19 Nisan 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 9

19 Nisan 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER rit halinde uzanıyordu. Tam Bakırköy hizasına gelmişlerdi ki direksiyonda- ki adam birden şaşkınlıkla ellerini direksiyondan çekti. Bundan sonra a- a düz asfalttan çıkarak hemen yandaki çukura doğru yuvarlandı. Bu arada adam "direksiyon elimden kur- tuluverdi" dedi Bengünün son sözleri bunlar oldu. Pikap yandaki çukurda otuz, otuzbeş metre sürüklendikten sonra bir tümseğe çarptı ve durdu. Ufak tefek, sıyrıklarla kazadan kur- tulmuş olan şoför yanındaki adamın üzerine egıldıgınde direksiyonun, ace- mi şoförün göğsüne saplanmış oldu- ğunu gördü Bengü derhal ölmüştü. Hadise bu haftanın ortasında Çar- şamba günü aksam üzeri İstanbulda, Yeşılkoy den dönen bir cipin içinde ce- reyan edıyordu Pıkap Sümerbank U- Cemil Bengü Kendi gitti, adı kaldı yadigâr mum Müdürlüğünün malı, Şoförden direksiyonu alan ise D. P. nin İstan- bul il Başkanı eski devlet bakanı ve Sümerbank idare Meclisinin yeni re isi idi D.P. İl Başkanı o gün öğleden sonra, Yeni adliye binasına giderek Bölükbaşının geçen yıl tevkifine se- bep olan bir hâdiseden dolayı şaha- dette bulunmuş. Sonra da Sümerban- ka ait pikapa binereke Yeşilköy civa. rında Yeşılyutta tuttuğu yazlık evi görmeğe gitmişti. Cemil Bengü Bölük başının tevkifi ile alâkalı hâdiseyi ihdas edenlerden biriydi. Millet Par- tisini kapatma karan ile ilk şöhretini yapmıştı. Yeşilyurda — geldiklerinde engü evin anahtarını yanına alma- dığını hatırlamış ve çaresiz geri dön- müştü. İşte kaza da bu geri dönüş sı- rasında cereyan etmiş ve İstanbulun talihsiz D. P İl İdare kurulu bir de- fa daha başkansız kalmıştı. 10 Basın Uğursuz 11 Nisan (Kapaktaki — karikatürist) Gecen haftanın sonunda bir ak- şam geç vakit, İstanbulda, Tepe- başında İngılız sarayının karşısında- ki meşh anayot" a irenler gençlerden müteşekkil, neşelı bir grupla karşılaştılar "Panayot" sahibinin de adı Panayot olan bir meyhaneydi. Delikanlılar bol fiçi şarabı. - içiyorlardı. Kahkahalar atıyorlar, bini bir — paraya nükte- er savuruyorlar, nesli mevzular- dan bahsedıyorlardı Şeref — mev- kiinde uzun boylu, yuva!: rlak yüzlü, tombul kırmızı yanaklı, kadife ceketli bıı'ı vardı. O da kahkaha atı- yor, o da., nükte savuruyor, o da ne- şeli mevzulardan bahsediyordu ama, halinde bir dalgınlık, kafasında bir düşünce gözlerinde hüzün seziliyor- kadaşları — ona takılıyorlar, "bir daha içemeyeceksin" dıyorlar, genç adamı sızdırmaya, biraz da eg— lendırmeye çalışıyorlardı yha nin diğer müşterileri, şeref mısafirı mevkiindeki delıkaıılıııııı son bekâr- lık gecesini yaşayan bir müstakbel damat olduğu kanaatine — vardılar. Hakikaten, vakit gece yarısını geç- tikten sonra şarap fıçılarının başın- dakiler, hepsi bedmest, şeref misa- firini âlâyı vâlâ ile, götürüp, Şişhane yokuşunun başındakı Kefelihana bı- raktılar. Ayrılırken sarılıp opuştuler, vedalaştılar Herşey herşey, bir dü- ğün gecesi arifesini — hatırlatıyordu. Delikanlının arkadaşları, — delikanlı- nın hürriyetine veda etmek üzere bu- lunduğu bu geceyi birlikte geçirmek istemişlerdi. Kırmızı yanaklı, hürri- yetine Veda edecekti Ama, evlene- rek değil. Hapsedilerek. Zira kırmı- ZI yanaklının adı Halim Büyükbu- luttü Karıkaturıst Halim — Büyükbulut ahbaplarından ayrıldıktan sonra sal- lana sallana merdivenleri çıktı, ta- vanarasındaki odasına girdi, kendi- sini somyanın Üzerine bıraktı. Kırk- sekiz saatten beri ilk defa olarak uyuyacaktı Uyumadı, sızdı. Kendi- sini davet etmiş olanlar, karıkaturıst arkadaşlarıydı Evinde, pse gir- azırlanırken bastırmış- lar, adeta yaka paça "Panayot" a götürmüşlerdi. tavan arasındaki odasına çıkıp sızmasından, bir saat kadar sonra. Yemenici sokaktaki köhne Kefelihanin kapısında genç ve uz'in boylu bir adam belirdi. Saat 01.36 idi. Kapıların üstündeki — tabelâlara baka baka gelmiş, Kefelihan tabelâ- sını okuyunca demi k apının önünde durarak zılı almaya — başlamıştı. Kapıyı açtırabilmek ıçın on dakika uğraşması gerekti, önce kısa kısa, sonra da uzun uzun zile bastı, bir ara kızdi, demir kapıyı tekmelemeye başladı. Neden sonra kapının arka tarafında bir anahtar, ürpertici giı- cırtılar çıkararak dündü ve demir kanat aralandı. sında sakalları Genç adamın karşı- uzamış, — uykudan kalktığı bellı, orta yaşlı bir kapıcı duruyordu. Zili çalan adam, kapıcıya "Halim Büyükbulutu arıyorum" de- di, kapıcı mütereddid ve telâşlı dav- ranınca ilâve etti: "Ben polis deği- lım, alımın arkadaşıyım, gazete- ap ncak bundan sonra gelenı ıçerı aldı bırlıkte merdivenle- ri tırmanmağa başladılar Dördüncü kattan sonra Kefelihanda otomatik elektrik yoktu. Zindan gibi karanlık, ta kibritler çakarak, binbir zorlukta daha yukarılara tırmandılar, çatı katına vasıl oldular. Sonra, köşedeki kapılardan birini yul mrukladılar İçerden boğuk bır ses, Buyu n, buyurun" diye uştu, ktınde size zahm dilerim". Halim Buyukbulut da ge- leni, kapıcı gibi polis — zannetmişti. Zira Türkiyede siyasi tevkiflerin en gayri müsait zamanlarda yapılması bir anane halini almıştı da... Çatı katındaki oda başlı başına bir alemdi. Odanın bir köşesinde üç küçük denk, iki portakal sandığı ve bir eski tahta bavul vardı. Duvarlar silme resimle doluydu. Kara kalem sulu boya, yağlı boya. renkli kâğıtla- rın yapıştırılmasından — yapılmış re- simler. Odadaki bütün —mobilya, bir sakat sandalye ve masa ile bir som- yadan ibaretti. Pencerenin tek camı kırıktı ve içeri zehir gibi soğuk giri- yordu. Davarları süsleyen resimlerin üzerinde Yalçın Çetin. Eflâtun Nuri, Ton; Suat Yalaz, Sinan Bıçakçı- oglu, Mıstık ve Oğuz Aral okunuyordu. Yirmi daireli Kefeli han. Yeni İs- tanbulun patronu milyoner Habib E- dip Törehanın mülküydü. Habib E- dip Törehan, tavan arasındaki bu kul- lanılmaz odayı, gazetesinde karika- türler çizen Halime, oturması için, muvakkaten İhsan eylemişti Halim Buyukbulut gecenin o sa— atinde, ertesi gün tevkif olundu rada 0 dekor içinde AKİS'e hayatını anlat Askerlıkten karıkaturıstlıge Hâlım Buyukbıılut yirmiyedi yaşın- aydı. Bir 16 Haziranda, İstanbul- da dunyaya gelmıştı Fakır bir isçi ailesinin en küçük ferdi idi. Mustafa Büyükbulut, halen Ankara Bira — Fabrikasında başmakınıstlık yapıyordu. Üç kardeştiler. Ablalar bir subay ile evliydi. Ağabeysi torna— cılıkla meşguldü. Ablası, Halimi daha küçük yaşta yanına almış, Anadolu- nun dört bir köşesine taşımıştı. Hali- min ilk tahsili bu yüzden . Fethiye, Muğla, Ankara ve Ermenek gibi de- ğişik yerler arasında mekik dokuya- rak tamamlanmıştı. Eniştesi ilk okulu bitiren Halimi, Konya Askeri Okulu- na yazdırtmıştı. Mezun olduktan son- a da Bursa Işıklar Lisesine kaydol tu. Ama Büyükbulut, asla iyi bir asker olmıyacağmı biliyordu. Ders- lerinden, resim hariç, hic birini sev- miyordu. Konya Askeri Orta Okulun- daki Resim hocası Şemsi Arel. Ha- Timin istidadını keşfetmiş ve onu teş- imzaları AKİS, 19 NİSAN 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: