28 Eylül 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

28 Eylül 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K I YAŞAMASIZ (Vüsat O. Dost Yayınları: Matbaası, Ankara — 200 kuraş) Vüs'at O. Bener, ilk hikâye kitabı "Dost'u 1952 yılı içinde yayınla- mıştı. O günden bu yana aradan 5 yıl geçti. Bu beş yıl içinde Vus at O. Be- ner, sessiz sedasız köşesinde kalıp çalıştı. Edebiyat adına, sanat adına bir takım şarlatanlıklar bir takım lüzumsuz ataklar natçılar" saflarında hiç gözükmedi. Kendi içine çekılmıştı Etlıye sütlüye karışmıyordu. En mühimi, bazıları gibi hakkı olmayan bir şan ve şöh- retin peşinde koşmuyordu. Sanatı- nın çilesini kendi kendine çekiyordu. ıkaye sanatında yeni bir anlayışın peşine takılmıştı. Bu yolda deneme- ler, araştırmalar yapıyordu. Okuyucu karşısına çıkardığı hikayeler gayet az ve seçmeydi. Bunları da, daha zi- yade bir hayli belli zümreye hitap e- den Seçilmiş Hikâyeler Dergisinde yayınlıyordu İşte Bener, beş yıldır sürüp giden bu deneme ve araştırma- larından sonra günün birinde kar- mıza "Yaşamasız" adındaki kitabı ile çıkıverdi. Bener'in hikayeleri 4. Mars T. ve S.A.Ş. 1957. 158 sayfa, "Yaşamasız" 165 sayfa içine sığ- dırılmış en kısası 4, en uzunu 33 say- fa boyunda 15 hıkaye getiriyordu. Bu hikâyelerin büyük bir kısmı Seçilmiş Hikâyeler Dergisinin devamlı okuyu- doğum sancılarından bir leblebıcının hayatına kadar türlü mevzuyu lıyordu. Dokunmak istediği mesele— ler de muhtelifti. Tek bir fikir üzerin de saplanıp kalmıyordu. Ama bütün bunların yanında Bener'in kitabı- nın mühim olan tarafı sanat ve hikâ- ye dünyamıza yeni bir ses, yeni bir hava getirmek 1dd1asında oluşu idi. Bener, Batıya özenen, bazı Batılı yazarların havasını Türk edebiyatı- na ve hikâyesine getirmek gayretin- de olan bir yazardı. Hikâyelerinden, hikayelerindeki havadan, çok oku ğu, çok ugraştıgı kolayca belli olu yord Öyle ki, bu çok okuma ve çok uğraşma zaman zaman Bener'in aley- hine oluyordu. Okuyucu Bener'in aşı- rı zorlaması karşısında bıkkınlık ge- tırıyordu Belki bir kaç hikâyede his- sedilen yapma cık" halını ister iste- mez bütün hikâyel müşterek vasfıymış gibi kabullenıverıyordu Pek tabii ki bu da yazar aleyhine oluyordu. Yapmacık, daha kitabın adından başlıyordu. Okuyucu — ister istemez "Yaşamasız" adını yadırgıyordu. Ne demekti yaşamasız? Kafasından bil- diği —kelimeleri geçiren — okuyucu, kendi kelime dağarcığında bu keli- meye karşılık bulamayınca, — tutup AKİS, 28 EYLÜL 1957 TAPLAR sözlükler karıştırıyordu Ama yaşa- masızın karşılığına — sözlüklerde de rasilamak mümkün — değildi. çok defa reaksiyon kötü oluyor ve okuyucu daha adına akıl erdireme- diği kitabı fırlatıp bir kenara atı- yordu. Sonra insaf edilsin, bu mem- lekette kaç kişi bir kitabın adının manasım anlayabılmek için sözlük- lerle - mözlüklerle uğraşır. Büyük çogunluk daha kitabı eline aldıgı an- da bırakmaga müheyya vazıyette— ir. Bu ise kitabın yazarı ve kita aleyhinde ilk kötü puvandır. Şayet okuyucu, sabırlı ve hikâye sanatıyla alâkalı birisiyle kitabın üstünde biraz daha israrla duruyor— du. Kitabın ilk hikâyesinin adı "İl- ki" idi ve okuyucu hemen şu satır larla burun buruna geliyordu: "Is— tasyon gerilerde kaldı. Büyük, yo- erürs'rat O. V]VSener "Yapmacık" — meraklısı ğun, taş. Puslu ışıkları yaygın. Acı soğuk. Atların nalları buzları kırı- yordu. Sokak lambaları ölü ölü mat aydınlıkta. Ağaçlar — çıplak, donuk, katı. Şehir tortoptu, — dumansızdı, büzülmüştü. Mangallarda kıvılcım lar bile sönmek üzeredir. Üstlerini örten kül çoktan soğumuştur. Oda- lar soluk kokuyordur: Ağır, kek- re......” Görüldüğü gibi birkaç — satırın içine sığdırılmış - sığdırılmış ne ke- lime ? teksif edilmiş - 12 . 13 cümle. Çoğu iki üç kelimelik en uzunu ise 5 kelimelik 12 . gece karanlığında süratle giden bir trenin uykuyla dolu kompartımanın- da, uyumakla uyumamak — arasında bocalayan bir yolcunun duydukları- na benzeyen muttarit bir tıkırtı. Bu da üslubun hususiyetini teşkil edi- yor. Üstelik, ağır bunaltıcı bır hava Sıkı tutulmak istenirken elden ka- çırılmış bir ip ucu gibi u zayıp gi- den hikâye. Bol tasviri az iş... Türk- çeyi yeni —Öğrenen bir yabancının konuşmasını andıran bir anlatış tar- zı. Felsefeden de öte birşeylere bu- lanmış fikırler Sonra — teferrüat, teferrüa Bunlar Vüs'at O. Bener'in hikâ- yelerını batırmak isteyen kararlı bir münekkidin, haklı olarak — rahatça ileri surebılecegı tenkitler. Yaşamasız'ı bir çırpıda okuyup da tadına varabilecek — okuyucu az çıkar. Yaşamasız'ı okumak herşey- den önce bir sabır, bir tahammül ve hatta biraz da iyi niyet ve müma- rese işi. Kitap bütünüyle değilse in- le meselâ "Kan" adlı hikâyede ol- duğu gibi çoğunluğu ile boğucu ve bunaltıcı bır hava 1ç1nde Gel gelelim Yaşamas öyle bir ızda verin dibine batırılıverecek kıtap da değil. Bütün kusurlarına, bütün aksaklık- larına rağmen Yaşamasızın, dilir. aranırsa bir takım taşıdığı da görülür. Bir defa bunla rın en başında Vüs'at O. Bener'in azmi geliyor. Bener, eserinde de ko- layca görülebileceği gibi büyük bir cehd ve gayretle çalışm Daim ve daima alışılagelmiş olandan uzak durmayı bilmiş. — Şuurla — çalışmış. Teni bir şeyler getirmek iddiasında olduğunu bir an bile aklından çıkar- mamış. Nevi şahsına münhasır di- yebileceğimiz bir usulü denemiş. Hi- kâyede mevzuu tamamen inkâr et- memiş ama, bunu ikinci plâna at- mış. Birinci plâna anlatış şeklini, ge- çirmiş. Anlatışta da bir yemlik yapmaya uğraşmış. Yalnız düz cüm- leyi değil, devrik cümleyi de zorla- mış. Kendine has bir üslüp bu ma peşinde koşmuş. Bunun için de bütün yolları denemiş. Ortaya çıkan belki pek abım şahım bir şey değil a yüzde yüz orijinal. — Kendisini hıka— çeşitli unsurları bir koymaya zorlamış Bizim — hikaye- cilerimizin olmayan bir yolu da denemiş: zamanla geçmiş zamanı, aralarına ayırıcı bir şey koymadan iç içe yerleştirmiş. Gerçi bu deneme biraz karışık olmuş, dolay ısı ile de hikâyeler üst üste çe- kilmiş film negatiflerine dönmüş a- ma, ne. olursa olsun bunu denemek şerefi Bener'e ait. Zamanla bu karı- şıklıklar giderilebilir. Bener'in gay- retlerinden birisi de mümkün olandan da fazla bir şekilde öz türkçeye ehem. miyet vermesi. Hikâyelerinde hiç çe- kinmeyen yeni, duyulmamış kelimeler kullanması. Hattâ kendisinin kelime- ler icat etmesi. Yaşamasız. 1000 okuyucudan 10 una, ya hitap eder ya etmez bir eser. Benere de başarılı bir hikayeci diye- bilmek hayli zor. Ama bütün bunla- ra rağmen Bener, cesur bir deneme- ci, sanatını bir h yâl uğruna harcı- yabılen bir fedai olarak takdire şa- yan... 25

Bu sayıdan diğer sayfalar: