10 Nisan 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

10 Nisan 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yapmamaya kendisini mecbur hisse- der 1958 de Bayan Aksal iki mühim ameliyat geçirmek üzere İsviçreye gitti. Tabii İsmail Rüştü eşinin ya- nında bulunmak isterdi. Fakat ken- di görüşüne göre bu imkânsız bir şeydi. Karı-koca fedakarlığa razı oldular. Geçen sene kendisi mide- sinden ameliyat olduğu zaman da Avrupaya gitmesi teklif edildi ama o gene dayandı. Evin içinden... Bon Aksala göre kocasının en arakteristik, vasfı nezaketi. İsmail bey günlük işlerinde olsun, resmi hayatında olsun herşeyden evvel na- zik bir insandır. Çok titizdir. İşle- rinin zamanında yapılmasını ister. Fakat hiç bir gün "bu böyle ya- pılacak" dememiştir. Buna anlat- EŞLERİNİN AĞZINDAN GÜNÜN ADAMLARI bileceği dürüst insan ihtiyacında olduğunu söylemekten geri kalmaz. Kendisini zeki, kurnaz zannedip, başkalarını aptal, herşey yutacak gafil yerine koymanın ne kadar ha- talı bir yol olduğunu anlatmağa ça- lışır. Herkese tâviz vermenin, so- nunda kimseyi memnun etmediğini çok görmüştür. Hususi hayatında gösterişten hiç hoşlanmadığı gibi parti çalışmala- rında da şahsi reklâmım yapmak bir gün aklına gelmez, kurmak istediği sistem, ekip çalışması esasına daya- nır. Bütçe tenkidini hazırlarken evin hayatı tamamile değişir. Sabah 7 de kalkıp, kütüphanesine kapanır ve oradan ancak 1 de çıkar. Yemekten sonra yarım saat uzanır ve çalış- macı gene bir saatlik fasılayla 12 Aksallar mesut yuvalarında Tesadüfün manın dalma bir münasip yolunu bulmuştur. Aslında sakin görünüşüne, nâzik hallerine rağmen Aksal çok asabi bir insandır. 26 seneden beri çektiği mi- de ağrıları da bu asabiyetinin yadi- gârı. 1952 de sancılarına ülser teş- hisi kondu, nihayet geçen sene İs- tanbulda ameliyat oldu. Karısına ve yakın dostlarına hep şikâyet eder. "Ben politikacı olacak yaradılışta değilim. İnandığımın eksini söyleyemem, iki yüzlülük, ri- yakârlık elimden gelmez. Hattâ baş- kalarının birbirlerine numara yap- tıklarını görmeğe tahammül edemi yorum" der durur. Ama başarısı, o tip bir politikacı olmamasının ne- ticesidir. Nitekim genç arkadaşları- na nasihat ederken memleketin a- çıkgöz politikacı değil, itimad ede- AKİS, 10. NİSAN 1961 birleştirdikleri ye kadar devam eder. Arada çok bunalınca kendisini bahçesine atar, çiçeklerin, çamların arasında bir ne- fes alır. Bu sırada evde hiç gürül- tü istemez, misafir kabul etmez, hemen hemen hiç konuşmaz. Hele son günleri, imkânını bulsa; uyku- yu da kaldıracaktır. Bütçeyi atlat- tıktan sonra bütün ev halkı rahat bir nefes alır, ama tabii İsmail Be- yin asabında hayır kalmaz. Her işinde kendisine eziyet ede- cek derecede müşkülpesenttir. "Ol- mayacak", "olmuyor" diye üzülür durur, ancak olduktan sonra, "ça- lım hiç te o kadar mühim değildi" er. Sıkı çakşırken günde dört paket Yenice içtiği olur. Zaten Jale hanı- mın dediği gibi kocasının üç zaafı var: Partisi, bahçesi ve sigarası. O kabul etmek istemez tabii ama, en zararlısı da üçüncüsü. Midesi için yasak edilmesine rağmen o duman- dan bir türlü vazgeçemiyor. Yemeğine fazla bir odüşkünlüğü yok. Yalnız yemeğin sofraya süs- lü, muntazam gelmesinden hoşlanır. Aslında güzel olan herşeyi sever. Bilhassa pilâv ve fasulye piyazına bayılır. Hele fasulye, her gün olsa, şikâyet etmez. Giyimine dikkatli- dir. Spor kıyafetleri veya kruvaze elbiseleri tercih eder. Bir çok ör- gülü kravatları vardır. Hanımında beğendiği renk ise siyah. Gece ha- yatları hiç yok sayılır. Çıktığı za- man da, gideceği yere gidinceye ka- dar söylenir durur, ama ekseriyet- le iyi vakit geçirir. Resmi davetler- den, protokolden sıkılır, mümkün olduğu kadar kaçar. Yorgun olduğu zamanlar memleket içi seyahatleri tecrübe etmiş, fakat kafasını en iyi çene kendi bahçesinde dinlendirdi- ğine kanaat getirmiştir. Hususi soh- betlerinde neşeli, konuşkandır. Ya- kın arkadaşları saydı, fakat çok es- kidir. ... Ve Sonrası on olarak Jale hanımla 27 Mayıs sabahından konuşuyoruz. O sıra- da zavallı İsmail bey mide sancıları içinde kıvranıyormuş. Saat üç bu- çukda telefon çalmış, Bayan Aksal açmış. Bakanlıkların karşısında o- turan kayınbiraderi Nedim bey, bir askeri hareket yapıldığını haber ver- miş, fakat kati bir şey söyliyeme- miş. Telefon fasılasız çalmağa de- vam etmiş. Radyoyu açmışlar, neş- riyat başlamamış. İsmail Rüştünün İlk aklına gelen İnönü olmuş. Evine telefon etmişler, açan olmamış. An- cak 5 ten sonra karşılarına Metin çıkmış, İhtilâlin mahiyetini ondan duymuşlar. Erken saatlerde ev mi- safirler, komşularla dolmuş. Tabii İsmail beyin yataktan kalkacak ha- li yokmuş. Bu sırada odaya, Jale hanımın küçük ve güzel kızı Bânu giriyor. “İlerisi için ne düşünüyorsunuz" de- yince Jale hanım tipik bir hareket- le başını yukarı kaldırıyor, gülerek; "Vallahi onun fikrini bilmiyorum a- ma, bana kalırsa, sabahtan akşama kadar şikâyet ede ede, bahçesiyle daha fazla meşgul olabileceği gün- leri hasretle iii çalışmasına devam edecek Sanırım, olacak olan da, aslında a şayan olan da bu değil Özden TOKER 23

Bu sayıdan diğer sayfalar: