24 Eylül 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

24 Eylül 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ME e NY 1 mg — 4 .- VAKIT 24 Eylül 1930 Sarı kâğıtlar! ÇŞarbayrak gibi sarı kâğıt- ların da birer tehlike alâ- meti olduğunu öğrenmek fay- dasız bir hafıza yükü sayılmama” hdır, Evinize girince, kapının al- tımdaki aralıktan sürülmüş sarı kâğıtlar varmı, yokmu diye dik- kat ederseniz fena olmaz. Ben bir kaç zamandır artık âdet edindim, Karanlık bile olsa düğ- meyi çevirir etrafı. şöyle bir araş- tırırım. Terkos, havagazı, elek- trik hulâsa hayatı kolaylaştır- mak için teşekkül ettiklerini id- dia edn bütün şirketlerin ihbar- nameleri hep tehditle biter; Tah- sildarımıza parayı teslim etmez- seniz şöyle yapar böyle ederiz. Bir şirketin hakkıni istemesi doğrudur. Doğrudur amma, bu tahsildar efendiler, canları iste- digi zaman geliyorlar. Onların canları para toplamak istediği gün, ya bizim canımız da gez- mek istemiş, yahut bir işimiz çıkmıştır. Ev boştur. Tahsildar efendi gelir, bulamayınca tehdi- di basıp gider. Şirket eger mu- Kavelelerinde her ayın ilk veya falan günü tediye zamanlarıdır, dese ihtar da bir dizgin tazyikı, bir tecavüz eziyeti duyan titiz insanlar evlerinde oturup bek- lerler. Şirketler bunu yapmıyor, sonra da kendi kusurunun ceza- sını karşısındaki masuma yükle- mek insafsızlığından çekinmiyor. Bunlar, yalancı kumpanyalar- “dır, hareketlerindeki © yalçınlık canımızı sıksa bile, içimizi yara- lamıyor. Fakat ya hükümetin tebliğlerine ne diyelim? Onlar- daki ifade daha keskin. Meselâ işte dün ben bunlardan bir ta- nesini alınca şaşırıp kaldım. Bu sarı kâgıdın başında şöyle bir kayıt var: “Vergi mükllefleri için şifahi tebliğ makamına kaim olacak ihtar varâkasıdır.,, Sonra böyle devam oadiyor: “ Musakkafat vergisinden mükellef olduğunuz taksitleri vermediğinizden de- leyı, tahsili emval kanununun mevadı omahsusası oahkâmna tasfikan on güne kadar tediyci deyn etmediğiniz takdirde haciz muamelesinin yapılacağına dair bngün asılan deftere dahil bu- lunduğubuz teblig olunur. ,, Ih- tar, dünyanın her tarafında bir cezadır ve ceza bir cürme tah- sis edilir. Hangi günalımız için buna katlanacağız. Ben temmuz nihayetine doğru borcumu ver- miştim. Ondan sonra hiç bir ihtarname almış ve aldırmamış değilm ki ihtar cezasına lâyık olayım. Şirketler yabancı müessese- lerdir, fakat itiraf etmeli ki on- ların sarı kâğıtlarında bu dü- “rüşt üslüp yoktur. Kendi bünye- mizden çıkan idarenin bu hare- keti, bizde dost elile açılmış yaraların derin ağrılarını veriyor vergi ağır da, olsa vatan yükü- dür diye seve seve taşırım. Fa- kat hiçbir sebep yokken, sarı kâğıtlarda, bilmem hangi defter lerde batakçı gibi teşhir edilmi- ye ram olamam. Seyyak sir bir cemaat haline koyuyordu. Tay- Tolerans! rak on dokuzuncu asırdan bahseden bir sol adam... Bir muharrire şöyle bir hi- kâye anlatmış: — 1892 tarihinde İngilterede idim! 6 vakit amele fırkası yok gibi idi. Bu ifırka mensuplarmıdan biri âyan azasın- : dan bir Lordun malikânesinde çalışan işçiler arasında propaganda yapmağa gitmiş. İşçileri toplamış. Tam nutkuha başlamış, bir O yağmur, bir yağmur. Halk dağılmaya başlamış. Bunu gören lort haber göndermiş “Gelsinler, nutuk- larında devam etsinler... demiş. Amele meb'usu işçilerle birlikte şa- toya girmişler. Nutuk orada söylen- miş Ve propaganda bittikten sonra madam: “Yoruldunuz, şimdi bir çayı" mızı İçmez misiniz?,, diyerek adamacğı- za bir de çay ziyafeti vermis. İşte siya si terbiye buna derler ve biz fırka kav- gasını böyle anlarız. Ağaoğlu Ahmet Ber, İngiliz töleran- sına hayran... amennâ... Vakıa. bizim şatomuz yok amma, mu- ihaliflere meb'us çıkaracak Gümüşha- nemiz var, Biz onlara çay ziyafeti vere- miyoruz amma, müntehibi sanilerimiz onlara rey veriyor, A efendiler sizin hangi liberalinizde bu kadar tolerans vardır söylesinize?.. Taymis beğeniyor 'Taymis bir makalesinde, İsmet Pa- şanın gârp devletlerile kâfi derecede münasebat tesis etmediğinden ve yeni fırkanın bunu yapmak İçin teşekkül! et- tiğinden memnuniyetle bahsediyor. Vah zavallı fırka seni kimler sevi- yor? Ve niçin seviyor? Bilir misiniz İngiliz, emperyalist Taymis kimlerden hoşlanir? Şark mes'elelerinden bahse- derken hoşlandığı adamlar şunlardır: Vahdettin, Ferit Ps, daha evvel Kâ- mil Pş. Mısırda kıral, Hindistanda A. gahan, İranda ahuntlar, Çinde Çin kay Şen “bu isim üzerinde tevakkuf ediniz, çünkü bu çin jenerali Çinde derebeylik- le ve büyük arazi sahiplerile döğüşür- ken Taymis ve İngilizler onu sevmez- lerdi. İngilizlere dost olduğu zaman- dan, yani İngiliz kapitülâsyonlarını ka- bul ettiği, gerilediği günden beri Çin Kay Şen İngilizlerin ve Taymisin dos- tadur, Taymis, istiklâl harbini yaparken Türkiyeyi sevmezdi. Kocaman bir cidal yaptık, ve cidalimiz insanlığın ileri hamlesine tesir yapan bir hareketti. Taymis inkılâbımıza göz yumdu, iyi iş- lerimizi çürütmek için derhal sütün- lar doldurdu. Biz demokrat, o emper- yalist kaldıkça bir kazanda kaynasak anlaşmanın imkânı yok. Ona hoş görünmek için ya bir çuval altıma çöllerin hürriyetini satan bir be- devi şeyhi, yahut manda, manda diye İnliyen vatan komisyoncusu olmak lğ- zımdır. Orkan, elinde bir demet mızraklı il *, belindebir muskal hacıyağı, ©- muzlarında şer'i şerif cüppesi ile in- sanları karşdar. Ve İngiliz gazeteleri bu adamları, dostumuz, şarlun büyük adamları, diye methü sena ederler. 908 inkrlâpçıları İngilizleri memnun edemedi, Taymis oyları hoş görmedi. Çünkü inkilâpçı idiler. 31 martı Tay» mis beğendi çünkü mürtecidi, Taymis hürriyet ve itilâfı beğendi çünkü o mem! leketi haraç mezat satıyordu. 23 nisanı Taymis beğenmedi. Çünkü o bize demokrasiyi getirdi. 'Taymis Sevri beğendi, çünkü o bizi e mis Lozandan memnun olmadı. Çünki Lozan hür bir memleket yarattı. İngi- lizler yeni harflerden memnun değil! müslümanerklar Kur'an yazısını unu- turlar da günaha girerler diye... Taymis bir makalesidne, İsmet Pa- Piyerletinin Türkiyesi mahvoldu diye diz döğer. l Şarkta her inkıliba karşı yapılan suikaste bir genç Morisin parmağı vardır. Taymis Lavrensin dilidir. Lav- rens hudutlarımızda babasının hayrına mı dolaşiyor?.. Bunlarla beraber Taymis serbest fırkadan memnun... Bu memnuniyet bi-| zim için ve onlar İçin bir işarettir. Yeni fırkayı sevmediğimiz onların hürme- tinden, samimiyetinden emin olmadığı- mız için değil, inkılâbı çok sevdiğimiz için. Bırakmız bir az da vesveseli oallım çünkü Taymis onları beğeniyor. 5.E J Karileri mektupları Ağzını açtın m en yakm tarih ola. Himayei eşçat cemiyetiniu teşekkülü münasebetile Hübümetimizin son senelerde ağaç ve ağaççılığa verdiği ehem- miyet şükranla (o karşılanmağa lâyıktır. Başvekil Ismet Paşa Hazretlerinin bimayelerinde ve Izmir meb'usu Rahmi beyefen- dinin riyasetlerinde (| teşekkül eden himayei eşçar cemiyeti de bunun bahir bir delildir. Mem- leketimiz hakikaten bu himaye- ye çok muhtaçtır. Temenni ede- lim ki cemiyet proğramını tatbik- te, hedeflerine yetişmekte mu- vaffak olsun. Yalnız, bu bususa sit bazı samimi endişelerimizi söyelemekten de men'inefs ede- medik. Meşrutiyetten sonra bu vadide | çok şeyler yapılmak istendi, bir sürü neşriyal, sayısiz ağaç bay- ramları, bir çok emek ve yekünu binlere varan masraflar yapıldı. Meşrutiyettenberi . bu yapılan şeylerin yüzde biri müsbet bir netice vereydi bugün mülkümü- zü oldukça yeşil (| görecektik, Hele Ankaranın Merkezi Hükü- met olduğundan beri dikilen ağeçların - itiraf edilmeli ki yüzde an hatta daha fazlası heba oldu. Elimize geçen Himayei Eşçar cemiyetinin (ağaç bayramı tali- matnamesini) dikkatle (o okuduk ve gördük kü kusursuz denebi- lecek bir şekilde tanzim edil miş ve lâzım gelen şeyler düşü- nülmüş. Fakat, asıl olan mühim tatbiki (ociheti (Okalmıştır Oki acaba bunu hangi mutahassıslar temin edecek? Bu; memleketimizde ağaç- kle Mill bulunanlar sie lin parmaklarile o sayılabilecek kadar azdır. İşte bu azlıktır ki bunca emek ve masrafların bo- | şa gitmesine Sebep olmuğlur.. Bu gibi işlerle şimdiye kadar ziraalçilar meşgul olmuşlardır; ve maalesef pek çokları muvaf- fak olamamıştır. “ve muvaffak olmamakta zerre kadar suni ve tefsirleri de yoktur. Medeniyet alemi çok vâsi saha olan Zira- atçilikle, Bahçıvanlığı birbirinden tamamile ayırmış ve ancak bu suretle muvaffak olmuştur. Ka- naatimce ağaç (bayramlarından ve saireden evvel bahçıvanlık tan anlar unsurların yetiştirilme- si ve sonra işe başlanması lâ- xzımdır. Bu hususta (o Macarları kendimize örnek ittihaz edersek şimdiye okadar yapılanlar: - ber taraf bir çok fuzüli masraflar- yarım asır evveline gelinceye kadar Macaristanda da bahçıvanlık mektepleri “ve mu- tahassısları yoktu, Bu işler aynen bizde “eğe ibi ziraatçilere gördürülürdü. larda bir çok himaye cemiyetleri, ağaç bay- ramları yaptılar, didindiler, ça- lıştılar muvaffak oldular. Hasta- lığı kökünden halletmek lâzımdı. Bunun devasıda bahçıvanlık mek- tepleri vücuda getirmekti. Bah- çıvanlık m ri vücuda ge- tirmek oldukça kolay, fakat on- lara boca bulmak zor idi, bir çok fedakârlıklarla (o bununda çaresini buldular. Masraftan ka- çınmıyarak Almanyadan malö- matlı hocalar getirdiler ve ken- dilerine zırant mektebinin zeki çalışkan mezunlarından Alman- caya aşina muavinler buldular. Her şey hazırlanmış ve makine işlemeğe başlamıştı ve neticesi olarak da Macaristanda bir yüksek (o ve mütcaddit tâli ve ilk bahçıvanlık mektebleri tees- süs etmişti. Bu ecnebi hocaların yerine peyderpey onlardan iyice istifade temin eden muavinler ve mektebin en iyi mezunları e gm A ye KIZIL ei GÖMLEK Isa geri dönerde Muhammet ö geri dönmez mi ? Sebe oğlu bu müthiş sulkasdı tertip ediyorken, bizzat islâmiye- tide ihmal etmiyorlardı. - Çünkü onun bu yıktığı bir takım akide- leri de ona aşılıyor ve bunlarla onun da mahiyetini değiştiriyordu. Onun malsumiyet akidesinin bedefi bundan ibaretti, Sebe oğlu bu yabancı ve müs- lümüanlığın bıktığı akideleri telkin ediyor, bu dini akidelerle siyasi propagandasını kuvvetlendiriyor- ken üçüncü bir adım atarak, maksadına varmak istedi. Bunun için yeni bir akide daha uydur- du ve bu akide ile laraftarlarnı tecavüze geçirmeyi istihdaf etti. Sebe oğlunun içinde bulundu- ğu muhit, yani Mısır muhiti, islâmiyetin intişarından evel bı- ristiyandı. kendisi ise Yahudi idi. Yabadilerin en eski zaman- lardanberi itikatları bir meshe- bin zuhür edeceği ve onları kur- taracağı idi. Yabudilerin tarihi, bir sürü mesheplerin macerala- rile doludur. Hazreti İsadan sonra bu itikat bıristiyanlara da geçti. Onlar da İsanın yer yüzüne tekrar odöneceğine (O inanmağa başladılar. Sebe oğlu bu yarı Yahudi, yarı hıristiyan akideyi maksadı için çok muvafık gördü. Bir gün adamlarını topladı ve onlara sordu: — Siz İsanın biliyor musunuz lepsi : — Biliyoruz! dediler, Sebe oğlu devam etti: — İsanın geri döneceğini bi- liyorsunuz da Muhammedin 4 döneceğini bilmiyor musunu: — Hayır, bunu duymadık. — O halde bilinizki Muham- mette geri dönecek ve düş- manlardan intikamını âlâcak. Ne zaman mı dönecek diye s0- ruyorsunüz ? Biliniz ki çok ya- kında dönecek! dediklerini yap- mıyanları, (o vasiyetlerini yerine irmiyenleri kılıçtan geçircek, mile ondan evel gelenler onun vasiyetini: ayaklar altına aldılar. Onun asıl varisini hak- kından mahrum ettiler. Muham- ye döneceğini met, yarın geri döner dönmez, bunu hepimize soracak. Niçin hainlere, mütecavüzlere baş eğ- diğimizi, niçin bakkı sahibine edecek ? O zaman ne cevaj vereceğiz ?.. Nedamet ettiğimi, zi mi söyliyeceğiz. O zaman ne- damet faide vermez. Bu hesap sanar sansa sare seren ven anma kaim olmağa başladılar. Beş altı sene içinde mektep- lerde ecnebi eser bile kalmadı. İşte bugün tamamile bağlık bah- çelik bir halde bulunan ve ha- rice mühim mıktarda fidan sev keden Macaristan bu suretle muvaffak oldu. Bizim de aynen bu usuli takip etmekten ve vakit geçmeden bahçıvanlık o mektepleri tesise başlamaktan başka hiçbir çare miz yoktur. Yoksa yapılan bü- tün masraf ve emekler haba olduğu . ve olacağı gibi ağaç bayramları manasiz bir eğlence- den himayei eşçar cemiyeli de mutantan bir teşekkülden iba- ret kalır. Dıptomalı bahçıvan Celâl ünde iki şeyden biri gö urtuluş veya husran! o kurtu'anlara ne mutlu |,. aci uğrayanlarsa azabın en ş düçar olurlar. Siner, SE kurtulacak yagâne 2 ge çünkü hakkı anlamış, on ir rede olduğunu görmüş “ yorsunuz. Fakat hakkı om ve tanımak kâfi değildir... yerine getirmek lâzımdır. için hepimiz kalkıp i yapalım. oMubammet, Yö tekrar geri döndüğü zama açık alınla cevap vi * çi için kıyam ettik, diyelim. hepimiz onun kılıcile ar hepimiz en büyük felâket€ © rarız. adamlarını iyice tehyiç Herkesin kalbine derin bir ku sindi. Demek ki Mehmet te, neceğine inandıktan sonr# dan daha çok büyük, dabs kuvvetli bir peygamber Muhammedin döneceğine ö neceğine inanmak daha olurdu. Bu tahakkuk : Hazreti Muhammede cevap mek ne kadar müşküldü. ni fikirleri hemen hareket çirmeyi istihdaf ediyorlardı” fikir, onları silâha Onları Sebe oğlunun önüne sevkedecekti. b Sebe oğlu her şeyi tan sonra süikastinin kısmile meşgul olmağa EE Hi a si cekti areket başın kadar nasıl idare edilecek © hangi neticeye varacaktı? uri Sebe oğlunun adamlari Bunu yaptıktan sonra kalaydı. Çünkü Emeviler bu hazmedemezlerdi. ve bundan dahili harp lardı. Onun için Osmanın den sonra, tabii ahval ve dahilinde en kuvvetli senin vasiyetini yerine g€ Sebe oğlunun bu sözleri: gibi, geri dönecekti. Isamf * inanılmasın?... Bilâkis onu si Sebe oğlu taraftarları b8 tacak ve tarihi bir İmüsellâh kıyam ne şekilde ei tiğimiz fikirleri tetkit of” ken o da bu. işleri : du. Onun fikrince yal iş, Hazreti Osmanı gi lar mukabil bir taaruza en Zübeyrin değil miş inim iş başına geçmesini ehemmiyet vermeli idi? li Bu da olduktan sonra sım sıkı sarılmak, onun d3' kendi odavalannı birli ondan ayrılmıyacak bir yak çer Tİ) Hezreti Zübeyrin hazreti dan sonra davlet riyasetine namizei rüldüğünü tepat eden birçok deltii “ef Hunların “en mühimi şudur. Bi Medineyi. Rusf kastalığı isti uye Hazreti Osman da bu. hastalığı onun da herkes. gibi burnunda oem kan boşanmıştı. Bu sırada hazreti “ş nın ölmesi ihtimaline mebni derle ik setine kimin geleceği mevzu bal“ pi fikirler hazreti Zübeyir üzerinde de N mış, hazreti Osmanın kendisi “ fikri tasvip etmişti. İman Ahmedin Müsnedinde” dair mühim malümat vardır. ş gelmek lâzımdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: