13 Ekim 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 9

13 Ekim 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

PLANI HATIRLAYINCA... şekilde yaşamaktadır. -Ba arada nerede, nasıl ikamet ettikleri belli olmayan onbinlerce vatandaş bu- lunduğunu da ilâve edelim. Su, sıhhi tesisat, ısıtma gibi en basit ih- tiyaçlar, — meskenlerimizin — dörtte üçünd a tamamen yoktur veya ilk çağlardaki vasıtalarla yapılmak- tadır. İstanbulun iskan politikası son beş yılda tamamen başıboş bı- rakılmış, şehir spekülatörlerin e- linde göz göre göre dağlara, tepe- lere taşınmıştır. Mesul insanlar hiç bir önleyici tedbir almamışlardır. Amatör beledıyecılerımız -bu me- yanda Gökay- "Şehrimiz genişli- yor" diye övünme payı dahi bulmuş- lardır. Fakat parsellenmenin hu- dutsuz ve nisbetsiz bir hal alması, Şehir hizmetlerini aksatmıştır. Ya- kında bunların büsbütün felce uğ- ramamaları için ne gibi tedbirler düşünüldüğünü —öğrenmiş değiliz. atılı. memleketlerde, "Belediye şehre ve toprağına sahiptir" düstu- ru bizde nedense yıllarca hatırlan- mamıştır. İskandinav memleketlerinde, bir- çok Alman ve İngiliz şehirlerinde, bazı Birleşik Amerika devletlerinde Belediyeler şehrin sahasının tama- mına veya büyük bir kısmına sahip ve mutlak surette hakimdirler. Hu- susi şahıslar ne kadar servet, mal mülk veya nüfuz sahibi — olurlarsa olsunlar, üstünde oturdukları top- raklara hiç bir surette tasarruf e- demezler. Toprak menin malı- dır. Boylelıkle —bızde olduğu — gibi- piyasa veya sanayi kodamanlarının istedikleri inşanla yaptırabilmek cin âmme hizmetleri müesseselerini tazyik edebilme ihtimalleri önlen- miştir. Şehir içinde veya dolayların- daki bu yeni toprak feodaliteleri tehlikesi, yıllarla evvel, bertaraf e- dilmiştir. Hatta Batı Almanyada bir şehir belediyesi, müstakbel ge- nişleme sahalarını da peyderpey sa- tın alacak bir banka mekanizması tesis etmiştir. Stokholm'un yeni mahalleleri, Bromma, Malmö, Gote- borg, Norveçte bir çok şehirler bu esaslara göre imar olup inkişaf et- mektedir. Hakiki imar da, Belediye- cilik te, Şehircilik te bu demektir. Yoksa koskoca bir şehri spekülâ- törlere ve sorumsuz idarecilere ter- ketmek değil. Ancak bu şekildeki toprak politi- kası ve yeni iskân şartları ilk ba- kışta göze çarpacak gösterişti şev- ler olmadığından -Batı memleketle- rinin sadece satıhlarım, incelemek merakında olan- idarecilerimizin ve bakanlarımızın ilgilerini çekmemiş- tir. Afganistanda, Kabil'de hava a- lanı-şehir yolunu pek beğenenlerin imar ve iskân faaliyetleri bu me- totlara İnhisar ettikçe, şehirlileri- AKİS, 13 EKİM 1956 mizin hesabına kendilerini İskandi- nav memleketlerine tetkike gönder- mek en isabetli hareket olacaktır. Böylelikle bu diyarlarda, takanlar- la ustabaşıların hemen aynı şartlar- da ikamet ettikleri hakikati de gö- rülmüş olur.. Lüks ve sefalet kucak kucağa Son basın konferansında,. İstan- buldaki iskân şartlarının hemen har yabancının gözüne batan eşit- sizliğine, adaletsızlıgıne nasıl — bir çare aranacağına dair bir kayda rast gelmedik. Lüks blokların yanında, muhteşem villâların bir adım Öte- sinde yoksul ve perişan meskenlerin mevcudiyeti son dört beş yılda büs- bütün göze ve gönüle batar bir hal almıştır. Bu ihtişamla Orta Cağın yanyana yaşama keyfiyetine aklı ve vicdanı olan kimsenin tahammül e- dememesi gerekir. Ancak bu durum ve müstakbel inkişafları hakkında müsbet bir tasarıya henüz tesadüf etmedik. Bu yaraların derdine çare bulma, bu dâvaların haili bir iki se- çim devresini mutlaka aşacağından ve hiç olmazsa bır 1k1 yıl yıldızsız ve gösterişsiz. kalm mahküm oldu- ğundan bunlarm da -tıpkı Istanbu— lun mahut asma koprusu gibi- bir kenarda kalması, melen hiç bir saman ciddi olarak bahta konusu edilmemesi muhtemeldir. beş altı yıl önce işbaşına uzmanların fikrine kıymet verip, kanunlaştırılan plânları red etmese- lerdi, elbette bugünkü durum, geniş mıkyasta hafiflemiş okurdu. Gazete- cilere, üniversite profesörlerine ve yuksek rütbeli subaylara — mesken temin etme fikri ise bizim kanaati- mizce çok mahdut bir zümreyi alâ- kadar eden yeni politik hareketler- dir. Bunlarla İstanbulun mesken ve nüfus siyasetinin idare edileceğini sanmak güneşe gözlerini kapamak olur. Fakat her mahalleden bir mil- yoner çıktığı iddiası ile övünen ik- tidar tam bu tabiidir, İstanbulun boğazını 'sıkan limanlar | stanbulun trafik meselesinden ve ulaştırmayı kolaylaştırmak için alınan tedbirlerden bahsederken bu- nu tıkayacak yeni liman inşaatını unutamayız. İlim ve şehircilikle alay edilircesine inşa edilen Boğaz met- halindeki ve şehir ortasındaki Sah- pazarı ve Haydarpaşa limanları için bu kanaatimizde israrlıyız. İnanıyo- ruz ki hiç bir yabancı uzman ve -tesir altında olmayan- hiç bir yerli Iltan adamımız bu limanların yeri- nin isabetli olduğunu iddia edemez. e abide konularında da son derece dikkatli davranılması ve ilim ve sanat adamlarımızın -işler yapılmazdan evvel- fikir ve muva- fakatlerinin alınması lüzumuna ka- Aydemir BALKAN (Yüksek mimar) niiz. İstanbulun bedii özelliklerini tebarüz ettirelim derken "alelade" liklere ve zevksiz gösterişe düşme nin tehlikelerini sanatçılarımız be- lirtmelidirler. Türk ve Osmanlı â- bidelerinin içe kapanık karakterini ve mahviyetkâr güzelliklerini -Üs- küdar meydanındaki Çeşmede oldu- ğu gibi- yazboz durumuna getir- mekten son derece sakınmalıyız. A- nıtlara meydanlar yapmak veya ek- senler tevcih etmek, onların özel tesir ve atmosferlerini muhafaza et- mek bakımından, Şehircilik ilminin en çetin dertlerinden biridir. Musso- lini'nin Romada yaptığı yanlış te- şebbüsler dünya Şehircilik okulları tarafından mutlaka kaçınılması ica- beden kötü örnekler olarak gösteril- mektedir. Mussolini geniş bir - bul- varı san Pietro'nun önüne çıkarmış, Via del İmpero'yu da Coloseum'un yanından geçirerek bu iki eşsiz a- nıtı gerek hacim gerek tesir bakı- mından tamiri çok güç bir şekilde zedelemiştir. Pariste Nötre önüne meydan açılması kotu netıce vermiş, gotik mabetlerinin ruhuna ve dünyasına uygun olmıyan bu ic- raat diğer katedrallere de sirayet et meden şehirciler tarafından alelace- le durdurulmuştur Tarihi anıtlar konusunda fok has- sas ve dikkatli olmamızın lüzumu- nu tekrarlıyarak bunların bir veya birkaç kişi tarafından prestij gaye- leriyle hırpalanmasına ilim ve sa- nat adamlarımızın rıza gösterme- melerini istiyoruz. Bu-konunun mut- a bir ihtisas kuruluna tevdini de zaruri görmekteyiz. "Berikide hakimler var!" K ısa ve basit bir şekilde yaptı- ğımla izahlarda, — İstanbuldaki son imar gayretleri hakkında fikir- lerimizi söyledik. Bunların, — kesin bir hükme varılmadan evvel elbette leh ve aleyhte tartışma konusu ola- bileceklerine inanıyoruz. Fakat mü- tehassıslarımızın ve sanatçılarımı- zın bu konuda enerjik Ve serbest konuşabilmelerini istiyoruz. Çünkü bu dâvanın daha uzun müddet öl- çüsüz, boş iddialara, ciddiyetten u- zak, mesnetsiz propaganda ,slogan- larına tahammülü yoktur. İlim ve sanat adamlarımıza, değirmenini zorla istimlâke kalkan Prusya kra- lı Frederik'e ihtiyar değirmenci ka- dının verdiği — cevabı hatırlatırız "Berlinde hâkimler va Bunun için yapılmak ıstenenlerm asıl hedeflerini ve şümul sahalarım inceledik. Amme hayatımıza irras- yonel, ham ve hayali unsurların de- ğil: ilmin, metodun ve objektif kıs- tasların -eninde sonunda- hakim o- lacağına inanıyoruz. Zira Frederik'ten bu yana iki a- sır geçmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: