10 Nisan 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

10 Nisan 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 r> sonbaharında İzmirde, C.H.P. merkez binasının salonunda ehem- miyetsiz bir hâdise cereyan etti. Bir akşam üzeri İzmirli bir grup, Ankaralı bir misafire hoş geldin de- mek için Partiye uğramıştı. Bilhas- sa Sökeli bir gelin - görümce bu es- ki dosta aralarında görmekten pek memnundular. Ancak her ikisinin de eşleri o sırada İzmirde yoktu. Ankaralı misafirle fazla meşgul o- lamıyacaklarından dolayı üzgündü- ler. Tatlı yüzlü, topluca bir hanım rini pekâlâ oraya götürebilirlerdi. Bıyıkları kırlaşmış, mavi gözlü, ya- kışıklı Ankaralı zat memnuniyetle kabut etti. Zâten ailenin bütün fert- leriyle ahbaplığı vardı. Aile reisi Sökeli Hüseyin bey eski bir dostuy- du. Oflu Halil, gelini Hümeyra, kı- zı Emel, damadı Fahri ile iyi arka- daştılar. Tanımadığı bir tek Hüse- yin beyin İzmirde oturan kızıydı. Otomobil İzmirin Güzelyalı semti- ne doğru ilerlerken yanındakiler mi- safirlerine gidecekleri evin sahibesi hakkında malümat verdiler. Doktor olan kocasını kaybetmişti. Büyük kızı yeni nişanlanmıştı. Bir oğlu, bir küçük kızı daha vardı. Araba iki katlı modern bir yalının kapı- sında durdu. Misafirler içeri girdi- ler. Salonda onları uzun boylu, kı- zıl kumral saçlı, bal rengi gözlü bir genç kadın karşıladı. Üzerinde sâde siyah bir etek, sarı bir bluz vardı. Hümeyra hanım tanıştırdı: "Görüm- cem Jale; Ankaralı misafirimiz İs- mail Rüştü Aksal." İsmail bey şa- şırmıştı. Anlatılanlardan tahayyül ettiği İnsanla bu alımlı, mütebessim hanım arasında o kadar fark vardı ki! Tatlı hâtıralar günden bu yana dört sene geç- ti. Şimdi benim karşımda Bayan İsmail Rüştü Aksal olarak oturan Jale hanım "işte İsmail ile tanışma- mız böyle oldu" diyerek güldü. Son- ra ilâve etti: “— Onun o hayreti aile içinde bir şaka mevzua olarak kaldı.." Eşlerin ağzından GÜNÜN ADAMLARI Bayan Aksal Aksal lise öğrencisi Geçmiş zaman olur ki... o meşhur akşam Jale hanımın sofrası bir hayli kalabalıktı. Karde- şi ve görümcesinden başka kızı Ti- jen ve nişanlısı, diğer iki çocuğu, birkaç yakın dostu vardı. Ankaralı misafiri yanma oturttu. Umumi mevzulardan konuşuldu. Bir ara İs- mail bey İlk izdivacından bahsetti. Talihsiz bir evlenme olmuştu. Jale hanım "kabahat muhakkak İki ta- raflıdır” deyince kabul etti. "Her- halde, hayatının çok kritik bir ânı- na rastlamıştı". Ertesi gün İsmail bey Ankaraya dönüyordu. Motorlu trende sıkılacaktı. Okuyacak bir ki- tabı da yoktu. Jale hanım, o sırada İzmir sinemalarında filmi oynayan Desiree'yi teklif edince, memnuni- yetle kabul etti. Vedalaştılar. Kendi kitaplarına çok düşkün ve okumak için alıp, iade etmeyenlerden çok şikâyetçi olduğundan kitabı, kısa bir müddet sonra, nâzik bir teşek- kürle sahibesine (o yollamayı ihmal etmedi. İsmail bey o sene yılbaşında İs- tanbulda olmayı tasarlamıştı. Fakat son dakikada kararını değiştirdi, İzmire geçti. 31 Aralık sabahı Jale hanıma telefon etti. O da yeni yılı ailesi ve dostları ile evinde kutla- yacaklarını, arzu ederse gelebilece- ğini söyledi. Güzel bir yılbaşı ge- çirdiler Ertesi gin İsmail (Obey Güzelyalıyı tekrar ziyaret etti. De- nize nazır kütüphanede, filizi mer- mer kaplı şöminenin başında saat- lerce konuştular. İsmail bey, elinde sigarası, kendine hâs hareketleriy- le, genç kadına hayatını anlattı, 3 Ocakta evlenmeye karar verdiler. Konuşmamızın burasında Jale ha- nım, "Tabii ben İsmaill asıl evlen- dikten sonra tanıdım" diyerek sö- zünü kesti. Ev sahibeliği hatırına gelmişti. Kahvelerimizi içerken u- mumi olarak kocaların birer sürpriz kutusu olduklarından bahisle gülüş- tük. Bayan Aksalın üzerinde gene bir etek bluz var. Hem de sarı bir leri, 1946 dan sonra kurulan İller Koo- peratifinin küçük tip evleri. Şimdi bu semte Mebusevleri deniliyor. Kü- çük hol ile oturma ve yemek oda- sı arasındaki kapılar kaldırılmış. Sa lon rahat eşyalarla döşeli. Yemek o- dası yüksek arkalıklı (o iskemleleri, siyah oymalı büfesiyle daha alile kaçıyor. Her iki odada masaların, rafların üzerinde İsmail beyin dün- yanın dört bir yanından topladığı küçük biblolar var. Bir köşede du- ran oymalı fildişi, Belçika Kongo- sunun hâtırası. İrili ufaklı porselen çanaklar Hollandadan alınmış. An- trede güzel bir Çin paravanı var. Duvarlarda tablolar asılı.. Çalışma odası yukarda. Üç tarafı kitaplar- la kaplı. Küçük bir yazı masası var. İki rahat koltuk ve perdeler vişne çürüğü kadifeden. Duvarlarda Van Gogh röprodüksiyonları asılı. Bir de bir mecmuadan kesilmiş güneşli, aydınlık, çiçekler arasında bir köy evi resmi. Anlaşılan İsmail beyin rüyalarının evi. Rafların üzerinde, çerçeve içinde, Atatürkün, İnönü-, ün -o imzalı- babasının ve kayıp pederinin resimleri duruyor. İşte dört senedir Aksalın hayatı bu kü- çük evde, daha doğrusu etrafında- ki küçük bahçede geçiyor. AKİS. 10 NİSAN 1961

Bu sayıdan diğer sayfalar: