24 Temmuz 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

24 Temmuz 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—- 1(— VAKIT Buğday koruma kanununun tatbikatı e (Başmakaleden devam) Yunus Nadi Beyin bu müşahe » desi Soma mubhitine munhasır bir hadise midir? Yoksa daha umu - mi ve şümullü bir mahiyeti haiz midir? Bu nokta bir kerre tetkik ve kontrol edilmek lâzımdır. Yal- rız hadisenin şekline göre akla yakın bir ihtimal olduğu da şüphesizdir. Bunun için Ziraat Bankasınm satın almalarını her tarafa müessir olacak surette ço- ğaltmak, tabit almacak tedbirle - rin başında gelir. Fakat bizim buğday koruma ka- nununun tatbikatı bahsinde naza! yı dikkate almacak daha mühim hadiseler vardır. Bu hadiseler, şehirlerde ve şehirlere civar yz mevkilerdeki değirmenlerde alı - İ nacak rsim namına halktan para çıktığı halde bunun hazineye gir- mediğini göstermektedir. Buğday koruma kanununun e- sası malümdur: Şehirlerde olan balkın istihlâk ettikleri unlar de - ğirmenlerde üğütüldüğü sırada bir miktar resim alınacaktır. Fa - kat bu resim köylülerin kendi ih- tiyaçları için köy değirmenlerin- de öğütecekleri unlara şamil ol - mıyacaktır. Yalnız bazı köyler vardır ki şehirlerin civarındadır ve kendilerine mahsus köy değir- menleri yoktur. Bu köyler buğ daylarını şehirlerde ve şehirlere civar olan mevkilerdeki değirmen lerde üğütürler. İşte buğday kae- nunu Büyük Millet Meclisinde müzakere edildiği sırada bu tarz- da şehirlere yakın olan köy aha- “inin üğütecekleri unlardan re - sim alınıp alınmıyacağı münaka- #a edilmişti. Maliye Vekili Fuat Bey, bu gibi köylülerin kendi ih - tyaçları için üğütecekleri unları şebirlilerin unlarından ayırmak mümkün ileriye sürerek şehirlerde. ve şehirlerin civarındaki değirmenlerde üğütü- len unlar kime ait olursa olsun bilâ istisna resim alınmasını tek - lif etmişti. Fakatbu teklif müza- kere neticesinde kabul edilmedi. Azanm ekseriyeti: “Mademki şe- hirlerden uzak olan köylüler buğ- day koruma resmi vermiyorlar, nedendolayı şehirlere civar olan yerlerdeki köylülerden almalı?,, Mutalâasiyle rey ve karar ver- J di. Kanun da bu rey ve kara göre| çıktı, Şimdi, bu vaziyetin neticesi şu- dur: Şehirlerde ve şehirlere ci - var olan yerlerdeki değirmenler - de kendi ihtiyaçları için un üğü - ten köylüler vergiden istisna edil- miş olduğu için şehirler ahalisin mühim bir kısmı kendi buğdaylar rını köylüler vasıtasiyle değir - menlere göndermektedir. Bu su- retle onlar da köylüler gibi resim vermekten kurtulmaktadır. Ya - iniz köylülere bu işi gördürmek için bir miktar para vermektedir. Diğer taraftan bazı şehirlerde g€- ne resme tabi olmak lâzım gelen kimseler, istihlâk ettikleri unları doğrudan doğruya şehir değir » nenlerinden tedarik etmektedir, bu suretle gene buğday koruma res - mi alınamamaktadır. Yalnız köy değirmencilerinin o kazançlarına hizmet etmektedir. Maze bağlar koruma resmi vlan değirmenler- 24 TEMMUZ 1934 Ben, Isaya el kaldırmadım! Isa, bir çocuktur. Onu dövdüğü iddia edilen Hasan ismindeki genç “ Dövmek istesem, başka adam mı yok?. Bir damlacık çocuğu niçin döveyim!,, diyor Sultanahmet ikinci ceza mah- kemesi, çeşme başında olan bir; hadisenin davasına baktı, | Dava edilen on altı yaşında Ha-| san isminde bir genç.. Davacısı bir değil, üç kişi... İsa çocuk, Ha-. lil ağa, Hamide Hanım.. Daha doğrusu, asıl davacı iki kişi. Bunlardan Halil EF., İsa çocuk namına davayı açmış. Babası sı » fatiyle.. Hamide hanım da doğ - rudan doğruya kendi hesabma da-| vacr... Çocuğun davacısı babası sizl beraber, küçük (İsada mahkemeye geldi. Çünkü, iddiaya göre dövülen o.. Fakat, o, hep susuyordu! İsa çocuk, çeşme başında dö- vülmüş. Çocuk on yaşında.. Bu kadar küçük bir çocuğu, ağabeysi yerinde Hasan niçin dövmüş?... Orası belli değil.. Her nedense kızmış, dövmüş. İddiaya göre. Yoksa, on altı (yaşındaki genç “Evet, dövdüm !,, yollu bir itirafta bulunmuyor. (Bilâkis, şiddetle reddediyor: — Hayır, damlacık çocuğu ne yim?. Dövecek başka Bugünkü Muhakeme | “Milliyet,, gazetesi aleyhine be- lediyenin açtığı manevi şahsiyeti tahkir davasiyle vali ve belediye reisi Muhittin Beyin açtığı haka- ret davasına ait muhakemeye, bu- gün devam olunacaktır. Bu davaya, İstanbul ikinci ceza| mahkemesi bakıyordu. İkinci ce- za tatilden istifade ettiği için, bugünkü muhakeme, üçüncü ceza mahkemesinde geçecektir. Bugünkü celsede iki taraf ve - killeri: yazı ve sözle idida ve mü- dafaalarını bildireceklerdir. Bun- dan sonra müddeiumuminin mu - talâasını hazırlamak üzere dos » yayı tetkika alması muhtemeldir. dövmedim. Bir diye döve- adam mı aaa una nAnnArAAA 00000 aran miş unlar bir çuvala doldurulduk- tan sonra ağzı mühürleniyormuş, sonra çuvalın dibi delinerek unlar boşaltılıyor, ayni delikten resim; verilmemiş unlar tekrar tekrar, doldurulmak ve boşaltılmak gibi şeyler oluyormuş. Bunun yanmda üğüttüğü buğ - dayın resmini vermek istiyen mü- kelleflerin de resmi ödemek için para bulmakta güçlük çekmesin - den ve bunun hemen her hafta tekerrür etmesinden bası! olan w- mumi rahatsızlık başkaca şikâyet mevzuudur. Bütün bu rivayetler buğday ko- ruma kanununun tatbikatı üzerin- de alâkadar olmak lüzumunu gös“ teriyor. Önümüzdeki teşrinisa - niye kadar geçecek müddet kanu- nun bir tecrübe devresi olacaktır. Hakikaten bu kanunla tahmin e - dilen varidatın alınıp alınamıya - cağı, $u veya bu tarzdaki suüisti - mal şekilleri ve ihtimalleri daha iyi anlaşılacaktır. Ondan sonra bu kanunun Millet Meclisinde ye- iki lâzım gelecektir. yaştan k Çöşme a el yok, dövmek istesem.. Ben, kimse- yi dövmek istemem ya. Ne ise iş- te! — Çeşmeden su alırken falan öfkelenip de çocuğu itmiş, “Çekil ayak altından!,, diye elinin tersiy- le falan olsun bir yerine vurmuş olmayasın? — Hayır, hayır! Ben, İsaya el kaldırmadım! — Doğru söyle! — Doğru söylüyorum, bey! Hasan efendi, “Sözüm söz- dür?,, diye söylediğinde ısrar etti, Buna karşı İsa çocuğun babası Ha- Wil efendi:: i — Hayır, dedi. Doğruyu söy- lemiyor. Hiç işine gelir mi doğru- yu söylemek! İşin içinde ceza var! — Sen otur yerine, Halil efen- di. Seni evelce dinledik. Sen söyle davanı, Hamide Hanım? Hamide hanım, kucağında vr yaklıyan çocuğunu dizinde hopla-İ tarak, o oturduğu sandalyadan| kalkmağa davrandı. Bu sırada Halil efendi söze karıştı: — Hakim bey, hanım bilmezi Türkçe,.. bilir Arapça yalnız... — Kaç senedir burada oturu- Ucuzluk Şehrimize gelen hakim seyyahları artırıyor İstanbul bir noktadan son za» manlarda işlek bir seyyah .. halini almışlar. Birtakım posta vapurlariyle haftanın muayyen; günlerinde muntazaman O seyyah kafileleri gelmektedir. Bu meyanda Bulgar seyrisefa »| in kumpanyası vapurunun hafta »| lik seferleri vardır, “Çar Ferdinand,, isimli vapur her hafta pazar günü Varnadan limanımıza gelmekte, ve Macar, Çekoslavak, Polonez ve Avustur - yalı olmak üzere asgari 200 sey - yah getirmektedir. Pazar günü sabahleyin seyyahlar hemen şehri çıkmakta ve Salı günü O akşamı memleketlerine dağılmak üzere! tekrar Varnaya hareket etmekte- dirler. Şimdi, bu tarifenin değiştiril. mesi ve o seferlerin hiç olmazsa haftada iki defaya çıkarılması dü- şünülmektedir. gelen gezmeğe Gelen seyyahlar, üç gün zarfın- da Üsküdar, Çamlıca, Adalar ve İstanbul abidelerini görebilmekte- dirler. Bulgar vapuriyle o seyyahların sik sık gelmesine sebep; önce Var- na plâjlarının fazla reklâm edil - miş olması ve ucuzluk, sonra İs- tanbuldaki milli seyyah müessese- lerinin, pek az bir kârla seyyah - ları gezdirmekte oluşlarıdır. Bir seyyahın, üç gün; arabası, otomobili tercümanı ve diğer mas- raflariyle dört beş liraya gezdiri - lebildiği söylenmektedir. n hadise, mahkemede : l yor? — Beş! — Beş sene, Türkçe öğrenme sine kâfi gelmemiş demek! — Az bilir, ama yetmez mera- mını anlatmağa... Buna rağmen Hamide hanım, hakim Salâhattin Beyin kolayca anlaşılabilir şekilde sorduğu sual- lere cevap verdi: — Bu, dövmüş benim çocuk.. Bu Hasan, komşu çocuğu... Bizim ev karşısında var evi,.. oturur ora- da.. Çocuk bağırdı, İsa.. Ben de koştum kurtarmağa.. O zaman bana küfretti hem, hem dövdü... Davacıyım ondan! Mahalledeki komşulardan Be- şir çocukla Nuri efendinin karısı Leman hanım ve < komşulardan Samire hanım dinlenildiler, Beşir çocuk, aradan zaman geçtiği için bir şey hatırlamıyordu. Diğer şa» hitler, hadiseyi kismen teyit et- tiler. Hakim Salâhattin bey, muha- kemeyi, onaltı yaşında olduğunu söyliyen Hasan efendinin o nüfus kâğıdını getirmesi için başka gü- ne bıraktı. Kaymakamlar ara- sında değişiklik | Dahiliye vekâletinin o kayma- kamlar arasındaki değişikliğe da- ir hazırladığı liste milli tasdika ik- tiran etmiştir. Ayvalık kaymakamlığına Geyve kaymakamı Hüsnü, Geyve kayma kamlığına Ayaş kaymakamı İhsan Nallihan kaymakamlığına Erdek kaymakamı İhsan, Kızılca hamam kaymakamlığına Ankara eski po- lis müdürü Dilâver, Ayaş kayma» kamlığına Çemişgezek kaymaka- | mı Halit, Gerede kaymakamlığı- na Akseki kaymakamı (İbrahim, Akseki kaymakamlığına — Alâiye kaymakamı Kâmil, Alâiye kayma- kamlığına Bozcaada kaymakamı Hami, Behisni'ye Kaş kaymakamı Edip, Ayancığa Behisni kaymaka- mı Mehmet Ali, Tuzlucaya Ayan» cık kaymakamı Edip, Atikfoça - ya Finike kaymakamı Ali Finike- ye Fethiye kaymakamı — Şevket, Hasankaleye Diyalin kaymakamı Halit, Osmaneliye Avanos kay - makamı Ragıp, Seferihisara Hu - kuk mezunu İhsan, İnegöle Kı - zıltepe kaymakamı Hâşim, Geli » boluya Emet kaymakamı Niyazi, Emede Saray kaymakamı Raşit, *Çatalcaya Gelibolu (kaymakamı Vasfi, Akşehire Sungurlu kayma” kamı Talât, Sungurluya Mecitö- zü kaymakamı İhsan, Mecitözü- ne Hukuk mezunlarından Fazıl, Termeye Acıpayan kaymakamı Abdurrahman, Ovacığa Terme kaymakamı Hayri, Kemaha Melâz kirt kaymakamı Akif Rahmi, He- kimhana Kulp kaymakamı Mem- duh, Şarki Karaağaca Hâdim kaymakamı Hamza Vedat, Çiçek dağına İzmir mektupçusu Şem'i, Sorguna Demirce kaymakamı Feh mi, Gülnara Tarsus kaymakamı Hayri, Tarsusa Gülnar kaymaka» mı “a Bafraya Havza ke dir, | Iktibaslağ? Türkiye ve elele yürü İran Şahenşahı Hi birlikte memleketimiz€ lan “İran,, gazetesi ba$ Akay Rehnüma, Şah nin Türkiye seyahatleri bul İran konsöloshanesi dikleri nutuk etrafında bir baş makale yazmı meslektaşımız bu yazi hassa şöyle diyor: “— Dünyada hiç bir deşliğin samimi hisleri kadar mutantan de Hazret, iki: memleket şimdiye kadar ola geler rı sadece kendi hükümt sinde halletmiş değil, zamanda her iki kardef rasında samimiyetin di sı için öyle sağlam bir muştur ki, ileride me: bilecek her hangi bir sında Türkiye ile İran e! tek bir ülke halinde cektir. Bir milleti idare ed büyük içtimat hizmeti, ne yakm olan diğer engin itimat, samimiyet şını kazanmaktır. Bun“ Mustafa Kemal Hazr za Pehlevi Hazretleri henkle meydana geti etmişlerdir. İran ile bugünkü vaziyetleri, iki letin mutat münasebeti den çıkmış ve bir “kül, ve ortak bir cephe $i etmiştir. Kendi dilekl wiyederanakkukutu f dileklerdir. Türke teni ğimiz kuvvet, tekâmük bizim de ülkümüzdür. İğ belli olan bir hakikat W da İranın Türkiye ile her yerde omuz başı b rümek istediğidir. İranla Türkiyenin tün Şark kavimlerinin dost ve el ele olarak il lunda beraber yürüme suretle Asyada yeni bir medeniyet güneşin"! cağı ve bu, dünya destekli bir zıman te: ceği şüphe götürmez 9 tir.,, Tetkik seyah Balat hastahanesi Be rü ve umumi hapisan€ * hastahanesi doktorlar” Barbut Bey yarm İtalf* ve tetebbü maksadiyl€ gidecek, bir ay kadn” dıktan sonra dönerek vazifesine başlıyı gun kaymakamı kamı Şevk?” Hendek kaymakamı! kı, Koyulhisara Ve” nan Avni, Sürme! kaymakamı Recep, kimhan kaymakamı ” daya Mustafakemâl kamı Refik, Saray? eski kaymakamlard zunlarından Hikmet Dursunbeye hukuk z kuk müşavirliği nuya sabık Artova çoğ Kadri, BozcaadaY?# Sale” makamı Halit, kaymakamı ay kuk mezunu ve nufu* eli many Ce gübe Kozan z Ferit, Kozana zim su Halil Bevler © Çi i # İŞ te eh en e — İİ e e ma az eb “Sü Mr Bi ——. e ,w

Bu sayıdan diğer sayfalar: