15 Aralık 1939 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 7

15 Aralık 1939 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

abucak bili he 5 Anla ği ii İk i ii.. diye sor erlere firlali sırım gözlü ni, Zaman & bal eder. ire geç fide bulunmadığını söylersiniz. Zanne- derim ki, bu takdirde hüküm kolay alınır. ve saire gibi şeylerileride Sermet, parçalanmış bir sesle: — Bunların hepsi teferrüal yavrum, de di. Nasıl olsa hal çaresi bulunabilir şey- ler. Asıl mühim va kalplerimizin ara- sina giren ayrılıktır. asıl acı olanı, in- sarı vE ayatlan, iyi ve el olan şeyler Arka baktığım zaman kendime © kadar şaşıyorum ki, diye alay citi. Beş uzun yıl. Koca bir ömür bu. Ve onu hep beraber, hep başbaşa geçirdik. Henüz sen yorulup usanmadın mı Sermet? — Za imrün senin bu tarzda konu- şabileceğini aklıma getirmemiştim. Sana tehlikeli ireierin hakları varmış meğer. — Sadece bir sevgi mazereti ile dört duvar arasına kapanıp yaşıyanlara biraz budala derler galiba | — Seni kimseler duymasın Nahide. Sus, sus duyulmasın bu müthiş şeyler. Bunlar, bu söylediklerin cemiyetin düzeni ile taban tabana zıt fikirlerin mahsulü. Herbiri, en müthiş hastalık mikropların- dan daha zararlı hayat için, za için. sen ona bak, saçmalamağa ne lüzum var? Sen istersen yemeği dışarıda ye Ben toplanacağım but gece, — Sana yardım edebilir miyim ? — Yook. Teşekkür ederim. Yorulma, Zalen sey ihetlörde yanımda çok eşya İa- şımaktan Kl bilirsin. — Nasıl ister Nahide, bir kerre bile dönüp arkasına bakmadan odadan çıktı. Sermet olduğu yerde donakaldı. Muhakkak ki, Behinle olan macerasını sezmiş değildi. Ne olsa, o da bir kadındı. Eğer birşeyler bilmiş olsaydı, mutlak sezdirecek, tektük kelime- ciklerle dahi olsa birşeyler belli edecekti. Doğru söyliyordu. Kendisine verdiği ha- yatı artık kâfi görmüyordu. Ondan ve o- nün kurduğu yuvadan usanmıştı. Kendi- si de bu hayatı beş yıl nasıl yürütebil- diğine şaşmıyor mu idi? Ah, mutlak birşey vardı. Bu ağır ve açik konuşmanın arka- sında hakim bir erkek vardı. Gençti? Ve o nu şimdiden deli gibi, katil olmağı dü- şünecek bir şekilde kıskanıyordu. Perişan bir halde sokağa fırladı. İçi ölke ile, isvanlarla dolup taşıyor. du. Sokaklarda rn dolaşıyor. Be- hin'i in hayali ile konuşu * Görüyorsunya ği lion. Beni işe yaramaz bir eşya gibi fırlatıp allı. ondan geçemiyeceğimi, ona en kuvvetli bağlar merbut bir adam oldu- Gumu sana kaç defa söylemiş, saadetini bir başka yerde aramanı tavsiye etmiştim. Benim onu sevdiğim gibi o beni sevme- i. Aslâ sevmedi, Onun için en korkuriç ilmekler atılabilirdirn. Hattâ icabederse, ölüme mahküm ederdim kendimi. Fakat o, titremeden, bir parçacık iç acısı, yürek ve vicdan huzursuzluğu duymadan beni silkti, attı, İşte bütün bunları bil, Tabii artık yine beni sevdiğini, hayatima gir- mek istediğini söylemek cesaretini ken- dinde bulmıyacaksın. Süküna, ieselliye, unutmağa ve unutulmağa ihtiyacım var. Seni de bırak beni.» Yalnızlıktan, tekrar bekârlik hayatına dönmekten korkuyordu, Programli yaşa mağa, bir yuvada barınmağa, bir kadını sevmeğe, düz bir yolda yürümeğe o ka- dar alışmıştı ki... Eve döndüğü zaman Nahideyi masa başında birşeyler. yazmakla meşgul bul- du, vine akşam üstü olduğu gibi odaya girdiğini işilmemiş göründü. Yine uzun dakikalar bekledi. Nihay Yatmıyacak mısın, diye sordu. Başını çevirmeden — Henüz en bitmedi, diye karşı- lik verdi. Sen çik yat. n beni niçin bekliyorsun ? Bu geceyi alı geçirtte- ği en! , artık yolları, ayrılmış sayılır: i saplarından alli iki nradan kendi- sinin de şaştığı gatip b e Bir genç kızla tanıştım, diye baş- tadı. Onun buluştum ve konuştum Birdenbire yüreğinde bulduğu itiraf etme küvveti iğnelenmiş bir balon gibi söndü. Yutkunuyordu, Hele Nahidenin hâlâ arkası dönük, başını çevirip bir ker- re yüzüne bakmaya tenezzül etmeden ha- reketsiz kalışı cesaretini PE öldü- kali Bozuk bir sesle — Lâkin bütün bunla onu sevdiğimi, beğendiğimi, sana tercih ettiğimi ifade et- mezler Nahide, G hizla ayağa kalktı. Ba- korkunç denecek şekilde sararmış olarak * — Kâfi rica deri, dedi. Kendi arzu- siyle yolunu senin yolundan ayıran ve arlık senin için tam mânasiyle yabancı olan bir kadına ne diye bunlardan bah- sediyorsün ? İçinde herhangi o birşeyi iti- , herhalde bundan başka ufuklara, başka iklimlere — “ Nihâyet sen de iliral ediyorsun demek ? Onun cevap vermesine firsat birak- madan ileriye atıldı. Kollarının bütün kuv vetile getiç kadını omuzlarından yakaladı. Gözlerine dikilen bakışları herhalde pek korkunçtü, Nahide sarardı ve irkildi. Şimdi yü- #ünde, saçlarında onun ateşli nefeslerini hissediyor, omuzlarını kavrayan ellerin, vücudunu saran kolların çenberindön kur- tulmağa çalışıyordu — Ne yapıyorsun ni rica ederim. Genç adam soluk soluğa: — Unutma kiben seni çok, pek çok sevdim, diyordu. Bu aşka basip geçme- meli, herşeye rağmen beni bırakıp gitme- mel in, — İnsanları, ni yolunda ser- best bırakmak, yine o insanlara düşen en mukaddes bir açti Sermel, Haydi, ge olsur ide böyle söyledikten sonra oda- yi terketti, Sermet, yine şüpheler içinde düşünmeğe başladı w o, kendi yo- lunda serbest kalmak için mi böyle ha: rekel ediyordu ? Yoksa, maksadı kendisi- ne serbesti vermek, başlıyan macerası ile râhat ve başbaşa mı bırakmaklı? Başi öne düşlk, ii sy we yüreği aâcı- lar içinde öylec ruyor ve artık yapı- lacak birşey kalı görerek fenalık- lar geçiriyordu. Sermet, bırak be- nu eliyle ti yer erleştirdi Nahide, ie yama gireli ilk defa yalnız yola çıkıyo du. Yollarda üşümesi, hastalanması, vo rulması ve müşkilâta uğraması ihtimalile vüreğinde huzursuluk duyuyordu. Son akal bl konuşacak birşeyleri gibi susuyor, ısrarla bakışlarını e bacın rd. Tren yerinden kımıldayınca, Sermedin içinden birşey kopar gibi oldu. Dayanıjı tükenerek ileriye doğru atıldı. — Kal Nahide, diye İlel eki bi- rak beni, bırak ben de. gele Genç kadın. eğildi. Giy derli YUMU- şak bir sesle: — Çok geç Sermet, dedi. Arlık maa- lesef çok geç... Ve sonra tren hızlarıdı. O, aşkı ve 15- tirabı kendisine el kadın, bir soluk- ta güre oldu, ri € yap tığımı bilmeyen in- sanların şaşkınlığı içinde istasyon boyun- İleri geri defa gidip dönmüştü ki, arkasından birinin kolunu çekmekte olduğunu hissetti, Başını çevir- diği zaman Behin'in derin ışıltılarla ya- nan ere ve okşayıcı sesi ile karşi- laştı. İçinde, eni çok sevilen bir ölüyü me- zara rip a dönmüş insanların yanık- lığı ve hüznü vardı, Rayların uzayıp git- tiği yollirde koşmak, arkasından gitmek, ondan başka herşeyi geride bırakmak is- aralarına, zaman ve mesafe de girmişti. Her n dakika onu bir par- ça daha kendisinden alıyor, her karış yol aralarındaki a e Gitmiş- ti. Bir daha mek üzere çıkıp Ke ii "Belki elsi © kerre daha onu göremiyecek. dünya zü ile. — Çok da ei bay Ser Silkindi, şimdi yanında Yi © küçük ve güzel bir kızla "elişigüzel asal İls- tünde ilerliyordu Arkası var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: