24 Temmuz 1954 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

24 Temmuz 1954 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HİNDİ Yazan: Gerhart Herrmann Mostar B U asrın başındaydı, Noelden ev- veldi ve Sırbistan krallığının i Belgrad her zamanki gıbı pek soğuktu, ayni zamanda — gayri tabit olarak . sükünet içindeydi. Bir Balkan harbinden — bahsedilmiyor, bir dünya harbı ise kimsenin ak— alınmış, Obrenoviç ailesi ile — Karayorgieviç aılesı arasındaki krallık mucadelesı tavsayıvı ermişti. Am a rağmen Belgraddakı ğında oturan ve Obrenoviç ailesin- den olan kral, Karayorgieviç'lerin adamları tarafmdan öldürülmek korkusu içinde kıvranıp duruyordu. Daha sonraları bir Sırp tarih profe- Balkan prenslerınırı veya- kralların ma sui- mevzuu üzerinde profe- sör bana Sırp krallarının ancak yüz- de onunun normal bir ölümle hayata veda ettiklerini, geriye kalanların i- se ya bir suıkaste veyahut da ya- bancı diyarlarda — carı verdiklerini söylemişti. Yukarıda da söyledik ya, Sırbistan — krallığında . tabii a- a kaldığının farkında değildi. kusuzlugun sebebi de dış politika i- i. Cenup Slavlar Habsburgların merkezi olan Vıyanaya "Beç" der- ler. İşte bu Beç şehrinin zimamdar. ları bundan böyle Sırbıstandan hın— yukarı hindi satımı ile geçındıgını biliyorlardı. İşte o kocaman Avustur- ya — Macaristan imparatorluğu kü- çük Sırk krallığını kuvvet zoru ile dize getiremeyince bu iktisadi tedbi- re başvurmuş ve onu bu suretle çö- kertmek yolunu tutmuştu. Eğer hin- di ihracı duracak olursa köylülerin hali dumandı, Köylülerin hali du- manı olunca da bir ihtilâlin çıkması mukadderdi. Ziraat Nazırı yelyepe- nek yelken kürek, doğru Harbiye Nazırınırı yanına koştu Noelin gel- e şu kadar gün kaldığı halde yuzbınlerce bindi satılmamıştı, Köy- lüler sızlanıyorlardı. Alçak Avustur- yalılar bu hindileri satın almamakla zavallı Sırp köylüsüne en büyük 26 BİR HİKAYE İSYANI darbeyi ındırmış]erdı Ziraat Nazırı bunları sayıp döktükten sonra, a- sıl mevzua girdi, Sırp ordusu, butun şecaat ve cesaretine rağmen fena gi- yimli ve fena silâhlı bir ordu idi, üstelik de fena gıda alıyordu Ordu— nun hergünkü yemeği, etsiz, yağsız kuru fasulya çorbasıydı. Böyle fe- na beslenen bir ordu ile, imkânı yok Avusturyaya ücum edilemez ve Habsburgların çanına ot tıkılamazdı. Şu halde asker iyi gıda almalıydı, bunun için de bol bol hındı etı ye— meliydi. bir rılırse bir çok faıdeler elde edılmış olacaktı. Evvelâ satılmayan hindiler orduca satın alınacak ve köylüler bu şekilde para kazanacaktı, sonra ordu iyi gıda alacak ve böylece kuvvetle- nen askerler — alçak Avusturyalıları tepelıyeceklerdı Harbıye işe aklı yattı ve emir- Ertesi gün bütün birliklerin mut- faklarına yüzlerce besili hindi gel- meye başladı. Askerler sevinçlerin- den bayram — yapıyorlardı. Hindiler hakikaten yağlı ve nefistiler. Hudut boylarındaki — birliklerin — askerleri karanavadan yağlı hindileri yedik- ten sonra ağızlarını silip ayağa kal- karak — karşı tarafa "Dole Austria", (Kahrolsun Avusturya) diye bagırı— yorlar, sonra — Belgrad istikametine dönüp "Zivela — Sırbia", (Yaşasın Sırbistan) diye haykırarak izharı şa- dumana eyliyorlardı; aradan bir hafta geçmişti. Bu bir hafta 1ç1nde hergün hindi yemek oş bir şeydi. Fakat İkinci haftada yine hındı yemeği ile karşılaşılınca birliklere bir süküt a- rız oldu. Kuru fasulya çorbası on- ların burunlarında tütmeye — başla- mıştı. Uçuncu hafta — yine ortaya hindi yemeği konunca birlikler mı- rıldanmaya başladı. Askerler artık o nefis, besili bindilere nefretle ir gün önce, bar- dağı taşıran damla da ortaya çıktı Bunun kabahati de tabii genel kur- may başkanındaydı. Genel kurmay başkanı hudut boyundaki bır alayı zıyaret ettiği zaman bir nutu "Noelde her birliğe üzüm şırası verilecek!," "Ziveo!.." (Yaşasın..) "Noelde her bırlıge yeni çizmeler dağıtılacak!" "Ziveo!." Çev: Orhan Remzi Yüregir "Noelde her birliğe hindi eti ve- rilecek!" Hayret, askerden bu defa hiç bir ses çıkmadı. n kışla derin bir sessızhge gomulm şt Eyvahlar ol- s bu süküt hayra alamet değildi. Genel kurmay başkanı sapsarı bir halde kürsüden indi. 'Ben yap- tım?" diye kötü kötü duşundu Bu sükütun bir mânası, hem de kötü bir mânası olsa gerekti. Hakikaten ertesi günü, yani Noel günü fırtına patlak verdi. Hudut boyundaki bu alay harekete geçti ve sabah karan- lığında Belgrada girip, kralın kona- ğının Önüne dayandı. Kral henüz uykudaydı. Bağrışmaları, gürültüle- ri işitince dehşet içinde yatağından ırladı. Hiç şüphesiz Karayorgieviç- ler konağı basmışlardı. Bu askeri is- yanda canını kurtarması çok güçtü. Gecelik entarisinin üzerine sabahlı- gmı alıp titriyerek balkona çıktı ve ordu: "Ne istiyorsunuz?" Haşmetmeap, Allah aşkına artık şu hindi yemeg nı kaldırın, bize ku- ru fasulya verin." Kral rahatlamıştı. Demek asiler Karayorgieviç hanedanım istemiyor- men içeriye girip bir anda üniformasını — giyindi, sonra tekrar balkona çıktı. 'Derhal Ziraat Nazırını azledece- ğim ve sizlere kuru fasulya verilme- sini emreyleyeceğ "Ziveo Kralj!." Taht kurtulmuştu, Avusturya kurtulmuştu. Fakat Ziraat Nazırı kurtulamadı, o gün vazifesinden az- ledildi. Ordu Noel gününü hakiki bir bayram havası inde geçiriyordu. Çünkü yemekte kuru fasulya çorba- sı vardı. D (Yaşasın kral). AKİS Hoşunuza Gittiyse Hemen Abone olunuz AKİS. 24 TEMMUZ 1954

Bu sayıdan diğer sayfalar: