13 Temmuz 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

13 Temmuz 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Sebep, ilân edilecek tarihte sözün ye- sini bekleyenler ekseriyeti teşkil et* mektedir. Eğer vaziyet pek kısa za- manda aydınlanırsa Ekim sonu ola- rak düşünülen tarih katiyyet kesbe- decektir. 23 Ekim tarihi kafalardaki yerini muhafaza etmektedir. Fakat İşler yetiştirilemedigi takdirde, mem- leketin iklim şartlan bakımından 27 Mayıs günü Türk milleti sandık başı- na davet edilecektir. Her halde 27 Atayısın bir tek gün dahi geçirilmesi bahis mevzuu değil- dir ve satsa bunun hiç bir makul, tatmin edici izahı bulunmayacaktır. İnkılâp İş, iş, iş... Genç kurmay yüzbaşı karşısında kendisini dikkatle dinleyen gaze- teciye "iş; cidden içinden çıkılmaz Ur hal aldı. Gerçi vatandaşın bağrı yanıkmıs bunu anlıyoruz. Ama he- men har gün Milli Birlik Komitesin- deki arkadaşların her birine sayısız ihbar mektubu veya dilekçesi geliyor. Hem de ne ihbarlar.. İhsan bazan gül- mekten başka birşey yapamıyor" de- di. Hakikaten Milli Birlik Komitesi azaları geride bıraktığımız hafta i- çinde pek bunalmışlardı. e İhbarların ardı arkası kesilmiyordu. Şu şunu yapmıştı, bu bunu yapmıştı! Ancak bunların pek çoğu küçük işlerdi. E- sasen sabıkların birkaç yüz bin li- ralık suiistimalleri artık adi polis va- kaları halini almıştı. Buna rağmen irerek P.T.T. idaresi, gerekse kâğıt satışı yüzünden kırtasiyeciler geçen hafta içinde gene büyük kazançlar temin ettiler. İşte bu sebepledir ki Mili Birlik Komitesi geçen haftanın sonundaki toplantısını takiben bir bildiri yayınlamak zaruretim hissetti. Komite yayınladığı bildiride ihbarla- rın çalışmaya başlayan Yüksek So- ruşturma Kuruluna yapılması gerek- tiğini açıklıyor ve vatandaşlara bun- dan böyle tahkikata Kurul tarafın- dan girişileceğini ilan ediyordu. İşte, belki de bu yüzdendir ki Yüksek Soruşturma Kurutu faaliyete geçtiği gün hayatlarından en ziyade memnun kimseler Mili Birlik Komi- tesinin azalarıydı. O gün, Ankara'nın sayılı sıcak günlerinden biriydi. Gü- neş, halitası kötü Ankara asfaltları- nı vıcık vıcık yapmıştı. Jet tipi bir Chevrolet yeni Büyük Millet Meclisi- nin Bakanlıklara bakan kısmındaki merdivenin basında durdu. Otomobil- den çevik adımlarla atlayan bir Ge- neral nöbet tutan paraşütçüyü güle- Ahmet Salih Korur Baş spekülatör rek selâmladı. Sonra, kapıda bekle- şen bir yığın genç adama dönerek "Yahu, sizi neden burada bohçacılar gibi bekletiyorlar" dedi. General Ma- danoglunun obohçacılara benzettiği, gazetecilerdi. Yüksek Soruşturma urulunun çalışmaya başlaması do- layısıyla resim çekmeğe gelmişlerdi. Gazeteciler sempatik Madanogluna duruma anlattılar. O da meşgul ola- cağını söyledi ve gene çevik adım- larla kapıdan içeri girdi. Az sonra bir binbaşı gazetecilere gelebilecek- lerini söyledi. o Soruşturma Kurulu için Yeni Meclisin D bloku hazırlan- mıştı. Kurul zemini yeşil muşambay- la kaplı encümen salonlarından birin- de çalışacaktı. Üç masa yanyana ge- tirilerek ortaya konmuştu. Yüksek Soruşturma Kurulu Baş- kanı, erkenci memur Celalettin Ku- relman kapıda göründüğünde saat- ler 9.30 u gösteriyordu. o Kurelman gözlüğünü takmıştı. Kolunda kalın dosyalar vardı. Arkasından bazı üye- ler geliyordu. Yukarı kata çıkmak için kullanılacak asansörlerden sade- ce bir tanesi çalıştırılmıştı. Asansö- rün başında paraşütçü birliğinden yağız erler beklemekteydi. Ellerinde Thompson tabancalar vardı. Ayrıca Yüksek Soruşturma Kurulunun çalı- şacağı blok, bir paraşütçü birliği ta- rafından muhafaza altında bulundu- ruluyordu. Salona alınan gazetecilerin dik- katini -pek çoğu malüm , Tahkikat Komisyonunda ifade overmişlerdir- bir şey çekti. Kurulun çalışma salo- nu son derece basit ve mütevaziydi. Ne yerde malüm Tahkikat Komisyo- nunda olduğu gibi şahane bir halı, ne de pencerelerde binlerce liralık perde- ler mevcuttu. Kurelman yanyana konan msalardan birinin basma o- turdu. Parlayıp sönen flaşları takibe başladı. Nihayet "Çocuklar, zanne- derim kafi miktarda resim çektiniz. Müsaade ederseniz bir an evvel ça- lışmalarımıza başlayalım" dedi. Gazeteciler gülümseyerek salonu terkettiler. Dört yeni misafir Hakikaten, Yüksek Soruşturma çalışmağa o başladığı kendini o hissettirmekte (gecikmedi. Haftanın sonundaki cuma gecesi sabık Emniyet Genel Müdürü Cemal Goktanın beceriksizliğinden dolayı sadece pespaye kadınları kapattığı ve garsoniyer olarak kullandığı Hu- susi Kalem Müdürlüğü odasında, bir piyade binbaşısı,elindeki kalemle be- yaz kağıdın üzerine dört İsim yazı- yordu, önünde duran Bafra paketin- den bir sigara çıkardı. Yaktı, sonra dumanı 27 Mayıs sabahı Harp Okulu talebelerinin sten tabancalarla tara- dığı duvardaki kurşun deliklerine doğru üfledi. Müteakiben sol tarafın- daki telefona uzanıp 22654 numarayı çevirdi. Zil iki defa çaldı. Telefon a- çıldı. İnce bıyıklı ,esmer Piyade Bin- başısı sükünetle "Kiminle müşerref oluyorum efendim?" dedi. Karşıdaki ses bir kaç saniye bekledi. Sonra "Ben Fuat Adali. Siz kimsiniz?" di- ye cevap verdi. Binbaşı sesini yumu- şatarak "Ben mi Fuat bey? istan- buldan yeni geldim. Sizinle bu ak- şam çok önemli bir meseleyi konuş- mam lazım" dedi. Adalının sesi tit- rer gibi oldu. "Hay hay efendim, fa- kat isminizi (o öğrenmek (omümkün mü?" diye sordu. Genç Binbaşı bir saniye dahi tereddüt etmeden aklına gelen herhangi bir ismi söyledi ve ilave etti "Biraz sonra oradayım Fu- at bey, merak etmeyin." Binbaşı, kapıda bekleyen görev- liye pikapı beş dakikaya kadar ha- zırlamasını bildirdi. Aynı anda, Em- niyet Genel Müdürlüğünün telsizleri İstanbul'a bir şifre veriyorlar ve iki kişinin derhal nezaret altına alınma- sını istiyorlardı. Verilen isimler Safa Yalçuk ile Ali İpardı. Yalçuk Devlet Demiryolları Genel Müdürü iken bir firmaya usulsüz olarak ödediği 87 milyon liradan dolayı nezaret altına alınıyordu. Ali İpara gelince AKİS okuyucuları İpar'ın "Bay Yüzde On" ile yakın münasebetini gayet iyi bil- AKİS, 13 TEMMUZ 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: