15 Aralık 1939 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 4

15 Aralık 1939 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Prevantoryumun Penceresinden : Penceremdeki Gör, vir ll kaybetmiş milletlerin p bakışları gibi bulan bulutlar, Eni gü- cürük Yığın m bu muztarip gözleri saran ardir küstah emperyalizmin bayrak- n esm İatkielerin kucak kucak ağlıyan çelenkler taşımaktadır. Kalp, bu hürriyyet alevile yandığı gün, hudutsuz sevginin ne olduğunu duymuş- tur. Ve kılıç, bir istiklâlin yolunu aydın- lattığı zaman bir güneş ışığıdır. Kalpleri- miz bu alevle yandı, kılıçlarımız da bu yolda parlayarak müstemlekelere pusula olduğu için bahtiyarız. 'enceremin şeffaf camlarında boncuk- laşan yağmur damlaları, bugüne kavuşmak için çektiğimiz acıları berrak bir lisan ile söylemektedir. Dünyayı paylaşmak isteyen m lizm; 1914 de infilâk etmiş ve Osm saltanatı, vere çarpılan bir. ii VazOSsU gibi parçalanmıştı, Oluşumuzun tarihi, ne pahasına olursa olsun, saltanatı sürdürmek isteyen küçük ve mütereddi bir sınıfın hakimiyetini temsil e idarenin bü yıkılışını böylece kayı Yeni. Türkiye, ai ilat saf cevhe- ce bugünkü tekâmülün hamlelerini takip daha ileri götürecek üstün bir mede- ri erişmek için, doymiyan hirsi infi- lâk eden bu devin bileğini bükerek doğdu. Her Türk evi. müstemleke hayatının öldürücü dertleri ni yudum yudum iada- rak 20 Teşrine kavuşmuştur. En haklı bir neşe ile kutluladığımız bayramımızın 16 ncı yıldönümünü, yine avni devin, 1930 daki bu eski hırs infilâkının uzağında, fakat dumanlı havasında kutluluyoruz. Çok acı çektik; gülmek, refah ve huzur içinde in- sanlığın nimetlerinden, lâyık bir insan olarak, istilade edip yaşamak hakkımızdır. Bu bayram sabahında yüreğimizde bir üzüntü var; en neşeli gününde umumi ıstıraba pay ayırmak, Türkün vefalı kal- binin muhabbet kanunu icabıdır. Hayat gibi millet ömrünün ebediliğine inanarak, kendimize güvenerek çalışıyoruz. İyi gün: ler göreceğiz, türkülerimizi söyliyerek iler- liyeceğiz. encerenin şeffaf süzülen iri damlalar, cbüldeşıyoz! ar: “ Tükenmiyeceğiz! Kaynağımızı yara- camlarına — çarpıp berrak bir ahenkle ağmur tan toprak ve yükselden semalardır. 29 teşrin esir milletlerin de bayramı ve kur- tuluşlarının fecridir. , -10 - 1930 O Büyük Gecelerden Bir Gece Türk ruhuna mahsus bir vekar içinde büyük yas gecelerine bürünmüştük.. ha- vamızı da saran bu geceler, tul Kun- dağı olan gecelerdi. Ağlamaktan kızarmış gözlermizde bir şefak penbeliği, yeni bir doğuşun ıstırabını çeken bir ufkun kızıl lığı vardı. İmkilâbımızın senbolü, Dolmabahçede ana toprağın kucağına girmek için ola- gını erken kurmuş, dinleniyordu. Deniz- ler kahramanı Barbaros'un, gemilerinin direklerine yıldızlardan kandiller asarak, İevendlerile nöbet tuttuğu böyle bir ge- ceydi. Gazete sütunları, mersiyelerle EE taşıyor, kalem tutan her e yüreğinin cısımı aksettirmeğe çalışıyordu. Ben he bu acı ei ahsen yazmiş eYa- rım Aysa gölüri Başları eğik, gözleri li mi e baş- larına eğilmiş «şanını terennüm etmiş ayni harflerle » Alanın yas nushasını diz- meğe çalışıyorlardı, Mecdiyi masa başım- da, uçuk ve li al bürünmüş ampulün 1 Şığı nushayı yetiştir- mek için ekili a 1 buldum Yazımı okumaklığımı izledi, Pe rdeli bir sesle: *Çok kuvvetli, bunun örneğini, Ankara'da radyoya gönder. Hiç işleme, hemen iemize çek...» Sözlerini dinlemek için başımı kaldırdığım zaman, iri yaş damlalarının yanaklarından süzüldüğünü görmüştüm. Mecdi Erenin bu hali, beni sözlerinden daha ziyade mütehassıs bi- raktı. Bir mecmuayı hazırlamanın, hele tas- hihi yapmanın, ne kadar titizlik ve ne de- rece sabır istediğini bilirim. Geniş bir ruh sükünetile ifası lâzimgelen bu İşi, böyle daimi bir teessür havasında başar- mağa çalışmak büyük bir cehde bağlıy- dı. Çünkü okunacak her satır veya mısra derece derece birer feryattan ibaretti. Üs- telik, bunları mecmuanın dizim ahengine göre sıralamak, ayarlamak, kaçmış keli- meleri bulmak, tera cümleleri düzeltmek bir meseleydi. Basıldıktan sonra, yalnız bir defa e söyliyenlerin iye gördük- eri kıymetin sebebi bu idi: Damlalari YAZAN: TEVFİK TANYOLAÇ Ruhlardaki ıstırabın kuvveti, bir adese £ gibi, o günün ifade edilemiyen bütün şip” irlerini büyültüyordu. Gözyaşları arasın $ dan süzülen bakışlar, tesadüf ettikleri kum tanelerindeki tevazuda yıldızların altın parıltısını bülurlar. nlar öyle güüler; tir öyle get için bir vesile; ve biz, bei diye bahane arayan çocuklardık. Fakat, güz. yaşlarımızı gönlümüze e Peri. şandık.. perişanlığımızdâ kendisine give: nen insanların kâmilliği ve topla vardı, Matbaadan çıktım. Sinirlerimin gergin liği, beni Çapaya, Hüsnünün mektebine fırlatıp atan bir vay oldu. Türkiyenin her yerinde olduğu gibi, mevzüumuz Ata idi. Dertleşmemizin sö- bir hedel olarak, aksaçlarını bir © et tacı diye taşıyan halkçı ve irâde şöhreti olan İnönüne e Heni intihap yapılmamıştı. £, herkes reyini çoktan, senelerden evvel en Çünki Atadan sonra, İnönü'nün Cumhur reisliği kadar tabii bir netice olamazdı. ocukların üzerinde bu büyük sevgi nin tesirlerini görüşüyorduk. Kızlarımızın ir mütaleasına girdik. Yazı tahlasındı tebeşirle çizilmiş Atanın o günkü hali eşaleler, bayrak... Muallim namzedi çok muvaffak olmuştu, Bü kızımız, gözlerini kaybetmiş bir malül zabilin yavrusuydu. Onu, bir erkek gibi müsavi haklara sahip Atanın ve inkılâbın kızı, elini kal binin ritmine bırakmıştı. tekrar ziyarete karar liğinde haykırıyordu. Sükütün konuştuğu büyük dakikalar.. k Putlarla dövüşen Ata, put değildi; bi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: