May 15, 1940 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 6

May 15, 1940 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ee ön gl aga m gz m Hikâye. GURURUM İÇİN Yazan: Mükerrem Kâmil SU en de onu aldatmalıyım, Evet ben de harekete geçmeliyim. Başka türlü ol- miyacak bul... Müfide, oturma odasında kendi kendine “böyle konuşarak ON du, Gözlerinin mazisi, genç kiz liğina ait güzel halıraları, kendi m. kurduğu © güzel hayaller akın halinde geçiyor ; şimdi hepsinin müthiş bir şekilde mahvolduğuna hayretler ediyordu. Odanın muhtelif köşe lerine asılan re- simlere öfke ile baktı. Ali ile nişanlandığı zaman pekçok resim çıkarmışlardı. Makine ellerinde kırlarara çıkıyor ; Kayalarda, kı- yılarda, hoşlarına giden her yerde fotoğraf çekiyorlardı. Genç kadın duvara yaklaştı günlere sit resimlerden Kocasının gülen gözlerine uzun uzun baktı. « Sen de mi çabucak başka dallarda dola- şacaktın ? > diye şikâyet etli, sonra şiddetle ölarak sedire uzandı, Onu nasıl aldatacağını, onu nasıl karşılık vereceğini düşünmeğe başladı imdi bir yabancı erkeğe ihtiyacı vardı. k Namus telâkkisini hiçe sayarak, kadınlık önünden 1. o mes'ul birini eline aldı. resmi yere gururunu hesaba kalmıyarak kendini «yabancının kollarına bırakacaktı. Bu işin sonünü düşü nünce ürperiyordu, Fakat yü- k Sc gün geçtikçe kocasını bütün erkeklerden üstün görmeğe başlamıştı. Yeryüzünde sanki bir tek mükemmel erkek vardı: il Onu kendi hayal cihanında yeniden yaraltığının; kendi heyecan ve hisleri ara- sında, ihtiraslarının kudreti içinde onu âdeta tanrılaşlırdığının farkında değildi. Kocası zamanında epi çapkınlık yap: “15 bir adamdı, Gehç kadin in hesap defterine beş on “- ki?l,.3 diye Alinin bekârlık *ş etmemişti. Bir mevsi- me, bir yemeğe, bir çiçeğe - en güzelleri dahi olsa - uzun zaman taliammül edeme- yen insan kalbi, nasıl olur da yaşadığı müddetçe bir mahlüka bağlı kalırdı ? hele bu insan erkek olursa... Genç kadın bu- nu da oan değildi. Buna iz ona miyordu, vermiyecekli de.. Bir aa kocası tarafından lr sevildiğine inanıyordu. Ali, Müfide için nekadar çok çılgınlıklar yapmıştı. Peşinden koşan kızları yüz zengin ve alımlı dulla da evlenmeği kabul elmemişti, bu fedakârlık kendisi için de- gil miydi? söz aldığı gün içten gelen bir sesle: üslü bırakmış; © çok — Sen Şimdiye kadar duymadığım en yüksek hissi içimde yarallın! demişti. Sen be €nim için yegâne ehemmiyet verilecek kadınsın, Sevginle ebediyen bağlı kalaca- gim, Biz büyük bir aşkın humması içinde mutlak ki pek mes'ut olacağız Evlendikten sonra da Alinin böyle şairane konuştuğu, en oluyör- du, Bu sözler, genç kadının yüreğinde, gündelik mevzular haricinde yaşayan © bambaşka duygulara cevap veriyor, onu ne güzel oyalıyordu Orta derecede bir yaşayışları vardı. Müfide, kocasına ait işleri kendi elile yapmaktan zevk duyuyordu. Kimden duğunu hatırlayamadığı bir sözü, bir düs tur gibi hayatına almıştı: « Erkekler ibik da mideleri ile severler 3 Bunun için ica- binda mutlak işleri ilede uğraşmaktan kagınmıyordu. Daima derli toplu ve neş- eli bir kadındı. Zekâsını, kocasını eve bağlamak yolunda dikkatle işletiyordu. Çocukca hevesleri, manasiz hoppalıkları yoktu. Kuvvetle sevdiği ve sevildiğine inandığı için derin bir yaşama hazzı içinde yüzüyordu, Bu duygu, içinde sanki gü- neşler yakıyor, gözleri yüreğinden . vuran sihirli > ışıkla parıl piril yanıyordu, ki samimi hava füşsunlu dünya li yaşadılar. Bir akşamdı. Rad- yoda, içli bir kadın, çocuk şiirleri oku- Bu derin bir acı ile ürperen ses mesafeleri aşıyor, çok uzaklardan esrarlı bir sevgiyi sanki damla damla sunuyordu. Ses yabancı bir istasyondan geliyordu. Ali bu dili karısından daha iyi bildiği için, Mülfidenin anlayamadığı mısraları ona izah ediyordu. a ikisi de sinirleri gevşeten bir hisle, birşeyler istediklerini farketmişlerdi. İkisi de istemişlerdi ama, ne yazık ki bu istek yerine gelmiyecekti. Aile doktoru Aliye hükmü giydirmişti: çocuğu olmıya: caktı, Genç kadın bu müthiş karar karşısın. da ne derecelerde üzüldüğünü asla koca- sına hisseltirmedi. Hatta: « Sevgimiz bö- lünmiyecek. Ben biraz da senin çocuğun olacağım!» diye onu teselli etti. Ali bu sözlerin yürekten geldiğine inanmıştı. Bir dahe bu mevzua temas elmemeğe ikisi de dikkat ettiler. Bu gün, aldatıldığını öğrendiği bu meş'- um gün, ilk defa zihni müthiş bir sorgu karıştı. Acaba kendisinde olsaydı Ali ne yapacaktı ? Kaderine şikâ. yelsiz razı olacak mı idi ? yoksa bu sandeli başka kay naklardan aramak hakkını nefgin- de bulacak mı idi” Müfide parça parça birçok şey düşü. nüyor: Sonra dönüp dolaşıp yine kocasın. dan intikam almak keyliyetine geliyor, plânlar tasarlamağa çalışıyordu. O güzel dağılıvermişti, Günler - geçiyordu, Ali, yeni macerasının akışına kendini pek fazla kaptırmamış olsaydı, karısındaki de- gişikliği elbet farkederdi. Fakat o, ruhen ile de kusur neşesi bu evden uzaklarda yaşıyordu. Yüzünün dalgın bir ifadesi vardı. Yemekte hemen hiç konuşmuyor, gazeleleri, mecmuaları karıştırıp atıyor, radyonun hiçbir istasyo- nunda karar kılamıyordu. Onda birşey bek- liyen insanların hali vardı, Kocasını bul- ran içinde gören genç ayaklaniyor, onu rokalasak, hatta öldür. mek istiyordu. Sonra içinden: «Dur, sen görürsün! diyordu, Bak neler olacak ?| > kadının sinirleri l Uzun bir araştırmadan sonra, Müfide, suç ortağını seçebildi. Bu, orta yaşlı, ol- dukça yakışıklı, mevkii yüksek bir adam- dı. Toplantılarda sık sık karşılaşıyor, uzun uzun konuşuyarlardı, Genç kadın son adı- mını atmak üzere idi. O yabancının met- resi olacaktı. Bir de çocuğu olsun istiyordu. Bu, tahakkuk edince kocasının karşısına geçerek ; « Anne olacağım » diyecekti. haber, hiç şüphesiz genç adamı çıldırtacaktı, Onun isyanı karşısında: « Ne telâş ediyorsun ? 3 diye soracaktı. « Senin veremediğin şeyi başkasından al mak hakkımdı | » Bu şekilde hareket etmekle onu iki suretle vuracaktı: Ali hem aldatıldığını öğrenecek, hem de kendi suçunun yüzüne çarpıldığına şahit olacaktı. Öyle bir adım alacaktı ki, ileride ne be hasına olursa olsun geriye dönemiyecek, alnına sürülen lekeyi ölünceye kadar taşi- yacaktı, Öle tarafta Ali, yine cemiyet içinde rahat rahat gezecek, vicdan azabı duymu- dan yaşıyabilecekti Kendisi için vaziyet hiçte böyle müsait olmiyacaktı, Bu gizli günahı kimse duy” masa bile yine eni bilecekti, İçinde bir

Bu sayıdan diğer sayfalar: