16 Ağustos 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

16 Ağustos 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

€debiyat kitap ali b orta mektebi türkçe mu- # mierinden ve değerli edebi p, larmızdan Haşim * Nezihi Y son günlerde ehemmiyetli bir Ş8r meşretti; “Sürmani,, ismini çiyan bu kitap şimdiye kadar iriyen kuvvetli bir hâlk şairi kkında kıymetli bir tetkiktir. olr Nezihi beyin yeni “eserini Mm tavsiye ederken i edebiyatı hakkındaki değer- iy eeiyile tanınmış olan Çan - meb'usu Mehmet Talât Beyin münasebötle Haşim Nezihi Be- Yzdiği mektubu, güzel bir e- &bİ tetkik ve tenkit makalesi ol- ası hasebiyle, neşrediyoruz; : Talk şiirleriyle ötedenberi bi "öz ve kulak ssinalığım var "! hususa dair yapılan neşriyatı Meserretle karşılar, sahibini hür - Mmetle selâmlarım. Eserinizi de lâ: Yık olduğu ehemmiyetle okudum Svinizi her veçhile takdire lâyık uldum, ii Halk şiirlerini ağızlardan din- İyice toplamak, im'iları bozuk Mecmualardan istinsah etmek ne pe olduğunu — bilenlerdenim. 8:8 unları meşrslenlerin maddi #ararlara, manayi osuraplara uğ dermis Ha bittecrübe vâkıf o- arlardenım. İş bile zarar o görmek bir fazilettir. Halk &debiyatına dair yeni ve Mufassal bir kitap” hazırlamakla el olduğum için eski cönkle- ç Yeni şiir kitaplarını gözden ge- Sirmekteyim. Yeni şairlerimize d: Süne kalmıyorum. Bu itibarla , mmani adına da yabancı deği) m. Murat isminde bir mütetebbi| fından yazılan “Halk edebi - » İsimli eseri geçende oku- m. Bir hayli şairden birçok ye nakletmiş olan Murat Bey im de bahsediyor, on be: asını örnek olarak veriyor. Murat Beyin kitabındakiyle si. mızdaki tercümeihaller Aratmda, biraz fark var: — Murat Bey Sümmaninin v yepatinm 1913 te olduğunu söylü: olu, Sizin zaptmız daha doğru bin, gerek, Çünkü Çanakkale har- di dair şiiri olması ve seksen yes de on bir yaşında oldu- ol söylemesi vefatının 1919 da 2 İspat eder. >> Murat bey şairin Narman kğ, min .i gakirelicin Samikale olduğunu: ailesine Ka- a alan denildiğini yazıyor. Mavi; ein Aylak zapteitiğiniz Böy, , Surat bey Ablak olarak Abla, Yor. Belki zatrâlileri de Ada A yi, etiğini halde matba- Ablak, ik olmuştur; bilirsiniz ki demek “ğirmi çehreli, dolgun bal, hi * Aylâk ise serseri, tem- LR . manasına gelir. Bu iti- 4. lak taş daha doğru olur. Yin, “Gül Sak Bey şairin maşuka- Peri,, hanım olarak gös- h Bey ae Pa; ön beş, s J- Mn cem'an kırk bir. gi i “kle bu şairi” yaşattınız. Yatı Halk şairi — Haşim Nezihi Beyinçıkardığı Vatan ve milletin menfaati uğ ve Kayan aş. Sümmani münasebetile — Vakia bunlardan (Tek tek, kapı- sını, yazdılar, olmaz, neyler) re -! difli şiirler her iki kitapta da vardır, fakat aralarında çok bariz! farklar bulunmaktadır. Hele ek- siklik ve fazlalık itibariyle her bi- ri ayrı bir manzara gösteriyor. Her iki şekil karşılaştırılır ve ü- çüncü bir rivayetle mukabele edi- lirse en doğru şekli meydana gel- miş olur. Verdiğiniz nümünelerin bazı- lârınm ilk bentleri, obazılarınm son bentleri yoktur, şu halde bun- ları size okuyanların omahfuzatı noksan demektir, Her halk şairinin şiiri ağızlar- dan ağızlara geçerken birçok te- beddüllere, ilâvelere, haziflere uğruyor. Sanki her râvi kendi ar- zusuna göre tahrif ediyor, bu ci- betle aslını bulmak çok müşkül oluyor. Halk şiirlerini toplamak o kadar kolay değildir. Halk edebiyatına dair nümüne- ler ieşreden bazı kimselerin ka- vweye tâbi olarak şiirleri tashik ettikleri görülüyor; sizin bu giri- veye düşmemenize sevindim. Tas- h'h edeyim derken berbat etmek- tense halk rivayetini aynen nak - letmek ehvenşerdir. Sümmani'de kuvvetli bir gö: ş, gıpta edilecek bir buluş var slötu ok kıvrak ve'ahenktar İS rhisra heri We erdar güzeli $ Bana derler gam yükünü sen götür, Benim buna yeter kervanım mı var? | $ Gönlümde güneşmiş meğer o| gözler, Bütün bir cihana değer o gözler! Gönül dedikleri bu ince sazı, Yanarım, kırarsa eğer o gözler.. $ Yâr köyüne erişilmez piyade, Binip aşk atma yarsşmayınca.. $ Rüzgâr esmeyince dal uyanır mı, Bülbülsüz gülşende gül uyanır mı? $ Köprüsü yok bir seylâba ya - naşlım, Kâfir idim, dört kitaba yanaştım Yandı içim o mehtaba yanaştım, Yâr şehrine girmeden mi gide- yim?. 25 numaralı hicviye de güzel- dir. 22 numaralı (Ağlarım) şiiri- ni çok eskiden Aşık Kerem hikâ- yesinde görmüştüm. Bu şiir Ke - rem hikâyesini yazan şaire ail değilse bile her halde Sümmani'- nin de değildir. 17 nci sayıfadak | 11 numaralı şiir de dikkate de-| ğer. Mukaddemede halk şairleriyle Servetifünun şairlerini mukaye - se etmişsiniz; mütaleanız ço| doğru: Şairin elde bulunan 4! koşması bir mecmuai eş'ar teşki eder, acaba gençlerimizin hangi- sinin bu kadar şiiri neşrolunmuş- tur?. Bu şair de refah görmüş, tah sil etmiş olsaydı şüphesiz daha zi: yade parlak yazardı; yahut da kimbilir, belki de divan şairlerin" taklit edeceğim diye istidadını heba ederdi! Tuttuğunuz yol yorucu ve üzü- —— e a ar Bayroyttaki Şenlikler bütün Almanyayı yerinden uyna - tan bir sanat hadisesi teşkil eder.) Bu şenlikler esnasında, Alman dastanmdan mülhem operalar vüs| cuda getiren ve musiki sahasında! mii | Vagnerin gelini, Hitlerle beraber şenliklerde başlı başına bir kudret olan bes - tekâr Rişard Vagnerin operelar seyredilir, dinlenilir. Bu sene de bu şenlikler, her zamanki gibi| muntazam sürette yapıldı ve kuv- vetli bir alâka ile karşılandı. | Bu seneki şenlikler, Hitler ve propağanda nazırı Dr. Göbbels hazır bulunduğu halde başlamış - tır, Resimde Hitler, Rişard Vag- nerin gelini Frav.Vinifred Vag * — Bee biriikte senlikler görülüyor. Baytoyt, bu büyük bestekârın yüksek bestelerinin doğduğu yer- dir. Operaları, en çok orada oy- nanmış ve onun şöhreti, oradan başlayarak Almanyanın diğer ta- raflarına, başka memleketlere ve bütün dünyaya yayılmıştır. Rişard Vagner, besteleri Alman- ların duygusuna en uygun gelen, onlar tarafmdan en ziyade benim- senen bestekârdır. Kurt Masalı Macar muharrirlerinden Frants Molnarın “Şatoda oyun,, isimli üç perdelik hoş bir komedisi, bir ka çsene evel İstanbula gelen Brok manın idaresindeki Alman tiyatro heyeti tarafından “Fransız Tiyat- rosu,, nda oynanmış, çok beğenil- miş ve tercüme edilerek “Şehir “- yatrosu,, nda da sahneye konul- muştu. Macarların en meşhur tiyatro eseri muharrirlerinden olan Frants Molnarm “Kurt masalı, isimli bir eseri, gelecek temsil mevsi- minde Pariste oynanacaktır. Bu e- serin Fransızcaya tercümesi, De- nis Amyel tarafından yapılmıştır. Eserdeki başlıca kadın ve erkek tiplerini tanınmış sahne ve sinem artistlerinden Alis Kosea ve And- re Lüge temsil edeceklerdir. Bu macar muharririnin eserleri muhtelif memleketlerde sahnede görülmekte ve büyük bir alâka ile tarslanmaktadır. cüdür, zarar veric. “r; fakat de vamınız gelecek nesillerin minne- tini, milletin şükranını kazanaca- ğr için devam ediniz. Çankırı Mehmet Talât Husibi Bilhassa Umumi harpten dünyanın her tarafında konserler ile opera temsilleri masraflarını kurtara- maz bir bale geldiler. Amerikada bile bir çok senfonik konser şirketleri ka- | pandı; bir çok şehirler konsersiz kal- du Radyo nöşriyatını hakkiyle tanzim |! edebilen memleketler kendilerini bah- tiyar sayıyorlar; meselâ Sovyet şehir- leri, halkın musiki « terbiyesi görünüyor: Çünkü orada herke: âdeta» meccanen; musiki noktai | nazarından her yerden daha bahtiyar için dinlemek mümkün imiş. Her sokakta musiki zi- yafeti var, diyotlar. Musiki kültürü i- tbariyle yüksülmiş olan memleketler- / de bile halin bürmerkezde olduğu, ya- ni Bütün musiki işleri . devletin veya zenğin müesseselerin. yardımı ile an - cak işliyebildiği halde, bizde hâlâ bir çok kimselerimiz “günü gelsin, tak - di rseviyelerimiz artsın, yani maarif seviyemiz yükselsin, biz de o zaman konserler, operalar açarız inşallah!” Deyip durüyorlar!.. İşte yıllarımız hep böylece (sırası gelsin!) i bekle - mekle uçup gidiyor!.. İnşallah, mas- şallah diye avunuyoruz!.. Aklımızı başımıza toplıyalım di « yoruz amma, söz anlıyanlarımız hâlâ maalesef pek az. Ankara, vaziyeti kav- ve davetiyeli radı: Orada meccanen halk konserleri tertip edilmek sureti- le iyi bir adım atıldı. Halk, salonu her hafta dolduruyor; anlıyanların ve is- | sayı ve seviyeleri tfade edenlerin gün geçtikçe artıyor. İstanbul için de, diğer büyük şehirlerimiz için de işte ih tiyaç vardır: Musikicilere Halkevleri yardım etmeli, belediyeler yardım et - meli, maarif yardım etmeli ve müm- kün olan yerlerde zengin müesseseler | (fabrikalar, bankalar, zenginler) yar- dum etmeli... Her zaman dedik, bu mü- nasebeti fırsat bilerek gene de yazı - yoruz ki: Musiki bir “Yığın” ve “Or. ganizasyon” işidir. Binaenaleyh para yardımlarına ihtiyacı vardır... İstanbulda vaktiyle bu ciheti nazarı dikkate alan bir zümre vardr: Mese- lâ 1905 —- 1915 seneleri arasında İs- | tanbulda Dr. Navanın idaresi altında senfonik konserler veren “İstanbul Musiki Cemiyeti”, Ünyon Fransez sa- lonlarından meccanen istifade ettik - ten başka bankalardan da yardım gö- rüyordu. Komitesinde maruf Fransız- | lardan başka müzeler müdürü Hamdi Bey ile İsmail Cenani Bey de vardı. Artistler arasındaki biricik Türk san- atkârı, İsmail Cenani Beyin oğlu vi- yolonist Ethem Bey idi. Bu suretle, İstanbulun musiki meraklısı halkı, u- mumi harp çıkıncaya kadar tamam on | kanen org konserlerinden “başka bir sene müddetle klâsik senfonileri ve saireyi dinliyebilmişti. İstanbul gene neden böyle bir teşebbüse girişemi - yor? Girişemeyişin sebebi emin ola - İm ki, sanatkörlarımızın yokluğu ve- ya iktidarsızlığı gibi şeyler değildir. Para yardımı görememeleri ve alâka | dür makamları böyle bir yardıma hâ- lâ ikna edememeleri hareketsizliğin başlı başına sebebidir. Her yerdeki gi- bi bizim alâkadar makamlarımız de | artık fedakârlik faaliyetine geçmeli - dirler. Banka'arın dikkati işe celbo - lunmalıdır. o Başka memleketlerde bankalardan başka fabrikalar, tram - vay şirketleri gibi zengin müesseseler bile sanate yardıma teşvik ve hattâ i- enkmda icbur ediliyorlar. Yüzlerce mi. | okuyucuların vaktini işgal etmek istemem. Bütün meşhur | musiki teşekkülleri pek saller sayarak fabrikaların zengindir. İşte, medeni merkezlerde bütün bu .yoldaki olup bitenleri bilen bir Alpullu şeker fabrikası Bayroyttaki musiki çu musikiye yardım ediyor İdil zengin müessee'erimiz memlekete İ (1) Bugün üç klavyeli ve Baclı- lara kadar bütün org edebiyatını çak © di Mind e Mi kimini İdo takımı yetiştirebileceği; İ bunu, “fanfar” teşkilâtı ile başlıyarak sonra | sanat adamı srfatiyle memleket nami- na yüreğimiz üzülüp dururken Alpul. lu şeker Fabrikamızın şükranla karşı - lanmai# lâyik bir teşebbüsünü haber aldık: İftiharle işitip bildiğimiz gibi çok zengin bir milli müessesemiz © - lan fabrikanın, cemiyetler kanununa göre teşekkül eden spor klübünde —nizamnametine göre — bir de mu- siki şubesi vardır. İşte bu şubede bir bando heyeti teşkili işi, musikici ve folklorew Vahit Lütfi Beye havale © dilmiştir. Vahit Bey işin cidden me » raklısı ve ehli olup “Kırklareli Halk Musiki Cemiyeti” nin bandosunu ku- rarak senelerce idare etmiş ve yetiş - #rmişti; ayrica ilmi seviyesi ve'meş - riyatı da malümumuzdur. Vahit Lüt- fi Beyin bu çok lüzumlu işi az zâman- © da başararak bütün Trakyâmızın top- lantı günlerine koşacak ciddi bir ban. ve hattâ sirasiyle küçük ve büyük “armoni” ve daha sonra da küçük bir muhtelit or- kestra haline kadar yükseltebileceği muhakkak olmamakla beraber; fabri- ka, — serveti sayesinde — Trakya - mızda başka şeyler de yapabilir. Meselâ Edirnede veya hattâ İstan» bulda müsait bir konser salonu yap «. turarak sahnesini bir de “Org” ile tec- hiz edemez mi? Tek bir maaşlı “Or - ganist” halka ber hafta org ile senfo- nik ve meccani konserler verirse, © şehir, senfonik bir orkestranın mu « kannen konserlerini dinlemiş kadar" musikiden istifade eder. Mevcut müsait salonlardan biririer». de yirmi bin lira kadar sarfiyle (1)” yi mükemmel bir âlet getirilebilir. Org,. bizde çok defa sanıldığı gibi münha- sıran bir kilise çalgısı gibi sayılmağa mahküm olamaz: Kilise harici org €- debiyatı alabildiğine genişlediği giki, bilhassa Amerikada — bir tek artist 4 tarafından çalınıp masrafsız konser « © ler verebildiği için — yüzlerce sine « * a | ma, mektep ve hattâ otel salonlarına bile örglar girmiştir. Konser salonla. rındaki orglar gene başka... Tek bir org bir kaç orkestraya bedeldir. Son. suz bir kudrettir. Onun yapamıyacağ ; | hiç bir şey yoktur. Keman, orkestra» nın kralş ise, org Tanrısıdır. z Org refakatli “koro” musikilerine başlamak demek: Memlekette en u- | cuz ve en kolay bir şekilde olmak üze“: re en ciddi musiki üslüplarını dinlete menin yolunu açmak demektir. Hele... “kolar” ların sözleri dilimize çevrilen. cek olursa, hem icra, hem de anlamak meselesi büsbütün kolaylaşmış ve i$ popüler bir şekil almış olur. Tekrar ediyorum ki, bir örg getirtip maaşlı bir organist tutmak (ki, bu zat mu. © iki Türk organisti ve bir çok korist. — ler yetiştirmek işini de üstüne alabi - i lir), her hangi bir şehrimize en ucuz şartlar altında olmak üzere en istifa- deli bir musiki seviyesi kazandırabi. Tecektir. İşte gerek Alpullu şeker fab- rikamız ve gerek diğer bütün mua - bandodliktan başka bu pek kestirme (| musiki teşkilâtçılığı yolundan da hiz- © met edebilirler. Bunu görmek istetiz. Bandocılığm yegine pratik meziyeti “seyyar ola » bilmesi” dir; org bu meziyetlerden - raahrum ise de, sanati bütün musiki. lerin üstündedir. # Köse Mihal zade, Mahmut Ragıp mağa kadir elektrikli bir org 200.000 - Fransız frangma Paristen getirtilebik .. ş dl

Bu sayıdan diğer sayfalar: