10 Nisan 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

10 Nisan 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın İçinden Biraz Şaşırmışa Benzemiyor muyuz ? kinci Cumhuriyetimizin hukuki temellerini atmakla meşgulüz. Yarınki cemiyetimizin nasıl olması gerek- tiği hususunda kesin bir fikrimiz bulunduğu muhakkak- tır. İstiyoruz ki, insan haklarının noksansız yürürlükte bulunduğu bir demokratik cumhuriyet idaresi altında müreffeh yaşayalım. Geçirdiğimiz son on yıl, hepimizin üzerinde şüphesiz son derece keskin tesirler bırakmış- tır. Bunların neticesi olarak tereddütlerimiz, endişeleri- miz, ürkekliklerimiz, hattâ sayısız peşin hükümlerimiz var. İkinci Cumhuriyetimizin hukuki temelleri atılırken bütün bunların birdenbire an yüzüne çıkmaması ve çe- şitli cereyanlar yaratmaması imkânsızdır. Ancak, bil- hassa kanun koyucuların, kudret sahiplerinin ve umu- mi efkâra bir istikamet verme ödevini sırtlamış bulu- nan kimselerin şu anda hislerini bir kenara koymaları, tam bir serinkanlılıkla meselelerin üzerine eğilmeleri, gerçeklerin gereği neyse onu sağlamaya çalışmaları bir vatan ödevidir Fili tarif eden. körlerin hikâyesi, tekrarlanmasına lüzum olmayacak derecede meşhurdur. Temsilciler Mec- lisinde söylenen bazı sözler, basında çıkan bazı yazılar insanın hatırına ister istemez bu hikâyeyi getiriyor. Herkes "Demokratik Cumhuriyeti" bir köşesinden ya- kalıyor ve ona sımsıkı sarılarak rejimi o istikamete it- mek için çırpınıyor. Bu yoldan normal bir mahlük de- gil, sâdece bir ucube yaratılacağı hiç hatıra getirilmek- sizin.. Analiz zamanı geride kalıp sentez devri başla- mış bulunduğu halde bölük pörçük fikirler halâ orta- larda dolaştırılıyor. Bunlardan biri, nisbi temsil aleyh- tarlığıdır. Doğrusu amelini partileri muhalefetteyken ve karşılarında amansız bir iktidar partisi bulunurken Meclise girebilmek için nisbi temsilin faziletini yıllar yılı savunmuş kimselerin bugün aynı yolu yeni rakiple- rine kapamak maksadıyla gayrete gelmiş olmalarını hüzünle seyretmemek kabil değildir. Hele bu arada, Türkiye için düşünülebilecek bütün sistemlerin en feci- ini teşkil eden dar bölgenin şampiyonu kesilmek daha da hayret uyandırıcıdır. Bugün Türk cemiyeti, her şey- den önce bir fikrin iflâs etmesine muhtaçtır: Muhale- fetsiz de yaşanılabileceği fikri! Bunun yolu ise, nisbi temsille Mecliste bir muhalefetin mutlaka bulunması- nı sağlamaktır. Muhalefetten kurtulma temayülü -bi- zim ortamımızın büsbütün kuvwvetlendirdiği tamamile beşeri bir his- imkânsızlıkla karşılasa karşılasa ufala- nıp eridikten sonra nisbi temsili daha yumuşatmak, se- çim bölgelerini daha daraltmak, milli iradenin daha rasyonel tarzda tecellisini düşünmek mümkün hale ge- lecektir. Bu bakımdan seçim sistemini Anayasaya ko- yup dondurmak şüphesiz hatalıdır. Ama memleketin bugünkü ihtiyacının da iyi işlenmiş bir nisbi temsil ol- duğunu görmemeye kalkışmak gafletlerin en büyüğü- dür. Başka bir tuhaf temayül, Devlet Başkanının seçil - me tarzında kendini göstermektedir. Parlâmanter sis- tem bir sistemdir. İyi tarafları vardır, kötü tarafları. Oturulur, konuşulur. Beğenilirse kabul edilir, beğenil- mezse edilmez. Prezidansiyel sistem de bir sistemdir. Onun da meziyetleri ve kusurları mevcuttur. Memleke- tin şartlarıyla birlikte bu meziyetler ve kusurlar göz- AKİS, IONİSAN 1961 Metin TOKER den geçirilir, bir karara varılır. Ama bu iki sistemden bir aşure yapılmaya kalkışıldı mı, memleket az saman- da mazide karşılaştığı tehlikelerin hepsinden büyük tehlikelerle karşılaşır. Tek dereceli secimle kurulmuş bir parlâmanter sistemle tek dereceli seçimden kuvve- tini alan bir Başkanın yanyana getirilmesinin doğura- cağı mahzurlar tarifsizdir. Şimdi, bir garip Başkan tipi çiziliyor! Tarafsız olacak, fakat millet tarafından se- çilecek; partilerin üstünde bulunacak, fakat yetkisi ol- mayacak; işlere karışmayacak, fakat muvazene unsuru olacak.. Seçiminde partiler aday gösteremeyecek, yani bir demokraside Ur seçim yapılacak, fakat siyasi teşek- küller o seçimin haricinde bulunacak. Böyle bir Devlet Başkanlığı müessesesi yok değildir. Ama onun adı Cumhurbaşkanlığı değil, Hükümdarlıktır ve sistem monarşik sistemdir. Bir sisteme güvenemeyecek dere- cede şüpheci olanların bir faniye nasıl güvenebüdikle- rini ve nasıl olup ta bir "Prens - Başkan Louis Napo- leon Bonaparte"'ın yaşadığını unutabildiklerini anlamak pek zordur. Almanyasından Fransasına, İtalyasından Avusturyasına bütün parlâmanter demokrasilerde iş- lemiş bulunan bir sistemin bizde niçin illâ bir zalim ya- ratacağı anlaşılmaz bir endişedir. Gm tabiatına aykırı yollardan emniyet sağlanabilir mi ? İkinci Meclise olağanüstü yetkiler verme arzusu da, bir hoşagitme plânının neticesi değilse güç kavranı- ır bir tutumdur. Evvelâ bir nokta üzerinde ittifaka varmak lâzımdır: Demokrasi millet iradesine dayanan ve başarılı işlemesi o iradece dayanarak işbaşına gelen politikacıların sütüne kalmış bir sistemdir. Sistemin meziyeti, sütü bozuk çıkan politikacıları değiştirme kudretini bünyesinde ( bulundurmasıdır. millet iradesinin kudret mevkiine getirdiği kimseler, sütten ağız yanmış bulunduğu için, normal hukuki bağların dışında ve üstünde bağlarla bağlanmaya kalkışırlarsa araba geri gitmez ama, ileri da gitmez. Her halde de- mokrasiden maksat, atalet değildir. Devleti emanet et- tiğimiz adamlara güveneceğiz. Ancak onları secim yo- luyla değiştirme kudretini de dâima elimizde tutaca- ğız. Gayemiz, İkinci Cumhuriyetin hukuki temellerini atarken bunu sağlamak olmalıdır. Devlet Başkanı, A- nayasa Mahkemeli, İkinci Meclis.. Bunlar hep, birer frendir. Fakat bir adam partisinin başında normal yol- dan iktidara gelirmiş de, bu frenlenin hepsini işlemez hale sokar, rejimi dejenere edermiş! Ederse, bu millet ona da bir yeni Yassında hazırlar. Eğer şartlar öyle bir yola sapmağa elverişliyse kudretli bir İkinci Meclis de, Yetmişikinci Meclis de bunu önleyemez. Demokrasilerde bâzı müesseseler vardır ki onların mânevi otoritesi gerçek değer ifade eder. Devlet Baş- kanının vetosu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, İkinci Meclisin itiraz sesi, Basının yayını, Üniversite- nin görüşü.. Bunlar umumi efkârı temsil değil, teşkil eder. Bir iktidarı asıl onlar bağlar. Yok, adam umumi efkâra rağmen hükümet etme sevdasına kapılırsa.. tasan Haklan Beyannamesinin tanıdığı İhtilâl Hakkı, İşte bu haller için düşünülmüştür. Ama demok- ratik sistem bu haller düşünülerek baştan dejenere edi- lirse, işin içinden çıkmaya imkân kalmaz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: