29 Temmuz 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

29 Temmuz 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 — VAKIT 29 TEMMUZ 1934 — seli YAKIT'ın Tefrikası: 2 ISTANBULA GELEN 20 Ölüme Susayan Gönül Mamma Vozan : Selâmi İzzet Nesrin doğruldu: Bu narin, hafif vücutta, bir umma belirdi. Munis gözlerinde | şimşek çaktı.. Mücadele ede- “ek, kendini, yılmadan müdafaz *decekti, Başı yukarda, göğsü gerik, br sma yaklaştı: B ” a, Feyyaz beyle evlen. mek istemiyorum demek, size Arşı hürmette kusur etmek de - #ildir.. Her halde Feyyaz bey de imle zorla evlenmek isteme" Zühnederim.. — Nesrin!.. Rıdvan beyin çeneleri titriyor W. Kızını tehlikede sezen ana * araya girdi. Babası, fena bi balık yapmamak için kendin! Tür tutuyordu. Feyyaz: — Beyefendi, dedi, Nesrin he | himefendiyle beş dakika kor"r Mama müsaade eder misiniz?, Rıdvan Bey, kısa bir tereddü” sonra razı oldu: — Peki, Ve yırtıcı bir sesle kızma hr dr: — Bir çeyrek sonra, cevabır alya geleceğim. Dilferip harımla Rıdvan be tikar çıkmaz, Feyyaz, Ne Önünde' diz çöktü. Gözleri del Yak yalvardı: — Nesrin, seni ilk © gördüğüm e sevdim. Hayatta yeşâne | yegâne saadetim sensin reddedersen, beni istem»- 4, yemin ederim ki ölürüm. öyle samimi — bir acı, Öyle içten gelen bir ahenk var? ki Nesrinin hoşuna gitti. Feyyaz” $ı icinde bir itimat uyandı, i ç eyyazı yerden kaldırdı. Elir de a çekmedi. Kendisini b “e © seren bir adamdan, him: dostluk bekliyebilirdi: > Bana karsı olan hissiniz' ) Mezmadimdi beyefendi. o Filvak N karşı daima nazik ve mülte niz. Fakat bunun bir aşk ol - unu anlamadım. Eğer anla tk im, size ümit vermezdim v ugün bu derece meyus etmi” azdım. Affedersiniz. öp ya tekrar Nesrinin elim Min en, ince (dudaklarında ai ve küstah bir kıvrım yal devam etti: > Bu gün size doğruyu söyle rd, eeburiyetindeyim, Bu bir ü sırrı şerefinize, namu a, vicdanınıza havale ediyc in Sizin karmız olamam, gür skasinn karısıyım. kar e Sahte bir hür > Nesrin Hanım, dedi, kendi! an ize İftira ediyorsunuz. ün Yâz biraz mütereddit v Na saşkm bir sesle: di Bu aşkı muhakkak zihniniz. çize EPÜtüYorsumuz. Bu gelip ge N Ruşen Bey sanatoryomda Sit “stiyemezdi, dedi, istiyemi - m 2 bem zengindir, fakat n, İ Parasız bir p- imren, Buna razı ol. yoktur, benim e ada - di van med de para ge Yor da Ii muayenesiz. otobüs çalışmadığı | i anlaşılmıştır. tirir mesleği. e gözlerinin yaşir| sildi, göğsünü gerdi ve haykırdı: —Ama ben #eviyorum. O da beni seviyor.. Sevgilimin asaleti; zekâsı, serveti ,calışması.. Ben kalben, ve cismen onunum.. Her şeyimi ona verdim. Başını önüne eğdi, biraz kızar - dı, itiraf etti: — Bu aşkın semeresini de, ay- lardanberi karnımda taşıyorum... O içimde kımıldadıkça, aşkım bir az daha artıyor. sevgilime biraz daha yaklaşıyorum... Feyyaz, elini Nesrinin elinde çekmişti. Ahlâksız, sivri bir gözle kızın vücuduna bakıyordu: — Sizi tebrik ederim, terziniz çok mahir.. Bu günahınızı gözler» den saklamanın usulünü pek iy: biliyor.. Farketmek (imkânsız En nafiz gözler, sizin bu h olduğunuzu seçemez.. Ve daha ahlâksız bir tavırla de vam etti: — Buna rağmen güzelim, şunv biliniz, ki ben çocukları pek seve rim., Sizin çocuğunuzu seveceğin de muhakkak... (Devamr var) Mahküm olunca Bir kadın şahitlerden birisini dövmek istedi Eroin satıcılığı yapan ve dün sekizinci - ihtisas mahkemesinde Diem edilen Madam Eleni “demeni inliyelalak a edilmekte olan Nisuya eroin sat - maktan suçu sabit görülerek bir sene hapse, 200 lira ağır para ce- zasıria mahküm edilmiştir. Bu kararı duyan Madam Eleni,| “üç çocuğum var,,. diye hakime! yalvarmış, hakim ise: — Karar kabili temyizdir, de- miştir. Madam Eleni, aleyhinde söyli - yen bir şahit için “kahrolsun,; di- yerek mahkeme salonundan çık - mış ve koridorda rastladığı şahi- din üzerine hücum etmiştir. Fakat bu esnada sarası tutarak baygm bir halde yere yuvarlari - mış, ve yetişenler tarafından te - be edilmiştir. İle eelim iekekeimirteii Istanbulda işliyen otobüslerin sayısı Otobüslere senelik muayenele - ri için verilen mühlet bitmişti. Be- lediye fen heyeti şehirde işliyen bütün otobüsleri gözden geçirmiş Muayeneye gelmi - yen sekiz otobüsün de işlemek hakkı sakıt olmuştur. Şimdi bütün İstanbulda işliyen | otobüslerin sayısı doksan sekize itmiştir. Halbuki bir bucuk sene | evvel iki yüzdü. sail nezaret altında Vapurculuk şirketinin yeni al - mış olduğu Tari vapurunda yapı» lan içki kaçakçılığından dolayı dokuz ay hapse mahküm olan va- purculuk şirketi idare meclisi re- isi Ruşen Bey tedavi edilmekte olduğu sanatoryomda bir polis ve bir jandarma tarafından nezaret altına alınmıştır. ş | taniyan, şişiren, Öfkelenen, DİLİMİZLE: Gazimize bir Tolgay Selâm sana Kurultay Bağrı yanık ulusa en önce sen kol | açtın Öğüt veri her işte ön baş oldun savaştın Karanlığı sen yırttın, Türke ışık sen saçtın Engelleri kaldırdın Amaçlara yol açtin Bize Dumlupuarda Bengi Suyu sen sundun Askerler amaçınız Akdenizdir bu: | yurdun | Kalak, kulak karışık, Avrupaya bir vurdun Yere göğe bu (Çın) ın ne olduğunu | duyurdun Varlığımızı kurtardın, yeni tarih yarattın | Eski tarihlerle de bize bizi anlattın Tekke, Mekke, Medrese, yüz ka- rası nelerse Yasağınla kapaktan, katkanınla ka- lattın Dedin Tarih ile Dil, benliğin dam- gasıdır İçi dışı gösteren, bir kılık aynasıdır Varlığımızın temeli Kültür ile Ben- Yikettir. Muzafferiyet haberi her | tarafta sür'atle yayılmıştı Özbeğliği koruyan, erdemliktir, | erkekliktir. Gökçül gözle en önce sen dokun. | dün yaraya Bilenleri topladın Özdil için Saraya Ulu Gazi seninle, biz seninle öğü- nürüz Senin yüce katında baş keserek | yüğünürüz Özge dilden Öz'dili kurtaracak ku- rultay Bu cankıdan doğacak öz Türklüğe Yum, olcay Selâm: sana; Kurultay yeni doğan önlemdir inn AY, Selâm sana ey Gazi sana candan "ini bin Ohkay Malatya Mebusu Dr. HİLMİ Son kıt'a Kurultay o Marşı olmak üzere bestelenecektir. Bu yazıdaki öz Türkçe sözlerin bugünkü dilde karşılıkları: Tolgay — Manzum welhiye. Kurultay — Şüra, akademi recliz Ulus — Millet. Öğüt — Nasihat, yel göstermek, tnsut, bilgi vermek. Engel — Marla, Amaç — Hedef, Makam Savaş — Mücadele, muharebe, sir. didişme, Dumlu, dunln — Soğuk, serin, Bangl. su — Abıhayat, dirim sıyu, Kalak — Domüz burnu, kibir ve gurur azamet tap- uğraş - laklarımın vaz'u tâvurları, Çın — Hek, hakkaniyet, . kudret Varlık — Mevcudiyet, istiklal, yaşamak hükke * Yumağı yanık — Karam, Katkan — Kati emir, Kalatmak — Tahtip etmek mak, Benlik — Sör; şunu, bilgi ile kendisini bilmek. Kılık — İnsanın İç Yüzü, bilkati, siret), yaradılışı, maneviyatı, Kültür — Bir milletin (Mw, annat ve ma. rifet, hilgi kudreti, mânevi yüksekliği, Özbeçiik — Memleketin. istiktan başma buyrukluğu. Erdemlik — Fazilet, san'at marifet, Sim sahibi olmak, olgunlaşmak. Gökçül — Semavi, kutaf, gök mavi, Bilge, hilem — Âlim, O mütöhsesem, er. bap, Öğünmek — Baenimaiyerek sevinmek, to- meddüb, Kendi kendin! methetmek. Yüce — Yüksek Kat, kıt — Huzur, nezd, yan. «Yüce kat — Yüksek huzuru AN Baş kesmek — Büyüklerin huzurunda baş ağmek. Yüğünmek, yükünmek — Hürmet ve tâ zim İle eğitmek. Örge — Başka, yabaser. Cankı — Şürt, meşveret, tante Yum — Uğur, saadet, meymenet, fk Bar, söküp at- Biri bir başi manelis, tap- Okay — Talan ay — Bedri tam, Kim on dördü, Di Taktir, İki eri vara, vi | | Henüz 22 yaşında İ ze tebrikler Ahrar fırkası reisi Şahın en mü -| him adamlarından ve Osmanlı — | İRAN Yazan: 0 Düşmana mukabeleye başlar bi lamaz ateşi keserek uzaklaştılar. Fakat tam bu esnada bizim aşiret kuvvetlerine işgal ettirmiş bulun duğumuz tepeden üzerimize ates başladı. “Şah seven,, lerin işgal etmesi lâzım gelen bu tepeden gelen ateş| Ateş gittikçe şiddet. leniyordu. Bu arada bir kaç ar- kadaşımız yaralandı. Biz de faz- la beklemeden mukabil ateşe baş- ladık, Fakat vaziyetimiz, düşmü - nm hakimiyetinden kurtulamıya * cağımızı pek âş. ola"; teriyordu.. Bundan cesaret alar İzzetullah Han kabilesinden do - kuz yüz kişi üzerimize hücum et- tiler, Mevkiimizi güç hal ile me hafaza edebilerek son gayretle düşmanı geri püskürtmeğe muvaf- fak olduk. Düşman kırk kadar telefat ve elli kadar mecruh bırak: mıştı, Buna rağmen köydeki mev kiimiz sarsılmıştı. Köyü tahliye bizi şaşırttı. | ederek Kolorun öbür yakasına geç efradımızın manevi kuvvetini kat kat arttir - | tik. Bu musademe mıştı. Elli kişinin üç bin kişiye mukavemet ederek bu şekilde mu: vaffakiyet kazanması halk üzerir de de çok iyi tesir yapıyordu. Musademe bize iki mecruh ve bir şehide mal olmuştu; Kaybet tiğimiz arkadaş, İranda hürriye' uğrunda canlarını feda edenlerir en kıymetlisi Selmaslı Sait Beydi bulunan bu genç, İstanbula gelmiş, Kafkas ic lerine kadar giderek hürriyet fi kirlerini yaymak için bin bir tek likeye göğüs germişti, Sait Beyin cenaze merasim! Hoyda yapıldı. Tekmil şehir ha! kı merasime iştirak etmişti. Istanbula avdet İranda artık kati kararlar ver | meğe ve fili neticeler almağa baş- lamamız lâzımdı, Muzafferiyeti miz Rumiyeye kadar yayılmış, bi gelmeğe başlamıştı İran tahdidi hudut komisyonu re isi ve Rümiye valisi Muhteşemüs. saltana ve arkadaşlarını esir et - mişti, dik. 'Toplıyacağımız gönüllüler - i le kati harekete geçecektik. Van- da iki yüz arkadaş, Trabzon ve Erzurumda 300 arkadaş topladık Bu gönüllüleri Selmasla Tebri; arasına sevkederek Settar Hanla | Bakir Hanı muhasaradan kurtara- caktık. Vanda bu hazırlıklarla meşgul iken bir akşam üstü telgraf çavu İ şu garip bir haber gelirdi. İstanbulda asker kıyam etmiş, Meclisi mebusanı sarmışlar. Mes rutiyeti istemiyorlarmış. Bu vaziyette art:k buralarda du: ramazdık. Doğru İstanbula dör dük.,, İşte, İranda ilk meşrutiyet hare- ” ketlerinde Türklerin yardımı.. *.4 » Mehmet Ali sah, tahta oturdu ğu gün İranın en ücra köşelerine kadar çaksetmek istidadını ve edis d ren 9 Hükümdarları Biz, Selmastan Vana gel -| İ ellerinde kalmakta ve satamamak Niyazi Ahmet Ş — ber meş'umdu. Her ağızdan: — Şahtan memlekete hayıt yok. Bizi aldatacak.. diyordu. Mesele şu idi: Mehmet Ali şahın oturacağı tabt küçük incilerle işlenmiş bü - ük bir tahtir. Sah, bu tahta otur- duğu dakikada vükelâ, meb'u - san, ekâbir ve sefirler salonda | bulunuyorlardı. Sadrazam, kaçar hanedanına mahsus ağır murass tacı şahın başına koymak üzere tahta yaklaştı. Taç, hakikaten büs yüktü, Mehmet Ali şah bir defa ta- ca bir de sadrazama baktı. Fakat lamıyordu. O an'anevi merssimi yapacaktı. Ağır adimlerla tahta yaklaştı. Tacı şahm başmın üze » rinde tuttu. Mehmet Ali şah, alıp başma koyacaktı. Şah, o başının çekeceği ıstırabı düşünmekten o- lacak tacı ters giydi. Bu hal, ha - zır bulunanların nazarı dikkatini celbetmişti. Fakat kimse, hatta sadrazam bile tek kelime söyle - edemiyordu. Fakat, aradan ! dakika geçtikten sonra “şahın bir hareketi bu nahoş tesiri solda sr » miş;. tacı, başmdan ; çıkarmıştı. ran sokaklarında £ dalgalanmıya mıştı. Bunu duyanlar: — Bu şahtan memlekete hayn vok.. Bu tac bu başa lâyık değil b dir, diyordu. (Devam var) A Kürklerini sırtlarında getirenler varmış. susunda teşebbüsata girilmesini istemizlerdir. Kürkçülerin söylediklerine göre tedarik ederek sırtlarında getir - mektedirler. : Kürk aherlar böyle bir yol bul - duklarından kürkçülerin malları tadırlar. Hükümet te bu suretle gümrük resminden ve muamele vergisinden Ziyan etmektedir. ğe 2 Deri velâstik sanayii arasındaki vaziyet Deri ve lâstik sanayii arasında ret odasından seçilen komisyon raporunu hazırlarken bazı nokta- ların daha tavzihini ve ayakkabi” cılarla konuşmağı lüzumlu gör - müştür. Bugün komisyon Yedikule devi crlarla görüşecektir. ———0— Kumar oynarlarken .. manın kahvesinde Hayri ve Os » man isminde iki kişinin kumar arm mi ve yakalan. sadrazam bu bakıştan bir şey an- — meğe veya ihsas etmeye cesöret tiki 5 fır bıraktı. Çünkü şah, 'ağır tacın (5 altında fazla tahammül edeme- © Haddi zatında ehemmiyetsiz olan bu hâdise birkac saat sonra Tah © başlamış, etrafa yayılmıya başla « v Kürkçüler ticaret odasına mü - | racaat ederek Türkiyeye serbest kürk ithaline müsaade edilmesi hu harice gidenler, kürklerini bizzat p ki vaziyeti halletmek üzere tica * (© fabrikasını gezecek ve ayakkabı - i Galatada Zürafe sokağında Os-

Bu sayıdan diğer sayfalar: