16 Haziran 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

16 Haziran 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Kapaktaki Gazeteci Cihad Basınla alâkalı kanunlarda yapı- lan tadilât bahis mevzuu oldu- ğa sırada, görüşüldüğünde ve ka- bulünden sonra bir gazeteci D.P. milletvekili bulunduğu halde fik- rini ısrarla söylemekten caymadı. Fikri şuydu: hata etmıştır Bahıs mevzuu gazetecı bundan i sene evvel Möenderes hukumetı meşhur 6334 sayılı kanunu bazı gazete başyazarlarının tam tasvi- biyle geçirirken de bizzat Başba- kana yapılanın yanlışlıgını anlat- maya çalışmıştı. o Z. Başbakan, mustakıl başyazarlar kanuna taraftarken kendi millet- vekilinin niçin kraldan fazla kral- cılık yaptıgını anlıyamamıştı. Ama unutmuştu ki Cihad Baban gaze- tecidir ve onun milletvekilliği sı- fatı geçici bir etiketten başka şey değildir. Eski Tasvir'in, bugünkü Tercüman'ın başyazarı mürekkep yalamış olmanın tabii icabından başka şey yapmıyordu. Ci aban, kendi kendisini yetiştirmiş bir insandır. Babiıâliye muhabir, sekreter yardımcısı ola- rak girmiş, az zamanda yükselerek gazete sahibi olmuştu. Bununla da kalmamış, bazı arkadaşlarına mes- leğin kapılarını açmış, onları da yetıştırmeye çalışmıştı. Meselâ Bahadır Dülger bunlardan bırıdır Terc uman gazetesinin bugün başyazarı bir yandan hukuk tah— silini ikmal ederken, diğer taraftan da gazetelerde gece çalışıyor ve a- ılesının geçımını sağlıyordu. Zira i- fakat zengin olmayan bir aile- dendı Son Posta, Cumhuriyet, Te- ni Sabah. Tasviri Efkâr Cihad Ba- banın çalıştığı gazeteler arasında- yİ olmanın vasıflarını kazanmıştır. Nitekim Tasvir gaze- tesine ortak olarak girişi de bunun neticesidir. Babıâlide Tasvir ve onun rusu Son Saat bi tanınmış bir çok siması ilk kalem masından önce yapılmış oluyordu. Komisyon münakaleyi kabul etmiş- tı Fakat hükümetin - istediği başka r şey daha vardı: Bütçeye bağlı R ışaretlı cetvelın Dışışlen Bakanlıgı bir form eklenmesi. Formül şuydu: "Bu zıyaretler dola- yısıyle verilecek ziyafet,, hediye, bah- şiş, nakliye. masrafları ile ziyafetin gerektırdıgı her türlü masraflar ye misafirlerin, ikametine tahsis edıle- cek saray ve köşklerin tamir ve tef- riş mMasrafları bu tertipten — ödenir. Bu suretle yapılacak masraf ve tedi- yeler 2490 sayılı Artırma, Eksiltme ve İhale Kanunu hükümlerine tabi 10 Baban denemelerini oralarda yapmışlar- dır. Hattâ oradan milletvekili çı- nlar Mecliste eksik değildir. 1946 ile 1950 arasındaki mücadele yıllarında Cihad B ve onun başında bulunduğu gazeteler de- mokrasi davasının en hararetli müdafileri olmuşla ır. Tasvir'in ve Son Saat'in başına devamlı fe- lâketler gelmiş, o zamanki kanun- lar en sert şekilde bu iki gazeteye karsı tatbik edilmiştir. Cihad Ba- banın bugün basın hürriyetini kı- sıcı bulduğu kanunlar karşısında- kı reaksıyoııunun kaynağını, o za- n gördüğü muamelede ve uğra- dıgı haksızlıklarda aramak lâzım- dır. Basın hürriyetinin kıymetini, zararını görerek anlayanların ko- lay kolay fikir değiştirmeleri kabil de; ğ'ld' ün 45 yaşında olan Cihad Baban 1946 da İstanbul milletve- kili olarak Meclise girmiş, mütea- kip iki devrede İzmiri temsil et- miştir. Uzun müddet Dışişleri Ko- misyona başkanlığı yapmış, Par- lamentolar Birliğinin İdare heyeti başkanlığında bulunmuştur. Cihad Baban, D.P. ruhundan ayrı- ınca uzunca müddet bocalamıştır. Ne yapacağını, nasıl davranacağı- nı kestirememiş, böylece ne Isayı memnun edebilmiştir, ne de Musa- yı. Ama şimdi her şey gostermek- tedir ki basınla alâkalı mevzuat Tercüman gazetesi başyazarının gözlerini açmıştır. Bunun neticesi olarak İzmir mılletvekılının cephe— sini seçmiş olduğu ve gayesinin tıpkı batı demokrasilerinde olduğu gibi, parti içinde kalarak partiye hakim olan ve fakat — kendisinin tasvıp etmediği gıdışle elınden gel- diği kadar mücadele etmekten i- baret bulundugu anlaşılmaktadır Onun tasavvurlarını taşıyan bir çok hakiki D.P. linin bugün Hür. P. saflarında çalıştıgım ha- tırlamak Cihad Babanın müstak- bel akıbetı hakkında da kolayca fikir verebilir. tutulmaz." Komisyon istisnaiyet teşkil ede- cek bu hükümlerin tedvinine lüzum olmadığı kararına.varmış ve o mad- deyi tayyetmişti. İşte Meclisin ses- sizce kabul ettiği münakale huydu. Büyük bir para Bütçe Komisyonunun — raporunda belirtildiğine göre müzakereler şı- rasında Dışişleri Bakanlığının temsil- cisi izahat vermişti. İzahata nazaran "1956 yılı bütçesinin ihzarı turasında memleketimizi ziyaret edecek Devlet balkanları hakkında bir işar vaki ol- madığından dolayı normal sarfıyata tekabül eden tahsisat vaz'edilmiş ve bilahare 1956 yılı esnasında vukubu- lacak ziyaretler için gereken masraf- ları karşılamak üzere mali yıl içinde mevcut tahsisatın kifayet etmiyece- ği cihetle bu fasla tahsisat ilâvesi za- ruri görülmüş bulunmaktadır". Fa- kat bu izahata bakıp, bahis mevzuu fasılda ufak bir paranın bulunduğu sanılmamalıdır. Dışişleri Bakanlığı- nın Temsil ve Ağırlama masrafları i- çin bütçede zaten 1 milyon 14 bin 500 lira vardır ve bunun 1 milyon li- rası Devlet başkanları, misafirleri ve ecnebi elçileri ağırlama masrafıdır. ki simdi bu. 1 milyon 600 Un k rası yatırım kısmından kesilmekte- dir. Gönül isterdi ki bir kaç demokrat mılletvekılı hareketi tasvip etmedik- erini Meclis kürsüsüne çıkıp ifade etsinler. Fakat olmadı. Çok uzayan ziyaretler Zira son senelerde Devlet ziyaret- leri delâlet ettikleri mânadan baş- ka mahiyet almışlardı ve bu hal halk arasında üzüntü yaratıyordu Böyle bir üzüntüden ise, en ziyade P. zarar görüyordu. Devlet başkaııları- memleketimizi resmen ziyaret et- meleri sadece memnunluk uyandırır, fakat bu ziyaretlerin batı memleket- lerinde olduğu güne in dırıl mesine vardır. İki haftalık devlet ziyareti, o- ralarda görülmüş şey değildir. Nite- kim İngiliz Kraliçesi son hafta zar- fında Isveçı resmen Zziyaret etmıştır gün müştür. kip daha bır müddet, hususi surette Isveçte kalmıştır. Usul budur. Sonra, resmi ziyaret esnasında büyük kafi- leler teşkiliyle muhtelif şehirlere gi- mesi, geçitler tertip edilmesi, şe- hirlerin taklarla süslenmesi, ışıklan- dırılması da doğru değildir. Zaten leri de sar- Sebati Atamanın Meclis kürsüsün- den bu masum tenkidleri yapması. hakikaten çok yerinde vs çok fayda- h olurdu. AKİS, İŞ HAZİRAN 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: