22 Eylül 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

22 Eylül 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTİDARLAR VE MEŞRUİYETLERİ emokrasilerde iktidarlar seçim- le iş başına gelirler. İktidarda ne kadar kalacaklarını Anayasa tayin eder. Bu müddetin sonunda yeniden seçime gidilir. İki seçim a- rasındaki müddet, bir iktidar tara- fından — gelişi guzel uzatılamaz. Müddet değiştirilirse derhal — yeni seçimlere gitmek gerekir. Seçim tarihi keyfe göre ileriye alınamaz. Milletvekilleri kaç sene için seçil- mişlerse azami o kadar zaman mil- letin iradesini temsıl ederler: Bahis mevzuu zaman geçti mi, seçim de yapılmadı mı artık iktidar meşru olmaktan çıkmıştır. Bunlar ilk bakışta, katlerden — sayılmaları — yüzünden münakaşası dahi caiz görülmeye- cek prensıpler gıbı gelir. Hakikaten de öyledir. Ama insan, bazı muha- lif polıtıkacıların hem e en aklı başındalarının, ciddi ciddi D.P. ikti- darı tarafından 1958 seçimlerinin geri bırakılacağı, hiç yapılmayaca- ğı veya hileli yapılacağı yolunda bizzat uydurdukları rivayetleri mü- nakaşa ettiklerini görünce düşünü- yor: Acaba. Demokrasinin prensip- leri de mi değişti diye.. Zira D.P. iktidarının hiç mi aklı yoktur ki bahis mevzuu seçimleri savsaklasın, yahut hiç seçim yapmasın veya hi- le katıştırsın? Bunun, bir iktidar i- çin intihardan farkı var midir? Kaldı ki böyle şayialar 1954 seçim- lerinin arefesinde de çıkmıştı ve o zaman bunlara en güzel yalanlama- yı gene bizzat iktidar vermişti. Seçım sandıklarının, hileye teşeb- s edenlerin başında paralana- cagını 1950'ye tekaddüm eden gün- lerde bağıran D.P., akibetini bıldıgı boyle tehhkeh bir maceraya girişir ? 0.D i Demokrasiyi -maale- sef hatalı bır şekilde- dört seneden dört seneye yapılan serbest seçim- ler olarak Aanlamakta, ona göre davranmaktadır... Bu kozunu da fi- linden kaçırırsa, söyler misiniz D.P. 1958'den sonraki en masum icraatı- nı nasıl izah edebilir? Hem, bir ha- kikati ifade etmek herkesin vazife- sidir. Sandık bahsinde D.P. şimdiye kadar meşruiyete ciddi şekilde ha- lel getirecek hareketlerden kaçın- mıştır. Bundan sonra başka yol tu- tacağını, muhalif polıtıkacılarımız nereden çıkıyorlar? 1958 mleri- nin zamanında ve dürüst bır şekılde yapılmaması, bir ihtimal olarak da- hi hatırdan geçirilemez. Gayri meş- ru bir iktidarı bu milletin başında tutmayacağını ve ondan her çareye, ama her çareye başvurarak kurtu- lacağını çocu uklar — bile kolaylıkla görüp anlayabılır er. Zıra seçmen, D.P. milletvekilleri- ve ötekilere kendisini temsil selâhiyetini 1958 — senesine kadar aşikâr haki- AKİS, 22 EYLÜL 1956 vermiştir. 1958'in son saati çaldı ve selahiyet — yenilenmedi mi — millet hakkını bizzat aramak durumuna girer. Gerçi Anayasa, seçim imkân- sızlığı halinde. Büyük Millet Mec- lisine seçimlere gitmek için "bir yıl mühlet tanımaktadır. Ama bu de- mek değildir ki bahis mevzuu bir yıl, mutlaka geçiştirilir. Bilâkis. Secim imkânsızlığının mantıki ve bedihi olması şarttır. Aksi halde her iktidar, şartları kendisi için müsait gormezse "seçim imkânsız- lığı var" der ve mensuplarına bir yıl daha menfaat sağlar. Hattâ A- nayasanın hukuk dışı bir tefsiri ya- pılarak "seçim imkânsızlığı devam ediyor" diye her yıl, seçimleri bir yıl öteye bırakmak yoluna sapacak iktidarlar bir gün bu memlekette çıkabilir. Boyle hareketlere Türk Milletinin müsaade edeceğini sana- bilmek için deli olmak dahi kâfi de- ğildir. Gayri meşru hale düşecek bir iktidar, goz korkutarak bile pek az kımseye sözünü geçirebilir. Dört sene için alınan selâhiyetin bu müddetin sonunda sahibine iade e- dilmesinden daha tabii bir şey ola- maz. İktidarlar geldikleri gibi gider- ler. Seçimle gelenlerin zorbalıkla veya muhaliflerinin seçimlere ka- tılmalarını, ma imkânsız kılarak kalmaya teşebbüs etmeleri devri dünyanın her tarafında yok olmamışsa da, unun Türkiyede sökmeyeceğini, bizlere, bizzat D.P. liderleri muhalefet yıllarında Öğret- mişlerdi. C.H.P. 1950'de seçim -Hem de dürüst seçim- yapmamazlık ede- mezdi. D. 1954'de seçim -hem de dürüst seçim- yapmamazlık ede- mezdi. Nitekim 1958'de de, 1954'de davrandığından — başka türlü dav- ranmayacaktır. Zira davranılamaz. İnşallah memleketimiz bir harp badiresinden uzak kalır ve seçim imkânsızlığı bahis mevzuu olmak- sızın hepimiz sandıkların başına gider. 1958'den 1962'ye kadar bizi temsil — selâhiyetini kime — verece- ğimizi güzel güzel, tatlı tatlı, kar- deş kardeş kararlaştırırız. Tıpkı 1950'de yaptığımız gibi.. Doğrusu istenilirse D.P. den de, değişik arzu izhar olunduğunu mu- haliflerden başka iddia eden yok- tur. * al böyle iken vazife — gezisine çıkmış bazı muhalıf politikacı- ar, niçin orada nin 198 seçimlerini gerı bırakabilece- ğini söylerler, o zaman nasıl kah- ramanca davranacaklarını anlatır- lar, kendi kendilerine şatolar ku- Bu adamların maksadlârı nedir? Gönül çok isterdi ki Zafer. İşte asıl bunlara cevap versin ve Yusuf Ziya ADEMHAN desin ki: "Beyler, D.P. meşru yol- dan iktidara gelmiştir; iktidarı meşru yoldan muhafaza edecektir. düşmeyecektir. Seçımler 1958 yılında yapılacaktır? Hem de, şiarımıza uygun olarak, tamamile dürüst şekilde". Zira cer- re çıkmış bulunan — muhalifler bu mukabeleyi hak etmişlerdir. Seçim- leri yapamak veya geri bırakmak ne demektir Ustadları yalnız iktidar sözcüsü değil, kendi partileri de hizaya ça- ğırmalıdır. Diyelim ki bu zevat, D. P. içinde seçimleri yapmamak, ya- hut geri bırakmak veya muhalif- lerin katılmasını maddeten imkân- sız kılmak yolunda bir temayülün mevcudiyetinden endişe ediyor. Mil lete söylenecek olan, bu ihtimalin tahakkuku takdirinde kendilerinin nasıl davranacakları mıdır? Elbet- te ki hayır. Şimdiden kütlenin ru- huna sindirilmelidir ki aldığı selâ- hiyeti samanında sahibne iade et- meyen bir iktidar gayrı meşru o- lur. Gayri meşruluğa düşmeden se- çimleri sebepsiz savsaklamanın im- kân ve ihtimali yoktur. Bunu ne C. yapabilmiştir, ne D.P. yapa- bilecektir, ne de onu takip edecek iktidarlar.. Yarın, Öbür gün bir hü- kümetin şu Türkiyede iki jandarma neferıyle milli bir artiyi -meselâ yi- kapatabileceği veya Ana- yasa emrettıgı halde seçimleri se- bepsiz geri bırakabileceği düşünü- lebilir mi? Ama bakarsınız beş sene sonra on sene sonra bir mecnun çıkar v istediği her şeyi yapabileceği hul— yası içinde buna da teşebbüs eder. Teşebbüsü muvaffak olmayacaktır, cüretini kendisi ve arkadaşları çok pahalıya ödeyeceklerdir. Bundan şüphe yı ncak, niçin tecrübeye müsaade etmeli? Niçin kütlenin re- aksiyonunun ne olacağını şimdiden belirtmemeli ve kütleyi o reaksiyo- na hazırlamamalı, onu öyle terbiye etmemeli? Partilerin bir vazifesi de vatandaşlara haklarını ve se- lâhiyetlerini Vazıfelerıyle birlikte öğretmek değil midir Hem; cerre çıkmış muhalif poli- tikacılar iktidara böyle bir niyeti neye dayanarak atfediyorlar, lütfen söylerler mi ? Şimdilik görülen D. nin, ananesine Triayet ederek 1958'de seçimlere yumuşak bir ha- va içinde gideceğidir. Bu parti için de pek çok kimse aksi halde neler olabılecegını bılmektedır Nasıl bil- i halka böyle bir ihtimal karşısında ne şekilde davranacağı- nı 1950'nin arefesinde bizzat kendi- leri öğretmişlerdir. Dersin iyi öğ- renildiğinden tamamile emin olabi- lirler.

Bu sayıdan diğer sayfalar: