10 Nisan 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

10 Nisan 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sına bir kıta, bir de okyanus koyup tatlı canını emniyete aldıktan sonra Menderesi Amerikadan devirmişti! Tasavvur, Y.TP. itibarından daha fazla kaybetmeden alınması şart bir tedbir olarak adetâ ittifak topladı. Öfkenin büyüğü Gecen hafta içinde başkentte olay- lar bu minval üzere devam edip giderken öfkelenen, ancak boşalamı- yan politikacılar da mevcuttu. Bun- ların çoğunluğunu A.P. nin Tuna cad- desindeki kırık dökük Genel Merke- zinde bulmak mümkündü. Adalet Par- tisi ileri gelenleri gene bir pürüzle karşılaşmışlardı. Bu defaki pürüz ger- gi, devleti idare edenlerle çatışmayı gerektirmiyordu ama, esasen pek iyi geçinemedikleri basın, A.P. nin kar- şısna dikilmişti. Gaziantepte geçen ve gazeteciler hakkında pek iltifat- kâr olmayan sözlerle ortaya çıkan o- lay, politikacılık oynamağa devam e- n A-P. ileri gelenlerini ziyadesiyle müşkül vaziyette bıraktı. Allahtan bu defa gafı, meşhur Genel Başkanları yapmamıştı. Yoksa, A.P. idarecileri Aydın Yalçın Yolculuk var YURTTA OLUP BİTENLER için ikinci bir çıkmaz hazırdı. İşte bunun içindir ki Genel Başkanın et- rafında toplananlar Gümüşpalaya bi- raz dikkat etmeğe karar verdiler. Pa- şa iyiydi, hoştu, ama bir çam devir- meğe başladı mı, maazallah binlerle deviriyordu. Perinler, Osmalar, Gü- müşpalaya bekçi tâyin edildiler. Ece, kendileri ne de olsa iyi politikacı sa- yılırlardı. Nasihatları ve verecekleri bilgiler Paşayı bir hayli yükten kur- taracaktı. Sonra A.P. için mücadele de fazla müşkül değildi. Nasıl olsa D.P. nin oylan kendilerinindi ve öyle uzun boylu teşkilâta filân da önem vermeğe lüzum yoktu. İşler kendili- ğinden olur biterdi. Yeter ki milletin sevgisi kazanılsındı. A.P. de doğrusu bunu ziyadesiyle hak etmiş bulunu- yordu! Akıl verenlerin bolluğu arasında Gümüşpala, haftanın başında İnönü- ntin demecine cevap verdi. Gümüşpa- ladan bir demeç almaşım Genel Sek- reter Osmadan telefonla rica eden basın mensupları kısa zamanda deme- ci ellerinde buldular. Osma, A.P. li- Kelimeler ve ötesi A payasayla ilgili görüşmeler ce- reyan ederken bilhassa Basında bir garip tutum kendini gösterdi. Basında bir süredir sağcılarla sol- cuların kendi aralarında tozkoparan bir meydan savaşı verdikleri zaten hiç kimsenin gözünden kaçmamak- taydı. Anayasa bu grupların, fikir- lerini hangi kıstaslara göre âyârla- dıklarını -savaşçıları biraz komik duruma düşürerek de olsa- birden- bire ortaya koyuverdi. wwelâ, her türlü yanlış tefsiri önlemek için bir noktayı belirtmek lâzımdır. Sağcı ve solcu fikirlerin tartışılmasında hiç bir mahzur yok- tur. Bilâkis, bunun cemiyetimize ya- rarlı olacağı şüphesizdir. Fikir grup larının üç tarafında bulunanlar, fa- şist veya bolşevik edebiyatından klâsik sayfaları zaman zaman ken- di sütunlarına aktarmaktaysalar da bunlar süratle teşhis olunuvermekte ve kel sırıtmaktadır. Ancak, fikir şampiyonları da, savaşlarını seyre- denlerden bir hakkı esirgememeli- dirler: Seyirciler, herkesi, temsil et- tiği gruplar içinde etiketlemek hak- kına sahiptirler. En aşırı sağcı veya o nisbette solcu fikirleri savunma- yı "fikir hürriyeti", bunlara İsim koymayı ise" fikir hürriyetine ta- hammülsüzlük" saymak pek "fik- Ti" bir davranış sayılamaz. AKİS, 10 NİSAN 1961 27 Mayıstan bu yana iki kelime sağcı ve solcu fikirlere bayraklık et- mektedir. Bunların biri Milliyetçi- lik, diğeri Sosyaldir. Taraflar, ken- di tutumlarını, aslında hiç bir aşırı- lık taşımayan, hattâ birbirini ta- mamlayan bu iki masum kelimenin gölgesinde savunmaktadırlar. Belki de bu yüzdendir ki Milliyetçilik ve Sosyal, âdeta birer sihirli anahtar yerine konulmuştur: Türk milletine bütün saadet kapılarını açan birer sihirli anahtar! Sanki bunlar me- tinlere yerleştirildi mi, her şey hal- ledilecektir. Ama, işin eğlendirici tarafı şu- radadır ki herkes sadece kendi si- hirli anahtarında keramet bulmak- tadır. Bu yüzden, Anayasaya Sos- * yal kelimesinin ve o istikametteki mefhumların sokulması, sağcılar için "hiç bir mâna ifade etmeyen palavralardır ve asıl mesele "bun- ları kelime olarak yerleştirmek de- gil, gerçekleştirmek"tir. Ama, Mil- liyetçilik! Aaa, bakın, o kelime şart- tır. Buna mukabil, Sosyal kelimesi- nin ve o istikametteki mefhumların Anayasada yer almasını "yarınki saadetimizin temeli ve şartı" sayıp bunlarsız bir metnin düşünüleme- yeceğini söyleyen solcular sıra Mil- liyetçilik kelimesine gelince onu boş bir kalıp saymakta, ' bee e kelime olarak Anayasada buluni sı kadar saçma arzu olamaz" diye feryat etmektedirler. Solculara gö- re Milliyetçilik, zaten cemiyetin mânasında mündemiçtir. Malümu ilam olur mu? Sağcılar ise aynı gö- rüsü Çalışma için savunmaktadır- lar. Çalışmaya dayanmayan cemi- yet var mıdır ki bunu belirtmek ge- ksin.. Dervişin fikri ve zikri hikâyesi! Ama bir meselede iki ayrı ölçü kul- lanmanın meydan savaşım seyre- denlerin gözünden kaçtığı sanılı- yorsa, böyle sananlar yanılıyorlar demektir. Anayasaya, yâni mesele- nin esasına gelince.. İşin doğrusu, kelimelerin büyüsünden kurtulmak, yarın öbür gün bir Anayasa Mahke- mesi önünde memleketin başına gai- le açabilecek muğlak ve kof tâbir- lerin tesirinden sıyrılmak, veciz bir metin hazırlamaktır. Ne sosyal a- dalet, ne milliyetçilik, as sol cemi- yet; ne sağ cemiyet bu yolla kurula- bilir. Ama, içinde (bulunduğumuz şartlar icabı bir lakım tabuları yı- kacak vaziyette değilsek sayın sol- cularımızın boş Sosyal kelimesinin yanında aynı derecede boş Milliyet- çilik kelimesinin Anayasada yer al- maması sayın sağcılarımıza karşı pek büyük bir olanaksızlık olur. 15

Bu sayıdan diğer sayfalar: