9 Kasım 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

9 Kasım 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP — BİTENLER desinin, bu güne kadar tatbik edıldı— ğini gören hiç bir kimse olmadığ dan, isteyen dilediği kadar para har— cıyordu. Kız istetme usulü ürkiyenin hemen her bölgesinin başka başka usulleri vardı. Mese- lâ Karadeniz kıyılarında kız başka türlü istenir, Erzurumda başka tür- lü, Egede başka türlü. Orta Anadolu- da ise, bu iş daha da başka türlü ce- reyan ederdi. Evlendirilecek çağa gelmiş bir oğulları olan ana baba, ön- ce kendi aralarında uzun zaman dü- şünür taşınırlar ve kendi 'köylerin- den veya civar koylerden oğullarına münasip bir kız seçmeğe çalışırlardı. Bu arada evlenecek olan oğlanın fik- rini almak, kimsenin aklına gelmez- di. Ana ile baba bir Mutabakata var- münasip gördükleri kızın dılar mı, Erkekler aralarında böylece söz keserlerken, kadınlar da kendi ara- larında aynı merasimi tekrarlarlar ve onlar arasında da ayrıca söz kesi- lirdi. "Okutma" Kız tarafı ile oğlan tarafı arasında- ki bu ilk vasıtalı temastan sonra bizzat oğlanın babası, amcaları ve yakın akrabaları, kız evine gider ve "Allanın emri, Peygamberın kavli ile kızını oglumuza ıstemege geldik" der- lerdi. Kız babası da "Mademki kader böyle yazılmış, kadere kargı durul- er ve razı olduğunu bir kere daha resmen beyan etmiş olurdu. Bundan sonra konu ve komşuya ci- var koylerın hatırlı ağalarına "okut ma" tâbir edilen çay bardakları, i- pekli mendiller, yazılı pusulalar gön- derilir ve şerbet içmeye davet edi- Gelin ve güveyi otomobilde Saadete adını yakınlarına, akrabalarına açar- lar, böylece bir defa da aile meclisin- de bu iş görüşülür ve şayet muvafık görülürse, köyün sözü geçenlerınden bir grup . ki bu ekseriya üç kişidir- Kız babasına giderler ve usulü erkâ- nı ile biz senin kızını falancanın oğ- luna munasıp gördük, sen ne dersin? diye bir ağız yoklarlardı. Kız baba- sından alınan ilk cevap ekseriyetle: "Daha benim kızım kuçuk er kişi- nin ağırlığını çekemez" olurdu. A- radan biraz zaman geçtikten sonra, aynı grup, bir daha gider ve niyetle- rini tekrarlardı. Çoğu zaman bu şe- şilde gidip gelmeler üçü, beşi bulur- u. Eger kız babası kızı. verimkâr görünür de "Allanın emri, Peygam- berin kavlıne karşı gelınmez, SİZ böyle arzu etmişsiniz agalar benim kızımın bir babası da siz sayılırsınız nasıl isterseniz öyle olsun" derse, için, söz kesilmiş olurdu. 16 gidel yol lirlerdi. Şerbet ıçılmesı kızın oğlana nişanlanmasının alâmeti idi. Şerbet içildiği gün, oğlan anası kıza içilen şerbetin renginde bir kat elbise he- diye eder, kocasının zenginliğine gö- re boynuna bir altın takardı. Bu ba- san bir "beşibiryerde”" bazan da tek bir altın olurdu. "Yükümüzü var” erbet içilmesinden sonra aradan bir mevsim geçer ve çoğu zaman harman sonlarına denk getirilmek ü- zere, oğlan babası ve akrabaları ile köyün ileri gelenleri, bir defa daha kız evinin kapısını çalarlar ve kız babası ile yakınlarının karşısına o- tururlardı. Hoş beşten sonra oğlan babası, lafı asıl mevzuya getırır ve "yük"muzu vur bakalım ağa da, he sabımızı bilelim" derdi. Bu laf kız için kaç para "başlık" istiyeceğinin soruluş şekli idi. Kız babası ilkin ce- vap vermez, uzun uzun düşünür ve sonra da yanında bulunan kızın ak- rabalarına doner sorardı: "Ne diyor- sunuz ağalar Ağalar çok zaman bir şey demez agızlarında yuvarla- nan mırıltılarla cevap verirlerdi. A- ma daha evvelden başlık olarak ne isteneceği kararlaştırıldığı için, kız babası, oğlan babasına döner ve tuz bin kayme" derdi. Kız için iste- nen başlık, kızın etli butlu, şişman sağlam olmasına göre degışırdı En fakir ailelerin bile, istiyecekleri kız için verecekleri en az para beş ile ye- di bin liradan başlar, kırk, pek pek de elli bin liraya kadar çıkar. Bu, daha ziyade kızı ıstıyen oğlan ba- basının kudretine göre tayin edilir; şayet iki taraf arasında anlaşmazlık olursa, bunu orada hazır bulunan köy ılerı gelenlerı önlerler ve veri- lecek miktarı iki tarafın da uyuşa- bileceği bir seviyeye getirirler. Bun- dan sonra oğlan babası, kuşağının içine sakladığı parasını çıkarır ve kız babasına teslim eder. Kız evi, parayı aldı mı, hemen en yakındaki şehre veya kasabaya iner ve orada bir ev için, yeni bir aile için lâzım olan ne varsa kaşı- ğından tutun da yatagına kadar hepsını alır ve evine getirir. Yeni ailenin ihtiyaçları bir kerede ve top- tan en hurda teferruatına kadar bu aşlık" olarak alınmış — paradan karşılanır. Eğer kız babası, çok zenginse, aldığı başlıktan da çok der ki, şanı artsın, kızının kıymetini göstersin Kız evinde çarşı alışverişleri ya- pılırken, oğlan evinden yeni bir o- kutma çıkarılır ve misafirler "Bay- rak cemiyetine" davet edilirler. Bay- rak cemiyeti oğlan evinde toplanan erkekler arasında yapılır Ortaya bü- yük simler içinde meyva getirilir. Bir hoca dualar eder, sonra davullar vurmağa başlar ve erkekler meyva- ları yerler. Artık bundan sonra oğlu- nu evlendiren aganın evi dügün evi- dir. Takatine göre, kiminde üç gün üç gece, kiminde de Kâzım yahut Haydar ağanın evinde olduğu gibi, yedi gün yedi gece devamlı surette mısafırlere yemek ve içki ikram e- dilir. Davul ve zurnalarla — civarın namlı köçekleri oynar. İnce çalgı adı verilen keman, ut, darbuka gibi saz- larla çengiler göbek atar. Bu arada kız evinde de hazırlıklar tamamlan- mış, eşyalar denk edilmiş, kızın eli- ne kınalar yakılmıştır. Kızın âna ve babasının suratları son derece asıl- mıştır. "Yuva an kuşu — uçurmak- tadırlar." Derken, düğünün son günü oğlan evinden gelenler köyün arazi durumuna göre; ya otomobil, kamyon ve traktörlerle, yâ da tlarla önle- rinde davul ve zurnalar olduğu halde gelini almağa gelirler. Ellerinde bir bayrak, bayrağın ucunda da bir so- ğan vardır. Soğan aile hayatının tat- l1 geçmesi için bir tabudur. Kız evi- nin Önünde silâhlar atılır, halaylar çekilir ve sonra kız, oğlan evinin ak- rabaları tarafından anasının babası- AKİS, 9 KASIM 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: