14 Ocak 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

14 Ocak 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

RADYO Ankara Programlar Ninayet Ankara radyo idaresi bir faaliyet devresine girdiğini göste- recek, - zahiri de olsa - birşeyler yap- mak ıstedığının delillerini - ortaya koyacak bazı icraat gösterebilmişti. Radyo idaresinin icraatından şika- yetçi olanların fikri bu merkezdeydi. Naci Serez, kendisine yapılan teb- ligatı sogukkanlılıkla karşılamıştı. ir zamandanberi biliyordu ki, gerek mum Müdürlükte, gerek radyo mü- dürlüğünde haftada birer defa mik- rofona koyduğu Stüdyo I ve Musi- ki-Komedi programlarından memnun olan kimse yoktur. AKİS gecen sayı- larında da bu memnuniyetsizliğin bü- tün delillerini program üzerinde ten- kidler yapmak suretiyle vermişti. İl- gililer gözlerinden kaçması imkan- sız bu yanlışlıkları, soğuklukları ni- hayet ele almışlar ve iki programın kaldırıldıgını Naci Serez'e bildirmiş- Bu demek değildi ki, Naci Se- rez kendısme yeni bır meşgale bula- maz, bu demek değildi ki, Naci Se- rez muhakkak ve muhakkak ismini karıştırmadan dahi gene hiç de tat- minkâr olmayan programlar tertip edemezdi. Ederdi ve nitekim Naci Se- rez şımdı de atom sırlarım, proton davaları yarabbi, ne gün- lere kaldık - halledecek konuşmalar hazırlıyor. - hazırlamıyor tercüme ediyor - bir fon musikisi ile mikro- fona yerleştiriyordu. İsmini okuttur- rdu, bu sureti manevi bir tat- minin yolunu bulmuş oluyordu. Bu iki programın kaldırılmasını istemiyenler bulunabilirdi. Kocaman bir memleketin muhtelif bölgelerin- den "isteriz de isteriz" diye bazı mek- tuplar gelebilirdi. Fakat, bu işten anlıyanların üzerinde ittifak ettikle- nokta bu iki programın bir büyük radyoya yakışmıyacak kalitede oluş- idi. Artk Umum Müdür Muammı Baykan ın bir kaç ay önce verdıgı büyük sözlerle süslediği yenilik hamlesı suya duşmıış oluyordu. Esa- sen radyoya, 1956 için hiç bir yenilik getirilmemişti. Stüdyo I, Musiki ve Komedi birer yenilik olarak millete duyurulmuştu. Artık bunların prog- ramlardan kaldırılması ile radyo ge- a düşmüştü. Sene- lerdenberı süregelen bir program alış- kanlığı devam edecekti. Bir büyük program hazırlamak için radyo her bakımdan kifayetsiz idi. Bu işleri yapabilecek otoritelerin de radyodan şahsi kaprislerin kurbanı olarak birer İkişer ayırıldıkları kimsenin gözün- den kaçmıyordu. Bunun en iyi ve ya- kın misalini spiker Mukaddes Berk- san geçen haftanın sonunda istifa et- mek sureti ile vermişti. istifanın — sebebi Mııkaddes_ Berksan,_ uzun zaman- danberi radyo evinde bulunuyor. 30 du. Gerek sesinin tonu, gerek konuş- ması, aksanı ve bir radyo spikerinde- ki ciddiyeti ile temayüz etmişti. Son günlere kadar radyosunu dinliyenler Mukaddes Berksan'ın muvaffak ol- muş konuşma tarzını tasvip ve tak- dir etmekten kendilerini alamıyorlar- dı. Hatası yoktu, mesleki bilgisi di- ğer kadın spikerlere nazaran çok üst- te idi. Diğer bazıları gibi hem radyo- evinde spikerlik yapıp, hem de bir mektepte ogretmenlık yapmak sure- ti ile mesleğini "arızi" bir hale getir- miş değildi. Bugüne kadar seneler senesi 400 lira almak sureti ile çalış- mıştı. Halbuki kadrosu 470 üzerinde idi. Umum Müdürlük bir türlü ken- disine hakkı olan bu kadroyu vermek istemiyordu, vermiyordu. Halbuki her mühim neşriyatta, her mühim konuş- manın vatandaşa aksinde Mukaddes Berksan vazife alıyor, ancak parsa- yı başkaları topluyordu. Spiker ola- rak, emsalleri arasındaki şımarık e- dadan, yapmacık konuşma tarzından mahrumdu ve bu Mukaddes Berk- san'ı hakkı olan kadrodan mahrum etmişti. Halbuki Radyoevi- nin böyle bir spikeri spiker buhra- nının bütün şiddeti ile devam ettiği günlerde bulmasına imkan ve ihtimal veremezdi. Naci Serez'in spiker ye- tiştirmek iddiasını taşıyan kursları bir fiyasko ile neticelenmişti. Günler- ce devam eden kursların neticesinde elde bir kaça harabe ses kalmıştı. Türkçesi bozuk bir kaç spiker staj- yeri yetiştirilebilmişti. Radyo Müdür Vekili İskender Cenap Ege gidişin iyi olmadığını artık saklamaktan çekin- miyordu, fakat yapması lâzım ge- len işi, müdürlüğü başka birisine bı- rakmayı aklına getirmiyordu. Radyonun bugün elinde program olarak bır tek şekil kalmıştı: Daldan- dala Erdoğan Çaplı, her imkânı ile rogramı ayakta tutmağa gay- ret ediyordu. Geçen iki hafta, Dal- dandala'yı gazetecilere tahsis etmek- le şirin görünmek yolunu tutmuştu. Bütün kusurlu taraflarına rağmen - meselâ monotonluk, meselâ espri za- fiyeti - gene de Daldandala diğerleri- ne nazaran son aylarda iyi bir mevki işgalediyordu. Daldandalanın gazete- cilere tahsis edilen haftası, bir gaze- teciler günü olmaktan çok uzaktı. Esas unsur muhakkak ki, Erdoğan Radyo Sahipleri DİKKAT Seyyar — atölyem evınızde tamir eder 0999 No. lu telefona adresi- nizi bırakmanız kafidir. Adres : (YERTUT RADYO) ANKARA radyonuzu Çaplı'nın kendi çapındaki esprileri, musikisi ve gayretleri idi. Araya bir kaç gazetecinin fıkraları, şiirleri sı- kıştırılmak istenilmişti. Bu noktada gazetecilerin lakaydısını de göz ö- nünde tutmak icap ediyordu. Çünkü, böyle bir programın hazırlandıgı ga- zetecilere daha evvelden bildirilmişti. Gazeteciler işi ciddiye alıp, iyi bir tu- tum ile kendilerini hazırlamamışlardı. Bütün vazifeyi iki fıkra muharririne, hem de ant bir baskın ile. yüklemiş- ler , siz bu programda konuşacaksı- nız, demişlerdi. Mikrofonda konuş- manın, hele bir mesleğin seklini, vas- finı vererek, halka sempatik kılma- nın o kadar kolay bir iş olmadığını göz önünde tutmak lazım gelirdi. Ni- tekım, bu iki fıkra muharriri ve bir sair gazeteci arkadaş ellerinden gele- ni yaptılar. Erdoğan Çaplı ise, bu ar- kadaşlara daha fazla müzahir ola- madı. Mademki, bu konuşmalar ban- da alınmıştı, bu arkadaşları tekrar radyoevine çağırmak , konuşmalarının çıkarılması lâzım gelen yerlerini on- lardan sormak ve değiştirmek icap ederdi. Daldandala programlan monoton- luktan kurtarılmalıdır. Bugün radyo- sunu her pazar günü saat 11 de a- çanların dinliyecekleri Daldandala'da nelerin olduğunu bilmediklerini kim- se iddia edemez. Muayyen ölçülerden kurtulduktan sonra bu program daha canlı, daha çekimli olacaktır. Erdo- ğan Çaplı gibi etrafındaki bütün im- kânları kendisi için kullanan bir kim- âenın bunları yapmaması imkansız- ır. Radyodan çıkan piyano Erdoğan — Çaplı, masasının Önünde duran insana, gayet sert ve ka- bul ettirmek isteyen bir eda ile şun- ları soyluyordu — Radyonun şu piyanosu mutla- ka Ankarapalasa gıdecektır Orada- ki akordu bozuk piyano ile çalmam imkânsızdır Dediği yerine getirilmişti. Geçen cumartesi günü Ankarapalasta De- mokrat Partinin kuruluş yıldönümü munasebetıyle bir balo vardı. Balo da n Çaplı ve arkadaşları da ça- lacaklardı hem de ücret mukabilinde bu işi yapacaklardı Erdoğan Çaplı Ankarapalastakı piyanoyu beğenmi- yordu. Bunun için devletin radyosun- dan pıyano alınacak Ankarapalasa bir gece için gönderilecekti. Piyano gı- bi hassas bir âleti düşününüz, yerin- den oynadığı zaman bile akordunda muvazenesizlik yapan bir âlet, rad- yoevinden kalkıyor, Ankarapalasa ge- liyordu. Hem de niçin? Bir balo için ve Erdogan Çaplı'nın ücret alacağı bir balo için.. Devletin malı olan bir piyanonun radyoevinden çıkarılması asla ve asla doğru bir hareket değil- dir. Hem de şahsi bir iş dolayısiyle çıkarılması mümkün olamaz.. Müdür Vekili İskender Ege'nin uhdesinde olan bazı malzemeye, hattâ sanatkârlara daha fazla dikkatli ol- ma lâzım gelir. Hattâ bu vazifesi- nin birinci şartıdır. AKIS, I4 OCAK 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: