20 Ekim 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

20 Ekim 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTİSADİ VE MALİ SAHADA nin gelmemesine imkân yoktu. Ana- yasa gereğince teminat altında bulu- nan gayrimenkuller keyfi emirlerle, kanun hükümlerine uyulmada ratinden ileri gelen bazı aksaklıklar” şeklinde vasıflandırılarak mazur gö- rülmüştü. Şüphesiz gecekonducuların başkalarının arsalarına tecavüz etme- leri hoş görülemezdi. Fakat şahısla- ra ait binaları kanunların hükümleri- lüzumunu hissetmeden yıktırılabilen bir iktidarın sözcüsü i- çin böyle bir tecavüzden — şikâyeti başkalarına bırakmak çok daha ye- rinde olurdu. Milli Korunma Yoğurt mayası eçen hafta içinde de Milli Korun- ma Kanunu tatbikatı alâka çek- mekte devam ediyordu. Ortaya çıkan neticeler, gerçi beklenmeyen şeyler değildi. Nitekim kanun yeni şekli ile yürürlüğe girdiği sırada basında çı- kan yazılarda bunlar birer birer sa- yılmıştı. Bu bir kehanet olmaktan u- zaktı. Bir parça iktisat okumuş ol- mak, bu kitapları yazanların birşey- ler bildiklerine inanmak, bu tahmin- lere varmak İçin kafîydı "cezbe" halindeki politikacılar ikti- sadi hayatın akışım kanunla, emirle degıştırebıleceklerını sanıyorlar, bü- bir çoğunluk da hükümetin "el- bette bir bildiği" olduğuna inanıyor- du. Çok uzun bir zaman geçmeden an- laşıldı ki göle atılan yoğurt mayası tutmamıştı. Tutacağa da benzemiyor- u. Büyük çoğunluğun bunu farket- Yumurtalar Narh — Sökmüyor tiği tahmin edilebilirdi. Fakat "cezbe" halindeki politikacılar hâlâ gölün ya- kında yoğurt haline gelecegine ina- nır görünme geçmıyorlardı Olaylar birbirini kovalıyor halk bun lar üzerinde duşunuyor espri yaratı- yor, hükümet attığı Aadımları birer birer geri almak zorunda kalıyor, fa- kat "cezbe" halindeki politikacıların yanılmış olduklarını itirafa niyetli ol- Oüğüğ0ğğÖüdülğödÜdğüğ 000000 0cüdücdüdcüccdcdücülcülüddÜÜ %lk Hatsöstir ve bilhassa traştan evvel ve sörira ilinali bir bakıma muhtaçtır. Muntazaman NİVEA, kullanmakla cildinize iyilik yapmıy ve erkeğe has gerginliğini sağlamız olursunuz. g*' NIVEA CREME - Cildiniş kösele değildir! — .£ * (Ğeargin v düzgün cilelli erkakleri, hıdmlqr çok beğenirleri) gGücöcücdöğöcüccdccüdcdcüdcdü DBOİGOOGÜGD derinliklerine ıw v içierden Iıılr #ğerak seğlar, 20 duklarını gösterir hiçbir işarete rast- lanmıyordu. Son haftanın Milli Korunma Ka- nunu tatbikatı ile alâkalı hadiselerin- den bazıları bilhassa — dikkati çeki- Beledıyelerın bazı maddelere narh koyma vazifesini gereği gibi yapa- madıkları gerekçen ile bu narhların konomi ve icaret Bakanlığınca tasdik edilmesini gerekli kılan bir kararın birkaç hafta önce çıkmış ol- duğu malumdu. Bu karara rağmen narh işi, gereği gibi yürümek şurada dursun, -ticari hayatı köstekler yol- maktan çıkmamıştı. İzmir Belediyesi bazı maddeler, için tesbit ettiği narhları Bakanlıga bil- dirmiş, süratle tasdik edileceğini, u- marak beklemeğe başlamıştı. Günler geçmiş, ses seda çıkmamıştı. Daha fazla bekleyemeyeri İzmir Belediyesi narhı kaldırmış, bu maddelerin ka- nundaki kâr hadleri içinde satılaca- ğını ilân etmişti. İstanbul Belediyesinin tesbit ettiği bazı narhlar da sıkıntılara sebeb ol- muştu. Gazetelerin hergün verdikleri haberlere göre bazı maddeler bulun- muyordu. Urfa a ya, ğı, yumurta, pata- tes, bilhassa soğan bunlar arasında idi. İstanbul Belediyesi yumurtaya ma- kül'ün altında bir narh tesbit etmiş olmalıydı. Çünkü halk bu gıda mad- desinden mahrum kalmıştı. Bazı bak- kallardan yumurta isteyenler bunun yerine "artık tavuklar yumurtlamı- yor" cevabını alıyorlardı Patates ile soğanın başına da aynı şey gelmişti. Bilhassa, çok fakir ta- bakanın başlıca gıdasını teşkil eden bu iki mütevazi sebze piyasadan çe- kilmişti. Soğanın kaybının sadece en fakirleri değil bütün İstanbul halkını müteessir ettiği şüphesizdi. Soğan yokluğunun İstanbullular için nasıl bir "hadise" olduğu küçük bir gazete havadisinden kolayca — anlaşılıyordu: İstanbullu bir kolacı kendi reklâmını yapmak istemiş, en dikkat çekici rek- lâm şekilleri üzerinde kafa yormuş- tu. Araştırmasının sonunda aradığını bulmuştu. Kolacı dükkânının vitrini- ne içinde bir miktar kuru soğan bu- lunan bir file asmış, Üüzerine de şu yaftayı iliştirmişti: "Soğanı aldım pazardan Allah saklasın nazardan Termem ne küçücüğünü ne cücü- ğünü Babam çıksa mezardan"” Soğan meselesi İstanbul belediye- cilerinin de şiddetli hücumlarına uğ- ramıştı. Son hafta içinde Belediye soğan ve patatese koyduğu narhı kal- dırdı ve bu iki maddenin bundan böy- le Mili Korunma Kanununa göre tesbit edilmiş olan kâr hadleri içinde satılacaklarını bildirdi. Bazı mallar için tesbit edilen aza- mi satış fiyatları nasıl ters neticeler vermişlerse, bazı hizmetler için tesbit edilen fiatlar da aynı — neticeyi ver- mişlerdi. Halk o mallardan gibi bu çeşit hizmetlerden de mahrum kal- mıştı. AKİS, 20, EKİM 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: