23 Ocak 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

23 Ocak 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MUSİKİ Konserler Perlemuter, büyük yorumca Vlado Perlemuter, musiki icracılı- ğının teknik meselelerinin üstüne yükselmiş, yaşının ve sorgusunun de kazandırdığı olgunlukla, yorumcu- luk sanatının en üst katma ulaşmış bir piyanisttir. Çeçen hafta İstanbul- da Saray Sinemasında verdiği resi- tal, konsercilerin halkı oyalamak ve kolay alkış toplamak için sık sık başvurdukları bayağılıklardan uzak ağırbaşlı programının da yardımıy- la, çoğu konsercide rastlanmıyan üs- tün değerlerin ve vasıfların açıklan- masına vesile oldu. Yalnız parmak- larının çevikliğine, kollarının gücüne ve halkın suyuna gitmenin bellenmiş usüllerine güvenen O icracılar, bilinen bir romantik konserto çalıp alkış toplamak suretiyle şöhretlerini bir kere daha sağlama bağlamış o- lurlar. Bu gibiler için bir resital çoğu kere uyku kaçına bir olaydır. İki sa ata yakın bir süre içinde koskoca bir orkestrama göz boyacılığına dayan- madan dinleyiciyle başbaşa kalmak korkutucu bir iştir. Çünkü bir e- serde olmasa bile bir ötekinde güç- süzlüklerinin vurulmasını o önliyemi- Halbuki, varlığı daha soylu değerlere dayanan Perlemuter gibi bir yorumcu için orkestra kon- seri solistliğinden çok resital icra- cılıgı güvenilir bir ovasat olacaktır. Nitekim, memleketimizi hiç olmazsa iki üç yılda bir ziyaret etmesiyle mu- siki oOhayatımızı o zenginleştiren bu Fransız Ustanın konserto çaldığı za- man kimi kere, önemi üzerinde yan- lış intibalar bıraktığı olmuştur. Saray Sineması resitalinin programı orta dinleyici için oldukça yüklü sayılabilirdi. Hiç- bir eğlendirici yara olmıyan bu prog ramda üç tane koskoca eser yer al- mıştı: Schumann'm senfonik etüdle- ri, Ravel'in "Miroirs"ı ye Chopin Op. 25 etüdleri.. Demektir ki, bir konsere kafa dinlendirmek ve hoşça vakit geçirmek için değil, ancak mu- sikiyi ve yorumculuk sanatım ciddi- ye alarak giden kişiler böyle bir kon- serden zevk alabilirlerdi. Perlemuter gibi bir icracının karşısına yerleşen dinleyici, düşünmek, zihninde belire- bilecek bir takım soruların cevabını bulmaya çalışmak, yer yer duygula- nıyorsa bunları zihin süzgecinden ge çirip doğrulamak, kısacası yorulmak zorundadır. Fakat bu yorgunluğun sonunda, iyice inanmış, tam mana- sıyla tatmin olmuş, hem de birşeyler öğrenmiş olarak salondan çıkacak- tır Perlemuter'in 30 Vlado Perlemuter meselâ, Schu- mann'ın senfonik etüdlerinin yalnız herkesin bildiği ve çoğunluğun kon- serler ve plaklar, piyano çalanların ve musiki meraklılarının ellerindeki notalar yoluyla tanıdığı bölümlerim çalmakla yetinseydi ne kaybederdi? Şüphesin ki hiçbir şey kaybetmezdi ve gene. büyük Alman romantiğinin bu dev eserinin eşine seyrek rastla- nır bir yorumcusu Olarak dinleyici karşısına çıkmış olurdu. Fakat Per- lemuter, senfonik etüdleri bir mis- line yakın uzatmış, aferin yayınlan- mış nüshasında yer almıyan birçok varyasyonu da sunmayı tercih et- mişti. Böylece Perlemuter'in Schu- mann musikisinin en tesirli, en derin sayfaları arasında sayılabilecek olan bu bölümlerin unutulup gitmesini ön lemek, bunları çağdaş dinleyiciye taratmak yolunda emeği geçmiş olu- yordu Op. 13 senfonik etüdlerin, Vlado Perlemuter'in sunduğu gibi, ek bölümleriyle birlikte çalınmasının bütün piyanistlerce (okabul edilmesi temenniye değerdi. Ravel tefsircisi olarak Vlado Per- lemuter'in değeri üstünde uzun uzun söz etmek gerekmez. Bu bestecinin musikisinde (o Perlemuter, Rubins- tein'in Cnopin, ya da Kempffin Be- ethoven karşısındaki durumuyla ay- na önemde bir yer tutmaktadır. De- nebilir ki bir Ravel tefsircisi olarak Perlemuter, en azından bir Giese- king çapındadır. Hatta gönül rahatlı ğıyla onu Gieseking'den üstün gör- mek mümkündür. Bu bakıma Perle- muter'in Ravel "Miroirs"ı çalışı, kon ser salonlarımızda seyrek rastlanan olaylardandı. Perlemuter'in Chopin etüdlerini çalışını biraz Ooögretmenvari, biraz kuru bulanlar olabilir, nitekim bu güçlü Fransız piyanist, Chopin'in musikisini duygularla ilgili yanından çok, doğrudan doğruya piyanistlikle ilgili yarandan ele almış görünmek- teydi ve yorumlarında da "objektif" olmayı tercih ediyor gibiydi. Gene de sunduğu icralar olgundu, sağlamdı, inandırıcıydı ve Chopin'in bir mana kazanması için illâ da gözü yaşlı, davranışın gerekmediğini ispat edi- yordu. Pavyonda; modern musiki Geçen hafta İsanbulda, acayip bir devre içinde, gereksiz bir saatte, bir modern musiki konseri verildi. Konserin verildiği yer, Kervansaray pavyonuydu. Konser saati, tam öğle vaktiydi. Bir ciddi konser için bu şartlar kabul o edildiğinde, musikiyi piliç dolmasının takip etmesi de normal görülmeliydi. Konseri Tür - Amerikan üni- versiteliler (o Derneği Oo hazırlamıştı. Dernek, kültür faaliyetiyle sosyal faaliyeti bu kere (o birleştirmeyi dü- şünmüş ve sonuçta ortaya işte bir oda musikisi eseriyle başlayıp, şam- baba tatlısı ve kahve ile sona eren bir süit çıkmıştı. Gastronominin de bir sanat olup olmadığını, sanatların birbirleriyle birleşebileceği iddiasına göre yemek sanatının musikiyle bir- leşip birleşemiyeceği o konusunu bir yana bırakıp yalnızca musikiyle ilgi- lenenlerin bu konseri, hele İstanbul konserlerinin Oobasmakalıp program - ları açısından görünce, en azından ilgiyle karşılamamaları imkansızdı. Program, çağdaş Türk ve Ame- rikan bestecilerinin eserlerinden mey dana gelmişti. İcracılar, İstanbulun musiki piyasasında adları duyulma- mış, fakat toplu olarak şehirdeki birçok icracıyı rahatça ceplerinden çıkaracak musikişinaslardı. o Adları- nın duyulmamış olmasının sebebi de, konsere katılan dört musikişinasın, tek bir kişi dışında, Amerikalı icra- cılar olmalarıydı. Bunların ikisi, Ar- navutköy Kıs Kolejinde öğretmendi- ler. Piyanist Jane Hoffman kolejin musiki öğretmeniydi. Kemancı Ral- ph Nashe, ayna okulda matematik öğretmenliği yapıyordu ama, profes- yonel çapa erişmiş bir kemancıydı. Topluluğun öbür oOAmerikalı üyesi, klarinetçi Robert Momshilov için de, profesyonel vasıflan bakımından ay- nı şey söylenebilirdi. Momshilov, Co- lumbia Üniversitesi için, Türkiyede musiki eğitimi üzerinde bir tez ha- zırlamak maksadıyla memleketimiz- de bulunuyordu. Konsere katılan Türk çalgıcı ise, Taner Cal adlı, yani yetişmekte okut bir kemancıydı. Konser, İlhan Usmanbaşın, çocuk musikisi edebiyatında önemli bar fe- ri olduğu bir kere daha anlaşılan "Çocuklar için Müzik'ten çıkartıl- mış parçalarla başladı. Bunu İlhan Mimaroğlunun piyano için Yeni Ba- gatel'inden o çıkartılmış dört parça takip etti. Program notlarında "ba- gımsız bur anlatım" gözettiğini be- lirten Mimaroğlu, iğneleyici, çarpıcı "asitli" bir musiki yazma yolunday- ı AKİS, 23 OCAK 1961

Bu sayıdan diğer sayfalar: