28 Aralık 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

28 Aralık 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Başkan kalabalık tarafından kar- şılatılmalıydı. Hakikaten Salı gü- nü Ankara arının hemen yanı- başında yükselen Ulaştırma Bakan- lığındaki Müdürler ve Şefler binadaki bütün odaları teker teker dolaşarak memurlara talimat vermeğe başladı- . Memurların daireye gelmelerinin uzerınden daha ya on dakika geç- mişti, ya da onbeş dakika. Ama Mü- dürler ve Amirler memurları işlerini bırakıp dışarı çıkmaya davet ediyor- lardı. Biraz sonra Gara İstanbul Eks- presi girecekti. Ekspreste ise Başba- kan Menderes vardı. Dairece onu kar- şılamak icap ediyordu. Müdürler ve amirler de daha büyüklerinden bu emri almışlardı. Nitekim kısa bir za- man sonra Ulaştırma Bakanlığının odalarında ve koridorlarında kimse kalmamıştı En büyüğünden en kü- çüğüne kadar bütün memurlar gara dökülmüşlerdi. Müdürler ise ,teker teker odaları açıp içerde kimse ka- hp —kalmadığını kontrol ediyorlar- dı. Buna rağmen radyodan memleke- te verilen intiba müsbet olmamıştı. Zira kargaşalık neticesi Başbakan- konuşması gereken yerden — başka yerde yazılı beyanatını okumuş, al- kışlar, "Varol" sesleri pek "pes per- deden ve suni şekilde aksetmişti. O kadar ki pek çok kimse, meselâ Tah- sin Temrenin daha iyi efekt hazırla- dığına kani oldu. Adnan Menderese gelince, onıın soyledıklerınde yeni hiç bir araf yoktu ve Genel Başkan NATO nun, "fethı mevzuunda kendisini, partisinin kapıldığı mııbalagaya kapılmak ha- tasından ştu İyisi de oydu. Onun, söyledıkl , daha ziyade bir takım yuvarlak lâflardı ve hâdiseleri takip edenler Başbakanın hayale ka- pılmadığını görerek teselli buldular. Fakat. Görülmemiş Zafer mevzu- unda gürültü yapmak ibu haftanın başında en büyük dertleri meşhur Iç Tüzük tadılatını geçirmek olanlar İ- çin son mühimdi. Kabil olsa eski Romadakı gibi alaylar tertip e- decekler, arabalar geçirecekler, baş- lara çelenkler koyacaklardı. Yazık ki iddiaları NATO toplantısının dünya- dâki akisleri daha iyi yuldukça -Bk: Dünyada Olup Bıtenler, daha çok eriyordu. Bütün yabancı basının Türk delegasyon başkanına hayran kaldığı balonunun ise heyetimize da- hil edilen talihsiz Hatay adayı ve . nın vefakâr umum müdürü ta- afından gö klere yükseltildiği anla- şılıyordu. Zira toplantısından bahseden yabancı gazeteler geldikçe, Şerif Arzıkın teleskop adesesinden verdıgı haberleri mikroskopla aramak rdu. icap — ediyor. Kıbrıs Hangi muvaffakiyet? u haftanın başında salı günü Baş- bakan Adnan Menderesin Ankara Garında yaptığı konuşmayı radyo- larından dinleyenler, hatip "Kıbrısa gelince.." deyince büyük bir uğultu 10 GÜLÜ B atıda adı iyiye çıkan ne varsa ithal etmek isteyen hamiyetsever in- sanlarız doğrusu. Plânsız, programsız kalkınma olmaz derler. O hal- de iktisadi, kalkınmamız mutlaka plânlı programlıdır. Hurrıyetsız ya- şanmaz buyrulıır. Hurrıyetın her çeşidi ithal edilmiştir. En iyi siyasi rejimin Demokrasi olduğu söylenir. Memleketımızdekı rejımm adı De- mokrasidir. Sendika şarttır denir. Yüzlerce sendika önümüzdedir. Hem de bütün bunlar zahmetsizce elde edilmiştir. Batılılar sendıka kurmak, Hürriyet ve Demokrasiye kavuşmak ıçın uzun yıllar savaşmışlardı. Bu nimetler bize cömertçe ihsan edilmiştir. Ne var ki Hürriyet, Demokrası, İşçı hakları v.s. gibi iyi şeyler biz- de otoriter bir cemiyet nızamına dahil edilmiştir: Çatık kaşlı baba, yu- karıdan bakan patron, yüzü gülmez Devlet memuru, eli öpülen Bakan cemiyetimizin günlük tezahürlerindendir. Bu durumda Hürriyet ve De- mokrasi kelimelerini basamak yapıp iktidara gelenlerin çabucak kaşla- rının çatılmasına pek hayret edilmemelidir. Siyasi partilerimizin tarih- çesine bir göz atılırsa iktidardan uzakta hürriyet lâfı eden partilerin, iktidarı ele geçirince şimdiki İktidardan farklı hareket etmedikleri görülecektir. Hürriyet ve İtilâf, İttihad ve Terakkiden daha az hürri- yet âşıklısı değildi. Bugün de Paternalist bir zihniyetin demokrasi ve hürriyet gibi mücerret kelimelerin aşkı için herşeye karışan basına, hak ariyan sen- dikalara, meydanlara dökülen gençliğe, sesi fazla çıkan Muhalefete ko- lay kolay tahammül etmesi beklenemezdi. Nitekim edemedi. Paternalist zihniyetin temsilcileri basına ahlâk, sendikalara edep, gençliğe sükünet, Muhalefete itidal getirmek istediler. Şimdi sıra Meclistedir. Muhale feti tek parti devrinin ağzı var dili yok Müstakil Grubuna benzetmeye gay- ret edeceklerdir. D. P. Grubundaki hafiften — mırıldanmalara bile son verilecektir. Ve bütün bunlar demokrasi adı altında yapılmaktadır. Hamiyet- sever İktidar Türk milletini herkesin sevgilisi Demokrasiden mahrum etmeyi asla düşünmemektedir. Fakat ne yapsın ki Demokrasinin çizme- den yukarı çıkan haşarı aktörlerine tahammül edememektedir.. "Efendim bunlar iktidarı almak istiyorlar" diye Muhalefetten az mı dert yanılmaktadır? Bu muhalefet varken Devlet idare etmenin güçlü- ğünden az mı şikâyet edilmiştir? İktidar uslu bir Basın, söz dinler sen- dıkalar ve mahcup bir Muhalefetle, Demokrasi oyununu oynamaya ha- Şimdilik lâfla uslanmıyanları, kanun yoluyla uslandırmaya ça- lıştırmaktadır Ancak bu tedbirler de, kâfi gelmezse, belki bir gün pederâ- ne üzüntüler içinde, istemiye istemiye Demokrasinin güzel isminden bile vazgeçilecektir. İktidar, sandıktan çıkan beş milyona yakın reyi temsil eden Muha- lefete rağmen, maalesef istediğini yapacak durumdadır. İktidarın ves- veseleri hilâfına "ihtilâl metodları" şöyle dursun, husumet adlarına bi- le başvurmayı asla aklından geçirmiyen ve geçirmiyecek olan Muha- rafı yaptıktan sonra, güzel konuştu. duydular. Şu son gunlerde Türk m letinin bir çok başka şeyin ustunde Kıbrısla alâkalandığının bundan gü- zel bir- delili bulunamazdı Fakat Başbakan Şöyle devam e — Senelerdir bu haklı dâvamı- zın Birleşmiş Mılletlerde aleyhimiz- de bir karara bağlanmamış olması memnunıyetle kaydedılecek bir hâ- disedir Dinleyenler adeta dondular. Bu ne demekti? Dâvamızda haklıydık. O halde meselenin Birleşmiş Mıllet- lerde lehimizde bir karara bağlanm sı gerekirdi. Halbuki İktıdarın başı a- leyhimizde bir karara — varılamamış olmasını muvaffakiyet sayıyordu. A- caba bu, D. P. İktidarının Muhale- fetçe ıddıa edilen başarısızlığının bir nevi itirafı mıydı? Haklı Kıbrıs dâ- vamızın 'Birleşmiş Milletlerde lehi- mizde bir karara bağlanmamış olma- sının tek sebebi diplomatik bakım- dan yaptığımız hatalar değil da neydi Adnan Menderes bu bir nevi iti- Güzel konuştu, zira söyledikleri Türk milletinin hakiki arzusu ve niyetiy- di. Türkiye Taksimden başka hâl ça- resi kabul etmiyecekti. Bunun böyle- ce bilinmesi lâzımdı. Siyasi şantaj u- sulleri faydasızdı. Tedhişçilikle neti- ce alınamazdı. Bunlar hakikaten doğru sözlerdi ama mesele, hükümet bakımından, bu hususun nasıl sağlanacağıydı. E— ğer “"aleyhte bir karara varılmamış olmasını" muvaffakiyet sayıp öğün- mekte devam edeceksek daha çeke- ceğimiz vardı. Eloğlu atı alıp Üskü- darı geçmek üzereydi. Kıbr lesinin diplomatik savaşını dersek başka türlü bir savaşa güven- memiz hataydı. Zira - çocuklar bile görebilirdi ki o türlü savaşın imkânı yoktur. Siyasi konjonktür buna mü- sait değildir. Adada olanlar ktidarın başı "haklı Kıbrıs dâvası nın Birleşmiş Milletlerde aleyhimiz. de bir karara bağlanmamış olması"nı AKİS, 28 ARALIK 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: