28 Aralık 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

28 Aralık 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÜNİ VE Ankara Barikai hakikat... ürkiye, Yul Bryner için kafasını kazıtan veya saçlarını — Audrey Hepburn'a benzetmeye çalışan bir gençlik istemiyor. Türkiye, kafasının dışı değil, içi parlak olan genç nesil- lere muhtaç. Sallabaş tiplerin, evet efendimcilerin artık Türkiyede yeri olmamalıdır. Göklerde gudumlu mer- milerin dolaştığı bir devirde, 1957 yılının son günlerinde biz hâlâ dü- şunmeyen kafaların acısını çeken bir milletiz." Genç adam kalabalık bir dinleyi- ci kitlesine bu şekilde hitap ediyor ve karşısındakileri iknaa çalışıyor- . Hâdise, geçen hafta — perşem- be günü Dil ve Tarih . Coğrafya Fakültesinin — konferans salonun- da hararetli bir tartışma şeklin- de cereyan ediyordu. O gün Anka- ra Tıp Fakültesi ile Hukuk Fakülte- si arasında bir münazara vardı. Mev- er bakımdan ilgi çekiciydi. "Gençliğimizde mevcut vasıfların, ço- ğunluğu, istenilenler raidir, istenil- miyenler mi?";Pek çok kimse tartış- manın hâdiseli geçecegınden endişe ediyordu. Talebeler resmi müracaat- larını Kasım sonlarında Ankara Vi- lâyetine yapmışlardı. Toplantı ve Gösteri Yuruyuşlerı «Kanununa göre tartışmanın 'amme menfaatine tah- sis edilen" bir yerde yapılması ge- rekiyordu. Gerçi bu bir talebe top- lantısıydı. Dil ve Tarih-Coğrafya Fa- kültesi konferans salonundan daha müsait bir yer de bulunamazdı. Ama ne var ki Dekan bu teklifi redder- Rüçhan Işık Başarıya giden yolu biliyor 18 RSİTE mekte bir beis görmemişti. Talebeler bir salon kiralamayı düşündüler. İlk akla gelen de — Yenimahalledeki A- lemdar sineması oldu. Seçimler sıra- sında fevkalâde anlayış gösteren bu sinema!, gençlerin de gönlünü fethet- mişti. Fakat işin maddi tarafı talebe, leri düşündürüyordu. Vilâyete veri- len dilekçe Kemal Aygün tarafından iyi karşılanmamıştı Ona göre mev- zu "mücerret"ti. Ama Kemal Aygü- nun yeğeni olan Tıbbiyeli Oğuz Ay- in, araya girerek bu ihtilâfı pek âlâ halledebılırdı Nitekim hallettı de.. Kurtuluştaki büyük tinginin ateşli hatibi böylece mevzuu mücerret olmaktan kurtardı ve Dil ve Tarih . Coğrafya Fakültesi- nin kapıları da ardına kadar Aa- çılmış oldu. Tartışma başlıyor gün müsbet tezi Tıp ekibi "Çağ- lar Kırçak, Kâmuran Kıratlı, Or- han Yörükoğlu, Zekâi Süer", menfi tezi de Hukuk ekibi "Rüçhan lşık, De- niz Baykal, Ergün Zogo, Vural Gü- nal" savunacaktı Dinleyiciler ise her iki tezi dinledikten sonra bir senteze varabileceklerdi. İlk sözü Hukuk Fa- kültesinden Deniz Baykal alarak mevzuu tesbit etti ve tartışmanın bir tuluat havası içinde değil, tenkit- çi aklın prensipleri içinde cereyan e- deceğini belirtti. Doğrusu konferans salonu görülmeğe değerdi. Kaynana zırıltıları, çalınan boş tenekeler ve l iki fakülte talebelerinin kendi ekıplerıne yaptığı — tezahürat, tartışmaya bir miting havası kazan- dırmıştı. Tıp Fakültesi adına söz a- lan Orhan Yörükoğlu, — tezini savu- nurken, ister istemez günümüzdeki gorulmemış kalkınmadan da bahset- ti. Hukuklular için bu konuşma tar- zı. Anadolu Ajansı bültenleriyle bü- yük bir benzerliğe sahipti.. Menfi tezi savunanlar, gençliğimizin — sorumlu- luk duygusudan mahrum — olduğunu. Batıyı yanlış — anladığımızı misaller vererek izaha çalışıyorlardı. Onlara göre gençlik okumuyordu. İdealsiz- di. Bir değerler yıkılışı içinde boğu- luyordu. Gençliği Ayşenin saçları ve- ya Büyük Sinemadaki film, galeri- deki sergiden veya sahnedeki oyun- cudan daha fazla ilgilendiriyordu. En müptezel, en kopya iptilalara te- mayül, korkulacak derece deydi. En çok kullandığımız kelimeler "Boşver, aldırma!", gazetelerde en önce oku- duğumuz yazı ise yıldız falıydı. - Müsbet tezi savunan Tıp Fakülte- si ekibine göre de bedbin olmak için sebep yoktu. Gençlerimiz akıllı ve zekiydiler. Onlara sorumsuzluk suçu- nu yüklemek büyük hata olurdu. Kahramanlık ve asalet bize irsen te- varüs etmiş vasıflardı. Atatürk inkı- lâbının koruyucusu olan gençlerimiz için yabancı basında çıkmış pek çok lehte yazı vardı. Bütün bunlara göre yem nesil, istenilen vasıfları kendin- de taşıyor demekti. Tıp ekibi Ekip zayıp, fertler - kuvvetli. Tartışmayı takip edenler Hukuk ekibinin çok daha iyi hazırlandığı kanaatine varmışlardı. Birbirini ta- mamlar mahiyette yapılan konuşma- lar da bunu açıkça gösteriyordu. Tıp ekibinin ise işbirliğine pek ehemmi- yet vermediği, dinleyicilerin gözün- den kaçmamıştı Ama nihai karar jürinindi. Kim haklı? üri şu Öğretim üyelerinden teşek- kül etmişti: Bedreddin Tuncel, Ha- san Reşit Tankut, Hamide Topçuog— lu, Mukbil Ozyoruk Muharrem Kök- sal ve Mehmet Akçay. Yapılan tasnif neticesinde Hukuk Fakültesi ekibi, al- dığı 3903 puanla galip ilân edildi. Tıp Fakültesi ekibi ise 3790 puanla böylece tartışmayı kaybetmiş oluyor- du. Fakat onların da bir kazancı Tar- dı. Ferdi tasnifte birinciliği Tıp Ekibi Başkanı Çağlar Kırçak almıştı. Neti- ceyi büyük bir olgunlukla karşılayan Tıblılar, salonu terkederken kendi a- ralarında tartışıyorlardı. Hukuk ekibi ise Üüzerine düşen vazifeyi başarmış ve hakkını almış- tı. Bunda hiç şüphe yok ki ekip baş- kanı Rüçhan Işık'ın büyük payı var- dı. Metodlu çalışmayısevenbu genç Hukuklu, arkadaşlarını da çalıştırma yı bilmiş, ayrıca sahip olduğu ifade ve ikna kabiliyetiyle de dinleyiciler üze- rinde müsbet bir tesir uyandırmıştı. Bu tartışmadan elde edilecek ne- tice elbette ki şu veya bu tezin ka- zanmasıyla ölçülemezdi. Mühim olan müsademe-i efkarın ciddi ve seviyeli- bir zemin üzerinde cereyan etmesiy- di. Münazara sona erdiği vakit, il- gililerce duyulan endişenin de yersiz— liği ortaya çıkmış oldu. Tartışma, tahminler hilafına olgun bir hava içerisinde neticeye bağlanmıştı. AKİS, 28 ARALIK 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: