi onu tanımadı. Ağacın arkasındaki adam, onu ismiyle çağırdı ve $u istedi. Nöbetçi elinden tüfeğini —kasabayı tekrar zaptet- tikleri zaman köylüler faşistlerden düzünelerle tü- yere bıraktı, matarasının küçük Yaralıyan Baba Tutuldu İzmir TTANY— Kolak Hüseyin oj İu 37 yaşında Şerif güvenç, 17 ya- şındaki kızı Eminenni bir gençle Dişıp konuştuğundan şüpkelenmiştir. Kızını takibe başlamış ve bir genç- le talebe çayırında tenha bir yere| İdoğru ilerlediklerini görmüştür. Şe- rif, eline geçirdiği bir çapa ile bun-| ların üzerine hücum etmiş, fakat kı- zının sevgilisi kaçmıştır. Şerif, çapa ile Emineyi başından, göğsünden, beton duvarlar yaptırılmıştır. Bura- da bir plâj yapılması da düşünülü- yer. BAFRADA : Çocuk Haftası İyi Geçti Bafra (TAN) — Çocuk haftası çok İyi geçmiş, çocuk esirgeme kurumu | menfaatine bir balo verilmiş, talebe | ye bedava sinema gösterilmiştir. Haf | Komisyonundan : ta münasebetile Samsun spor klübü | takımı buraya gelmiş, Bafra Gençler Birliği ile maç yapmıştır. Müsabaka- yı 3.- 1 Gençler Birliği kazanmıştır. muhtelif yerlerinden yaralamış ve kı zıni orada kanlar içinde bırakıp kaç mıştır, İ Bafra orta okul talebesile Samsun li sesi izcileri arasında yapılan maçı da 5 - 1 orta okullular kazanmışlar- dır. işleri genel şartnamesi, fenni şartname ve projeleri 26 lira mukebilin- de Sular umum müdürlüğünden alabilirler, Eksiltmiye girebilmek için isteklilerin 26150 liralık muvakkat teminat vermesi, 100,000 liralık Nar fıa su işlerini veya buna muadil nafıa işlerini taahhüt edip muvaffak yetle bitirdiği ve bu kabil nafıa işlerini başarmakta kabiliyeti oldu- ğuna dair Nafia Vekâletinden alınmış müteahhitlik wesilemmibraz”e& mbeti 4 — İsteklilerin teklif mektuplarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar Sular Umum müdürlüğüne makbuz mukabi- linde vermeleri lâzımdır. Postada olan gecikmeler kabul edilmez. (1218) (2418) Jandarma Genel Komutanlığı Ankara Satınalma 1 — Bir kilometresi seksen dört buçuk lira değerlenen iki yüz elli altı kilometre vasıf ve örneğine uygun ağır sahra kablosu 19. 5. 938 per- şembe'günü saat onda kapalı zarf usulile satın alınacaktır. 2 — Şartnamesi parasız komisyondan alınabilecek olan bu eksiltme ye girmek istiyenlerin 1623 liralık ilk teminat sandık makbuzu veya ban ka mektubunu ve şartnamede yazılı belgeleri muhtevi teklif mektup" larını belli gün saat dokuza kadar komisyona vermiş olmaları. (4241) (24172) bardağını doldurmıya başladı. Meçhul adam arka- sından bıçağı sapladı ve; — Bu yara, seni senelerce onartmaz. Dedi. Nöbetçi düştü, Fakat yolun arkasında nöbet bek- liyen dört arkadaşı hemen koştular. Mütecaviz kaç- mıya çalıştı, fakat onu da arkasından vurdular. Bu hikâyeyi bana anlatan köylü dedi ki: — Bu felâket, öteki köylülerin beni dinlememele- rinden ileri geldi. Onlara papazı yâkaladığımız za- man öldürmemizi söyledim, bana din düşmanı olma- dıklarını, papaz onlara fenalık yapsa dahi öldüremi- yecekleri cevabını verdiler. İşte din adamı onlara cevabını vermişti. Bizimkilerin safiyetine karşı onun ilâhiliği döktüğü kanda görünüyordu. Köylü hikâyeyi buraya kadar anlattıktan sonra unutmuş gibi tekrar devam etti: — Papaz bize saldırırsa, biz ona neye saldırmıya- 1m? Bu ne geç bir anlayıştı. Öteki köylüler civar köylerdeki papazların ”fika- za dostu,, olduklarını, bunların kötü insan olmadıkla rını, içlerinden birinin kötü çıkabileceğini söyledi- ler. Fakat o, hemen itiraz etti: — Papazlar, tabiatleri itibarıyle insan değillerdir. Evlenmemek suretiyle başlarlar her türlü günahı ya- parlar. Bekârlık mukaddes birşey değildir. Bize öy- le gösterirler. Mukaddes kelimesi köylünün ağzında her mânayı İhtiva ediyordu. Ciddi, ağır başl bir tavırla söyledi- ği bu sözde alay var mı, yok mu pek belli değildi, sonra ilâve etti: — Papaz öyle bir hayvandır ki, ancak kendi cin- si öldüğü zaman homurdanır. Ötekiler memnun olmuş gibi güldüler ve mırıldan- dılar: — Bu arkadaş hep böyle konuşur. Kadın arkadaşımızı bir kasaba evinde, mahalli ko- miteden iki üç kişi ile beraber bıraktık, biz Cordoba- da Villa Prancaya gittik. Kadın arkadaşımızı evleri- ne bıraktığımız yerliler, kadının ince, bir şehir güze- li gibi narin olduğunu görünce, Madritten mi geli- yor? Diye sordular. Madritten geldiğini söylediğimiz zaman memnu- niyetle biribirlerinin yüzlerine baktılar: — O halde bütün memleket, merkez de dahil oldü- ğu halde bizimle beraber demektir. Selâmetiz arka- daşlar. Bu onları memnun etmiye, onlara emniyet vermi- ye kâfi gelmişti. Kasabadan az uzaklaşır uzaklaşmaz, siyah atlara binmiş yedi süvariyoe rastladık. Geniş lınları, keskin profilleri, Cordoba şapkaları, dizleri üzerinde duran tüfekleri, semere sarılmış elleriyle bu köy adamlarının, kendilerine mahsus bir güzel- liği vardı. Semerin altında huysuzlanan atlarından atladılar ve bize tavsiye ettiler: —vVilla Francaya yaklaştığımız zaman, buradan ça bük geçiniz. Kasabsyı bir mil uzaktan görürsünüz. Bursları ekseriya faşist topları altındadır. Sizi döve- bilirler. Bunu aklımızdan çıkarmadık. Yol küçük tepeler, düzlüklerle genşiliyordu. Bu sebeple önümüzde, yan- larımızda ne var ne yok, göremiyorduk. Burası her yoldan fazla tozluydu. Arabalar geçtikçe arkaların- a öyle bir duman bulutu bırakıyordu ki, toz katre- leri güneşin ışıklarında tek tek görünebiliyordu. İkin ci otomobil bizi yüz metre kadar bir fasıla ile takip ediyor. Bizim kaldırdığımız toprak, onünkilere kar- sıyordu. Biribirimizden ayrılmamayı kararlaştırdığı- mız için çok uzaklaşmıyorduk. Elli dakikalık bir seyahat bizi, bir ordunun aşağı- sında kurulan Villa Franca'nın karşısına çıkardı. Yol, geniş bir dağın eteklerinden iniyordu. Düşman cephesi, kasabaya bir mil mesafede olduğu için, düş- iman kamplarından tamamıyle görünecek bir vaziyet te idik. O kadar acele geçtik ki bir dakika sonra meydana varmıştık. Otomobillerimiz durduğu zaman silâhlı köylülerin arkadaşlarını takviye için kasabanın di- şına gitmekte olduklarını gördük Tüfek ve top ses leri duyuyorduk. Ne olduğunu sorduk, kimse bize ehemmiyet vermedi. On dakika sonra giden taburlar döndü, bunlarla beraber gelen, mahalli komiteden iki köylü yarımız8 geldi. Bunlara kim olduğumuzu söyledik, bizi çok samimi bir hayretle karşıladılar. Adamuzdan getir diğimiz bütün teçhizatı, kütüphaneyi, broşürleri mecmunları, kartonları bunlara bıraktık, Reislerden biri, doğrudan doğruya Madritten gelip gelmediği” mizi sordu. Madritten geldiğimizi anlayınca sevin&” le ellerimizi sıktı. Biribirlerine memnuniyetle bakis” tılar. Bunlara tehlikenin şiddetini sorduk. Bu daki” kada gelen belediye reisi de bize iltibak etti. Ve bize” — Siz Cultura Popular misyonerleri. otomobilleri" nizden çıkmadan bir harp kazandınız. dedi, Ne demek istediğini anlamadık. Size izah etti. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: