16 Haziran 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

16 Haziran 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mâna ifade <«diyorsa, buradaki saye muhterem iktidar mensuplarım va- tandaşların üstünde hususi mevki ve imtiyazlar sahibi insanlar haline ge- tirmekten başka bir şey olamaz. Demin bu kanundaki maddelerin dünyanın hiç bir yerinde olmadığım söylemiştim. Bu ifadeyi bir noktada tasrih etmek lazım gelecektir. Haki- katen buna benzer bir hükmü Peron Arjantininin 1944 te tadil edilen ce- za kanununda biraz daha hafif ola- rak bulmak mümkündür: Desacato yahut resmi makamlara hürmetsiz- lik suçu... a Prenza gazetesinin mahkumıyetı bu maddeye göre ol- muştur. Peron düştükten sonra bu hükümler Ar_ıantının ispat hakkım kabul etmiyen yegâne memleket vas- fi ile beraber ortadan kalkmıştır. Bu kabil bir hükmün cenubi A- merikada mevcudiyetine şaşmamak icap eder. Zira ekseriya orada da si- yaset adamları bir defa iktidara gel- iler mi, her ne suretle olursa olsun bir daha ayrılmamanın yollarım a- rarlar Tasarının garip hükümlerinden biri de 3 üncü maddedeki "suiniyetle veya maksadı mahsusla neşriyat" su- çudur. Telif veya tercüme bir çok e- serlerin sahibi olan Adliye Vekili Profesör Göktürk'ten bu suçun ilmi tarifini yapmasını ve —unsurlarım göstermesini bilhassa rica etmek is- teriz. Bu izahatı şüphesiz ilim âle- mine yeni ve kendi malı olduğu gay- rı kabili inkâr fikirler ve mefhum- lar getirmiş olacaktır. Çünkü bizim bildiğimiz kadar ne felsefede ne de sözde suçun- maddeye sıkıştırılmış ol- masının dahi bir maksadı vardır. da fıkrada bundan evvel sayılmış bir alay suçu suiniyet şartından kurtar- ma Yalan haberler Tasarının — şeref ve haysiyete vaki tecavüzler hakkındaki hükümleri- nin teferruatını maddelere bırakarak, derpiş ettiği ikinci kısım suçlara ge- çiyoru Talan haberlerin methü senasını yapmak, hattâ bunları caiz görme tabiatiyle mümkün değildir. Bu mev- zuda esbabı mucibe lâyihası ecnebi memleketlerden bahsederek işe bir ilim çeşnisi katmak istediğinden biz de kısa bir mukayeseli hukuk tetki- ki yapmayı muvafık gürdük. azı memleketler, yalan haberle- rin suç sayılabilmesi için bunları ga- zetecinin suiniyetle, yalan olduğunu bilerek nesrini şart koymuşlar ve en mahiyetteki haberler için kabul etmışlerdır Bu sistem Fransız sistemii Fransız Matbııat Kanunu 27 nci maddesinde "Ammenin huzurunu ih- lal edebilecek veya mılletm harp gü- cünü kosteklıyecek yahut orduların uvvei maneviyesini veya disiplinini bozabilecek mahiyette sııınıyetle neş- redilen yalan haberleri" cezalandır- mıştır. AKİS, 16 HAZİRAN 1956 Gazetecilere ait bir mesele Zamanımızda — haberleri süratle hal- ka iletmek mecburiyeti ve bir neş- riyat müdürünün masasına her gün yığılan yüzlerce hattâ binlerce habe- mevsukiyetinin tesbitindeki im- kânsızlıklar medeni memleketleri ya- lan haberler mevzuunda daha liberal olmağa şevketmiştir. Roger Pinto'- nun dediği gibi yalan haber hakkın- daki müeyyideler muhaliflerin yay- dığı yalan haberleri önliyebilir, fa- kat hükümetlerin müsamaha ettikle- ri veya bizzat yaydıkları yalan ha- vadıslere hıç tesir etmez evzuda İngi Hükümeti Bırleşmış Milletlere verdıgı raporda söyle demektedir: "Majestenin Hükü- meti bu hususu ilk evvelâ gazetecı- lerin bizzat kendilerinin uğraşması lâzım gelen bir mesele telâkki etmek- tedir." , Nitekim İngiltere dahi bu sebep- lerle Belçika, Amerika, Danimarka gibi yalan haberleri, isnat suçunu teş- il etmemek şartiyi rle e, suç saymayan devletler arasındadır Birleşmiş Mil- letler de, beynelmilel bir mahkeme- ye haberin yalan veya doğruluğunu tesbit ettirmenin güçlüğü karşısında beynelmilel bir cevap hakkının tesi- siyle iktifa etmiştir. Bu metnin müzakeresinde iki nok- tai nazar çarpışıyordu. Anglosakson bu, yalan haberle mücadelede en ise her halükârda yalan haberin ce- zalandırılmasını istiyordu. 1946 senesinde bu Meclis kürsü- sünden konuşan Demokrat Parti Li- deri Menderes, bu bahsettiğimiz sis- temlerden yalan haberlerin panzehri- i doğru haberde gören fikre taraftar olmalıydı ki şöyle söylüyordu: “Dünyanın her tarafında resmi makamların hakikate uymaya be- yanlar yaptıkları her gün görülmek- te olan hadiselerdendir. Matbuatta yalan haberlerin çıkmasına karşı bunların büyük tehlike olduğu ileri sürülüyor, tedbirler alınmaktan bah- sediliyor. Hatırdan çıkarılmaması lâ- zım gelen bir taraf daha vardır arka- daşlar.. Gazeteler yalan havadis neş- rediyorlar. Yalan havadis neşreden gazeteler hep muhalif gazeteler mi- dir? Bunlardan başka memlekette yalan havadis neşreden gazete yok mudur? İşini doğru dürüst ve açık örmek davasında olan hükümetle- rin matbuat hürriyetinden korkacak- ları hiçbir şey yoktur. Menderes de* vam ediyor.. Çünkü hükümetler ya- lan, ısnat vs iftiralara karşı kendile- rini müdafaa edecek silâhlarla esa- sen kâfi recede mücehhezdirler. Hü kumetlenn ellerinde en Kuvvetli sılah hakikat silâhıdır. Gazeteleri radyolar ellerindedir. Bütün bunları kullanarak fikirlerini, kana- atlerini emellerini memleketin bir ba- şından öbür başına sabahtan akşama yaymak imkânına sahiptirler. Arkadaşlar, bu sözler bahsettiği- miz sistemin en veciz bir izahından başka bir şey değildir. Okuyucu mektupları Köprülüler hakkında Eğer — Türkiyede asalet mevzuu- b olsa idi, muhakkak ki Köprülüler en mümtaz sırayı işgal edeceklerdi. Tarih basımızın her sıkıştığı an, bu aileden bir ferde . mühim ve asil vazifeler tahmil ey- lemektedir. Zaman çarkı dönmüş ve bu ta- lih yıldızı Köprülü ailesinin ba- sında yeniden parlamaya bağla- mıştır, şimdi ugün bu ailenin hayattaki fertlerine cedleri ile ay- nı kanda, aynı kabılıyette ve kalp- lerı' aynı vatan sevgisi ile çarp-. ldııgunu ispat etmek va- zıfesı düşmektedii Lütuf Allahtan, dirayet Köprü- lülerden. l Bülent Kâhyaoğlu - İstanbul * Meçmua hakkında AKİS'in 108. sayısında bir oku- yucu "Mandalinci'ye niye dur- madan çatıyorsunuz" diye yazıyor. "Size zarar mı yaptı, babanızı mı öldürdü?" diye sözlerini bitiriyor. Bu zata söyle demek istiyorum: Akis'in tenkidlerinin maddi men- faata dayandıgını zannediyorsanız onu hiç okumayın. Akis zatiıâliniz için çıkmıyor. Eğer Akis'in tenkid- leri hoşunuza gitmiyorsa Zafer 0- kuyun. Manda]ıncı ye gelene kadar baş- kalarını daha sertçe tenkid et- tı de niye agzınızı açmadınız? Yok- andal inci, sizin babanız mı? Mehmet Duygu Ataman * Trabzon ir okuyucunuz Zeyyad Manda- linci - hakkındaki - neşriyatınızı tasvıb etmedıkten başka bu neşri- için "tecavüzkârane" sıfatını kollanıyor Tecavüzden kasıt ne- dir, neye tecavüz edilmiştir, belli değil. Mevzuatımız arasında gayrimeş- ru bir fiilin icrama müsamaha gös- termıyecek maddelerin mevcut ol- duğu aşikârdır. O halde sayın 0- uyucunuzun telâş etmesine, tah- kir ve istihza karşılığı heyecanlı sualler sormasına lüzum yoktur. Taşkın bir asabiyetle karalanan satırları dahi mütekâmil bir gaze- tecilik zihniyeti ile sütunlarına a- mecmuanızı kalpten tebrik eder- FE kullanılan kelimelerin daha ağır- başlı ve ölçülü olması zaruretini bizzat o okuyucunuzun takdir bu- yuracağından eminim Ergün Yener * Ankara Hususı hayat hakkında B zınızda "Hattâ hiç âdeti olmadıgı halde bizzat İsmet I- nönü, iktidar partisinin organı birkaç gün için takip etmişti" dı— yorsunuz. Bu, sayın İnönü'nün hu- susi hayatına karışmak değil mi- dir? Vedat Şerbetcioğlu * Ankara

Bu sayıdan diğer sayfalar: