14 Ocak 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

14 Ocak 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KİTAPLAR ALACAKARANLIKTA (Tristan) Mann'dan çeviren: Mü- şerref Hekimoğlu, Yeditepe — Yayınla- rı: 51, büyük — boy, 73 sayfa 100 kuruş) Geçen yılın 6 Haziranında, hemen bütün dünya Büyük Alman yaza- rı Thomas Mamn'ın 80 inci yaşını kut- luyordu. İki ay sonra, 12 Ağustosta, gene bütün dünya Thomas Mann'ın ölümüne yas tutmuştu. "Ben ölünce, benim bütün eserlerim için, ölümü bilmez degılse de, hayatın dostudur desinler." demişti. 1924 yılında yayınlanan "Büyülü Dağ" romanı ile 1929 da Nobel Ar- mağanı'nı kazanmıştı. Bu armağan, Thomas Mann'ı, bütün dünyaya ka- bul ettirdi. Nasyonal Sosyalizme düş- mandı. Hitler, Thomas Mann'ın bü- tün eserlerini kara listeye sokmuştu. 1932 Şubatında Hitler'in zaferinden sonra Almanyadan ayrıldı. Fransa- da, İsviçrede, New Jersey'de kaldı. 40 da Kaliforniya'ya yerleşti. Harp ve totaliter rejim aleyhinde kitaplar Thomas yazdı. 12 Ağustos 1955 de Zürich'te öldü. İnsan psikolojisine büyük önem veren, bu konudaki incelemelerim "nazariye" halinde bırakmayıp, "tec- rübe" ye kadar genişleten Thomas nn, insan ruhunun anlaşılmasında "tıb" bı vazgeçilmez bir şey sayıyor- du. İnsan bedeni ve cinsel duygular bakımından kahramanlarını tıtızlıkle işlemişti. Bir çok eserlerinde bu eğ lim açıkça görülür. Dılımıze "Alacakaranlıkta" adiyle çevrılen "Tristan", Thomas Mann'ın ilk eserlerındendır 1903 yılında yaz- dığı bu eser, bir uzun hikâyedir. Bun- da da, vak'a, bir sanatoryomda geçer. Ve hıkayenın ağırlık noktası "i psikolojisi" dir. Elli üç yıl önce ya- zılmış bir hikâye olarak, "Alacaka- ranlıkta", "klasik hıkaye tarzının bütün özelliklerini taşımaktadır Hi- kâyede adları geçenlerın çogu silik kişilerdir. Meselâ Leander'in, Dr. Müller'in, Bayan Spatz ın, hıkaye için de belirli, önemli işleri yok İlgi çeki- ci bir tip olabilecek Bayan Osterlon da geri planda kalmış Asıl hikâye, "tuhaf bir insan" olan yazar Detlev Spinell'li ile, bir tüccar olan Klöter- jahn'ın karısı arasında geçer. Yaza- rın belirtmek istediği, bu iki kişi ol- duğu için, öbürleri — üzerinde uzun boylu durmamış. Spinell'li ile Bayan Klöterjahn'ın munasebetlerı de, müm- kün olduğu kadar "müphem" bırakıl- mağa çalışılmış. Spınelllının hikâye içinde belirli bir kişiliği var. "Vicdanla başbaşa kalmak fena bir şey, diyor. Ben ve benim gibiler bütün ömrümüzü hayatı kandırmak, kuçuk kurnaz oyunlar oynamak i- çin harcederiz. Biz lüzumsuz, fayda- Sız varlıklarız. Ben ve benim gibiler, bir kaç iyi saat dışında, faydasızlı- AKİS, 14 OCAK 1956 ğımızı düşünerek hastalanır, yarala- nırız. Faydalı şeylerden nefret ede- riz, çirkin ve kaba buluruz. İnsan lü- zumuna inandığı bir gerçeği nasıl savunursa biz de bu gerçeği öyle sa- vunuruz." Bayan Klöterjahn'ın, zarif, has- sas, ince ve sanatkâr hüviyeti, koca- siyle zıt karakterleri, hikâye geliştik- çe, daha iyi belırıyor Başlangıçta, düz, hareketsiz gibi görünen hikâye, ortalara doğru, bilhassa Bayan Klö- terjahn'ın, alacakaranlıkta, iki mum ışığı arasında, piyanonun başına otu- rup Chopin'in "Nocturne" ünü çalma- ğa başladıktan sonra canlanır, Wag- ner'in "Tristan ve İsolde" operasının notalarına sıra gelince — renklenir renklenir ve romantık bir şiir hava- sına bürünür: Thomas Mann Kıymeti ölmeden anlaşıldı "Ey, sonsuzlukta birleşmenin se- vinci! Yanılma üzüntüsünden kurtul- manın, zamanın ve mekânın zincirle- rinden kopmanın, seninle benim kay- naşmamızın sevinci!... Gel aşk gece- si, bize özlediğimiz, beklediğimiz u- nutuşu ver, bizi sevincinle sar, bu yalanlar dünyasından, ayrılıktan kur- tar. Bak, son ışık söndü!" gibi cümle- lere buralarda rastlıyoruz. Bay Klöterjahn ise, karısının ölü- müne doğru çağrılmasını, "Ben pa- ramı hesaplı sarfediyorum bayım, iş- ler iyi değil, trenler de çok pahalı.. Buraya gelmeseydim olmaz mıydı?" diye karşılar. "Alacakaranlıkta" yı, — yazıldığı devrin edebi anlayışı ve Thomas Mann'ın yetişme tarzı dikkate alına- rak değerlendirmek, her halde daha doğru olur. Yeditepe Yayınları, bu kitabı bü- yük boyda, azami itina ile ve özel bir' tertiple basmış. Yalnız bu haliyle bi- le eser her kitaplığı süsliyebilir. Mü- şerref Hekimoğlu'nun Türkçesini ba- şarılı bulduk. YENİ ŞİİRLER 1956 (86 Şair -104 Şiir, Varlık Yayınları. Yeni Şiirler : 7,102 sayfa, 100 kuruş) Yeni — yılın ilk şiir kitabı bizi 86 şa- irle karşı karşıya getiriyor. Şair sayısı insanı biraz korkutmuyor da değil. Hele, kitap dışında kalan en a- zından bir bu kadar dalla şairimiz olduğu düşünülürse, şair bolluğu i- cinde olduğumuzu kabul etmemek i- in sebep kalmaz. Bu bir bakıma da teselli olabilir: Hiç olmazsa deriz, memleketimizde "şair bolluğu" var! Şairi bu kadar çok bir memleket- te - edebiyatımızın her devrinde bu böyle olmuştur - şiirin, gereken itiba- rı görememesi, sadece bu "çok" hık- tan, "bolluk" tan mıdır? Sanmıyo- ruz. Bu meselenin sebeplerini de bu- rada araştıracak değiliz. Yeni Şıırler 1956 kitabında ço- ğunluk "en genç" lerde. Yeni şiire en azından on beş yıldır emek veren- lere hâlâ "genç şair" dendiğine göre, yetişmekte olanları böyle adlandır- mak gerekiyor. Kitapta hemen he- men her yıl gördüğümüz şairler gene var: Ziya Osman Saba, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatıgıl Ceyhun Atıf Kansu, Hasan Şimşek, . Su- nullah Arısoy, Nahit UlVı Halim Yağcıoğlu gibi.. Her yıl çıkan bu kitaplar, bir ba- kıma, şıırımızın her yenı yıla top- luca bir girişi olduğuna gore kadro» sunun daha tam olması 'arzu edilir. Bunun, şiirimizin genel görünüşünü tesbit edebilmek gibi bir faydası da olabilir. Bunun içinde, mesela, Oktay Rıfat'ı, Melih Cevdet'i, Metın Eloğ- lu'yu, Ilhan Berkı Attıla İlhan'ı, at Taşer'i, Ö. F. Toprak'ı, (Salah- Bir- sel'i, Turgut Uyar'ı, kitapta görmek gerekir. Bu şairlerimizden bir kısmı- nın Önceki yıllarda şiirleri vardı. Şii- rimizin ustaları, her yıl, bu çeşit bir kitapta topluca görünürlerse yanla- rına katılacak 'en genç” lerle birlik- te bir "bütün" olarak şiirimizin yö- nelişi hakkında bir fikir verebilirler. Ama bu arzunun gerçekleşmesi her zaman mümkün olamıyor. Bu yılın kitabında, ustalardan, Fazıl Hüsnü'nün, Ceyhun Atıf Kan- su'nun, Hasan Şimşek'in, Halim Yağ- cıoglu nun, gençlerden Nedret Gur can'ın, Şahınkaya Dil'in, O. Fehm Ozçelıkın Ercan A. Belen'i in, Vural Vahit Suiçmez'in şiirleri bilhassa dikkati çekiyor. 104 şiirin içinden bütün güzelleri seçmek güç iş. "Yeni Şiirler 1956" ki- tabı bize bir kere daha, şiirimizin du- raklamadan, umutla gelışmekte ve iş- lenmekte oldugunu gösteriyor. iiri seviyorsanız, vakit vakit ele alıp, dilediğiniz bir sayfasından baş- lıyarak okuyabileceğiniz bir kitap. İ- çinde sevdiğiniz şiirleri de bulabilirsi- niz, sevmediklerinizi de... 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: