13 Ekim 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

13 Ekim 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DÜNYADA OLUP BİTENLER. rek reyleri sonunda seçilirdi. Bevan, şimdiye kadar, hemen her zaman Par ti teşkilâtının oylarını toplamayı ba- şarmasını bilmişti. Ancak her girdiği seçimde bu makamı, sendikaların ba- şında bulunan sağcı liderler yüzün- den elinden kaçırıyordu. Şimdi artık sendikaların da biraz daha sola kay- maktan çekinmedikleri belli olmuştu. Parti İcra Komitesi hiç şüphe yok ki bundan sonraki tutumunu kararlaştı- rırken bu hakikata gözünü kapamı- yacaktı Ancak, Bevan taraftarı teşkilatın ve sendikaların sevincine rağmen, İş- çi Partisinin sağcı kanadında bu se- çimin neticesine hayıflananlar da az değildi. Bevan'in seçilmesinden kuş- kulanan İşçilerin iddiasına göre bu solcu politikacıyı zafere götüren ken- di gayret ve kıymeti değil, fakat Parti idarecilerinin tutumuydu. Parti idarecileri, bazı sahalarda Bevan'a büyük tavizlerde bulunmuşlardı. Ye- ni mesken politikası hakkında Kong- renin tasvibine sunulan tahlif bunun en açık örneğiydi. Hakikaten mes- ken politikasında sahiplerine yeter gelir temin eden bazı evlerin devlet- leştirilerek mahalli idarelere Verılme— sini derpiş eden bu program, bü ölçüde, — Bevan'ın şampıyonlugunu yaptığı "sosyal hizmetler" prensibin- den ilham almıştı. Muhafazakârlara gelince, onlar bu seçimin sonunda muhalefete yüklen- mek için gerekli kozu elde etmiş bu- lunuyorlardı. Son günlerde sarsılan durumlarını kuvvetlendırmek için bu, ele geçmez bir fırsattı. Orta tabaka muhafazakâr vatandaşların gözünde aşırı cereyanların sembolü olan Be- van'ın İşçi Partisi hazinedarlığım ele geçirmesi, 'Muhafazakâr Parti propa- gandasına, İşçi Partisinin aşın eller- de bulunduğunu ileri sürmek ve bu iddiayı kuvvetli delillerle destekle— mek için bulunmaz bir fırsat veriyor du. Bu, hiç de küçümsenecek bir şey değildi. Sola çark mı ? Bu seçimin verdiği heyecan yatış- tıktan sonra, pek çok İngiliz ve onlarla beraber ingiltere olaylarım yakından muşahede eden yorumcu- lar, kendi kendilerine seçim sonunda Işçı Partisinin gerçekten sola kayıp, kaymayacağım — sordular. Suali ce- vaplandırmak kolay değildi. Bevan solcu tanınmış bir politikacı, getiril- diği mevki de Parti politikasının ta- yininde başlıca rolü — oynayacak bir mevki idi. Suna bakarak Partinin so- la kayacağı söylenebilirdi. Ancak bu biraz acele bir hüküm olmaz mıydı? Hakikaten Partinin hemen sola ka- yacağını düşünmek, bu yolda kesin hükümlere varmak sathi bir görüş olurdu. Partinin politikasını tayınde Bevan kadar diğer İcra Komitesi, ü- yelerinin ve bunların hepsinin üstün- de de Parti lideri Gaitskell'in söyle- necek sözleri vardı. Mutedil bir poli- tikacı olan Gaitskell koltuğuna sağ- lam oturmuştu ve işleri iyi idare edi- 22 yordu. İşçi Partisi lideri, sol kanat mensuplarının istekleri kargısında ani ve serttepkilerde bulunmuyor, bu is- tekleri dikkatle inceleyerek Parti için e sol kanada büyük ehemmiyet vef- diğini anlatmak istiyor ve böylece, sol kanadın içinde kendine karşı bir hoşnutsuzluk doğmasına engel olu- yordu. Bu davranış kendi durumunu sağlamlaştırdığı gibi —Parti içindeki tesanüdün uvvetlenmesine de yar- dım ediyordu. Bu bakımdan, Parti içindeki solcu- lar arasında bile, muhasibin yanısıra liderin de değişmesini isteyen pekçok kimseye rastlamak mümkün değildi. Gaitskell de başta kaldıkça, Bevan Partiyi öyle kolayca istediği istika- mete sürükleyemezdi. Bevan, eğer Partinin bugünkü durumundan mem- nun değilse, onu istediği yöne götür- mek için bundan daha büyük meydan muharebeleri vermek zorundaydı. Polonya Cürüm ve ceza eçen ayın son günlerinde, Polon- n mühim endüstri mer- kezlerinden biri olan Poznan'ın sarı mermer duvarlı adliye binasının ge- niş odalarında, bütün dünya efkârı- nın dikkat nazarlarını üzerinde top- layan çok alâka çekici bir mahkeme başladı. Suçlu sandalyesinde oturan- ların büyük bir kısmı otuz yaşım as- mamış delikanlılardı ve 28 Haziran günü Poznan'da çıkan karışıklıklarda polis öldürmek ve devlet kuvvetleri- ne karşı gelmek suçundan yargılanı- yorlardı. Savcının söylediğine göre, bunlar, en şiddetli cezaya çarpılma- sı gereken suçlardı. Demirperde gerisi devletlerinde, za man zaman, enzer suçlarla sa- nık sandalyalarına oturtulmuş insan- ara, bu insanlar hakkında en ağır cezaların tatbikini isteyen savcılara rastlamak hiç de olağanüstü sayıl- Cyrankiewicz Liberal komünist mazdı. Bu bakımdan, Polonyada da, hele vukuu bütün dünya tarafından kesin olarak tesbit edilmiş bir isyan- dan sonra, böyle bir olayın cereyan etmesine şaşmamak gerekirdi. Ancak bu seferki demirperde gerisi yargı- laması bundan öncekilere benzemi- yordu. Mahkeme salonunda bulunan- lar sade suçlular, yargıçlar ve sav- cılar değillerdi. Öteki mahkemelerden farklı olarak, Poznan adliye binası- nın salonlarına, bu davayı takip et- mek üzere Batılı devletlerden yollan- mış müşahit hukukçularla, dünya ba- sınının ileri gelen ajans ve gazeteleri nin temsilcileri de alınmışlardı. Bun- dan başka, suçluların Polonyanın en iyi altı avukatı tarafından müdafaa edilmesine de müsaade edilmişti. Bilindiği gibi, Poznan isyanı yar- gılamanın başlamasından ta dört ay önce, 28 Haziran'da vuku bulmuş— tu. İsyanın görünüşteki sebebi hayat pahalılıgı ve ücretlerin azlığıydı. An- k bu görünür sebeplerin derininde rejım hoşnutsuzluklarının yattığına şuphe oktu. İkinci ünya Harbi- nin başında Rusya ile Almanya'nın müşterek yağmasına maruz kalan Polonya, savaş sonunda rahat bir ne- fes alacağını sanırken Rus işgali al- tına düşmüş ve bu işgalden, uzun za- man, Ruslar Polonyalıların artık ko- münist rejime alıştıklarına ve kukla Polonya hükümetinin duruma hakim olduğuna inanıncaya k kurtu- lamamıştı. Aslında Polonyalıların bu rejime o kadar çabuk alışmalarına ve Ruslar tarafından zorla basa geçi- rilen komünist hükümetin duruma kolayca hakim olmasına imkân yok- tu. Asırlar boyunca Rus hegemonya- sı içinde yaşıyan Polonyalılar ezelı duşmanlarından ve onların rejimin- dan yilik — göreceklerine inanıyor. Rusların işbaşına geçırdıgi hüküme- te itimad edemiyorları Bununla beraber, Polonyalıların hurrıyetlerıne olan bağlılıkları, kısa , komünist hükümeti de ya- vaş yavaş Rusya ya bağlı olmıyan bir siyaset takibine şevketti. Demirperde gerisinde kalan peyk devletlerin en ileri ve medeni mem- leketi olan Polonya'nın komünist hü- kümeti, bir yandan endüstriel hamle- leleri için başlangıçta faydalı olabile- ceğini düşündüğü rejimi yürütmeye çalışırken, diğer yandan da bağımsız lık yoluda Rusyaya dirsek çevirmeye başlamıştı. Aynı yıllar içinde Tito'- nun başkanlığındaki Yugoslavya da buna benzer bir yolda ilerliyor ve Stalin'in emrine girmemek için, re- jimi aynen korumakla beraber, Rus- ya ile bütün bağlarım kesmeye hazır olduğunu söylüyordu. Ancak Yugoslavyada başarı kaza- nan bağımsızlık siyaseti, Polonyada Polonya Komünist Partisi idarecile- rinin hükümete cephe alması sonu- cunda başarısızlığa uğramış; günün Başbakanı Gomulka, komünizm pren siplerinden inhiraf etmiş — olmakla suçlandırılarak, koltuğundan atılmış ve memleket tekrar koyu bir istibdat havası içine girmekte gecikmemişti. AKİS,13 EKİM 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: