20 Ekim 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

20 Ekim 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

tarda bulunmaktan kendisini alama- mıştır. Bununla da kalmamış, Babıa- lideki fasa fiso gazetecilerden bazı- larım bulu bizim — aleyhimize kış- kırtmıştır. 20/11/1954 tarihli "Kendi Aramızda" yazısında bız bütün ban- lardan bahsediyor, bildiriyor, ettiğimiz hakim kararında gö- rüleceği veçhile bir kaç gün sonra da bu cevabı Vatan gazetesine gönderi- yoruz. Dr. Sarolun kastedil- ibraz ettiğim deliller karşısın- karmaya ve beni eski Devlet Ba- kanının şerefini, itibarmı zedelıyor iye hapsetmey imk yar mıdır? z Ceza Dairesi ıhtımal kı aklın- hep Dr. Sarol olduğu için eski Devlet Bakanının çehresini satırların arasında görmüştür. Şimdi, yeni ışık altında onun da kanaatini tashih e deceğinden zerrece şüphe yoktur. Us— telik daha geçen celsede "düne ka- dar" Dr. Sarolun benı - tebrik etmesi ihtimali olmayacağım da müdahil ve- kilinden sorduğum bir sual vesilesiy- le belirtmiştim. oO halde Dr. Sarol nereden çıkıyor" Dr. Sar her ima ile mutlaka kas- tedilen bır şahıs olmaktan siz, lütfen tebriye edin Kukla emyiz Ceza Dairesinin Akis'in Tneşriyatında gördüğü üçüncü suç, Dr. Sarol hakkında "kukla" tabirini kullanmamızdır. Bu ithamla ilk defa olarak karşılaşıyoruz. Daha doğrusu üdahil — vekili ilk - iddianamesinde kendısme has nazik üslupla şöyle de- mişti: "Bir Devlet Vekilinin kukla o- larak tavsifine dahi — sinsi ve kurnaz taktikleri altına girmek, cüret etmek sanıktaki ahlaki vedaatin derecesini göstermeğe kâfidir". Sonradan bu ya- Bizzat yüksek mahkemeniz bu yazı hakkında şu hükme varmış bu- lunuyorsunuz: "Madem ki İstifa Et- miyor yazısına gelince.. Yine aynı ra- porda -ehlivukuf heyeti raporu- işa- ret olunduğu Üzere gazete sahibi bu- lunan bir vekilin basın işleriyle meş- noktai nazarın izahından ibaret bulunmuş"tur. Şim- di, Temyiz Ceza Dairesi sizin bu ka- naatinizi değiştirecek yeni bir delil- den bahsediyor mu? Unutulan, ele â- lınmayan bir delil? Hayır! Ceza Da- iresi o tabirde hakaret manası çı- karmış. İyi. Bunun sizinle alâkalı bir olmamak gerekir. Sizden gene "biz farkına varmamışız, çıkarılıyor- muş" demeniz isteniliyor ki bu tale- e uymayacağınız muhakkaktır. Ge- AKİS, 20 EKİM 1956 çen ekimden bu ekime kelimelerin mahiyetini değiştirecek bir amili ben- deniz biliyorum. Kaldı ki reis beyfendi, "kukla" ta- biri hakaret ifade edermış, etmezmiiş, Akis'i alâkadar etmez. Zira — Devlet Vekiline bu rolu yakıştıran biz deği- liz. Kimdir, misiniz? — Bizzat Türk Sesi Bakınız Temyiz inin gözünden kaçan bu hususu delilleriyle ispat edeyim. Dosyanın içinde 24 Kasım 1954 ta- rihini taşıyan bir Türk Sesi gazetesi vardır. Bu gazetede neşriyatımız do- layısıyla Başbakana yapılan telkih- erin beyaz üzerine siyah metni mev- cuttur ve Mükerrem Sarola bırakınız kuklalığı, kilercilikten — bostancıbaşı- lığa bir sürü sıfat izafe edilmektedir. Sadece Mükerrem Sarola değil, reis beyfendi. Üstelik Adnan Menderes de Sultan olarak gösterilmektedir. Müsaade buyurursanız bizim yazımı- -ın, hangi telkinlere cevap olduğunu Türk Sesi gazetesinden okuyarak or- taya koyayım "“Bütün bu kampanyanın hedef tut- tuğu muhatap hakikatte ne Türk Se- si, ne de Mükerrem Saroldur. O, bü- tün bir rejim, bütün bir iktidar top- luluğu, bütün bir hükümet hisarıdır. Hisarda gözlerine kestirdikleri her hangi bir taş üzerinden gedik açıp işi çorap söküğüne getirmek ve bir ne- kalem efeliğine hara kestirmek istiyorlar. Halk Partisi devrinin bele- diye çöpçüleri kadar emir kulu par- yaları, galiba o meşum günlerden kalma infial ukdelerinin — tepkisiyle bugün "Ali kıran, mak hevesine mısal ile gtin şın değişmesi değil, masıdır. Dünün — sergerdesi isteyeceği zaman aynı şeyi Evvelâ kilerci, sonra bostancıbaşının kellesi, daha sonra vezirin ve en son- ra veziri âzamin.. Eğer bir tanesi ge- lecek olursa sonuna kadar istenecek plan bu kellelerin temel hedefi ise (sadece pir mefhum, içtimai bir sem- bol olarak kullanıyoruz) Sultanın prestiji ve belki kellesidir". Bu yazı ile Mükerrem Sarola ma- ledilen rol için "sadece bir mefhum, içtimai bir sembol olarak" kukla'dan daha munis bir tâbir bulunabilir miy- di? O tâbir ki Zafer gazetesi Hürri- yet Partisinin kurucularım defalarca "“İnönünün kuklaları" dırmış ve şimdi Akis olunca heyecan içinde kalan savcılı- ğin kılı dahi kıpırdamamıştır. Üste- lik, Temyiz Ceza Dairesini yanılta- nın ne olduğunu da ortaya koymuş olduğumu sanıyorum. Mükerrem Sa- rollar Başbakana diyorlar ki "biz ne- iz ki, biz bir kuklayız, asıl istenen kelle senin kellendir, am bizim kellemizi vererek bu yolu açma ra senin kellen gider". Biz bu i ğiım, icap edersi ona lütfen çekiliniz AKIS iişbirliği merzuunda par- tilerin tuttumunu tahlil ederken bir defa daha ispat etmiştir ki yazı- larını sadece aklıselime istinat etti- Hür. P. ne olan sempatiniz bütün okuyucularınızca malümdur. da hata yapınca, onu da hata yapan D.P. gibi yermekten kaçınmıyorsu- nuz. Hür. P. ni seven, ondan bir şeyler bekleyen bütün Vatandaşlar onun başındaki bazı zerinin sözle- rinden ve hareketlerinden dolayı en aşağı sizin kadar üzülmüşlerdir. Sadık Enyata - İzmir Tarafsız mecmua AKİS, ha!.. İs- met İnönü ne kadar tarafsızsa, siz de o kadar tarafsızsınız. Hür. nin C.H.P. nin oyununu açıklamış laşıldı diye.. Sizin bütün gayeniz es- ki Milli Şefi Cumhurbaşkanı mak, ona milleti yeniden köle et- mek. Bir takım safdillerin AKİS'in her yazdığına ınandık]arım samimi demokratların nüzden partilerinden görünce ipliği pazara ne zaman yordum. İşte Allah, zara çıkardı ipliğinizi pa— Kâmil Satar - Aydın azı okuyucularının AKİS'i C.H. P. propagandası yapmakla suç- landırdıklarını görüyorum. Bu mek- tupları okurken sahibinin bir baş- ka partinin hararetli taraftan oldu- unu da anlamamak kabil değil. Partızanlık ve küçük hesaplar ne fena! F. Menteş - İzmir Mecmua hakkında KİS'i n zam dan beri zerk Haki- sun bu mukemmel yoldan ayrılma- manızı dileri Dr. K. Aktuğ - Florida Radyo hakkında ir hayli sayıdır "Radyo" bah- ine dokunmaz oldunuz. di? Yoksa, radyonun islâh olaca- ğından ümidi kesip "pes" mi et- tiniz? Fikret Akyol - Ankara 129 sayınızın 8. sahifesinde radyo akkında söyle bir cümle V: “Ancak, radyonun devlete mi, yok- sa D.P. ye mi ait olduğu hususu dinleyicilerin " zihninde müphem kaldı" Vay: Demek ki dınleyıcıler a- rasmda radyonun Devlete mi yok- sa .P. mi ait oldugu hususu hâlâ muphem Erol Erdem - Ankara

Bu sayıdan diğer sayfalar: