10 Ekim 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

10 Ekim 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bir Vesika Şem'i Erginden Kızına ariptir, bu düşükler hakikatleri hep kapalı kapıların arkasında, ya da fikirlerini tehlikesiz kâğıtlara dökerken görmüşlerdir. AKİS, 21 Mayıs sabahına kadar Men- deres kabinesindeki Ulaştırma Bakanlığı vazifesini muhafaza eden Şemi oErginin, kızına yazdığı bir mektubu ele geçirmiştir. Mektup, Demokrat büyüklere mahsus bir ruh haletinin ifadesi N: tatlı günler, ne güzel günlerdi. seneler, O ilk günler aylar ve herkes uzun müddet memleketi ida- re eden bir iktidarın devrilmesi ve yerine milletçe seçilen bir iktidarın gelmesinin sevinci ve /uşadi içinde. Her vilâyet, mebuslarını Ankaraya gönderirken büyük tezahüratlar ya- pıyor ve onlara âdeta bu mücadele günlerini unutmamaları için öğüt- ler veriyorlardı. Biz de seçimlerden sonra trenle Ankaraya gelecek idik. Hareket edeceğimiz gün istasyon hıncahınç insanla dolu idi. Adeta Manisada evlerde kimse kalmamış- tı. Herkes biribirini kucaklıyor, se- vinçten oynuyordu. İstasyon bir se- vinç kaynaşması halinde idi. Halk Partisi iktidarının muzlim ve ka- ranlık günlerinden kurtulan insan- lar kendi reyleriyle seçtiği mebus- larını oOAnka gönderirlerken kendilerini derinliklerine kaptırmış gibi idiler. Tren İzmirden uzun uzun düdük- ler çalarak istasyona girdi. Loko- motif çiçeklerle, defne dallariyle süslenmişti. İzmir mebuslarının bir kısmı da içerdeydiler. İşte, biz de trene bu büyük ve coşkun tezahü- baştaki kadar çalışmış ve hattâ on- dan fazla çekmiş insanlar ellerinde hazırlamış oldukları dövizleri her pencerenin önünde tutuyorlar ve memleketi idare edecek bu halk a- damlarına âdeta öğütlerini veriyor- lardı. a, şöyle yazılar çarpıyordu "Sana rey veren milletin kudre- tini unutma "Aramızdan çıktığını ve ıstıra- bını beraber çektiğimiz günleri u- nutursan Halk Partisi gibi sen de bir gün devrilirsin." "Hak ve hürriyet göze rehberin ol- sun" Bu sözler bize rey veren ve büyük bir azim ile yaptığı müca- olarak, şüphesiz alâkayla okunacaktır. delesiyle kazanan bir milletin me- buslarına öğütleri idi. Hâlen bütün canlılığı ve heyeca- dedi nı ile gözümün önü! . Sen zaman küçük olmana rağmen bu manzarayı hatırlayabileceksin. İlk aylar bu öğütlere sadık kal- dık. Matbuat Kanununu bir hamle- de kaldırdık. Reisicumhur Celal Bayar Cumhurreisliği köşküne ta- şınmadı. Kendi evinde oturdu. Ara- mızda samimiyet vardı. Çok güzel ve çok âhenkli çalışmanın içerisine girdik. Birbirimizi de o seviyorduk. Birbirimize inanıyorduk. Demokra- sinin icap ettirdiği her şeye sadakat gösteriyorduk. Aradan aylar geçti, ayları yıllar takip etti; Yavaş ya- vaş bozulmaya, demokratik hüküm- lerden, Oo prensiplerden ayrılmağa başladık. Böylece 1954 seçimlerine kadar geldik. Demokratik prensip- lerden ayrılmış olmamıza rağmen memlekete hizmet (edilmiş, âdeta ticarette ve ithalâtta zararını son- radan ve bilhassa bugün gördüğü- müz çok geniş, hesapsız bir serbest rejime ogirmiştik. Her şey bol ve her şey vardı. Bu hudutsuz ve ser- best, hattâ nizamsız ve düşüncesiz ithalâtın acısını henüz 1954 seçim- lerinde duymuyorduk. Yalnız zahiri istifadesi ortalıkta (görülüyordu. 1954 seçimlerinde bu zahiri istifade ve Halk Partisinin 1946 seçimlerin- deki hareketleri bir koz olarak kul- lanılarak bu seçim iyi bir neticeyle kazanıldı. Demokrat Partinin ezici ve kahir bir ekseriyetle iktidara ge- lişi bizi biraz da şımarttı. Zannettik ki tuttuğumuz siyaset beğenilmek- te ve tasvip edilmektedir. Böylece 1954 seçimlerinden sonra aradan aylar geçti. Her ayın, hattâ her günün geçmesinde (birbirimize iti- matsızlık biraz daha fazlalaştı. Or- tada bir menfaat ve riyakâr zümre belirdi. Mili dâvaları, memleket mega konuşur, dertleşirken içi- izde tam ve itimatlı insanlar yol idi ve hüviyetini bilmediğimiz bir arkadaşımız aramıza karışıyordu. Lâfı değiştirmek mecburiyetinde ol- duğumuz anlar oldu. 1954 seçimlerinden sonra D.P. büyük kongresi toplanacak idi. Ben ayni zamanda Kızılay Umumi Mer- kezi ikinci reisi idim. Yurt içeri- sinde, bilhassa şark bölgesinde bir gezintiye çıktım. Yanımda Kızılay mum Müdürü ve bazı arkadaşlar vardı. Başvekile benim bu seyaha- timin Büyük Kongrede Fevzi Lütfi Karaosmanoğlunun parti başkanlı- ğına seçilmesi propagandasına ma- tuf olduğunu söylemişler ve galiba ikna etmişler. Dolaştığım yerlerden bu haberleri almağa başladım. Hat- tâ Erzurumda iken vali vasıtasiyle geriye dönmem emredildi. Dönme- dim, çünkü aklımda asla böyle bir şey yoktu. Tamamen temiz hislerle, bir Kızılaycı olarak seyahatimi ya- pıyordum. Nitekim bütün bu lâflara kulak vermiyerek seyahatimi ikmal ettim ve Ankaraya öylece döndüm. Bir kaç gün Ankarada kaldık- tan sonra Manisaya gittim. Bir gün Umum Müdür Fikri telefonu aça- rak bana şöyle bir haber verdi: Başvekilin kalemi mahsus müdürü Muzaffer Ersü telefona açarak se- yahatim hakkında omalümat iste- miş ve bu seyahatimin sebebini sor- muş. Bu kadar büyük bir itimat- sızlık karşısında çok üzüldüm. Kim kimden şüphe ediyordu? Hayatım bu parti için ortaya atan bir insan- dan, mukadderatım bu partiye bağ- lıyan benden şüphe ediliyordu. Da- yanamadım, oturdum Başvekile u- zun bir mektup yazdım. Bu mek- tupda Başvekile evvelâ gezimi ifa- de ettim. Sonra seyahatimin sebep- lerini anlattım ve nihayetinde de yanındaki, etrafındaki iyi gün dost- larından kurtulması icap ettiğim çok açık ve kati ifadelerle ifade et- tim. Sonradan Adnan bey bu mek- tubu bir çok arkadaşlara okumuş ve göstermiş. AKİS, 10 EKİM 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: