28 Eylül 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10

28 Eylül 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© Kaş şiirimle birlikte Türkçe gürler de r © mü Bey merhum, © sabah gazetesinde a «- 10-— VAKİT 28 EYLÜL 1934 “Dil bayramı duyguları Dil yaratmak için öyle bir kudret 1özımdıki.. Şair Mehmet EminBey: öz budun dili, ölmez bir millet demektir.. diyor l | Arap, Acem, terkipleri salgın bir ( © . . | halde iken öz Türkçe şiir yazan, Şair i Mehmet Emin Beyi, Dil bayramı do - layısiyle ziyaret eden bir muharrir. miz şunları yazıyor: Büyük şairi, çalışan odasında bul- dum. Beni çok tatlı bir yüzle karşıla- dı. Ziyaretimin sebebini söyledim: — Dil bayramı için dedim, sizden bazr sorgularım var... Yüzünde tatlı bir renk belirdi: —Ben ne söyliyebilirim, diye ce- | Yap verdi. Ben, dille kaynaşmağa uğ- raşanlardanım. > Ben de en çok bunun için sizin görüşlerinizi almak istedim. — Peki, dedi. Yalnız kendimden bahsetmek bana biraz garip geliyor. Sormcağınız suaİleri tesbit ettiniz mi? — Evvelâ sizden evvel öz Türkço | şiir yazanlar kimlerdi?” — Koşma tarzında bazı şairler hece vezniyle yazı yaşmak istemişler- dir. Akif Pağa mersiyesiyle, Manastır. h Faik Bey merhum kasidesiyle, Şi- nâsi merhum bir iki Türkçe kıtasiyle bu yolu tutmuşlardır. — İlk Türkçe şiiriniz hangisidir? — İlk şiirim: “Ben bir Türküm, dinim, cinsim uludur. Sinem, özüm ateş ile doludur. İnsan olan vatânmın kuludur.” diye başlıyan şiirimdir. Ustada, öz Türkçe yazmağı kendi- sine ilham eden sebebi sordum: — Ben, dedi halk çocuğuyum. Bir * halk çatısmın altında halk ana baba - nım dertlerini, yoksulluklarını dinliye- “© yek duyğularımı, düşüncelerimi onlar: © dün alarak yetiştim. Halk me demek — olduğunu ve onun ihtiyaçlarının. ne - © lerden ibaret bulunduğunu “öğrendim. Bir Anadolu kızı olan ka - rımla Anadoluya gittim.” Kendi zamanına kadar yazılan $i- irlerle kendi şiirleri arasmdaki farkı şairin ağzından dinlemek istedim, de- di ki: — İlik Türkçe şiirler yazmak isti - yenlerle benim. şiirlerim arasında bir fark vardır ki, o da benim şiirlerimin şekilce yalnız Türk kaide ve tertikle- rini ihtiva etmekle beraber ruhça da ilk defn Türk halkınm hissiyatından alınmış mevzularla halkçı ve milliyet çi olmasıdır. Meselâ (Zavallılar), © (Anadolu), (Ahretlik), (Sürücü), © (Kesildi mi ellerin), (Ey Türk uyan), Cİrkımn Türkü) hep böyledir. Benim şürle - rim yazıldığı vakit memlekette Ab - © dülhamidin istibdadı vardı. Vilâyetle- rin gazete ve mecmuaları | İstanbul matbustna | Mehmet Emin Bey Ğ Mehmet Emin Beye, o devirde faz- la Arap ve Acem kelimesi kullanma- ğı sanat #ayanların şürlerini nasıl kar- şıladıklarını, Servetifünun odebiyatçi- larının nasıl davrandıklarını sordum: — Servetifünun edebiyatının üs » tatlarından hüsnütelikki gördüm de di. o “Kibritçi kız” o ve Kesildi mi ellerin” şiirim için Fikret Bey mer - humdan çok derin bir takdir mektu - bu aldım. “Zavallılar” ismindeki man- zumem için de merhumun bana hita- ben yazılmış ve Selânikte çıkan “Ço- cuk bahçesinde” neşredilmiş bir mek- tubunda gene bir takdir vardır. Fakat bunlara karşı Cenap Şaha - bettin ve Süleyman Nazif Beyler gibi Osmanlı şiir ve edebiyatınm ifratçr ta- raftarları edebiyat sahasında Türkçe şürlere yer vermek istemiyorlar. Ge » rek şahsıma ve gerek şiirlerime karşı istihfaflarda bulunuyorlardı. Tazyik - lerini fikirlere birer zehirli tohum gi- bi atmağa savaşıyorlardı. Onlarin ya- rında, gençliğin bana gösterdiği çok aziz sevgiyi ve verdiği (o şerefli yeri vardı, o Beni kıskananların yanında gençler bir saf teşkil ediyordu. Ben bunları pek tabii görü - kendi çarmıhını taşıdığını biliyordum. Bunların attıkları oklarla eksik olan dikenli tacimi yapmak © istediklerine kail oluyordum. Karşı gelenleri Puğ- kin'in ayni cinsten adamlara söyledi- ği sözle karşılıyordum:. “Benim ru » hum sazımın içinde öldükten sonra da yaşıyacaktır. Ben, kalpleri kalinlaş « mış olanları merhamet ve şefkale ça- Hırdığım için, zalim bir asırda hürri - yeti haykırdığım için asil duygularını uyandırdığım için halk tarafından s6- vileceğim. Ey şürimin perisi, tahkire ehemmi- yet vermeköizin ilâhi iradete itaat et. Övülmeği de sövülmeği de / bir tut. Ahmak ve budalalara ise cevap ver - mieii Ustada, Dil bayramı günü duydu- ğu hisleri sordum, Şu cevabı verdi: — Ben, bundan yirmi yıl önce ır- kimin türküsünü çağırırken! © nisbetle daha hürdü.. Bu arada Selânikte Asır gazetesi ve İz» mirde Muktebes mecmuası çıkarıyor. du, İlk şiirimi Selânikte çıkan Asr gazetesinde bastırdım. Bu şiirimi bir neşrettim. Kitabım, her yerde derin bir alâkâ uyandırdı. Şiirlerim için-ma- kaleler yazıldı. Hattâ Şemsettin Sa - Bakın bizim Türkçemiz neşhoş dil, Onun her bir nağmesi Gökten. gelen hitap gibi saf sesi, Ne bülbüle, ne tutu'ya eş değil © neşvetmiş olduğu “Edebiyatı müstak- belemiz” başlıklı makalesinde benim kitabımdan bahsöderek © bu kitabın müstakbel ödebiyatımızın bir temel taşı olduğunu bildirdi. Eserlerin Avrupa müsteşrikleri ta- rafından İngilizce, Almanca, Rusça, Macarcaya tercüme olundu, Bu müs - © teğrillerden Dr. Gize, Türk edebiya- e tı tarihinde bu şiirlerle başlıyan milli © edebiyatımız için o çok değerli sözler © © söyledi. Ezcümle: “Bir milletin terak- kisi o milletin memleketinde görülen elektrik ışıklarından, geniş yollardan, © — yüksek yapılardan, uzun rıhtımlardan © belli olmaz. Çünkü bunları yabancı - © Sar dn gelip yapabilirler. Bir milletin. “erekkisi, 5 milletin fikrinden, ru - hundan, yüreğinden gelme © eseri ile belli olur.” Sözleri vardır. Bu dil elâ geyiklerin içtiği Yakut renkli çaylar gibi şarıldar; Orhun e Kızdırmak'gibi ki, i Sularında ruhlarımız. pırıldat, Demiştim. Türk uyan” adir menzumemde: Mim vicdan cahil, Türkü yerecek Onun milli menbiri; leri verecek. Buğün tana yabancı, melez gelen öz dilin ” 2 Ü a iğ ! gün o denlü yolları tepmeğe ü - | şüncen mi kıt; sapık musın, çalık i | rulan bu sorgulara, işte karşılık ! diyeceklerim: ; cem de, Ben ne sapığım, ne çalı- yordum ve her mesihin omuzunda | züne baka baka, sessiz sessiz, mr- Gene o zamanlar “Ey : Fikirlerde uyanıklık yaratacak söz- | | | Alna, ruya, ruha aşk, kalbe ümit | de yorgun oğlu yorgun. Ben yorgun i özümü, yorgun kafamı; yorgun te- Niçin kırda oturuyorum ? Bana diyorlar ki: — İşin kentte, (1) gücün kent- te... Gel gelelim, durağın, evin niçin Tanrının kırında?. Bütün şenmiyor musun?. Haydi yaz ne ise, diyelim! Ancak kış (günleri ve geceleri o, upuzun, zopzorlu yollar çekilir mi?. Tanrının o ıpıs- sız yerlerinde tek başına konak - lamaktan ne tat alıyorsun?. Yok- senin angın (2) yok mu, dü - mışın, (3) nesin sen?, Bana so - — Benim angım da var, düşün- ğım, ne de alığım, Sizin anlılacağı- nız ben yorgunum, yorgun. Hem nimi dinlendirmek için orada, Tanrının o issiz, kırlarinda konak layıp eğleniyorum. Akşamları o » | radaki durağıma, evime vârıp tâ | bir kez (4) soyunup dökündüm müydü, ooh! Artık ne kaptı kaçtı gürültüsü, ne kamyon tangırlısı, ne tramvay çangırtısı, ne vapur Şa ne gramofon zırıltısı... nra, ne sağdan, soldan gerek- siz, (5) ise yaramaz tıraş, ne de kota işkembeden (6) kafa şişiri- ci atmasyonlar., Artık, kendi ba- şına dinlen babam, dinlen!.. Bir az canın sıkılır, biraz için daralır- sa aç önüne gündelikleri, (7) bi- ! paratorluğunda Dil bayramı dayynları Ayrana susamış İbiş, çubuğunu tellendirmiş Memiş! Necip Asım B Eski Babiâli caddesinde bana Vavlı Türk derlerdi, diyor. | Dil bayramımız münasebetiyle | rine kaynaşmıyan bir çok millet- İ Erzurum mebusu Necip Asım Bi j lerden vücuda gelmişti. Düşün- | le görüşerek,duygularını rica et- | düm, bir millet olmak için dil ve tik. Bize şunları söyledi: dilek birliğinin şart olduğunu 'an- ,— Ben çocukken Türkten aşa- | ladım. Iptida osmanlıcadaki Türk | ğı kimse yoktu, hep en kötü şey- | imlâsını düşündüm, o bu kelimeyi leri Türke isnat ederlerdi. Mek- ;t.r,k. harfleri yerine t.v.r.k. tebi harbiyeye geçtiğim sene ora- ! harfleriyle yazmağa başladım. Bu da imparatorluğun yedi köşes'n- | imlâ ile Türk diline ve Türklüğe | den gelen cins cins. arkadaşlarla * dair ne buldumsa, bilhassa İktem buluştuk. Mektep idaresi aramız- | gazetesinde neşrettim. | da bir karışma, sevişme hasıl ol- ih Z â sun diye karışık bir surette sınıf — indi arş o. rim İ teşkilât BU caddesinde'bana Vavlı Türk adını | eşkilkiş yapardı. Fakat gene her i vermişlerdi. Ben Türklüğü ken - millet kendi köşesine çekilir, ar. ' i ii kadaşlariyle birleşirdi. Şemdan, dime hasretmezdim, rasgeldiğim le ela O müsa't gördüğüm insanları da kendime çekmeğe çalışırdım.. Ahmet Mithat Efendiyi de bu yola çektim. Zaten o, açık yazar bir adamdır. Bir iki şiir neşrettik. Bizi muhalifler “Ayrana susamış İbiş, çubuğunu tellendirmiş Me- miş!,, diye tavsif ettiler. Meclisi i maarif azasından Arnavut Naim Bey türkçeye dair yazdığım bir e- i serden dolayı “bıktık bu türkçe- den!,, diyerek beni istiskal etti. Ti- salya muharebesinden sonra Ab- dülhamidin smf türkçe ve pek gü zel yazılmış bir nutku neşrolundu. Bunu “Edebiyatı Şahane,, başlı- derdi, Rumeliden gelenlerden bir kısmı “Arnavudum!,, derdi. İçi- mizde bulunan (bir kac kiside “Çerkeziz!,, derlerdi. Türklere sorulduğu zaman “Konyalıyım!,, “Bursalıyım!,, cevabı alınırdı. Biz kendimize milliyet göster - mezdik, İki sene mektebi harbiye- de bulunduğumuz halde bir Türk- le, bir Arabın, bir Arnavudun dost olduğunu görmedim. Ahmet Vefik Paşa Osmanlı im- ilk Türk lügatı yapandır. Bunun da Türk keli- mesini muhtevi sayıfasını açarsa- nız malüm olan millet manasın- tikleri (8), cönkleri (9) dinç ba - şınla oku yavrum oku.. Daha ol - mazasa ârpacı-kümvümr gibi del bir yahşi (10) kurühtü denizine, tatlı tatlı düşün bire; düşün! Dışarda ay aydınlığı varsa çek dört ayaklı yataklığı (11) pence- renin kıyısma, uzan arka üstü ya- tağa, sanki boy gözküsünde (12) özünü süzer gibi ayın gümüş yü- şıl mışıl var uykuya! Yaz olsun, kış olsun, erteye de- ğin uykyda çıt duymam. Ertelin ise beni uykudan ancak ya ken - dim, yada benden önce uyanıp karnı acıkmış olan minik kedim u- yandırır. Sorarım şimdi size: Bu dinlenmeyi, bu haysallığı (13) ben burada Sirkecide, Beyoğlun - da, Beyazıtta nasıl bulurum? Ka- çan (14) kentin göbeğine inecek olursam temelden (15) kazana benziyen kafam, korkarım ki bir gün burada bugusu (16) çok gel- miş vapur kazanı gibi pat diye patlamasın ! Osman Cemal (1) Şehir.. (2) Akıl. (8) Mec- zup.. (4) Defa.. (5) Lüzumsuz. (6) İşkembei kübradan. (7) Gaze- teleri. (8) Kitapları. (9) Mecmua- ları... (10) Hoş, Jâtif,. (11) Kar - yola.. (12) Endam aynası. (13) rahatlık... (14) Eğer, şayet.. (15 Esaseti, zâten.. (16) istim. alacak seni dahi Vir- jilin Altın sazla ırkının destanını çala- cak. Dühilerin doğarak Onun bülbül ezgili nağmesi O kahraman ecdad söyliyecek Ber S —i Bözkırları bezeli, l Yün bir eski diyarm Alşar, Türkmen güzeli iyle bir makalede tebcil ettim. Buna sebep ise hasımlarıma ve bahusmuo 5-11 aça > le benim fikrimde olduğunu an latmak isteyişimdi,. Sabahleyin İktamda çıkan bu makaleyi, o günün akşamı çıkan Malümat: “Böyle güzel bir maka- İ le üçüncü sayıfaya mı koyulur, ben işte başmakale yaptım!,, diyerek birinci sayıfada neşretti. Böyle ce gücüm yettiği kadar Türkiyeyi yaymağa çalıştım. Bir de Avru pada türkçe ile uğraşanlarla ta- nıştım. Vamberi, Barbiye dö Mey» nar, Leon Kahön ve Almanlardan M. Foy ve daha sairleriyle temas- ta bulundum. Parisin “Sosyete 1 Asyatik;, ine aza oldum. : Mecmu- asında Türk aruzuna dair fransız- ca bir eser neşrettim. Bunda Türk dan maada kaab, rostai, köylü gibi tabir yiğenlermi yörürseümüny baltâ paşaya münasebeti olan me” hur muharrirlerden Vizental Ef. Türk ordusu neferlerini talim için getirilen bir Almanm İstanbulda doğmuş bir çocuğu olmak müna - sebetiyle konuşmada Türklerden farkı yoktu, Türkleri çok sverdi, bu zat bile Türkçeden fransızcaya Cep lügati adlı (o eserinde Türk kelimesini t. r. k. ile yazarak ilk mana türe, manayi mecazi ol» mak üzere kaba manasına grosya yazıyor. Bu halleri gördüm, beni bir düşünce aldı, meselâ Fransa, Alanya gibi devletler bir millet- ten, Osmanlı imparatorluğu birbi Gül yanaklı kızların Türküleri olarak dört bucağa gide- a aruzunun taktini ortaya koydum. Bütün ırkın ruhunda terennümler R edecek, | Peştenini Keleti Zemle mecmua» | sında Kilis, Bihisti ve - Erzurum heceleri hakkında üç makale * ve Ayasofya kütüphanesinde buldu- ğum Uygurca Eybetül hakayik'in fransızça tercümesini neşrettim. Böylece garp âleminde Türklerin demilliyet “davasında * bulurimu; olduklarını göstermeğe çalıştım. Meşrutiyetten sonra Ziya Gök Alp ve Muhitülmaarifin yazılışın- da arkedaşlık ettiğim Emrüllah E- fendi gibi zatlar Türkçülük ismini çıkardılar ve benim fikirlerimi yaydılar ve ilerlettiler. Demiştim. Gene bir şiirimde “Bir imanlı kah- ramanın gene herşeyi cana getire « ceğini, Türk beşiğinin dehalar yatağı olduğunu” haykırmıştım. Dili yaratmak için öyle bir kudret lâzımdı ki, memleketi yabancılar isti. lâsmdan kurtardığı gibi dili de bu is- ölâdan kurtaracaktı. Netekim Büyük Gazi ortaya atılarak Türk milletine kendi öz yurdunu yabancılardan kur- tardığı gibi dilini de kurtardı, Kurul taylar, bu aziz vazifeyi yapmakla meş- ğuldürler. Ben hayatımın son zaman - larında en aziz olan bu rüyamın tama- miyle tahakkuk edeceğine iman etmiş bulunmakla yaşıyordum. o Her dilde haykıran bir tarih, haykıran bir ecdat vardır. Destanlar vardır. Bir millet Allah çok uzun ömür versin, Gazi Mustafa Kemal Hazretleri her şeyden mahrum olsa bile kendi öz | bütün maniaları bertaraf etti, Tür- diline sahip oldu mu biç bir zaman | kün budunluğunu meydana çıkar» başka bir milletin esiri olamaz. O dilde| dı, Türkün dilini herkese tanıttı. haykıran ecdat, haykıran tarih, haykıran) Türke tin (cen) verdi. Yani be- destanlar onu düştüğü yerden kaldı - | a N 1 rncek bir hamle İla yaşatacaktır. O - | DİM bütün dileklerimi meydana num için ben, dilin öz dilin, bu çok | getirdi. Tanrı ona uzun ömürler mx ehemmiyetini yi do - | versin, gölgesinde Türkün pek yı şunu söyliyebilirim: budun İ yü ıkacağı inanı- dili, ölmez bir millet demektir. m gr ğe ma

Bu sayıdan diğer sayfalar: