14 Aralık 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

14 Aralık 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S P O R Futbol "Yapacağız, edeceğiz.." Bu haftanın başında, gazetelerın spor sayfalarına şöyle bir göz tan futbol hastaları, acı acı da olsa, gülümsemekten kendılerını alamadı- lar. Bir gün, iki gün, üç gün evvel de bu sayfalara bakmışlardı O gün- lerde bu sayfalarda "yeneceğiz, mu- hakkak galip geleceğiz,farklı bir ga- libiyet bizim için çantada kekliktir" gibi lâflardan geçilmiyordu. Futbolu- muzun ve onu idare edenlerin duru- munu yakından bilenler o zaman da . Zira bılıyorlardı ki, edi- tanlar a karşı oynayacak takımımız zafer, olsa olsa az farklı bir mağlübiyet ve haydi bila- mediniz bir beraberliktir. Nitekim, geçen haftanın sonunda Pazar günü 19 Mayıs Stadyomunda yapılan kar- şılaşma, bu hakikati bütün açıklığı i- le ortaya koymuştu. Nisbeten zayıf bir kadro .ile karşımıza çıkan Bel- çikalılar, hem de yabancı bir sahada ve son derece kötü bir oyun çıkarmış olmalarına rağmen ancak beraberliği bize bırakmışlardı. Doğruydu. Maç boyunca pek çok fırsatlar kaçırmış- tık. Pek çok hatâ yapmıştık. Yapmış- tık ama, bunlar bizim için normal şeylerdi. Bu hataları ilk defa yapan bir takımımız yoktu ki. Bu fırsat- ları ilk defa kaçılmıyorduk ki. Mu- kadder olan bir akibete uğramıştık. Hattâ bu mukadder olan akibetlerin en iyisi idi. Gelgelelim maçın erte- sinde bir türlü bunu kabul eden çık- madı. Herkes kabahati — birbirine yıkmağa çalışıyordu. O kadar ki, Mil- li Takımın antrenörü kaleciyi, kale- ci ise antrenörü itham — ediyordu. Maçın hemen ertesinde bazı gazeteler "maçı şahsi bir oyun yüzünden kay- bettik" bazıları ise "mağlübiyetimi- zin tek sebebi Eşfak Aykaçtır" di- yorlardı. Maamafih maçı kaybetme- mizin suçluları olarak o kadar çok adam gösterilmişti ki, kimse hakiki suçluyu bulamadı. Kabahat gelin ol- muştu ama, alıcısı ortalıkta görün- müyordu. YERÇEKİMLİ KARANFİL EDİP CANSEVERİN YENİ ŞİİR KİTABI ÇIKTI. 100 Kuruş YEDİTEPE YAYINLARI P. K. 77, İSTANBUL 34 Kabulü güç hakikat Butun milli maçların arifesinde ve sonrasında, gazetelerimizin ve spor âlemimizin hep ayni teraneyi tutturmaları, artık. öylesine âdet ha- line gelmişti ki, bu sefer de durumu kimse ciddiye alıp, asıl yaraya par- mak basmadı Dert neydi? Futbolun gayesi ney- di? Bunların üstünde kimse durmu- yordu. Üstünde durulan tek şey, ken- di sahalarımızda, — kendi seyircimiz önünde, maglubîyete yakın bir bera- berlıkle paçayı Belçıkalıların elınden güç hal kurtarmamızdı. , bu- nu görmüş, bunu soyluyordu Yok takımın kuruluşu şöyleymiş de, yok Tek Seçici, boyle yapmış da, yok ant- renör bilmi e demiş de, falan o- yuncu şu turlu oynamış da.. Bütün edilen lâflar bunlar oluyordu. Hal- buki mesele bu değildi. Mesele Tür- kiyede hâlâ futbolun bilinmemesi i- di. Ama bunu kimse kabul etmek is- temiyordu. Mahalle takımlarında ye- tişen futbolcu, sahaya ayva koçanı atıp, küfür yağdıran seyirci ve ku- laktan dolma malümatla yetişmiş i- darecıyle futbol oynamağa çıkıyor- . m de dünya çapında futbol oynamaya İşte asıl dert buydu. Mek. tebi olmıyan, hocası olmıyan, kültürü olmıyan bir futbol. Ama bunun adı- na futbol denir miydi? Bu da ayrı bir meseleydi. Kazara kazanılmış bir iki galibiyete dayanarak — şişirilen futbolcularımızın, kendilerini dev ay- nasında gören idarecilerimizin tek seçıcılerımızın federasyon uyelerımı— zin haline bakıp da ünmemek mümkün degıldı Evet, bu memleke— tin sahalarında bir top peşinde ko- şuluyor, bir oyun oynanıyordu ama, buna futbol demeğe bin şahit ister- di. Olan olmuş, giden gitmişti. Şimdi mühim olan, bu olanlardan bitenler- den bir ders alınacak mıydı? Bütün mesele buradaydı. Mesele buradaydı ama maçtan evvel olduğu gibi maç- tan sonra da spor âlemimizin haline bakanlar on defa yirmi defa olduğu gibi, bu defa da bu — mağlübiyetten ders alan bulunmadığını acıyla gür- düler. Hamam eski hamam, tas eski tastı. Bir istifa Pazar günü oynanan maçın 1-1 be- rabere bitmesine şükretmeyip de bunu pek büyük bir mağlübiyetmiş ve sanki biz bunlara hiç alışık de- ğilmişiz gibi kabul edenler, vurulacak bir kelle aramağa başlamışlardı Bu kurban kim olabilirdi? Antrenör mü? Tek seçici mi? Oyunculardan biri mi? Hayır darbe en esaslı yere vu- rulmalıydı. ise, olsa olsa fede- rasyon olabıhrdı Federasyonu dü- şürmek, pek çok şeyi birden değiş- tirmek olacaktı. İşte bu düşünceyle hareket eden spor basım,tam Fede- rasyona karşı hücuma geçmeğe ha- zırlanıyordu ki, Haşan Polat tehlike- yi geç de olsa sezerek istifa etti. Gerçi Hasan Polat 'da, pek çokları gibi Belçikalılara karşı bir galibiyet kazanılacağını umuyor ve milletve- kili seçilmesi dolayısı ile zaten istifa etmek zorunda olduğu — Federasyon başkanlığından çekilmeye hazırlanı- ama, bu çekilmeyi milli bir galibiyetten sonraya saklamayı da daha uygun buluyordu. Polatın Baş— kanlığı sırasında futbolumuz pek parlak bir imtihan vermemişti. Bu— nu bilen Polat, hiç değilse gider ayak bir galibiyetten sonra istifa et- meyi kendince kurnazlık — saymıştı. Ancak, evdeki hesap — çarşıdakine uymamıştı. Galibiyet yerine güç hal kazanılan bir beraberlik bütün hu- sumetleri üzerine çekmişti. Post kavgası Polatın istifası, spor alemini yeni bir curcunanın içine atmıştı. Ar- tık herkes yeni seçilecek HFederas- yon Başkanının peşine duşmuştu Hiç kimse iki Önce uğranan hezi- metten bahsetmıyordu İki gün için- de sanki her şey unutulmuştu da Türk Futbolunun tek derdi ortada yeni Federasyon Başkanının seçılmesı kalmıştı. Şu satırların ya- zıldığı ana kadar Federasyona bir tayın yapılmamıştı ama, bu Başkanlı— ğa namzet olanlar bırbırlerıne girmiş lerdi. Çeşit çeşit, renk renk isimler- den bahsedılıyordu Önce bu makama Osman Şeref Apak namzet gösteril- mi tı. Sonra Polat taraftarları "ha- yır!" demişlerdi. Buraya namzet ola- bilecek tek adam Selahattin Beliren- dir. Ama aradan iki gün geçince or- taya yeni isimler de çıkmıştı. Me- selâbir Hayri İrdelpden, bir Faik Bi- naldan, bir Rasih Minkarıdan da bah- sedılmege başlanmıştı. Tâyini yapa- cak olan Milli Eğitim Bakanı ise ilk gün henüz bu hususta bir karar ver- mediğini söylemişti. İkinci gün ise bu meseleyle bir türlü meşgul olama- mıştı. Velhasıl haftanın ortasına ge- lindiği halde bu hususta hâlâ bir tâ- yin yapılamamıştı. — Bu gidişle ko- lay kolay da yapılacağı benzemiyor- du. AKİS ,14 ARALIK 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: