27 Haziran 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

27 Haziran 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 77-6-938 TAN KADIN VE MODA Küçük Bayanın Zarif Yazlık Elbiseleri Bu sene basmalar o kadar canlı © kadar renklidir ki anneler üç ile yedi yaş arasındaki kızlarına dur - madan elbise biçmekte ve dikmekte dirler, Resimlerde gözüken elbiseler bir buçuk iki metre basmadan kolaylık» la yapılabilir. Resimde en solda eko- se bir plâj ve bir garden parti elbi- sesi görülmektedir. Parti esvabı ke- ten veya muslinden yapılabilir. Re- simlerde görülen küçücük renkli bo- lerolar parça bohçasında unutul - müş her hangi bir parçaladn yapı - labilir. Bu sene küçük bayanın gardrobu, gortları, pijamaları ve fantezi elbi- selerile annesi veya ablasınınkinin eşi olacaktır. Her gün için giyilebilecek renkli keten veya ipekli elbiselerde deği- şiklik yoktur. Bunların ekserisi biribirine bal peteği veya büzme ile eklenmiş etek ve jaketlerden müteşekkildirler. Ayni zamanda geniş plili ve yırt- maçları zikle tutturulan beyaz pike etekler ve küçücük bolerolar giyil - mektedir. Bu eteklerin ekserisinde bir kaç cep ve işlemeli askılar bu « lunmaktadır. Elbise yaparken hatırda tutulması lâzım gelen esaslar Küçük çocuklara elbise diker - ken onların pek çabuk büyüdükleri- ni ve uzadıklarını hesaba katarak © teklerden uzama payı bırakımız. E - tek baskılarını geniş ve elle dikiniz güleri yaptığınız yerleri de terc'han !makirle ile dikeceğiniz yerin üzerin ki söktüğünüz zaman yer bırakma - | elle dikin. Dikişin pek muntezam|den gidin ve sonra iğneyi bu ince sınlar. Etekleri eklediğiniz ve büz -| olmasını İsterseniz evvelâ tiresiz'deliklerden geçirerek dikiniz. Ucuz Yemekler Serisi Acele, hafif ve lezzetli bir akşam yemeği nasıl hazır- nır? Akşam eve geldiğiniz zaman saat 730. 8,30 da sinemaya gitmek lâzım, Kocanız da gelmiş, karnınız dehşetli aç, evde hiç yemek yok, yarım saatte sofra kurup, salata yapıp, yemek ye- mek mecburiyetindesiniz. En mühim mesele çabuk karar ver- mektir. Ondan sonra iş koluylaşır. Evvelâ sosis, yumurta, salatalık, do- mates ve patates aldırınız. Patates, taze ve küçük olmalıdır. Sofrayı ku- Tuncıya kadar sosisleri haşlayıp piş- sıcak rsınız. | » ay see e one Kü da) ayrıca 150 gram yağla pembe o- atatesleri de kaynar suya atıp on daf Saya kadar kavrulup İçerisine kika beraber kaynatınız. Kaynıyan Patatesleri musluğun altına birakir, Soğuyunca kabuklarını çıkartırsınız. Bu patatesleri bir kaşık yağ ile be- Yaber bir tencere ile ateşe koyun ve İencerenin kapağını açmaksızın kı- Zartınız. Patateslerin yanmaması için Arada bir tencereyi silkmek lâzım- dır. Bir tarafta da yağda yumurta Pişiriniz. Yumurta, patates ve sosis İeri bir tabağa koyup sofraya geti- tirsiniz. Böylece hem yemeğinizi Z4- Manında hazırlayıp sinemaya geç kal Tavuk Köftesi 1 Tavuk Gram un Gir. kaşar peyniri Gr. Tereyağı Süt Yumurta Gr. Hindistancevizi (küçük) Tuz,biber 100 Gr$dil (fumâ) 10 Jambon. Haşlanıp kemikleri ayrılan tavuk, Jambon ve dille beraber nohut bü- İ yüklüğünde didiklenir. Yüz elli gram 500 5 5 it ve iki yumurta katılarak bir müd - İdet pişirilip soğuyunca kaşar peyni ri, dil, tavuk, tuz, biber, hindistan cevizi ile karıştırılır ve yumurta gi- bi yuvarlanıp çırpılmış yumurta ile una bulanıp kızgın yağda kızartılır. Tavuk köftesi de ber et yemeği gi- bi yanına bir garnitür istiyecektir. Taze patateslerin ceviz kadarlarını haşlayıp tencerenin içerisine az te- rTeyağ ile koyup kapağı kapalı ola - rak kizartırsınız. Bu patatesler pek leziz oldukları gibi yemeğinizi de Mümış, hem de mugaddi ve hafif bir Yemek yemiş olursunuz. süşlerler. 'Yaziçinic Çamaşırı het Yen! çamaşırlarda krep saten ap- Hke kloş ve verev biçimler çok mo- dadır. Yakası V şeklinde kesilmiş o- lan bu geceliğin etrafı puvan türkle Bu gibi takımlar ucuz > çıkmakta ve İ yıkanmaya çök dayanmaktadır. Şapka Modeli Wi vuvaletle giyilen ve arkaya bol uzun vuvalet takılan zarif bir şepka. ve aplike yapraklarla süslenmiştir. | Bekâr Arkadaşın Tavsiyeleri esut olmak için ilk Şart: Amortiye Razıol BAŞLARKEN : Üç Yıl Gecikmiş Mektuplar G »çenlerde (Oidi, (Gazetede, arkadaşlardan biri: — Postaci, kaç gündür, seni 80 ruyor. — Postane mevrude daire- sinde hir paket mektubun var- miş. Ben de sordum: — Mektup mu7 Paket mi?. — Bir paket mektupmuş ! Sirima "yıldızı olsaydım, yahut onlardan birinden birine benze- mek gibi kadın, erkek, binlerce gendin uykularını kaçıran, hayal. lerini genişleten, umulmaz, erişil mez bir talihim olsaydı, bu “bir pâket mektup” a, biraz aklım erer di. — Okuyucularından da mektup gelmez mi Diyeceksiniz. Hayır! Benim, kendi adıma mek tup yazıp postaya vermek âdetim değildir. Öyle ise, bu “bir paket mek- tup” ne? Kimden? Nereden? Sevgiliden beklediği mektubu al mak için postrestant dairesine ko şan, toy - başı gökle, ayağı yer- de, - bir genç gibi postahanenin yo Junu tuttum. Elime tutuşturulan mektup pa- ketine baktım; zarfların üstünde- ki adresler, makine ile yazılmıştı. Zarfın arka tarafinda, gönderenin adresine gözüm ilişince, kafamın i- çindeki kördüğüm çözülüverdi. Mektupları gönderen, benim, çok eski-bir- arkadaşımdı. Onunla bir meklente. bir sınıfta, bir sıra- da, yıllarca yanyana oturmuş. hat tâ fırsat buldukça, okumuştuk ta. O. tarihe, yani masula merakli dı; ben, - Allah sizi inandırsın! - riyaziyeye heves ediyordum. Mek- tepten çıkınca, o, içtimaiyat âlimi oldu, ve uzun tetkik seyahatlerine çıktı. Ben de, masalcı oldum. O, yıllardanberi, uzak doğuda, evlenme kanunlarını tetkik ede- rek dolaşıyordu. Bundan tam üç sene önce, ona, bir meküp yaz- miş: “Kırk yaşına geldim. evlenmek istiyorum. Bana, öğüt ver!" de- miştim, O, böhim maktubumu ahır almaz cevap vermiş; fakat, uzun yollafdan gönderilen mektuplar, şu rada burada birikmiş, nihayet - te- sadüfün işi yok! - İstanbul posta- hanesi mevrude dairesinde topla- mivermiş. Onun öğütlerinden istifade ot- mek, bugün, benim için kabil de. gl. Gelgelelim, evlenmek niyetin lerden mahrum etmek istemedim; aynen aşağı sütunlara geçiriyo- rum: IBİRİNCİ MEKTUP) B âna, evleneceğini yazıyor- sun. Nasıl bir kadınla? Bil miyorum ki, sa- na kestirme bir cevap vereyim. Ci Alacağın ka- N dın; kızım, dul mu? Genç mi, yaşlı mı? Güzel mi, çirkin mi? Zengin mi, züğürt mü? Sonra, sen, ne niyetle, ne maksatla evleniyorsun ? Para için mi? Rahatın için mi? Yoksa severek mi? Sana varacak kadın veya kız da, ne niyetle, ne maksat- la evleniyor? Ve sana, ne ni- yetle, ne maksatla varıyor? Ben, bütün ihtimalleri düşüne- rek, iyi ile fenayı ayni kefede tar tıp inceden inceye hesap ederek, #âna, bu mektubumu yazıyorum. Şayet geçici bir istek değil de, ger çekten evleneceksen, şu öğütlerim kulağında küpe olsun: de olan birçok bekârları, bu öğüt- , İ YAZAN: Mahmut Yesari .....a E vlenme, bir piyankodur, der ler. Çok bayatlamış bir söz- dür amma, çok doğru bir Söz- d dür. Bir gişeden, bir çok biletler arasından birini seçer alırsın, Ki mi insan, numa» ra seçer, kimi körlemeden alır. İ- kisi de &yni sons varır. Seçerek, yahut körlemeden aldi- ğını farzedelim. Numaran “9099” dur. Büyük ikramiye “9998” e çı- kıverir. Bir numara farkla! diye talihsizliğine yanarsın. Halbuki pi yankodea “9999” la “9998” arasın- daki fark, rakam farkı değildir, talih farkıdır; “9999” la “9098” a- rasındaki fark, “9999” un “451” ve yahut “4287” arasındaki uzaklığın aynıdır. Çünkü talih, sira gözet- mez Beğenerek, secerek alırsın. ve günün birinde, tek numara farkla yanıldığını anlayıyerirsin. Mesut olmak istersen, büyük ik- ramiyeyi di inme, amoörtiye Tağı ol Çünkü, evlenmelerde, da y zün önündeki birçok hakikatleri, hayalimizle işleriz, değiştiririz. Gü nün birinde, hakikat, kafamıza bir balybz gibi inince, apişr kalırız. Mesut insanlar iç ha yale kapılmıyanlardır. Kadınlar da, erkekler de, biribirlerini, oldukları gibi görmeye, kabul etmeye, her nedense, bir türlü imize kurban gideriz. la deği yanaşmazlar. Sevgilerimizde de, sevdiklerimizde de bu, böyledir. Çok güzel sanup ta, sonra çirkin bulmaya başla- ma. Az güzelden, güzelceden tut- tur, güzelde karar kıl. Çirkinmiş sanıyordum amma, güzelce imiş ! kanaati, iyi geçinme sırrının altın anahtarıdır. lacağın kadın; kız mı, dul mu? Öyle kızlar vardır ki dula benzerler. Onlar talihin du larıdır. Bu, ne- di 3 ye (benzer bi tir misin? Satı- lamayıp ta tek- rar fırına verilen simitlere. İlk fırından çıktıkları za- man yenilince, fırın arkadaşları gi bi tad verecek olan bu kısmetsiz- ler, tekrar fırında tav edilip te çı- kınca yine sıcaktırlar amma, ih- mal, onları ucuzlatır. Mahalle bakkallarının camekân- larinda güneşe bırakılıvermiş rakı şişeleri vardır. Şişenin üzerindeki etiket gibi içindeki meyi de sara- rır, anason bozulur, ispirto acıla- nır. Tapası açılmadığı halde, dur- dukları yerde ekşirler. Öyle dullar da vardır ki gonca güller gibidir; tazelikleri uzun sü- rer. Ortancalara hiç dikkat etmedin mi?: Gölgede büyür, serpilirler, güneşe bırakılırsâ, solar ve kurur- lar. Dulların, hâtıraları vardır; diye bilirsin. Genç kızların da hatırala- rı olmadığını iddia edebilir misin? Eter, ince düşünecek olursan, ha yaller bile, birer hâtıradır. Umdu- ğunu bulamıyan genç kızın yarışı ile geçmiş günleri anan dulun ya- nışı, ayhi şey değil midir?. Yeter ki biribirinizi anlayınız, seviniz ! Alt yanı boştür. Jacağın kadın; genç mi, yaşlı mı? Bu, senin yaşına göre ölçülecek bir me — seledir. Yalnız, şunu bil ki genç ik ve yaşlılık, karaktere göre değişen bir kıy- met, bir kuvvet- tir. Yaşlılardan daha ağır başlı gençler, gençlerden daha havalı yaşlılar vardır. Yaşına göre hare- ket etmeyi bilen kadın, ne kocası- ni gülünç eder, ne de kendisini. Gençliğini bir koz gibi kıran gençle; yaşlılığından utanan yaşlı kadının zekâlarını, ayni miliğram- larla tartabilirsin. Genç mi, yaşlı mı?. Bunu seç- mekte, senin karakterin de rol oy nayacaktır. Seni seven ve senin de sevdiğin kadının yası yoktur. lacağın kadın, güzel mi, çir- kin mi? Evlilik hayatında güzellik, benzer. İştah a- çereze “£ ama, »yurmaz, can Bun- dan başka, gü- zellik, bakan göze güre değişir, B; kışların da, niyete, zevke; anlayı- şa, hattâ tahsile, terbiyeye göre de Hişeceğini de aklından. çıkarma! Güzelliği ile öğünen kadın; çirkins Jiğini bilmiyen, bilmek istemiyen kadın kadar soğuktur. Bir tabii İlik, bir de yapma güzellik, vardır. Bu asırda ikisi de sökmez. İkisinin ortasını bulabi- len kadın, güzeldir. veslemez. Karının güzel olması, hem fenadır. İyidir; günkü, ona baktıkça gözün, gönlün açılır. Pe padır; çünkü düşman kazanırsın. Şunu da iyice belle ki, bir kadı- nın çirkinliği, namus hem iyi, için bir ga- ranti değildir; güzelliğin de aşifte liğe sebep olmadığı gibi, Alımlı, şi rin çirkin; donyağı gibi soğuk gü- zolden üstündür. Zekâ güzelliğini de unutma. Aklında olsun, ahmak güzele daha güç tahammül edilir. o 74 engin mi, züğürt mü? Zen- ginlik te, züğürtlük te bir kadın için ne bir Z meğiyet.ne de bh 6G kusurdur. * Çins JS gene zengin, gö- 7 zü fok fakiri mat edemez. Varlık bariştir rır, yokluk dövüştürür, derlerse de pek kulak asma! Deveci ile ahbap olan, kapısını büyük açar. Eğer gelirin, karının parasi ile denk değilse, evlenme. Karının pa Tasını yemesen de, “yine şüpheli gözle bakılmakta kurtulamazsın. Gözü aç fakiri de doyüramazsu Alacağın kadında arayacağın zen- Binlik, gönül zenginliği olsun. İki niz de, ömrünüzün sonuna kadar sıkıntı çekmeden yaşarsiniz! “Sen, ne niyetle, ne maksatla ev leniyorsun? Para için mi? Raha- tın için mi? Yoksa severek mi?” Gelecek mektubumda, bünler hakkındaki düsüncelerimi vazses am. BOZÖYÜKTE; İnönünde Tarihi Tetkikler Bözöyük, (TAN) — Ankara tarih dil, coğrafya, fakültesi antropoloji ehstitüstü direktörü Türk tarih kuru. mu üyesi profesör Bay Aziz Kansu, maiyetinde bir kaç asistanile birlik. te İnönü nahiye merkezine gelmiş in. lerde ve civarında kablettarih zaman İara ait araştırmalar yapmaktadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: