28 Aralık 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

28 Aralık 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

raşıyordu. Sivil personel, bakanlıkla- rın paisif korunma işleriyle — vazifeli bulunan kimselerdi. Her iki okulun fa- aliyetleri mahdut gibi görünüyorsa da, açılan çeşitli kurslara iştirak et- miş asker ve sivil personel, A. B mevzularında kendi birlik ve kurum- larında öğretmenlik yaparak, geniş bir kitlenin kısa zamanda eğitimini sağlamaya çalışıyorlardı. Bilhassa Nükleer Silâhlar Oku- lu kelindeki dar imkânlara rağ- men gerek ordumuza ve gerekse sivil savunmamıza — çok — büyük hizmetler ifa —ediyordu.. — Dostu- muz ve büyük müttefikimiz Ameri- kanın bu okulun gayret ve faaliyet- lerine daha yakından ilgi göstermesi, müessesenin hizmet alanını şüphesiz çok genişletecekti. Bir müddet önce okul idarecileri, Ordu büyüklerinin huzurlarında bir atom tatbikatı ha- zırlamışlardı. Atom bombasının tak- tik alandaki tesirleri bir gösteri ha- linde seyircilerin ibret nazarlarına sunulmuştu 'Taklıt bir atom bom- bası" patlatılmış ve bunun muhtelif mesafelerdeki personel silâh ve araç- lar üzerindekitesirleri — incelenmişti. Meselâ bombanın patladığı merkezden 400 metre uzakta bir cip kullanılmaya cak hale geliyordu. Tankın içinde ve "tilki oyuğu"nda bulunan personele ise bir şey olmuyordu. Ancak, açıkta bulunanlar üzerindeki tesir, öldürü- cüydü. Keza, tatbikatta radyoaktıf bölgenin araştırılması ve buradaki radyasyonun ölçülmesi gibi hususlar- da seyircilere gösterilmişti. Bılhassa Amerikan ve n yapısı Gayyer Müller" — cihazlarının — kullanılması etüt edilmişti. Neticede: Atom infi- laklarının geniş bir cepheye iyice ya- yılmış — kuvvetleri — durduramadığı; toprak içine iyice gömülmüş savun- ma kuvvetlerinin de atom bombaları ve mermileri ile yerlerinden oynatıla- madığı anlaşılmıştı. Keza; atom mer- mi ve bombalarının kullanılmasında hedefe isabetin şart olduğu ve zama- nın da iyi seçilmesi lâzım geldiği mü şahede edilmişti. Yeteri kadar kesif yapılmadan bomba ve mermi atılırsa hedef kuvvetler, — yerlerinden ayrılı- yorlardı. Bu gecikmenin başlıca se- bebi, atom «bomba ve — mermilerinin hayli uzun bir zaman da patlamaya hazır hale getirilmeleriydi. Tatbikat sonunda herkes mem nun olmuştu. Bir kere daha anlaşıl- mıştı ki, Türk Ordusu en modern si- lâhları gerek kullanma ve — gerekse bunlara karşı korunmada fitri ka- biliyetini daima muhafaza ve idame ettirmekteydi. 'JİNEKOLOG . OPERATÖR DR. NİHAL HAYKIR DOĞUM VE KADIN HASTALIKLARI MÜTEHASSISI Muayenehane: Samanpazarı No. 82 Tel. 19031 Ev: Han Tellikaya Sok. Çataloğlu Ap. 17-11 AKİS, 28 ARALIK 1957 K A D |I Sosyal Hayat Gönüllü yardımcılar odasını sonra misafir saydı, nci — Erguvanlı, dolduran hanımları gulumsıyer Tamam dedi, Elınde buyuk bir defter vardı. Türk . Amerikan Kadınları Kültür Derneğinin Gönüllü Yardımcılar ko- başlıyabiliriz." lunun bir aylık faaliyet raporunu okumaya başladı anımlardan bir kısmı haftada iki defa Keçiören Çocuk — Yuvasına, bir kısmı Ankara Çocuk hastahane- sine, bir kısmı da Tıp Fakültesinin Ikıncı Dahiliye kısmına devam edi- ordu. Yardım kolunun Türk Bas- — İnci Erguvanlı Yeni bir “alâka” peşinde kanı İnci Erguvanlı Amerikalı Baş- kanı ise Mrs. Mc. Kenzie idi. Hanım- lar çocuklara kitap okuyorlar, onla- ra oyun oynamasını, eğlenmesini, düşünmeyi öğretmeye — çalışıyorlar- dı. Küçüklere mama yedirmek, alt- larını değiştirmek gibi yardımlarda da bulunuyorlardı. Büyük hastalara gelince, haftada iki defa olsun onla- rın hatırım sormak, dertlerini dinle- mek, onlara ıstedıklerı bir kıtabı bir mecmuayı götürmek, me plarını yazmak ne buyuk zevkti Hanımlar, -henüz otuz kişi idiler, bu işe başla— dıktan sonra büyük bır saadet duy- duklarını — söylüyorlardı. — Bir defa ufukları genişlemişti. Bır sürü dert, bir sürü ıstırap, bir sürü dâva, v dı ve insan bazan bir tatlı sozle ha- zarı bir tebessümle bile hayatta fay- dalı olabiliyor ve işte o anda da ya- N şamanın zevkini tam mânası ile du- yuyordu. Bir çoklarımızı kurt gibi kemi o mânâsız küçük dertler kimsesiz bir çocuğun, — mustarip bir hastanın yanında ne kadar çabuk kaybolup gidiyordu. Vakıa bir has- tahanede karşılaşılan çeşitli ıstırap- lar, insanın ruhuna tesir etmiyor de- ğildi ama, hu ıstırapları bırazcık ol- sun hafıfletebılmek de çok büyük bir teselli idi. Hastana nelere devam eden hanımların hayatları şimdi — adeta zenginleşmişti. Yeni alâkalar, — yeni ir gaye doğmuştu. Meselâ İnci Er- guvanımın hayatında şimdi, bir kü- çük Ayten vardı. — Hastahaneye ilk gıttıgı gün hemşıre kendisine: Aytenin mamasını verir misi- nız"" demişti. İnci Er, guvanlı korka korka kol- larını uzatmıştı. Ayten henüz yedi aylıktı, ancak yeni doğmuş bir be- bek kadardı. Bir türlü gelişemi- ordu. Onu yaşatmak için hasta- haneye almışlardı Fakat bu küçücük şey, insana nasıl anlayışla, zekâ ile bakıyordu. Şimdi genç kadın hasta- haneye hep Ayteni düşünerek, heye- canla giriyordu ve hastahaneden dö- nüşünde ev halkı bir ağızdan: - ytenden ne haber?" diye soruyorlard Nazmiye Nigâr hanımın da boyle yepyeni bir alâkası vardı. Bu, yüzlü ihtiyar bir kalp hastası ıdı Bakışları, — sözleri, insana kuvvetli bir hayat felsefesi — aşılıyordu. Naz- miye Nigâr, gelecek ziyaret günü ona portakal suyu götürecekti. ye Koryüreğe gelince, ona en çok kimsesiz bir kadın tesır etmıştı '— Ne istersin, söyle" deyince bakakalmıştı. Ne isteyebilirdi? Gözleri — yaşar- mıştı. Aliye Koryürek ona çiçek gö- türdü. Müzehher Çabukgil yuvada- ki kimsesiz çocuklarla meşguldü. A- merikalı arkadaştan ile beraber yıl- başı için oyuncaklar ve kitap topla— mışlardı. Her çocuğun bir oyuncağı olacaktı. Her çocuk resimli bir kita- ba bakabilecek oradan hayatı öğren- meye çalışacaktı. Müzehher Çabuk- gil, kimsesiz çocuklara yardım işinin herşeyden evvel bir alâka ve teşki- i olduğuna inanı- yordu. Evlerindeki fazla oyuncakları, çocuk kitaplarını ne yapacaklarını bilmeyen birçok anneler bunları, se- ve seve kimsesiz çocuklara hediye edeceklerdi. Ancak, bu annelerin teş- vik edilmesi ve onlara bir yardım yeri gösterilmesi şarttı. Amerika gi- bi en zengin memleketlerde dahi bu- gün küçülmüş elbiseleri, kullanılma- yan oyuncakları toplayıp fakirlere dağıtan teşkilâtlar mevcuttu. Tür- Amerikan Kadınları Kültür Dernegı— nin en faal üyelerinden biri olan Emel Mersinli de yardım işini iki kısma ayırıyordu. Manevi yardımın çok faydalı olduğu muhakkaktı ve gün. geçtikçe, bu, cemiyetimizde bir alışkanlık, tabii bir vazife şeklinde 25

Bu sayıdan diğer sayfalar: