22 Eylül 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

22 Eylül 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

çıklanmış olan muameleyi muvazaa Başkan bu üç suali alâkalılara tev- cih etti. Orhan Apaydın "evet" veya "hayır" diye cevap vermedi. İddiası- na göre Metin Toker maksadı mah- susla bu sualleri soruyordu ve Dr. Sarol hakkında yeni ithamlarda bu- lunmak için cemin hazırlıyordu. Bun- ların dâvayla alâkası yoktu., Metin Toker hakaret etmişti, mahküm ol- malıydı. O kadar. Onun için kendisi, Dr. Sarolun avukatı Orhan Apaydın bunlara cevap vermeyecekti. Savcı muavini Sami Çoşarcan da Suallerin cevaplarının dosyada — bulunduğunu iddia ediyor Ve kendisine sorulana cevap vermeyi reddediyor! Metin Toker bilhassa Oguz kal ile Dr. Sarol arasındakı munasebet Ahmed Apaydın Soy adı benzerliği ler bahsinde ısrar edişisin sebebini bir defa daha açıkladı. Oğuz Akal hakkında Akis'te bir tek cümle çık- mıştı: "Lisans almanın çok güç oldu- ğu bir devirde Oğuz Akal ithalâtçılı- ğa başlamak cüretini göstermiştir". Sanık şöyle dedi: "— Reis beyfendi, taktir edersiniz ki Dr. Sarolun başka işlerde de O- ğuz Akal ile alâkası olması müda- faam için çok mühimdir Duruşma sona ermişti. Müdahil vekili, Metın Tokerin müdafaa hak- kına tecavüzde bulunduğunu yenı— den iddia etti. Sanık, kendisini mü- dafaa için Dr. Sarola 'tecavüz ediyor- du. Metin Toker bunun aslı olmadı- ğını söyledi. Sahir Kurutluoğlu mü- dafaa için mehil istedi. Duruşma 27 Eylül perşembe günü saat 14.30'a talik edildi. O gün Metin Toker son sözünü söyleyecek ve avukatıyla bir- likte müdafaasını bizzat yapacaktı. 16 İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Ticaret Maşallahlı liberalizm Ekon mi ve Ticaret Bakanı, İstan- bulda yaptığı bir basın toplantı— sında çok mühim iki karardan bah- setti. Bunlardan birincisi, belediyele- re verilmiş olan narh tesbıtı selahı— yeti ile alâkalıydı. an: "Üzerinde durduğumuz ikinci bır mevzu istihsal mallarının azami — satış fiyatlarının Belediyece tesbit edildikten sonra ba- kanlıgımızca da tescili işidir. Bunun çin en büyük müstehlik bölge olan [stanbulda Belediyenin şimdiye ka- dar aldığı kararları ve yapılan tatbi- kattan elde olunan neticeleri etüd e- decegız Aynı ameliye Ankara, Ada— İzmir. Antalya gibi buyuk tehlık bölgelerde de yapılmaktadır Halen 7-8 kişilik kontrol ekiplerimiz Türkiye'nin dört bir tarafında dolaş- maktadırlar. Bu ekipler ayrıca bele- diyelerin kontrol ekiplerini de kurs- lara tâbi tutacaklardır. Alınan neti- celer Ankara'da bir araya getirilecek ve bu suretle narh koyma mevzuu- nun merkezde ne şekilde toparlanabi- leceği anlaşılacaktır. Böylece yeni bir narh. sistemi kurulmuş olacaktır. Maksadımız müstahsilin — menfaatini haleldar etmem buna mukabil müstehlikin de haklarım çıgnet e- mektir. Müstahsilin meşru kâr had- lerı içinde çalışmasını temın vazife- mizdir. Bunun için Ankara'da üç ki- şilik bir fiyat komitesi kurulmuştur. Bu heyet, müstahsil ve müstehlikle daimi temas halinde olacak ve ko- ordinasyon — vazifesini görecektir. Müstahsilin asgari geçim standardını temin edecek bir flat nizamı kura- caktır" diyordu. Ticaret Bakanının bahsettiği rarların ikincisi dış ilgilendiriyordu: "Mühim bir kararımız daha var: İthal ettiğimiz birçok mallar âmme işleri için gayet ehemmiyetlidir. Bun- arın bir elden ve külliyetli miktarda ithali icap etmektedir. Devlet, Top- rak Mahsulleri Ofisi ve — Tariş gibi müesseselere bu hususta vazife ver- mektedir. Ancak bu vazife bu vadide ihtisası olmıyan bu müesseseler için bir külfettir. Kolay, kahve gibi ucu- a mal edilmesi lüzumlu olan ithalât ve yeknesak ihracat temini için eski Türk Ticaret Ofisine — benzer fakat daha mütekâmil bir Alım Satım Kon- tuarı kuracağız. Bunun statüsü ha- zırlanmaktadır. . Sermaye Milli Ko- runmanın 150 milyonluk fonundan temin edilecektir. Bu müessese tica- ret hayatında bir inkilâp ve ihtiyaç- larımıza bir ceva teşkil edecektir. Bu suretle dağınıklığın zararlarından kurtulacağız. Fakat şurasını da te- barüz ettireyim: Bu müessese nor- mal ticaret hayatına kat'iyen sekte vermeyecektir' ka- ticaret sahasını Milli Korunma Kanununun netice- lerini 1lgılılerın birbirini kovalıyan demeçlerinde, boyuna değişen karar- larında adım adım takip etmek müm- kündü. Yukarıdaki sözler en çok bu bakımdan üzerinde durulması gere- ken sözlerdi. Milli Korunma Kanununun bir sa- vaş devresi kanunu olduğunu unutur görünen hükümet, sert — tedbirlerle herşeyin halledileceğine inanmak i- yımserlıgındcn kendini kurtaramamış Fakat sert tedbirlerin her şeye ka- dır olduğu kabul edilse bile tatbikat- çı kadrosunun imkânları göz önüne alınınca iyimser olmağa imkân kal- mazdı. Narh tesbiti çok çetin bir iş- ti. Narh olması gerekenin üstünde de bulunsa, altında da bulunsa neticele- Tİ memnuniyet vermiyecekti. Olması gereken oldurmak ise. bizim imkân larımızla çok güçtü. Nitekim beledı— yeler bu hususta çok büyük güçlük- lerle karşı karşıya idiler. Ellerinde bilgili, yetişmiş eleman yoktu. Bunun neticeleri yer ver pek acı şekilde hissedilmeğe başlanmıştı. Gazetelerin verdiği bir habere göre vilâyet mer- kezlerinden birinde bütün aşçı ve ke- bapçılar, belediyece tesbit edilen nar- hı düşük buldukları için, dükkânları- nı kapamışlar ve bu durum suç sayıl- dığından toptan tevkif edilmişlerdi. Gene bir başka habere göre İstanbul- da bazı esnaf, tesbit edilen narh ile manın 1mkansız hale geldiğini i- rar vermişlerdi. İşte Bakanın açıkla- masına göre narh tesbiti işi Ankara- da toplanınca bu aksaklıklar düzele- cek, müstahsile asgari Mr geçim se- viyesi sağlanacaktı. Hükümet gene aşırı bir iyimserlik içinde idi. Bu ye- ni teşebbüsün doğuracağı güçlükler hakkında hiçbir fikre sahip görünmü- ordu. Belediyelerce yapılan fiat tes- -itlerindeki aksak noktaları bir gö- rüşte anlayıp düzeltecek harika bir heyet kurmak mümkün olsa bile bu inceleme, tasdik ve belediyeye iade faaliyetinin alacağı zaman herhalde ticari faaliyeti kolaylaştıracak, teş- vik edecek mahiyette bir şey olma- yacaktı. İkinci karar ise Milli Korunma Ka- nunu yeni şekli ile yürürlüğe girdiği sırada bazı çevrelerde uyanan endi- şenin nekadar yerinde olduğunu bir kere daha gösteriyordu. Bir piyasa iktisadında iktisadi, ticari butun fa- aliyetleri şekıllendıren unsur “kâr unsuru idi. Bir çiftçi mahsulünü kal- dırırken o mahsulü satarak elde ede- ceği kârı gözönünde tutardı. Bir tüc- car müstahsil ile müstehlik arasında mutavassıt Trolü oynarken — düşün- düğü şey alım fiatı ile satım fiatı a- rasındaki fark, yani kârdı. Kâr ol- mayınca piyasa iktisadı olmazdı Mili Korunma Kanununun en şekli bazı 1st1hsal ve ticaret faalıyet— lerinin getireceği kârı fazlaca azal- tıyor. onları cazip olmaktan çıkarı- yordu. Bu demekti ki ban sahalarda istihsal azalacak, bazı faaliyetler du- racaktı. O zaman bir tek yol kala- caktı : Devletin parça parça bütün ik- tisad?' faaliyeti kendi eline alması.. AKİS, 22 EYLÜL 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: