September 28, 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

September 28, 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

iy Farı TEFRİKA Net 38 Kafkasyadan her yıl, Dârâya yüz kız esir gönderilirdi! Babilde fakir kimse yoktu. Dârâ, bir işçinin sofrasında bile kızarmış tavşan | bulunduğunu ve şarapsı yemek yemediklerini hayretle görmüştü eti Arzames (Sayda)ya kaç- tıktan sonra. Dârâ, Merduk o mabedindeki gözde i darını hiddetlendirmemiş değildi. Etrafa askerler, gözcüler çıkarıla- yak, günlerce, haftalarca firarile- rin izleri aranmıştı. Dirâ (Arse) den ümidini ke- since tekrar Mısır dilberi Libyaya ilifat etmeye başlamıştı. Dârâ o günlerde yeni paralar ordu. Vergi tahsilinin ko- yacı vardı. Basılmış ze (Lidya) da icat e göze hoş &i Şark eyaletlerinde ise para Yeri eşya mübadelesi usulü var- İ rk bastırdığı paralar. çin, Babillilerin tartılarmdan altm ta- ant esas olarak örnek almıştı Babillilerin en hafif altm talanı öç bin sekel idi, (25 kilo). Bu talim kaymeti üç yüz dok: bin kuruştu. Dârâ bir & m bastırmıştı. Bir m kp üç bin gümüş para bastırılmıştı. Bu paraya da (Gümüş Zarikos) derlerdi. Paraların yüzünde hükümda - rn uzun Kaftanı, diz yi ii , başmda taç olduğu hai- mr ei fmda da İraniler Babilde para basmıya başladıkları zaman (Lidya) di irmişler, bu işin ince Tiklerini öğrendikten sonra kı dileri para basmıya başlamışlar - tuza yakın para basmak kabil o - Yurdu. Dârâ, halka para tevzi etmeğe Başladığı zaman: “Zenginler paraları evlerinde biriktirmesinler. Çarsıya çıkarı - Tan paralar elden ele doleşsm ve alışveriş bu paralarla yapılsın.,, opardı, Babilin bir günlük varidalı, , “İ zelleri iç sarayda, diğerleri Diyerek, zenginleri altm top- Dörünm bastirdiği altın ve gümüş zap küsesi., Jamaktan menetmeğe çalışmışlar dı. Babilden senede bin talan yani otuz altı milyon kuruş vergi alı- küçük şehirlerin bir senelik vari- 'datmdan fazla tutardı. fız alayma alınır, kızların en gü - ray erkânı tarafından yetiştirilir. O zamanlar İrana tâbi nüfusun yekünu seksen milyondan fazla idi. İraniler bu yeküna dahil de - | li hediyeler takdim ederlerdi. kümdar bir şebre gidince, hi ye tedarikine mecbur olurdu. Bar zan bir şehir halkı on seneli darı memnun edebilmek için va- rmı yoğunu vermekten çekinmez- di. vergi yerine peler bulunurdu. , | gelmiş ekmeğimiz var ama, şara- Nİ 3 e A YAZAN: ISHAK FERDİ | paralar ve ölürken yere vurduğu şa- En az vergiyi (Kabil) eyaleti verirdi. Bunun da miktarı en aşa- ğı yedi milyon kuruştu. En çok vergi veren Babil eyaleti idi. Babil hallkıntir kazancı da di- Zer Vilâyetlerdön fazla idi. Sokak- ta dolaşan fakir bir kimseye tesa- düf edilmezdi. Madenlerde çalı - şan işçilerin karıl Dârâ: “— Ben, yaşadığım şehirde aç- lıktan şikâyet eden bir kimse gör- mek istemem!,, Derdi. Dârâ ekseriya maiyetinden anma alarak şehrin inde dolaşır ve ras- ladığı kimselere: — Buralarda aç kalmış bir in - san yok mudur? Diye sorardı. Hükümdar bir gün gene böyle kenar semtlerden birinde dola- gırken, bir kapının önünde ağlı - yan orta yaşlı bir kadın görmüştü. kızarmış tav$i yeni fırından bımız yok. Ben şimdiye kadar şa- rapsız, kızarmış tavşan eti yeme- miştim. — Kocan nerede?. — Şarap aramıya gitti. Hâlâ İ reket ettim. Fakat söyl gelmedi. Dirâ, sarayına dönerken, bir LİRA hakda VAKTI ın Tefrikası: 67 Ölüme Susayan Gönül — Anlamıyor musun?. Hisset- medin mi?. Ne diye sanki birçok sapkın önüne koydun?. Ne di * ye bu ziyafeti çektin?. Emin ol, şimdi hepsi, kız elde etmenin yo- lunu arıyacaklar.. Onun için Şiki- Yazan ;: Selâmi İzzet çük nargilesini içmeğe başladı.. Rolünü oynayıp bi rahat eden bir Ziyafetten aklında kalmamıştı. Mültefit sözler, kom- plimanlar bir kulağından girip ö- teki kulağından çıkmıştı. Yalnız arada sırada ürperiyor, kaşları çatılıyordu. Başka şeyler düşündüğü belli layorüu. Arada sırada kalıyor, marpo- cun kehlibar ağzını dudaklarile » | çekiyor, kulak kabartıyordu. Nihayet yüzü güldü. Sevinçle “| kalktı. meseydi. Bu serrr kendinden baş - ilen olmasaydı. bey, Feyyaz için için ini farketmiyordu. Konu» — Sen bugün o Kadmın namu - sundan mes'ulsün, o Omuzlarmda böyle mes'uliyet varken, onu na - sil olur da birçok erkeğin önüne atarsın?.. — Hakkımız var. Budalaca ha» di ya, baba rolü oynıyacak iktidarda de- gilim.. Yarm Şikitayı tekrar Ber- ine göndereceğim, orada leyli bir kız mektebine koyacağım. Rıdvan bey gayri ihtiyari sa - rardıt — Bu doğru değil mi, haksızlık olur. — Neden?. İhtiyatir ve makul hareket etmiş olurum. — İhtiyati ev makul hareket etmek, başkasma eza yapmak de- - Hem de lüzumsuz bir eza... dedi, Lüzumsuz öyle mi — Vallahi ne yapacağımı şaşır- dm. Rıdvan Bey biraz durdu ve sor- du: — Bana itimadın var mı?. — Elbette, N — Beni Şikitaya vasi tayin e - der misin7. — Manlmemnumiye. — O halde korkma. — Bir şartla.. Her mes'uliyeti size bırakıyorum, Bundan böyle uretle Karışmıyacağım | — Otommabil öerike, * İnilileri > | Kapmım önünde el sıkıştılar. Dai- relerine girdiler. Feyyaz düşünüyordu: “Bakalım bu vaziyeti Ridvan Bey karısma nasıl izah edecek.. Kırkından sonra azanlı larmış.. Neyse, şimdi ha mühim işlerim v. Geri döndü. E rüdü. Arka kapı gittikten ma uzandı, kü- işçinin sofrasmda bile kızarmış tavşan eti bulunduğunu ve şarap- sız yemek yemediklerini hayretle görmüş, fakirlerin — yoksulluktan şikâyet etmediklerine şahit ol- muştu. (Devamı var) Kapın önünde bir otomobil durmuştu: © — Geldi, diye söylendi. Biraz sonra Feyyaz kapıyı « « Şikitayı bağrına bastır * V ından uzun uzun öptü. Şikita mırıldandı; — Geleceğimi tahmin ettin mi? — Emindim. Kızın peye sürüklendi, yı lar. — Teşekküre geleceğime emin- din değil mi?. <â — Hak kazanmadım mr?. i — Kazandım. Gözlerinin gü « - Endamınm ahengi.. Du « Kapı j — Rica ederim sus. Bu gece bu sözleri öyle çok dinledim ki.. Sem 'den başka sözler bekliyorum, — Ne gibi! Kız sabırsezlendı: iğ — Rıdvan beye karşı oynadı « Zım rolden memnun musun!, — Aferin, nüfuzu nazar sahibi- sin.. Demek Rrdvan beyin. ğ — Bir zaman bana bahsettiğin, kendimi sevdirmemi söylediğin a- dam olduğunu derhal anladım. — Öyleyse mükemmel bir kos medyacısn. — Muvaffak oldum ymu7?, — Ümidimin fevkinde. — Rıdvan bey ne dedi?. — O henüz hissiyatınm farlar le âşık olurlar ve gözleri kapalı, sevdanın uçurumuna yuvarlanır »

Bu sayıdan diğer sayfalar: