21 Şubat 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

21 Şubat 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sipıma swoese MEŞRUTİYET Pek çok kimse babama su suali sormuştur: riyet tarihinde bu kadar-mühim — mevki kabil değildir. Ama ne yazık tanışıklığı daima süregelmiş bir vakıadır. m ba muhakkaktır. babam bu vatanın kurtarılmasında, bu türkün yakın mesai arkadaşı olmak talihı'ni onra, — Atatü Cumhu rbaşk 7 başbaş akıa olmuştur. Genç subaylar. YO kitabı neşeli çığlıklar atarak karıştırırken, 907 sonbaharında Edirnede yeni bir hayat başla- dı. İttihat ve Terakki Cemiyetinin Üçüncü Ordu mıntıkasını teşkil eden Batı Rumelideki yayılması E- dirne bölgesine kadar uzanmıştı Gizli cemiyet vata- nın tehlikede olduğunu ve Kanunu Esasinin iadesiyle devlet idaresinin duzelmesınden başka çare olmadığını vatanseverlere bildiriyordu. Rumelinin baştan basa teh- likede olduğunu görmekte kimsenin tereddüdü yokta. El- bette başlıca hata sahibi de ancak her türlü şikâyetle- rin hedefi olan Padişah idaresi olabilirdi. Padişah İda- resının doğru yola getirilmesi milletvekillerinin toplan- ve ça lşması ile saglanabılecektı Telkınler asıl ordu subaylarını hedef tutuyordu. ü Ordu mıntı- kasından gelen haberler o bölgede subayların heyecan içinde vatan hizmetine koştuklarını anlatıyordu. Kıy- metleri ve ahlâklarıyla adlı ve sanlı olmuş her rütbe- de subaylar bu hareketin içinde görünüyorlardı. Tel- kinler ve davetler Edirnede, tereddütsüz kabulle karşı- landılar. Bizim irtibatımızı aramızda muhaberat ile ya- kut dostluk kurulmuş olan Fethi bey, selanikten bana yazdığı mektuplarla besliyordu. Cemiyetin usülleri için- de İttihat ve Terakki Edirnede kurulmuş, çalışıyordu. Bizim şartlarımız Uçuncu Orduniunkilere nispetle daha dar ve güç olduğu ıçın gelışm aynı hızda değildi. Fa- kat, saglam ve emnıye idi. Üçüncü Ordu ahvalini ya- kından görüp öğre mek üzere Edırneden birinin gitme- sine ihtiyaç hıssedılıyordu Eski erlerin götürülmesi i- çin ordu merkezinden memur gonderılmek âdetti. Or- du Erkânıharbiyesi bu vazife için beni yani topçu yüz- başısı İsmet efendiyi Dedeağaçtan İzmire sevkiyata me- mur ettiler. İzmire gittiğimde, orada cemiyetten beni bulacaklarını söylemişlerdi. "İzmirde — ölünceye kadar ateşlı ve hareketli kalmış olan Süleyman Askeriyi bulm Oradaki inkılâp hareketi hakkında beni haberdar ettı ve ehemmıyetlı bir şahsiyetle tanıştıracağını söyledi. Beraberce bir bakkal dükkânının üstündeki odada — oturmakta olan Yakup ağa isminde bir zatın yanına gittik. Bu Yakup ağanın doktor Nâzmı bey olduğunu bana sonra söyle- diler. Yakup ağa İzmirde hergün dolaşıy r ve her mu- hitte benim o zaman misalini görmediğim bir taşkın- lıkla Sultan Hamit idaresinin tehlikelerini anlatıyordu. Benim İzmirdeki izinli erlerin sevkı vazifem bitmişti. Ordumuza dönmek için, usülden olduğu üzere merkez kumandanlığına bilgi vermeğe gıttım ve İlk hareket edecek vapurla Selânike doğru yola çıkacağımı söyle- dim- Merkez kumandanh%ı bana kolaylık gösterdi. Sü- leyman Askeri bey de. İzmir askeri maka-rıılarındaki işlerim için yardımcı oldu. O sıralarda bu makamlarda Rumelideki fikir cereyanına karşı bir ihtiyat ve kont- rol tedbiri vardı. Buna rağmen Rumeli hareketi çalı- şabiliyordu. "Atatürkle nasıl, işgal eden bir arkadaşlığın başlangıcını merak etmemek ki bu sualin cevabı yoktur. Zira- babama öyle gelir ki sanki Atatürkle Bir. Muayyen yer, bamın hafızasında kalmamıştır: İki arkadasın birbirlerine mektep Sonradan hayât onları bir çok defa devletin kurulmasında, bu kazanmıştır babam yadetmışlerdır ne zaman tanıştığını en akşam, bu hatıraları hazırlarken babam k. Meşrutiyet hare ketinin başlangıcını Kütüphanenin şöminesinde odunlar çıtırdar babam nerede, ne zaman tanıştınız?" Cumhur bir muayyen şekil ve bir muayyen za- sıralarında rastlamış olduk- birbirleriyle tekrar karşılaştırmış ve nihayet cemiyetin — yaratılmasında — Ata onun Ama hafzasında Basbakanıyken iki arkadaş uzun dost' babamın söylediğine — göre — Atatürk de tutmamıştır. Onun için de bu arkadaş- Yarım asır ilk defa ola- bir. resimli o arkadaşlıktan, o dostluktan bahsetti. babamın ağzımdan ve ateşin önünde — Gülsüm maziyi yeniden yaşıyor gibiydi. Özden TOKER sanki "Selânike geldiğim zaman kendimi büsbütün baş- ka bir muhitte buldum. Tanıdığım kurmay subayları., ve adlarını işittiğim topçu subayları, hepsi, yakın dost- luk gösterdiler. Selânikte kaldığım birkaç gün içinde Ordu Erkânıharbiyesinden kıta merkezlerine kadar, ge- re gündüz, her tarafı dolaştım. Herkes yalnız bir fikir- le meşguldü, Balkan devletlerinin hırsları ve büyük devletlerin baskıları vatan kapısını zorlayan aşikar bir tehlike halindeydi. Sarayın mahdut adamları tehlikey- le hiç kaygulanmıyorlardı. Subaylar Balkan komitacı- larının takibinden canlarını kurtarabilirlerse üstelik bir de yabancı komiserlerin kovuşturmasından sakınmağa çalışıyorlardı. Durum bütün Rumelide aynıydı. tırdaki takipler ve güçlüklerden ayrıca bahsediliyordu. Enver Paşa, Binbaşı Enver bey olarak, oradaki çalış- malarından dolayı herkesin, saygılı dilindeydi. Selânik- te tanıdıklarım Edirnedeki gelişmeyle pek ilgileniyor- lardı. Tenkid ve teşvik ediyor, öğüt veriyorlardı. Selâ- nikte dikkatimi çeken bir fark İttihat ve Terakki ha- reketinin siviller arasında Edirneye nispetle daha geniş yayılmış olmasıydı. Bu seyahatimde hemen daima Fet- hi beyle beraberdim. Atatürkle çok görüştük Atatürk- le -Erkânıharp sınıflarında da görüştüğümüz olurdu. Aramızda iki sene var, yani mesafe mektep hesabiyle oldukça geniştir. Daha mektepteyken Atatürk sınıflar arasında dikkati çeken, hususi halleri ve tavırları olan bir şahsiyet tesiri yapardı. Kendisini Selânikte gördü- ğüm zaman şahsiyetinin arkadaşları ve muhiti içinde iyice belirmiş olduğunu anlıyordum. Yaradılıştan he- vesli ve istidatlı olduğu bir tarafı vardır. Mutlaka bir- kaç kişi yani bir cemiyet içinde bulunmayı, o cemi te konuşmayı seven ve arayan tabiatı belli idi. zaç muhitinde daima kabul ve tahallük gormemıştır Fevkalâdelik şuradadır ki konuşmasından ve tesi den uzak kalmak isteyenler de nihayet o tesire kapıl- mışlar ve ondan zevk almışlardır. Anlaşılıyor ki gele- cekte büyük işler başında bulunmak istidadı Atatürkte cemiyet içinde yaşamak ve toplayıcı, tesir edici vasıf- lar sahibi olmak şeklinde belirmiştir. Büyük istidatla- rın hep ayni örnekte kendisini gösterdiklerini farzetmek mümkün değildir. Ben Atatürkteki hususiyeti Selânik- te Cemiyet çalışmalarının hararetli zamanlarında nasıl gördümse onu anlatıyorum. Mektepte talim hocamız, zamanın en şöhretli topçu Subaylarından Albay Bağdat- h Hasan Rıza bey, orduda yeni fikirlerin kıdemli tem- silcisi görünüyordu. Ordu Erkânıharbiyesinden kurma binbaşı Cemal beyle hem dairede hem toplandığımız evlerde görüştük. Beni Talât beyle tanıştırdılar Hepsi çok nazik, teşvikçi ve cesaretlıydl "Hayret edilecek bir hâdise Selanıkte topçu fırka- sı komutanı olan Birinci Ferik Şükrü Paşanın beni a- ratması ve çağırmasıdır. Balkan terbinde Edirne mü- AKİS, 21 ŞUBAT 1959

Bu sayıdan diğer sayfalar: